03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? kırdıkları yerden kırmaya çalışırken, zamanla yüreği taş kesilirken unuttuğu ise, gün gelip taşın da çürüyebileceğidir. Elinde, zihninde sürekli bir hesap makinesi, sorar durur ‘kimin için vazgeçilmez’ olduğunu. İşin en kötüsü, umutsuzca sevilmeyi arzuladığımız bu dünyada sorunun yanıtını bulamamaktır. Gün gelir bakar ki, ördüğü duvarın ardındadır, yapayalnız... Ne kendiyle barışabilmiştir ne de içinde yaşattığı kadınlarla: Amerikan Güzeli, Bayan Çözüm, Tüllü, Kasklı, Kürk şapkalı, Kirazlı, Süslü... Yeryüzü gibi benliklerimiz de hızla çölleşirken “Zamana gömmek, vızır vızır uçuşan kurşunlar arasında çelik yeleği”dir (Duru’nun). Çığlığını sessizlikle ve ‘içeri’den örerken içten içe haykırmaktadır: “Benim minik güvercinim, yüreğimi jiletle çiziyorlar, ruhuma kaynar sular döküyorlar.” Savunma mekanizmasının bulduğu çözümün, içinde farklı ‘ben’ler barındırmanın da çıkar yol olmadığını anladığında yüzleşmeye karar verir. Yüzleşme için seçtiği yerin bir savaş alanı olması ironiktir belki de... Savaşın, cinnetin, kıyametin çağında yaşamanın bedeli budur belki de... “1 MART” GÜNLERİ Okur kendinden birşey bulacak, geçmişine ait bir ana gidecektir Kırık Matruşka’yı okuduğunda. Kitabı bitirdiğimde beni götürdüğü zaman, 1 Mart tezkeresinin mecliste oylanacağı hafta oldu. O hafta aklımda hep tek bir film vardı: Yılanların Öcü. Iraz Ana’nın ağız dolusu haykırdığı o sözlerin, “yılanlar yılan oldukları halde bu zulme dayanamazken, sen insanlığınla nasıl dayanacaksın” sözlerinin mecliste yankılanmasını hayal edip durmuştum. Aklıma o günleri getiren kahramanımızın (bir televizyon kanalının dış haberler servisinde çalışmaktadır) “bir halk kırılırken yüreği fındık kadar bile İpek Özbey cük kafalı bir başka ilgalci de gözünü dikti buralara.” Savaş yerinde “katliamın buz beyinli babadan embesil oğluna miras kalmasından daha da vahim olanı, dünyanın bu insanlık suçuna seyirci kalması, destek vermesi” diye düşünen Duru’nun yalan üreten, yalan söyleten, yalanla tüketen uygarlık! karşısında hatırladığı ise ‘edebiyatımızın saklı suyu’nun dizeleridir: Beni böyle kitaplar mı yaptı ne Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum. Namlu seslerinin insan çığlıklarını bastırdığı Irak’tan dönüşte Başka bir kadındır artık. Duru’lmuştur. Yine kaçarak ama kesinlikle saklanmadan yaşayacaktır hayatını. Ne de olsa, aslolan mutsuzluktur ama kesinlikle yasaklanması gereken umutsuzluktur. ? büyümemiş pigmeler gibi seyredenler”e küfrederek Irak’a gittiği bölüm oldu: “Bağdat’ı yakıp yıkmak, çoluk çocuğu, kadını erkeği, yaşlısı genci bütün bir milletin kökünü kazımak sömürgecilere tanınan doğal hakmış gibi ta Moğol’un yabanılından 750 yıl sonra cü Kırık Matruşka/ İpek Özbey/ İstiklal Kitabevi/ Roman, 1. baskı Mayıs 2007/ 163 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 914 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle