Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Salı günü öleceğim! SEVİYORUM SENİ Titrek parmaklı ellerinle seviyorum seni! Dudaklarınla, saçlarınla seviyorum seni! Kahverengi gamzelerinde seviyorum seni! Yer üzerindeki bulutta çıkışınla seviyorum seni! Bir damla bal içinde, bir zerrenin zehrinde, gelinciğin taze goncalarında seviyorum seni! Soluyuşunla, karanlığın gelişiyle seviyorum seni, eski ayın altında da, yeni ayla da seviyorum seni! Ovayı tohumlayan arılarla birlikte yağmurda, fundalığın ortasında seviyorum seni. Kalbimin en son kıyılarında seviyorum seni! Yabancı olarak da, kendi dışımda, seviyorum seni! Uykusuzken bile uykularımda seviyorum seni. Seni öyle çok, öyle sınırsız seviyorum ben, benden sonra bir kadının olsa bile! Ama kendim sevilmeden kalıyorum, yabancı ve keşfedilmedik kalıyor yabanıl adam yine ve bazen sadece rüzgârların en muhtacı geceliyor benim şirin sahillerimde. Ve yalnız martılı dalgalar öpüyor beni, bense, zavallı gözlemcisi başka aşkların, kurtarılmayı bekleyen balıklar gibi, özlemiyle yaşıyorum çılgınlıkların. Sonunda altın bir ağ bekliyorum atılsın çekici bir esarette hissedeyim kendimi, ruhum kaçınılmaz bir acıdan tat alsın birisi bir yerde aşkla beklesin beni! Ama, denizciler ve balıkçılar, korkaksınız siz, ey korsanlar, sizler de ürküyorsunuz, çünkü benim adam volkaniktir, hiç merhametsiz, üzerine basarsanız, kül olursunuz! Salt sevmem gerekli, yalnızlık içinde, böyle. Seviyorum seni, seviyorum bıkmadan! Seviyorum seni şarapla ve ekmekle bir çocuk eliyle sana sunulan. KIŞ MASALI Esmer kızım, hem ufaksın, hem safsın, farkında değilsin binlerce şeyin. Bu kış gecesinde uyuma sakın, sönmesin ocakta yanan ateşin. Ko varsın yüklensin üşümüş rüzgâr, ko varsın ağlasın ihtiyar kapı. Bak, camda tavşanlar titreşiyorlar, gecede uzuyor dik kulakları. Sen iyi kalplisin ve miniciksin, seninle oynamak istiyor onlar. Güzelim bozkıra bak, göreceksin kızağa hasrettir gümüşten yollar. Dalgalandır siyah gür saçlarını ve dışarda kışa kulak ver bir an. Senin çocuk sesin koşar aşağı dağların o en sarp yokuşlarından. Dünyaya birden bir sükut gelmekte altın kepli ayın zor görevi var, çayda buz altında debelenmekte gümüş balıklarla, düşen yıldızlar. Ve tüm insanların evciklerine güleç sevgi usulcacık girmekte, masallar geriye dönmekte yine yanlarında umutlarla birlikte. Esmer kızım, hem ufaksın, hem safsın, uyumadan dinle, uyku yasaktır. Bu kış masalını belki de yarın, sana bir başkası okuyacaktır. SAYFA 25 Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Vanya Petkova/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy “Güzel olduğumu söyleyin, yine yalandan...” Vanya Petkova (Hatice Sadık) 1944 yılında Sofya’da dünyaya geldi. Sofya Üniversitesi’nin Islav Filolojisi Bölümü’nü bitirdi (1967). Slaveyçe (Minik Bülbül) dergisinde redaktör (19661968), Hartum (Sudan) Bulgaristan Elçiliği’nde çevirmenmuhabir (19691970), Literaturen front gazetesinde dış şube sorumlusu (19701973) olarak çalıştı. Havana (Küba) “Jose Marti’ Yabancı Diller Enstitüsü’nde ‘Latin Amerika Sanatı ve Edebiyatı’ alanında uzmanlaştı (19741975). Sıvremennik (Çağdaş) dergisinde redaktörlük yaptı (19781990). Yaklaşık on yıl (19902000) Ukrayna ve Suriye’de yaşadı. Halen Dneven trud (Gündüz Emeği) ve Noşten trud (Gece Emeği) gazetelerinde yazmaktadır. Çağdaş Bulgar şiirinin en yetenekli kadın şairlerinden biri olarak tanınan Vanya Petkova, geçen yüzyılın 70’li yıllarından bu yana adından en çok söz ettiren yaratıcıların başında yer aldı. Şiiri sadece biçimsel kalıplarından çıkarmakla kalmayıp ona duygu ve düşünce yönünde de sınırsız özgürlük getirme uğraşına tutkuyla sarılarak alışılmışın çok ötesinde bir söylem geliştirdi. Bir yandan da, lirizmi egzotik (hatta yer yer erotik) bir düzleme taşıyarak, okurun en gizemli duygularını harekete geçirmeyi amaçladı. Ustalıkla kullandığı şaşırtıcı imgelerle ün yapan ve aşk tabularını bütünüyle altüst eden Vanya Petkova, bu özellikleriyle yurdunda olduğu denli yabancı ülkelerde de büyük bir saygınlık kazandı. Uçak yolculuğu esnasında şiir dinletisi düzenleyen dünyanın ilk şairi olarak bilinmektedir. Birçok ünlü yabancı şairi Bulgarcaya çeviren Vanya Petkova’nın şiirleri de İngilizce, Arapça, Ermenice, Rusça, Sırpça ve Fransızcaya çevrilmiştir. Başlıca şiir kitapları şunlardır: Tuzlu Rüzgârlar 1963), Kumdaki Mermiler (1967), Çekicilik (1967), Günahkâr Kadın (1968), Kehanetler (1970), Siyah Dişi Güvercin (1972), Kestane Aşkı (1975), Ters Irmak (1976), Sessizliğe Adak (1979), Üç Parçalı Tablo (1980), Deprem (1988), Bağışlama (1989). GÜNAHKÂR KADIN Ben, bir günahkâr kadınım işte. Söylüyorum ne gelirse aklıma, İstediğim dudakları öpüyorum öteden beri ve saçıyorum ta dibine dek ortalığa o göl rengi gözlerle fındık rengi gözleri. CUMHURİYET KİTAP SAYI 913 Ben, bir günahkâr kadınım işte. Yazılmadık binlerce yasa var beni yok etmeye yönelik hepsi. Yazıp çizilmiş o sayısız yapraklar benim ağır günahlarımın listesi. Yolsuz ayaklar yarışıyor aralarında beni hemen çarmıha germek hırsıyla. Uzanan bencil kollar parmaklarında günah taşıyorlar ruhuma kıyasıya. Bu binlerce sahte güneş par par gözlerimi köreltmek için doğmakta. Yabanıl sellerce fışkıran lavlar beni silip eritmeyi amaçlamakta. Ama ben, günahkâr kalıyorum yine de. Söylüyorum ne gelirse aklıma, İstediğim dudakları öpüyorum öteden beri ve saçıyorum ta dibine dek ortalığa o göl rengi gözlerle fındık rengi gözleri. Ben, bir günahkâr kadınım işte. Ve düşmanlıklar karşısında daha da azmaktayım ve işlediğim her günahla birlikte şiirler yazmaktayım. SALI Salı günü öleceğim, bir yazın bitiminde, günün bardağında kalan o artık şarap gibi, tanımadık kuşların sürüsü başımın üzerinde kanatlarıyla okuyacak uzaklık bestesini. Salı günü öleceğim, çok uzak bir ülkede, bir ağacın altında, hani hiç konuşmayan, ölümcül kadınım çünkü, ölenler gibi ben de, kişilere göre hem iyi, hem de kötü bir insan. Salı günü öleceğim. Burda sizler hepiniz çanlarını duyacaksınız sarı akkavakların. Önce ayakkabılarınızı çıkarın sessiz sessiz ve yumuşacık giriverin avlusuna anamın. Bir gitar eşliğinde benden bir şiir okuyun, kızımı da alnından öpmeyi unutmayın n’olur sakın gitmeyin, biraz daha oturun, yapayalnız bırakmayın onları sakın! Yalandan döneceğimi söyleyin aralarına portakallarla, şarkılarla, bir de nikâh yüzüğüyle. Basacağımı söyleyin onları tek tek bağrıma ve kalacağımı söyleyin bir daha ayrılmamak üzre! Güzel olduğumu söyleyin, yine yalandan, süsen çiçeği gibi bahar gecelerinde. Salı günü öleceğim karpuz kabuğu feneriyle elinde güneş tepede hep öyle yavaşça yol alacak! Buraya gece gelirken içinde mavi bir geceliğin, benim bulunduğum yerde şafak sökmüş olacak.