02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kaldırım Serçesi yeniden... Paris’in ‘Zümrüdü Anka’sı da kitabın nazar boncuğuymuş gibi görülmesi gerektiğini düşünüyorum!.. Edith'in soğuk bir kış gecesinde Paris'in arka sokaklarında doğumuyla başlayan yaşamı, yıllarca yine sokaklarda hayata direnebilmek için şarkı söyleyerek sürmüştü sürmesine, ancak o hayatı yazgısına boyun eğerek değil, aksine karşı çıkarak, sesine / şarkılarına yansıyan isyanıyla her yenilgisinde, her defasında yazıya başlık olarak verdiğim kuş örneği kendi küllerinden yeniden doğarak sürdürmüştü. Kitabın bütününe baktığımda edebiyat tarihinde yerini almış zorlu hayatların bir örneği olarak gördüğüm Edith Piaf güç koşullardan özbenliğini yitirmeden çıkabilen, yazgısına meydan okuyan, aşklarını da tabulara, dönemin genel geçer yargılarına, kurallarına aldırmadan, bu meydan okuyuşla yaşayan bir kadın, bir efsane. Madalyonun öteki yüzüne baktığımda gördüğüm başka bir gerçek daha var: Aynı yoklukların, yoksullukların içinden geçerken hayatın içinde savrulup giden, güçlüklerin karşısında üzerinden tank geçmiş gibi kalakalan yaşam yorgunlarının / tutunamayanların, koşulsuz bir teslimiyet duygusuyla kabullenenlerin şimdi; bu yaşamöyküsü karşısında kendi geçmişleriyle bir kez daha yüzleşme gereği duyacağı ve gözleri dolu dolu olarak zamanı yeniden başa almak için iç geçireceği... Şansın ne kadarının Tanrı bağışı, ne kadarının insanın kendi becerisi olduğu... GERÇEK BİR AİLE... Sokaklarda verilen yaşam kavgasının ötesinde, kitabın ortalarında bir yerde yazarın yaptığı itiraf bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ve bütün burukluğuyla ortaya koymaya yetiyor: “Edith'le birbirimize baktık. İçimizden yükselen bir anılar dalgasıydı sanki. Güç bir hayatın ne olduğunu biliyorduk. On beş yaşına kadar okumak, hayallere dalıp gitmemize yol açıyordu. Sokakta sürtmemizi yasaklayan bir anne, çalışan bir baba, gerçek bir aile... Böyle bir şey tanımamıştık.” Kendisinden önce köklerim diyebileceği bir aile olmamıştı belki ama, kendisiyle başlayan, sonrasında sürüp gidecek bir aile tarihi de olmamıştı. İçinde bulunduğu koşullar tıpkı doğada olduğu gibi onu da dönüştürmüş ve sadece kendisini koruyup savunmaya zorlamıştı. Yaşamı boyu sevgilileri hariç iki kişiden oluşan bir ailesi olmuştu: Edith ve Simone Berteaut...Yazarın deyimiyle hiçbir şeyi olmayan iki çocuk sokaklarda birlikte dolaşmaya başladığı yıllar aynı zamanda 'biyolojik anne'den öte geçemeyen anneden de bir daha dönmemek üzere koptuğu yıllardı. Sokakta edindikleri çevrenin ve okurun kendilerine acımalarına izin vermeyen birkaç bölümden bir tanesi hem Edith'in gücünü, kız kardeşin ona duyduğu güveni, hem de yukarıda sözünü ettiğim değişimin netliğini ortaya koyuyor “Edith'le hayatımızın düzenli olmadığı sanılmasın. Edith her zaman hayatını düzene koymayı bilmiştir. Başkalarını kullanma sanatı vardı onda. Onlardan her şeyi isteyebilirdi, en çılgın şeyleri bile. Bir tek kadının ya da erkeğin ona hayır dediğini görmedim. Edith'e hayır denmezdi, mümkün değildi bu.” SOKAĞIN ÖĞRETTİKLERİ Sefaletle özdeş sokak yaşamının iki kardeşe öğrettikleri erken büyümelerini sağlamıştı. Hayatın her köşesine dokunmuş olmaları onları dirençli kılmış, sokağın bütün hallerini yaşayıp kadının ve erkeğin farkını, yaşamdaki rollerini çocuk denecek yaşta görebilmişlerdi. Para kazanmanın ötesinde soğuktan korunabilmek için kışlaları dolaşmaya başlamaları, bütün zorluklara karşın albaydan izin koparıp askerlere yakın olmaları sadece barınmalarını ya da para kazanmalarını sağlamaz. Edith'in duygu dünyasını da harekete geçirir ve olası aşklarını askerlerden seçer. Bir ömür boyu sürer bu sempati. Fransa'nın paralı askerleri, lejyon grupları onun için potansiyel âşıklar grubudur. Baş eğmeyen yapısı, aşkı bütün iniş çıkışlarıyla yaşamak istemesi, ilişkiyi zora sokan tarafın kendisi olması nedeniyle sürekli kavgaların içinde kalması, aldatması, terk edilmesi, yas tutmaya gerek duymadan yeni bir aşka kanat açması Edith'in bu konuda da öteki insanlardan farklı olduğunu gösteriyordu. Onun deyimiyle aşk bir zaman meselesi değildi. Bolluk ya da kıtlık meselesiydi. On yılda bir gün boyu sevdiği gibi sevemeyebilirdi. Duygularını yıllar boyu gizlemek burjuvaların işiydi. Aşk ılınmaya başlayınca ya ısıtmak gerekirdi ya da vazgeçmek… Çocuğu oldu, kendisinin göremediği ilgi ve şefkati çocuğuna da veremedi, sonunda kaybetti. Hayatına giren insanlara güvenmekten hiç vazgeçmedi. Her defasında hayal kırıklığına uğrasa, yazarın deyimiyle kazıklansa bile inanmaktan vazgeçmedi. Yaşamın en çok zorluklarını yaşayan, zorlandıkça hormon dengesi de bozulan bütün kadınlar gibi onun da zaman zaman dengeleri bozuldu. Başarı grafiği yükseldikçe içine girdiği çevrelerde uyum sorunu yaşadı. Sokakların yaşamındaki yeri apayrıydı. Hayatın içinde kendini azınlık hissettiği zamanlar oldu. Hayatında önemli bir yeri olan Leplee Baba'nın cenaze törenine katılan kadınların, erkeklerin arasında bunu bir kez KİTAP SAYI Yıllar önce E Yayınları'nca yayımlanan ve yayımlandığı dönemde fırtınalar koparan bir kitap bugünlerde Agora Kitaplığı'nca yenidens yayımlandı. Edith Piaf'ın yaşamöyküsünü anlatan 'Kaldırım Serçesi' kadar kitabın yazarı Simone Berteaut'nun dili, titizliği, ayrıntıları duygusallığa kapılmadan verebilmedeki özeni kitabı iki kez okunmaya değer kılıyor. ? Meliha AKAY entleri kadınla özdeşleştiren, yaşadığı ya da özlediği kentleri cinsiyet farkı gözetmeksizin sevgili olarak benimseyen edebiyatçı, sanatçı okumuştum fakat doğup büyüdüğü kentle, hayatın dışına itildiği anlarda inadına bir köşesinden tutunduğu kentle bu denli bütünleşen, tarihe adını birlikte yazdıran Edith Piaf benzeri bir yaşamöyküsünü uzun süredir okumamıştım. SAYFA 18 K Kültür ve sanata adanmış hayatların kesişme noktası olan, pek çok insanı büyüleyen Paris'e Eiffel Kulesi’nden, insanın ruhunu çağırıp ele geçiren noktalarından değil, arka sokaklarına, görünmeyen yüzüne ışık tutan 'efsane'nin penceresinden bakmak, okuru sadece Edith Piaf için değil, Paris'in dünü için de bir kez daha durup düşünmeye, bir şeyleri yeniden sorgulamaya itiyor Büyülü bir kentin yakın tarihini birinci elden okuma fırsatı buluyoruz. Birçoğumuzun sesini yıllardır gıptayla dinlediğimiz bir kadının yaşadığı dönemin zorlukları arasından o çelimsiz bedeniyle, serçe kadar yüreğiyle nasıl sıyrılıp zirveye tırmandığına tanıklık ederken Avrupa tarihindeki kadına, izlerini hâlâ taşıdığımız İkinci Dünya Savaşı’nın yansımalarına başka bir gözlükle yeniden bakma fırsatı bulmak hem hüzün verici hem de öğretici. Ders almayı becerebiliyorsak elbette!.. Agora Kitaplığı'ndan çıkan Edith Piaf'ın yaşamöyküsü kadar kitabın yazarı Simone Berteaut'nun dili, titizliği, ayrıntıları duygusallığa kapılmadan verebilmedeki özeninin kitabı iki kez okunmaya değer kıldığını da söylemeliyim. Sadece arka kapaktaki yazının çalakalem yazılmış olduğunu, bunun ? CUMHURİYET 913
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle