02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Metin Fındıkçı ile 'Çağdaş Arap Şiiri Antolojisi' üzerine ‘Arap şiiri aynı harfle yazılıyor ama, sesi şekli ve amacı değişti’ Metin Fındıkçı hazırladığı antolojideki şiirlerin büyük bir kısmını, kendi okumalarının ediminde oluşturmuş. Bunun yanı sıra antolojideki şiirlerin bir kısmını da zamanla tanıştığı Arap şairlerinin kendisine önerdikleri şairlerin kitaplarından seçmiş. Fındıkçı ile 'Çağdaş Arap Şiiri Antolojisi'ni konuştuk. ? Cenk GÜNDOĞDU itabınızın önsözünde, “Yirminci yüzyılda Arap şiirinde etkin olan, Arap şiirinin akışını değiştiren belli kalıpları kıran şairlere yer verirken,..” Buradan başlamak istiyorum. 20. yy. Arap şiirinden ve şairlerinden. 20. yy. Arap şiiri deyince ne anlamak lazım? Bu şiirin kurucu şairleri kalıpları kırarken, Batı şiirinin kalıpları ne oranda bu şiire sirayet etmiştir? Her şeyden önce bir karışıklığa yer vermemek için, bunu belirtmek gerek: Arap şiir akışını değiştiren, belli kalıpları kıran derken, bu sözü kitapta yer alan bütün şairler için söylemedim. Arap şiir dünyasında (yani bütün Arap ülkeleri) bazı ülkelerin şairleri yaptıkları çıkışla, yazdıkları şiir biçem ve biçimiyle Arap şiirinde kalıpları kırıp devrim yaratmışlar. Bu şairler kim dersen: Suriye'den Nizar Kabbani, Irak'tan Nazik el Melaike, Lübnan'dan Adonis, Filistin'den Fetva Tukan ve Mahmud Derviş, Mısır'dan Salah Abdülsabur, Fas'tan Muhammed Bennis ve Abdüllatif el Laabi…vs. sayabiliriz. 20. yy. deyince Arap şiirini anlamak ve kalıpları kıran şairleri bilmek için tarih olarak biraz geriye gitmekte yarar var. Bilindiği gibi İslamiyetten önce Cahiliye dönemine ait Yedi Askı (Muallkat ül sabba) ki, bence yedi şairden değil sayısız kabilenin sayısız şairi bulunmaktaydı, ama günümüze yazılı olarak bu yedi güçlü şair kaldı ve bize düşen de bunları bilmek oldu. Bu şairler şiirlerini meclislerde sözlü olarak söylerlerdi, sonradan yazılırdı ve bir duvara asılırdı. İslamiyetten sonra Arap kabileleri arasında konuşulan dil, Kuran'la birlikte yazılı hale gelince yazı dili ile din dili aynı harf ve alfabeden oluştu. Belli bir kalıp içinde belli bir oluşum dünyasında yaratılan şiir zamanla dönme dolap haline geldi. Ta ki, SAYFA 14 K onca şiir yazılıyorken, Arap şiirinden Türkçeye çevrilmiş tek dize yoktu. Sonra iyiden iyiye gözlemledikten sonra Türkçede bu durumda bir boşluk olduğunu gördüm. Düşünsene, iç içe ve aynı coğrafyada yaşadığımız neredeyse dilimizin %40 Arapça kökenli sözcüklerden oluşmasına karşın, karşılıklı olarak birbirlerimizin şiirini, edebiyatını bilmemek gerçekten anlaşılır bir durum değil. 1976 yılında Nuri Pakdil'in Fransızcadan çevirip yayımladığı “Çağdaş Arap Şiiri” kitabı dışında, ikinci dilden tek tük şiirler dışında Arapçadan çevrilmiş şiir yoktu. Tabii bu kadar köklü bir şiiri olan bir coğrafya için bu cılız çaba yeterli değildi. Beni Arap şiirini çevirmeye iten neden, bu şiirin Türkçede bakir olması, hiç bilinmemesi. Anadilinden okuduğum ve beğendiğim onca Arap şairi, Türkçeye kazandırmak istedim. Bugün çağrıldığım birçok Arap ülkesinde sıkça sorduğum bir soru var: Türk şiirinden ve edebiyatından kimleri tanıyorsunuz? Genelde aldığım yanıt hiç şaşmadı: Nâzım, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal'dir. Durumumuz aynı desem yanılmam diye düşünüyorum. Gerek biz gerek Arapların yüzümüzü Batı’ya çevirmemizi anlıyorum: Edebiyat ve şiir adına getirilen birçok yenilik ve yaşanan birçok akıma karşın kayıtsız kalınmaz, tabii ki etkisi dışında kalınmayacaktı. Ama Türklerin, Arap şiirini ve Arapların, Türklerin şiirine kayıtsız kalmaları anlamı taşımamalı diye düşündüm. Çağdaş Arap Şiiri Antolojisi’ni hazırlarken yukarıda saydığım şairler yani Arap şiirine yeni bir şey getiren şairlere öncelik tanıdım. İkincisi onların yolundan giden, kendi ülkesinde güçlü bir şiir söylemi olan şairleri seçtim. Üçüncüsü tanıdığım birçok Arap şairin içinde şiirini şiir bulduğum şairleri bu antolojiye aldım. Ama bu antolojinin zaman içinde daha da genişlemesinden yanayım. TEK ÇEVİRMEN... Kitabınızdaki şiirleri okurken, söz konusu şiirler arasında parçalı yapı hali yok denecek kadar az. Çalışmanız, antolojiden ziyade, tek şairin onlarca çevrilmiş şiirleri gibi geldi bana. Bu durum, yine kitabınızın önsözünde belirttiğiniz, kendi kalıplarınıza uygunluk halinden mi kaynaklanmaktadır? Doğru izlenim elde etmişsem, bu durumda; Nazik el Melaike, Nizar Kabbani, Adonis, Muhammed Bennis, Vefa el Armani, Ayşe Basri, Mahmud Derviş ve diğer şairlerin kırmış olduğu kalıpları, verili dilin ötesinde, oluşturdukları dili anlamak pek mümkün olmayacaktır. Güzel, her şeyden önce, “tek şairin onlarca çevrilmiş şiiri” gibi gelmesi tek şairin çevirmiş olmasından, yani bir tek benim çevirim olmasından kaynaklanıyor, bu sadece bir varsayım. Öyle gibi gelebilir ama öyle değildir. Tabii şiir çevirisi tehlikeli bir iştir, bir ihanettir; ama onsuz da olmuyor. Her şairin belli bir kalıbı olmasına karşın her çevirmenşairin de kalıbı bulunmaktadır. Ayrıca bundan kaçması hem olanaksız hem çok zor hem de anlamsız. Bugün birçok usta çevirmene baktığımızda da yaptığı çevirilerde kendi kalıbını bulmak hiç de zor değil (Cevat Çapan, Can Yücel) gibi. Ama koca bir antolojinin tek elden çıkmasının etkisi olmasına karşın; benim kendi şiir felsefeme yakın olan şiirleri şairleri seçmenin de etkisi ve rolü yadsınamaz kanısındaKİTAP SAYI Arapların büyük şairi 915 doğumlu El Mütenebbi (Irak yakınları) ile başlayan çıkışa dek. El Mütenebbi Cahiliye ve İslam şairlerinden farklı yazdığı yergi ve methiyelerle Arap şiirinin dışına çıktı. Arada onun damarından giden birçok şair oldu. Ama 19. yy.’da başlayan hatta daha öncesinde başlayan dünyadaki sanayileşmeyle işçi kesiminin ortaya çıkması, oluşması (20. yy.’lı da içine alarak) insanlığın yükselişe geçmesiyle birlikte; dünya çapında yaşanan insanlığın yüz akı olan kapitalizm karşıtı devrimlerle birlikte şiir belli bir zümrenin elinden çıkıp daha büyük bir topluma, kitleye ulaştı. Dünya sanayi devrimiyle birlikte ezilenlerin yanı sıra işçilerin birbirinden haberdar olması ve bazı kıtalarda örgütlenmeleri (özellikle Avrupa'da) büyük dalgalanmalara neden oldu. Tabii kaçınılmaz olarak şiirde de bir devrim yaşandı. Örneğin: Türkiye'de Nâzım, Şili'de Neruda, Sovyetlerde Mayakovski, Lorca, Eluard... vs. bu listeyi uzatmak mümkün. O tarihte Arap şiirinin bu dalgalanmadan kopuk ve sessiz kalması zaten beklenemez. Arap şiirinin o kalıbından çıkması için: Iraklı Nazik el Melaike modern İngiliz şiirinden etkilenerek şiirler yazdı ve kendi ülkesinde şiir adına yeni bir söylem ve biçem getirmeyi bildi. Aynı tarihlerde Nizar Kabbani “Haziran” akımıyla birlikte Alman şiirinden, Adonis ve Faslı şair Muhammed Bennis Fransız modern şiirinden, Fetva Tukan ve onun takipçisi Mahmud Derviş, Ritsos ve aynı akımdan gelen toplumcu şairlerden etkilenerek Arap şiirine yeni bir soluk ve biçem getirerek; din dilinden bir nebze de olsa şiir dilini çekip çıkarmayı bildiler. Yani Arap şiirini değişen ve gelişen dünya şiirine ayak uydurdular. Evet, Arap şiiri aynı harfle yazılmaya devam etti ama, sesi, şekli ve amacı değişti. TÜRKÇEDE ARAP ŞİİRİ Bize yabancı olduğunu düşündüğüm bir dünyanın şiir kapılarını açtınız bu çalışmanızla. Üstelik bugüne kadar çağdaş Arap şiir dünyası ile ilgili yapılmış en kapsamlı çalışma. Sizi, söz konusu çalışmaya iten sebepler nelerdi? Bu çalışmayı oluştururken, nelere dikkat ettiniz ve şairşiir seçiminde neleri göz önünde bulundurdunuz? Teşekkürler, bunu becerdiysem ne mutlu. 12 Eylül’ün yarattığı siyasi boşlukla ben şiire başladım. Gerçi daha öncesinden yazılmış şiirlerim vardı ama tam anlamıyla 12 Eylül’den sonra şiirle ilgilendim. İlk çeviri şiirimi SabraŞatilla katliamından sonra yaptım. Neden o katliamdan sonra, çünkü ülkemizde şiir yoluyla o katliamı duyuracak Arap dünyasında yaşanan şey varken ve Arapçada bu zulümlerle ilgili ? CUMHURİYET 913
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle