Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... İçimizdeki şiir dahisi kitap adlarına göz atıldığında bunun ilk kitabından sonuncusuna dek bilinçli bir tutum olduğu açıkça görülür: Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940), Daha (1943), Taş Devri (1945), Toprak Ana (1950), Aç Yazı (1951), Asu (1955), Batı Acısı (1958), Mevlana’da Olmak (1958), Özgürlük Alanı (1960), Aylam (1962), Türk Olmak (1963), Hiroşima (1970), Malazgirt Ululaması (1971), Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973), Hollandalı Dörtlükler (1977), Nötron Bombası (1981), Yunus Emre’de Olmak (1981), Uzaklarda Giyinmek (1990), Dildeki Bilgisayar (1992). Fazıl Hüsnü Dağlarca, ‘İçimdeki Şiir Hayvanı’nda şiirden şiire ya da aynı şiirde maddenin en küçük halinden en büyük haline birbirleriyle güçlü veya ince bağlantılar kurarak geçmektedir. Özünde, Dağlarca’nın bütün şiiri için geçerli sayılabilecek olan kuantum fiziği ve astrofizik birlikteliği bu kitap için sanırız daha belirgin biçimde geçerlidir. Söz konusu bağlantıların belirsizliği karşısında zaman zaman eleştirmenlerce şiirinin anlamsız ve metafiziksel olduğu suçlamalarıyla karşı karşıya kalan ozanımız, kuantum fiziği bilgisi ve izleğiyle ele alındığında daha iyi anlaşılacaktır. Konuyu örneklemek gerekirse, “Beslenmek en büyük iş / Görünen için görünmeyen için / Bütün yaşamalar için.” (syf 11) İki tek / Bitişiktirler / Ayrı ayrı olmak / Yaşamasızdır // Tek yoktur evrende / Bitişik teklerle doludur evren// Deli derler/ Tek başına dolaşan sözcüğe.(syf. 40) ZAMAN VE MEKÂNSIZLIK ‘İçimdeki Şiir Hayvanı’ Dağlarca şiirinin bir diğer özelliği olan zaman ve mekânsızlığm ozanın poetikasındaki önemini açıkça vurgular: Güzel hayvanım duyuyor musun / Bizim beslenmelerimiz benzemez / Anlattıklarımdan ayrılmıştır o / Yaşanmış çağlar ekmeğimizdir bizim / Yaşanacak çağlar/ Peynirimiz. (syf. 11) Dağlarca’nın 1955’te yayımlanan Asu adlı kitabından sonra yazdığı şiirlerle geçmiş zamanın en ötelerine gitme arayışı bu yapıtında da görülmekte ? Onur Zafer CEYLAN azıl Hüsnü Dağlarca’nın gerek niteliği gerek konu dağarcığıyla Türk ve dünya edebiyatında ulaşılması güç bir sayıya ulaşan 137 şiir kitabına geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi. ‘İçimdeki Şiir Hayvanı’ adını taşıyan 30 şiirden oluşan yapıt, insanın doğadan, uzantısı olan hayvandan uzaklaştığı, kendi türüne, onun sorunlarına bile duyarsızlaştığı, büyük bir acımasızlıkla düşmanlaşıp birbirini yok ettiği içinde yaşadığımız dönemde yönünü şaşıranlara sağlam bir pusula gibi yön gösteriyor. Doğal olan üzerinden gene doğal olana yolculuk izleğini gösteren bütün yönler Dağlarca’nın önceki kitaplarında var olsa da ‘İçimdeki Şiir Hayvanı’ bu görüntüyü daha belirgin biçimde öne çıkararak ozanın belki de başyapıtına tırmandırıyor bizi. Fazıl Hüsnü, yapıta ilişkin kendisiyle yapılan söyleşide insanla hayvan ayrımı konusunda düşüncelerini dile getirirken, “Hayvan, emin olun, sevgiyi yaşayan bir yaratıktır. Bir defa onda dedikodu yoktur. Önündekini yer yalnızca. İnsan, bencilliği büyük olduğu için hayvandan ayrılmış ve insan haline düşmüştür”diyor. (Milliyet, 26 Ocak 2007, syf. 2) Dağlarca’nın ‘dönüşmüştür’ yerine bilinçli olarak ‘düşmüştür’ vurgusuyla hayvanı insandan üstün tutması, aynı zamanda çağımız insanı için aynaya bakma zamanının geldiğine ilişkin sert bir uyandır: İki bin yıldır değişmeyen bencilliğimiz/ Daha da bencil yaptı bizi// Baba ana oğul kardeş bile aynldı birbirinden/ Uzak ülkeler gibi oldular (syf. 21) Fazıl Hüsnü, doğal düzene uyum sağlayabilen insanın, şiirsel büyü taşıyan hayvansı yanına yakın olduğu, onu devindirdiği sürece insanlaşacağını söylemektedir: Doksan dört yıldan beri / Aradım insanı ben / Bulunmadılar / En sevgili hayvanım/ Doksan dört yıldan beri / Buldun bulmaktasın bulacaksın/ Karşı hayvanı sen” (syf. 8) Dağlarca bu dizelerle, Türk edebiyatında şiire ilişkin en özgün ve etkileyici tanımlamalardan birini getirmiş, kitabın adını da gene aynı imgeyi izleyerek ‘İçimdeki Şiir Hayvanı’ koymuştur. Ozanımız kitabın kendisi gibi adını da geniş bir duyarlık ve düşünce oylumunu kavrayacak bir biçimde seçmiştir. Dağlarca’nın daha önce yayımlanan bazı F “Doksan dört yıldan beri Aradım insanı ben Bulunmadılar En sevgili hayvanım Doksan dört yıldan beri Buldun bulmaktasın bulacaksın Karşı hayvanı sen” dir: Sessizlik / En eski yaşamalardan birikmiştir (syf.l8) Sen ey içimdeki hayvan / Eşittir değil mi/ Senin yalnızlığın / Yaradılışın doğumuna (syf.l6) Evren, ne kadar uçsuz bucaksız ve milyarlarca yıldır var olsa da bir parçası olan insanla eş özellikler taşır. Fazıl Hüsnü’nün bu ilişkilendirmeyi büyük bir ustalıkla anlatan, duyumsatan, ayrıca birçok yapıtında yer edinen dizeleri Türk şiirinde eşsizdir. Evrenle insan arasındaki uyumu şiir aracılığıyla araştırıp dile getirmenin dünya şiirindeki örneklerinin de fazla olmadığı göz önünde bulundurulduğunda Dağlarca şiirinin değeri ve aday gösterilmediği Nobel edebiyat ödüllerinin taşıdığı önem daha iyi anlaşılacaktır. ‘İçimdeki Şiir Hayvanı’ndan söz konusu ilişkilendirmeler örneklenecek olursa: Evren kocaman bir çan mıdır / Gezegenler çanın ortasında dolaşırken / Bütün varlığı kapsayan sessizlik midir / Sendeki yaşamak sıkıntısı (syf 29) Koku var ya / Çiçeklerle başlayan/ Bütün evreni kapsayan koku / Değişik yaradılışlar belgesidir / Gördüğümüz karaltı belki de koku gövdesidir (syf. 39) Kösnüldür gece kösnüldür gündüz / Görkemli günlerdir evrensel düğün / İşte en hayvan olan/ Dinozorlardan kalma sevi / En kırmızı soluk / Ortak solunumu / Gelmiş geçmiş bütün yaşamaların (syf. 14) BENZETMELER Fazıl Hüsnü Dağlarca 94 yaşında bile şiirinde yakaladığı benzetmelerdeki özgünlükle nice genç ozanlara taş çıkartmaktadır: Bir dergiye benziyor bütün yaratıklar / Karşıki ağaç da yayınlar dergilerini / Bir önceki günün tıpkısı değildir / Biraz öyle görünse de / Ya ilk yaza dönüşmektedir / Ya kışa / Güneşin ağırlığı / Azalır çoğalır yapraklarda. Bu benzetmeye varan yolda, Fazıl Hüsnü’nün gençliğinde(!) Türkçe adıyla çıkardığı dergiyi anımsatmak gerekir. Büyük ozanımızın şiir için hâlâ uykulan kaçmaktadır: Üç gece önce beni uyandırmıştın ya / Duyurmuştun / İçimden gelen dizeyi/ İşte açıklıyorum: / Dağlar olmasa hayvanlar olmazdı (syf. 12) Sormak gerekir, şiir artık kaç (ya da hangi) ozanın rüyalarına giriyor, onu uykusundan uyandırıyor? Fazıl Hüsnü’nün kitaplarda, gazetelerde, dergilerde yayımlanmış on binden fazla şiiri bulunuyor. Bu sayıya kendisiyle yaptığım söyleşide (Edebiyat ve Eleştiri, KasımAralık 2005, sayı 84) sözünü ettiği, ‘üşendiği için yayımlatmadığı’ şiirlerini eklemiyoruz. Peki bu şiir yazan değil, ‘şiire dönüşen’ ustamızın başkalaşımı nasıl gerçekleşmiştir? Sözü kendisine bırakalım: “İlkokula giderken şiir yazmağa gittiğimi sanırdım, herkesin de okula şiir yazmak için gittiği inancını taşırdım.” (Hürriyet Gösteri, Sayı 21, Ağustos 1982) ? Fazıl Hüsnü Dağlarca İçimdeki Şiir Hayvanı/ Fazıl Hüsnü Dağlarca/ Norgunk Yayıncılık/ 44 s. KİTAP SAYI ? SAYFA 24 CUMHURİYET 910