Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ali Mert ? Ali Mert’le sanatta yöntemyol seçimi üstüne oturup tartışmadık, önceki kitaplarından fikirlerini aşağı yukarı biliyorum. O yüzden şimdi gerçekçiliğe nasıl bakıyor, toplumcu gerçekçiliği nasıl görüyor, modernizmi ve yeni bir modernistimsi devrimci sanat yöntemi yaratma çabalarını nasıl görüyor, bu kitaptan çıkarmak zor. Belli ki Adorno’nun, Zizek’in kuramsal çalışmalarını kale alıyor, ne ki çöp yığınının içinde nesneleri birbirinden ayırır gibi dikkate alıyor. “Yıllar içerisinde Marksizmin yeni yeni komşuları beliriyor ve kuramla devrim arasındaki mesafe iyice büyüyor. Sadece komşu olarak kalsalar sorun yaşanmayacak belki de. Görülüyor ki içeriye de giriyorlar sıklıkla. Daha doğrusu güvenip anahtar teslim ettiğiniz komşular, haneye tecavüz açısından bakıldığında, birinci derecede şüpheliler arasındalar.” Ancak kanımca düzen eleştirisinde ve karşı seçenek arayışında samimi olanların derdi mümkün olduğunca çok sayıda insanı aydınlatmaya çalışmak. Özde doğru olmadığından değil, çok tekrarlandığından kulaklarda eskimiş ve etkisizleşmiş ve belki de sırf bu yüzden doğruluktan sapmış içeriği insanlara nasıl en çarpıcı, en kesin bilinç değiştirici şekilde sunarız. Bu arada ne gibi yeni içerikler keşfeder ve bunun anlatımının hangi yeni yollarına ulaşırız. Amaç salt dikkat çekmek için yeni biçim bulmak değil elbette. Bilinçlenmeyi hızlandıracak, soru işaretlerini artıracak yetkin bir yönteme erişmek. BİR ŞEYLER YAPMAK “İnsan her şeye rağmen güzel değil mi? Bu ülkeye, bu ülkeyi yönetenlere rağmen... Hak ediyor muyuz bunu, bu yozlaşmayı?.. Herkes ya da her halk layık olduğu yönetimi bulurmuş. Herkesin kabul ettiğini reddetme hakkım yok mu benim? Var. Ve bunu öyle bir protestoyla duyurmalıyım ki, o çirkin yüzlerin ortasında hafif bir tebessüm belirmeli ve sonra ağırdan güzelleşmeye başlamalı ifadeler. Bilinçlenme anının güzelliğini bilir misiniz? Her şeyin farkına vardığınız o an yüzünüzde beliren sevinç, şaşkınlık, merak, öfke, hatta kin öylesine güzeldir ki. Artık siz de durumun farkında olan azınlığın içine girmişsinizdir ve gerçekten bir şeyler yapmak istersiniz. Mesela ölmek... Çünkü; Durumun farkına varıp hiçbir şey yapmadan uzun süre yaşayamaz insan. Benim gibi... hiçbir ülke, hiçbir insan hak etmez bunu... ölmek ister. Sorunun siyasal temellerine mi girmemi bekliyorsunuz? Çok beklersiniz. Yazarın dediği gibi ‘nefis bir senfoninin ortasında havaya ateş etme’ye benzer bu. Ya da başından sonuna havaya ateş açılan bir senfoni bestelemelidir hayat. Mahler’in ölmüş çocuklarına yaktığı ağıtlar gibi, Gogol’ün paltosu gibi... Mağaradaki gölgeler ve resimler gibi...” Mert, çöpe gönderilmiş ve çöpe gönderdiği her şeyi değersiz görmüyor. “Örneğin; ‘Darmadağınık, parçalanmış, bölünmüş, parçaları altlı üstlü yığıla yığıla kokuşmuş, çöpsü bir birikimi hedefleyenler, insanoğlunun aklına bugünkü kültürel yığınağı kaktılar’ türünden bir eleştiriye ne buyrulur? Çarçabuk itiraf etmek gerekirse; kendileri çok ağır bir eleştiridir ve bir soruyla inceltilmelidir; işe yaramaz birikimlerimizden bile bir zenginlik türeyemez mi? İçinde ne kadar çöp birikirse biriksin; hiçbir şey ‘işe yaramaz’ kestirmeciliğiyle kesilip biçilmemelidir bu şekilde. Çöpten de kıymetli şeyler çıkabildiği, en azından çöpün kendisinin bir kıymet olduğu (tabii ki bu çağda) açık ve de seçik değil midir? Aslında dert kimseye bok atmak değildir, sakin ve güvenli, çöpler gidebilecekleri yerlere gönderilmelidir...” Çöpten Kitap, çöpten bir deneme, çöpten bir şiir, oyun, anlatı ve mizah. ? Çöpten Kitap/ Ali Mert/ Yordam Kitap/ 192 s. 910 SAYFA 27 CUMHURİYET KİTAP SAYI