02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A “Osmanlı İmparatorluğu'nun politik yapısına paralel olarak Osmanlı mimarisi de Asya ile Avrupa, İslam dünyası ile Hıristiyan dünyası arakesitinde gelişmiş, Akdeniz çevresi geleneklerini, Ortadoğu ve Yakındoğu gelenekleriyle buluşturan uzun nefesli ve özgün bir mimari üsluptur. Bu kitapta sunulan 'Osmanlı Mimarisi', yarım yüzyıl içinde araştırarak, ders vererek, yazarak geliştirdiğim bir tarih ve sanat yorumunun sonuçlarını içermektedir. Bu boyutta bir yapıtın gerektirdiği didaktik malzemeleri bir araya getirdiğimi sanıyorum. Fakat yapıtın asıl amacı genel bir didaktik çerçevenin gereklerini yerine getirdikten sonra, katı bir eleştiri disiplini içinde, Osmanlı tarih, kültür ve sanatına ilişkin, bilincine vardığım bütün önyargıları deşmek, klişeleri ortadan kaldırmaya çalışmak olmuştur. Bunu sağlamaya çalışırken, sadece sanat ve mimarlık tarihi arasında değil, mimarlık tarihi ile tarih arasındaki ilişkileri de irdelemek gerekiyordu. Bu nedenle de kendi bilgimin sınırları içinde, bu yapıt, Osmanlı tarihine de eleştirel bir yaklaşımı gerektirmiştir. O açıdan bu kitaba mimarinin aynasında bir Osmanlı tarihi olarak da bakılabilir.” Prof. Dr. Doğan Kuban 'Osmanlı Mimarisi' adlı dev yapıtının 'Önsöz'ünde söylüyor bunları. Osmanlı tarihine farklı bir açıdan bakmak için bulunmaz bir fırsat Doğan Kuban'ın kitabı. Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] KÖPRÜ M aksim Gorki, 1905 Devrimi’yle 1917 arasını Capri'de, sürgünde geçirdi. Ana'nın etkisi altında kalan Lenin'i adaya çağırdı. Bruno Caruso'nun Lenin a Capri Intellettuali, Marxismo, Religione'si (1978, Dedalo Libri) bütün ayrıntıları verir: 1908'de gelir Capri'ye Lenin, ikinci bir yolculuğu iki yıl sonrasında gerçekleştirecektir. Bogdanov ve Lunaçarski de oradadır; hep birlikte “Capri Devrim Okulu”nu hayata geçirirler, bir süre sonra Gorki ile Lenin'in arasının açılmasına yol açacaktır o girişim. Elimin altında bir dizi fotoğraf var: Lenin'in ilk gelişinde ağırlandığı Villa Blaesus, 1908 Nisanı’nda terasta Bogdanov'la satranç oynadıkları saatler, Gorki'ninkiler, “Okul”un toplu bir görünümü, iki fotoğrafı ayırıyorum: Birinde, kucağında küçük bir çocuk, sakallı bir devi görüyoruz: Lenin'in 1910'daki gelişinde, kayığıyla balığa çıktığı Caprili balıkçı Spadaro, balkon korkuluğuna yaslanmış. İkinci fotoğraf bir tür 'sahte belge': Gorki Corriere della Sera, “Capri Bolşevik Okulu”nu konu edinen bir habere eşlik etsin diye seçmiş onu. En önde Troçki ve Zinoviev bu toplantı Capri'de değil Moskova'da gerçekleşmiş oysa. Troçki, o yıllarda bir başka adaya sürgün çıkacağını aklından geçirmiyor olsa gerek. 12 Şubat 1929 sabahı buharlı vapur İlyiç (!) ile İstanbul'a, yanında yoldaşı Natalya ve oğlu Leon Sedov'la birlikte, yanaşıyor. Büyükada'ya Nisan ayında geçiyor. Ayların en zalimi. 15 Temmuz 1933 günü günlük defterine düştüğü, bir yıl sonra Modern Monthley'de yayımlanan “Elveda Prinkipo” başlıklı notları, dört yılı aşkın bir süre için hayatının ortasına bir parantez olarak yerleşen Büyükada'yı ve Marmara Denizi’ni yücelten paragraflardan oluşuyor. “Tam da yazılacak yer” diye tanımlıyor adayı Troçki orada gerçekten de boş durmadığını biliyoruz. Gelgelelim, Büyükada, bu gönülsüz devrimci için, her şeyden önce balıkçı arkadaşı Haralambos ile ıstakoz avına çıktığı saatlarla özdeşleşiyor besbelli. Haralambos'un fotoğrafını bulamadım. Tekir barbunya ustası Koçu'nunkini de. Türkçe, Rumca, Rusça, Fransızca karışık kelimelerin yoğurduğu, hiçbirinin doğru anlamıyla kullanılmadığı cümlelerle anlaştıklarını aktarıyor Troçki. Bir de “deniz”in (metinde Türkçe geçiyor) ona “yazgı”yı çağrıştırdığını söylüyor. Spadaro ile Haralambos ve Koçu yan yana geliyorlar imgelemimin köşesinde. Enis BATUR Pervasız Pertavsız Çıkmalar sı”. Gilles Deleuze'e yakınlığımı bilen bilir, Abece'de sarfettiği bu sözleri de ben ona yakıştıramıyorum. Üstüne üstlük, ne bir köpeksever sayılırım, ne de havlamayı anırmayla bir tutarım; tam tersine, humour'dan bütünüyle yoksun bulduğum için havlama sesine mesafeliyimdir gelgelelim, Deleuze'ün yargısını aşırı yüklü buluyor, altında başka, belki açık belki örtük SESTEN SÖZE nedenler yattığına inanıyorum. Kedi miyavlamasından irkilen, martı Tanrı olsaydı, onunla kesinkes çığlığından ürken, karga sesinden tiksianlaşamazdım: Birden fazla olmanen, ineğinkini alay konusu eden, horolı, değişkenlerini kurdum bu cümzunkini zamansız bulan, güvercin gurultusunu müzik sayan insanlar dolanıyor çevTroçki’nin Büyükada’da yaşadığı ev. remde. Bakın, yunus seslerine bayılıyormuş birisi. Kişnemeyi son derece lirik bulurmuş ötekisi. Bunlar, bütün kuşlar bülbül olsun isteyenlerdir. Onları, birkaçı bir yana, ayırdetmeyi bilmezler de. Ömür boyu Messiaen dinlememişlerdir; dinletecek olsanız kaçacak delik ararlar, ne de olsa kulaklarını uluma nağmelerine ayarlamışlardır. Her ses kendi gırtlağında güzel. Havlarlenin, kâğıt üzerinde. casına konuşan, sözümona Öylesine çoktur ki gekükreyen, düpedüz gıdakrekçelerim, saymakla layan, yılan gibi tıslayan insıralamakla bitmez. “İşsanlarla karşılaştım. Ben de te, daha önce Sır'da hemcinslerine ayı, deve, dokunduğum, daha öküz diyenlerdenim. Oysa o sonra Kırmızı Eşeğin hayvanlar, insana dönüşHikâyesi'nde dönecememişlerse, yanımızdan ğim bir tanesi, Lokman geçerken omuz atmaz, suresinden: “Seslerin tükürük saçarak yüksek en fenası eşeklerin sesesle çevrelerini taciz etsidir”. Diyelim ki öyle, mez, bin defa anlattığınızı hiç de öyle değildir, bubinbirincide bomboş nun yaradanı kim, İblis bakarak dinlemezler. mi? Herkes yerindeyken, kenTroçki Eşek sesini çirkin, diyken güzel demek ki. İnçirkinin çirkini bulan bir san dışında: Bir başka şey dolu insan olmalı; bu görkemi fark edeolmak, başkalaşmak onun doğasında var. memiş olmayı, insana özgü eşeklikten saBir hamamböceğinin Gregor Samsa'ya yarım ben: Şu an dolu dolu anıran bir dönüştüğünü göremezsiniz. eşek duysam içimi coşku kaplar, işi gücü Ses'ten kalktım, söz'den geçtim, bırakır dinlerim, doyamam. biçim'e dayandım. At kuyruğundan, keçi “Temel olarak köpeğe en büyük itirasakalından, ceylân gözünden, gaga zım, havlaması. Havlama bana en budala burundan, pençe elden söz etmenin çığlık gibi gelir, hayvan âleminin yüzkarasırası da gelir. ? Capri'nin bir sokağında, kahvedeler, kalkıp Büyükada iskelesine yürüyorlar. Konuşmalarını duyamıyorum. Zaman'ın arkasında saklı kalmış ne çok böyle ses, hece, anlam, anlamsızlık var. Bazı köprüler boşlukta kurulur. Nisan 2007 İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 913 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle