02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Rifat'tan 'Metnin Sesi' Metnin Sesi’ne yolculuk nısı ve gücü olan bir dil dünyası kurarak anlatıyor. M. Rifat'ın eleştiri anlayışında ön planda olan, her zaman ve her koşulda “metin” oluyor. Dünyayı ve insanı bir metin olarak görüp, okuma çabasına giren romancı, şair, öykücü, denemeci ve eleştirmenlerin kaleme aldığı “dilsel metin”leri çözümleyici ve yorumlayıcı bir eleştiri anlayışı çerçevesinde ele alan yazar, bir gösterge eleştirmeni olarak “metnin sesi”ni dinliyor, duyuyor ve bizlerle paylaşıyor. “Giriş: Üç Parçalı Yazı” ve “Göstergebilim: Homo Semioticus'un Serüveni” başlıklı bölümler, yazarın göstergebilim temelli eleştirel yaklaşımının ilkelerine odaklanıyor. Yazarın eleştirel anlayışında üç önemli durak karşımıza çıkıyor: metinlerin yayımlanmadan önceki taslakları (önmetinler) üzerine çalışan oluşsal eleştiri (genetik eleştiri), metinlerarası ilişkiler, göstergebilimsel eleştiri çatısı altındaki anlatıbilimsel eleştiri. Oluşsal eleştirinin bulguları, metinlerarası ilişkilerin araştırılması sonucunda elde edilen veriler ve metnin anlatım örgüsünün farklı katmanlarının birbirlerine eklemlenişi, yazaranlatıcıkahramanokur ilişkileri, anlatım özellikleri, içeriğin biçimi üzerine yapılan incelemelerin şekillendirdiği yorumlar sayesinde metnin dünyasının kapısı aralanıyor ve “çalışma sesi” duyulur hale geliyor. Dünyanın ve insanın karmaşık yapısını anlamaya çabaladıkları için gösterge avcıları olarak nitelenebilecek “gerçek” edebiyatçıların metinleri de böylece okurları ve eleştirmenleri çözümleyici ve yorumlayıcı bir süreç sonunda dünyalarına kabul etmiş oluyorlar. ROMANIN SESİ “Romanın Sesi” başlıklı bölümde yazar, Marcel Proust, Michel Butor, Orhan Pamuk ve Selim İleri'nin romanlarını inceliyor. Proust'un Kayıp Zamanın İzinde adlı yedi ciltlik başyapıtındaki roman yaratma tekniklerini metnin içinden seslenerek açıklarken bu başyapıtın günümüzde de yorumlanarak çoğalmak üzere bizleri beklediğini belirtiyor. Michel Butor'un Değişme adlı romanındaki anlatıcıokurkahraman ilişkilerinin dinamikleri ile ilgili inceleme, benanlatıcı, çizgisel değil de döngüsel bir düzen içinde tamamlanan olay örgüsü gibi modern romanın belirleyici özellikleri üzerine yeni bakış açıları sunuyor. “Orhan Pamuk (I) Benim Adım Kırmızı'yı Kim Anlatıyor Kim Okuyor” başlıklı incelemede yazar, romanın üstanlatıcısının seslendiği üç okur tipi belirliyor: sıradan okur, naif okur, örnek okur. Üstanlatıcının üç okur tipine de anlatıcılar aracılığı ile ulaştığı örneklerde Pamuk'un bu romanda kullandığı stratejilerden birinin, farklı anlatıcıların farklı okur tiplerine seslenmesi olduğu açığa çıkıyor. KİTAP SAYI "Metin yalnızca kendisini kullanmayı bilenlere, kendisine bakmayı bilenlere, kendisini dinlemeyi bilenlere, kısacası Metnin Sesi'ni duymayı bilenlere o büyülü anlam evreninin katmanlarını bir bir açar" diyor Mehmet Rifat. Türkiye'de eleştiri alanında göstergebilim kuramlarının yerleşmesinde önemli pay sahibi olan, seçkin çevirileriyle olduğu kadar çeviribilim, eleştiri ve yazın kuramları üzerine çalışmalarıyla da kültür dünyamızı zenginleştiren Mehmet Rifat, Metnin Sesi'ni, metne metin için, metnin içinden bakan bir eleştirel yaklaşımın, metin aracılığıyla konuşan bir eleştirel söylemin otuz beş yıla yayılan serüvenini belirgin anlarıyla sunarken romana, şiire, öyküye, masala, denemeye, eleştiriye yönelik anlamlandırmaları bir araya getiren bir yapıt diye niteliyor “Metnin Sesi”ni. Yazar, bir yandan bu sesi duymanın yollarını kuramsal düzlemde irdelerken, diğer yandan da bizi Marcel Proust'tan Orhan Pamuk'a, Selim İleri'den Michel Butor'a, Necip Fazıl Kısakürek'ten Ece Ayhan'a, Ahmet Muhip Dıranas'tan Tahsin Yücel'e, Bilge Karasu'dan Hüseyin Cöntürk'e, önemli metinler arasında keyifli bir geziye çıkarıyor. ? Ayşe ECE * R oman, şiir, öykü, masal, deneme ve eleştiri olarak sınıflandırılabilecek tüm metinler, insanı ve içinde yaşadığı dünyayı bize bilmediğimiz özellikleri ile tanıtmak, hem insanın (ya da roman, şiir, öykü, masal kahramanının) ruh dünyasının derinliklerine inmek hem de bizim de içinde olduğumuz dünyanın (ya da metnin kendisinin) karmaşık yapısını bir parça “anlaşılır” ya da “tanıdık” kılmak gibi örtük amaçlarla yola çıkarlar. Okuduğumuz metinler, insanın ve dünyanın var olduğunu pek de aklımıza getirmediğimiz yönlerini sergilerken kaçınılmaz olarak kendileri de bir dünya yaratırlar. Metinlerin sınırları dahilinde kurulmuş bu dünyalara girmeden onların insan ve içinde yaşadığımız dünya üzerine söylediklerini işitmek mümkün olmaz. Metinlerin “söylediklerini” merak eden, o fısıltıları mutlaka duymak isteyen, bir adım daha ileri giSAYFA 16 dip o sesler üzerine yazı yazma planları yapan okurlar ve eleştirmenler için metinlerin dünyasına sızabilmek, o dünyaların anlam katmanlarında bir süre soluk almak, “kurmaca” gerçekliğin girdaplarında kaybolmak mutlak bir gereklilik haline gelir. Edebiyat eleştirisi alanında geliştirilmiş farklı yaklaşımlar bu dünyalara girebilmenin farklı yöntemlerini sunarlar. Bu yöntemlerin rehberliğinde metinlerin dünyalarına giren okurlar ve eleştirmenler, metinleri farklı biçimlerde alımlayarak onlarla arzu ettikleri ilişkiyi kurmuş, aynı zamanda da onların anlam dünyasını farklı yorumlarla zenginleştirmiş olurlar. Metin okuma, yorumlama, çözümleme, alımlama süreçlerinde en zorlu aşama her zaman metnin dünyasına girmek olur. Yapılması gereken sadece belli bir eleştiri anlayışının ilkeleri çerçevesinde hareket etmek değildir; çünkü eleştiri anlayışları her metnin dünyasını bize açacak sihirli anahtarları kendiliklerinden içlerinde barındırmazlar. Eleştirel yaklaşımları benimserken onların da dünyasına girmiş olmak, sundukları ilkeler ve kavramlarla metinlerin dünyasında nasıl yol alınabileceği üzerine düşünmüş ve belli bir bakış açısı geliştirmiş olmak gerekir. Ülkemizde son dönemde çok da üretken olduğu söylenemeyecek eleştiri alanında bu tür bakış açıları ile karşılaşmak, üstelik bu bakış açılarının kuramsal temellerinin yanı sıra uygulamada getirdikleri zenginlikler ve yazınsallıktan ödün vermeyen bir dil ile var olduklarını görmek, edebiyat ve eleştiri üzerine düşünen okurların ve eleştirmenlerin çok nadir yaşadıkları bir deneyimdir. Metnin Sesi* başlıklı kitabında Mehmet Rifat, bizlere böyle bir deneyim yaşama olanağı sunuyor. Göstergebilimden yola çıkan bir bakış açısı ile metinlerin “söylediklerini” nasıl duyduğunu ve metinlerin anlam katmanlarına ulaşırken hangi yollardan geçtiğini kesinlikle yazınsal bir tadı, tı ? CUMHURİYET 913
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle