02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Sözcükler, sözcükler, sözcükler” Shakespeare e okuyorsunuz, Prensim? diye so“N ran Polinus’a: “Sözcükler, sözcükler, sözcükler” diye cevap verir Hamlet... Sözcükler bir dünyayı yıkabilir. Bir dostluğu, bir devleti, bir aşkı da... Savaşlar başlatabilir sözcükler... Güzellikler yaratabilir... İçimize bahar kokuları düşürebilir... Kullandığımız sözcüklerin içinden her gün birini seçip onu bir daha hiç kullanmamak üzere yaşamımızdan çıkarırsak, o sözcüğün yanı sıra başka neleri kaybederiz? Büyük Tuzak: Küçük Cadı Şeroks’un İkinci Macerası Aslı Der, Günışığı Kitaplığı, 2007, 196 sayfa Resimleyen Huban Korman (812 yaş) SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz SİHİRLİ DERGİLER Ebe Sobe (www.ebesobe.com) Bilim Çocuk (www.biltek.tubitak.gov.tr/cocuk) Meraklı Minik (www.biltek.tubitak.gov.tr) (okulöncesi) Çoluk Çocuk (www.colukcocuk.com.tr) (yetişkinler için) Alis Harfler Diyarında Roland Topor, İmge Kitabevi, 2005, 38 sayfa. (4. Baskı) Resimleyen Roland Topor, Türkçeleştiren Turhan Ilgaz (78 yaş) “Tek bir sözcük bile çok değerlidir. Çünkü, tek bir sözcük bazen anlatılan masalı bütünüyle değiştiriverir. Unutma; masallar ancak sözcükler bir araya gelince ortaya çıkar. Sözcükler kaybolursa, masallar da yok olur.” (s.145) Herkesin ve her şeyin bir masalı var: Her kültürün, her ülkenin, her kıtanın, balıkların, kuşların, güneşlerin, yıldızların, insanoğlunun, evrenin... Masalı olmayanların bile bir masalı var. Peki bir gün masalımızı kaybedersek ne olur?.. Masallar Ülkesi, masallarından birini kaybettiği zaman ülkenin nasıl bir felakete sürekleneceğini daha önce düşünmüş müdür? Masallar Ülkesi’nin sarayındaki arşiv odası masallarla doludur. Yasak olmasına rağmen bu odaya giren minik bir fare ikinci yasağı da çiğneyerek arşiv odasındaki masallardan birini yer ve büyük laneti başlatır. Artık ülkedeki herkes yavaş yavaş sözcüklerini kaybetmektedir. Her gün dillerindeki bir sözcüğü unutan halk bir süre sonra derdini anlatamaz hale ge lir. Çünkü biriyle konuşmak ya da anlatılanları dinlemek artık çok zorlaşmıştır. Ama kimse bunun nedenini bilmez. Prens Hortim, küçük cadı Şeroks’u huzuruna çağırtır. Ona Masallar Ülkesi’nin tüm düzeninin masallarla sağlandığını, Sözcükler Masalı’nın bir çok küçük masalın bir araya gelmesi ile oluşan en uzun ve en önemli masallardan biri olduğunu ve minik bir farenin bir süre önce bu masalı yediğini anlatır. Bu masalın eksikliği ülkeyi felakete sürükleyecektir. Çünkü bir süre sonra ülke halkı bütün sözcüklerini yitirecek ve Masallar Ülkesi’nin dili yavaş yavaş yok olacaktır. Aslında bu felaket sıradan bir tesadüf değildir. Minik farenin arşiv odasına girmesini ve özellikle bu masalı yemesini isteyen kişi Sesler Ülkesi’nin yöneticisi Prens Milla’dır. Prens Milla, Masallar Ülkesi’nin dili yok olunca ülkeyi ele geçirmeyi, halka Sesler Ülkesi’nin dilini öğretmeyi ve bu ülkeyi kendi kurallarına göre yönetmeyi planlamaktadır. Bu felaketten kurtulmanın tek yolu yeni bir sözcükler masalı yazılmasıdır. Prens Hortim bu işi küçük cadı Şeroks’a verir. Şeroks’un işi çok zordur. Çünkü Prens Milla, Şeroks’u engellemek için onun peşindedir. Sizce Masallar Ülkesi bu felaketten kurtulabilecek mi? Her gün birkaç sözcük yitiren insanlar birbirleriyle nasıl anlaşacaklar? Şeroks her gün birkaç sözcük yitirilirken bu masalı yazabilmeyi başaracak mıdır? Felsefe eğitimli yazar Aslı Der, Masallar Ülkesi’nin masalları ve efsaneleri aracılığıyla çocuklara anadilin insan ve toplum yaşamındaki önemini anlatıyor. Dilin sadece sözcüklerden ve dilbilgisi kurallarından oluşmadığını, dildüşünce bağlantısının ve dilkültür etkileşiminin önemli olduğunu duyumsatıyor. Dil bilinci ve tarih bilinci konusunda çocukları düşündürecek olaylar heyecanlı bir kurgu içinde akıp gidiyor. Şeroks’un öyküsünde, çocuklara korku kültürünün ve tarihdışılaştırma süreçlerinin sonuçlarını gösterecek ve onların olaylara başka bir açıdan bakmalarını sağlayacak o kadar çok cümle, tavır, olay var ki! “Eğer kimse konuşmaz, kimse hatırlamazsa, yaşananların yok olup gideceğini sanmışlar. Ne yanlış bir düşünce!” (sayfa 79). “ Ben kendimi bildim bileli bu bayramın adı ÇatKapı bayramı’dır. Herkes bir birinin evine şey olur şey... Hani gelir, çiçek armağan eder. Dargınlar barışır, sevgililer buluşur, dostluk ve sevgi egemen olur. Bu yıl değişiklik olsa, ne fark eder? Prens Milla’nın sesi daha bir yumuşaktı şimdi. ‘Böylelikle hem şenlikler yapılmış ve çocuklar eğlenmiş, hem de herkes dilediğince çığlık atarak rahatlamış olmaz mı?’ Herkes gibi yaşlı adamcağız da ne diyeceğini bilemeden düzenbaz prense bakakalmıştı. İçinden bir ses: ‘Bayramın yalnızca adı değil, asıl anlamı değişiyor,’ diyordu. Ama bunu sözcüklere dökmeye cesaret edemedi. Zaten kaybolan sözcüklerin yerine benzerlerini bulup koyarak konuşmak çok zordu. Yaşlı adam ses çıkarmayınca, diğerleri de prense karşı gelmeye çekindi. Prens Hortim de sessiz kalınca, Masallar Ülkesi’nin yıllardır kutladığı ÇatKapı Bayramı’nın adı Çığlık Bayramı olarak değişiverdi” (sayfa 105). “Türkçem benim ses bayrağım” diyen F. H. Dağlarca ne güzel demiş. Dilimizin yanı sıra bugün başka neleri yitiriyoruz acaba?.. Kuşaklar boyu efsanelerin, türkülerin, ninnilerin, masalların içinde büyüyen, ancak anadilinde henüz yetkin olamadan yabancı bir dili artık anaokulunda öğrenmeye başlayan günümüz çocuğunun durumu Masallar Ülkesin’in durumundan pek de farklı değil aslında. “Tüketimin” diline (reklamların, eğlence programlarının, dizilerin vb.) terkedilen Türkçemiz can çekişiyor. Ne yazık ki “dilinden utanan” çocuklar yetiştiren popüler kültür değerleri, dil bilincinden yoksun olmanın getirdiği ve getireceği sorunlarla mücadeleyi de bu konuda duyarlı olan kişilere bırakıyor. Korku kültürünün bir üyesi olmayan, çevresinde olup bitenleri eleştiren ve sorgulayan, dününü unutmayan bir birey yetiştirmek artık ne kadar zor!.. “Türk çocuk ve gençlik yazını” çocuklara börtü böcek klişeleriyle ve sevgi, barış, kardeşlik sloganlarıyla dolu “masallar” sunmaktan artık uzaklaşmalı. Çocuk ve gençlik kitapları artık çocukların ve gençlerin içinde yaşadıkları toplumda kendi gerçeklerine eleştirel bir yaklaşımla bakmalarına ve bu gerçekliği dönüştürmelerine yardım edebilecek “özgürleşme alanlarından” biri olmalı. Yolumuz uzun... Yeter ki masalımızı kaybetmek istemeyelim… H AT I R L AYA L I M ! 9 Ağustos 1928: Yeni Türk Alfabesinin Atatürk tarafından Sarayburnu Parkı’nda tanıtımı ve yeni harfleri öğrenme ve öğretme yolculuğunun başlaması. 12 Ağustos 1981: Heidi çizgi filmlerinin yaratıcısı Lazara Wechsler aramızdan ayrıldı. 14 Ağustos 1932: Rin Tin Tin’i kaybettik. Hollywood Rin Tin Tin’i 1930’larda yarattı. Yaklaşık 40 filmde oynayan Rin Tin Tin adlı köpeği çocuklar çok sevdi. Büyükler de... Hollywood elbette Rin Tin Tin’in ölmesine ve unutulmasına izin veremezdi. O yüzden hemen Rin Tin Tin’in oğlu film ve TV dizilerinde onun yerini aldı. Daha uzun yıllar Rin Tin Tin macerası devam etti... Red Kit ve Rin Tin Tin’in serüvenleri çizgi roman olarak Yapı Kredi Yayınları’nda... Yağmurlu bir gün pencereden dışarı bakan Alis, dışarı çıkıp oynayamadığı için canı sıkkındır, kitap okumak ister. Ancak kitaptaki harfler birdenbire belirsizleşir, bulanıklaşır. Kitabın üzerinde uykuya dalan Alis gözlerini açtığında harflerin kitabı terk etmekte olduğunu görür. Ancak A harfi şeklindeki minik adamın ayağı kitaba sıkıştığı için gidememektedir. Diğer harflerin kitaplığın altındaki bir yere doğru telaşla koştuklarını farkeden Alis orada ne görecek dersiniz? Gramer ve Sentaks isimli sevimsiz harfler kim olabilir? Neden binlerce harf ellerinde afiş ve pankartlarla yürüyüş yapıyor acaba? Noktalama işaretlerinin orada ne işi var? Lewis Carroll’a atfedilen “Alis Harfler Diyarında”, okumayı henüz öğrenmiş olan çocuklara alfabeyi, dilbilgisini ve noktalama işaretlerini eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Alis ve harflerin öyküsü metinlerarası okuma yapan yetişkinlerde de farklı bir tad bırakacak. Gerek söylemi, gerekse büyük puntoları kitabın küçük yaşlara hitap etmek istediğinin bir işareti. Ancak Gramer ve Sentaks kelimelerinin işlevini o yaş grubuna anlatmanın oldukça zor bir iş olduğunu biliyoruz. Özellikle de bizim kültürümüzde ve eğitim sistemimizde “kelimeleri sesli heceleme” vb. etkinliklerin yapılmıyor olması o yaştaki çocukların öyküyü anlamasını zorlaştırabilecek minik ayrıntılardan. Yazarın karakalemle ve tarama yöntemiyle resimlediği karmaşık çizimler her ne kadar öykünün düşselliğine hizmet ediyor olsa da o yaş grubunun ilgisini çekmeyecek nitelikte. Sihirli Değnek, Alis Harfler Diyarında’ya dokunarak puntoları büyütmek ve karmaşık çizimleri biraz sadeleştirmek istiyor, böylelikle öyküyü biraz daha büyük çocuklar okuyup anlayabilecek... Alis ile tanışmak çok önemli. Alis düşlerimizin, korkularımızın ve isteklerimizin kahramanı. Alis bütün yaşların ve bütün diyarların kahramanı... Sahip olduklarımızın değerini kaybetmeden anlamak, çoğalmak ve güzellikleri çoğaltmak umuduyla... ? DİL DERNEĞİ www.dildernegi.org.tr Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cd. No: 47 Bilgi Üniversitesi Dolapdere/İstanbul [email protected] Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 SAYFA 26 CUMHURİYET KİTAP SAYI 913
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle