17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Öncü Kadınlarımız ? Dursun ÖZDEN nadolu ışığı tüm yurdu aydınlatıyor. Göz kamaştırıyor. Ankara Tandoğan Alanı’nda ve Anıtkabir’de başlayan silkiniş, İstanbul Çağlayan’da bir sel olup çağladı. Ardından Manisa, Çanakkale, İzmir ve yurdun her yanında ulusalcı bir başkaldırı sürüyor. Dün olduğu gibi bugün de Cumhuriyet aydınlanmasında öncü kadınlarımız başı çekiyor... Anadolu’nun aydınlık yüzü kadınlarımız, Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkıyor... Onbaşı Halide Edip’le 1922’de konuşan Kemal Paşa şöyle diyor: “Öğretmenlerimiz, şairlerimiz, ediplerimiz, muharrirlerimiz; millete bu felaket günlerini ve onun gerçek sebeplerini açık ve net olarak terennüm edecekler, takrir edecekler. Bu kara günlerin geri dönmemesi için, dünya yüzünde uygar ve asri bir Türkiye’nin mevcudiyetini tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlayacaklardır. Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir...” Dün olduğu gibi bugün de, aynı yolu izleyen gerici fanatikler; emperyalizmin ülkemiz üzerindeki karanlık oyunlarına alet olmaktalar. Çağlayan yürüyüşünde öğrencileri ve torunlarının arasında şarkılar ve marşlar söyleyerek yürüyen 79 yaşındaki öncü kadınlarımızdan Perihan Ergun’un “Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız” kitabını okumaktayım, yeniden... ÖNCÜ KADINLAR İsterseniz bu öncü kadınlarımızı bir anımsayalım: Yumuşak, sevimli ve akıllı bir otorite olan Onbaşı Halide Edip. “Sabiha, Mustafa Kemal haklıymış” diyen Yıldız Sertel. Çapa Kız Öğretmen Okulu’nun ilk kadın müdürü Tezer Taşkıran. Türk Kadınlar Birliği’nin kurucusu Halide Nusret. Şair ve gazeteci İsmet Kür. İlk üniversite mezunu şair Şükufe Nihal. Düşünür ve bilim insanı Azra Erhat. Öncü öğretmenlerimizden, Sıdıka Avar. Cumhuriyet aydınlığının Anadolu’daki ışıltısı Lamia Özdemir. İlk Kadınlar Halk Fırkası’nı kuranlardan Nezihe Muhittin. Türk siyasasın A da öncü Türk kadınlarından, ilk siyasi parti genel başkanı (TİP) Behice Boran. Siyasi düşüncesinden dolayı ilk tutukevine giren kadınlarımızdan (Ruhi Su’nun eşi) Sıdıka Su. İk gazete sahibi ve başyazarı (TAN) Sabiha Sertel. Sivil toplum örgütlerinin öncüsü gazeteci İffet Halim. Cumhuriyet Gazetesi sahibi Berin Nadi. Köy Enstitüsü kuruluşunda görev alan öncü kadınlarımız: Mualla Eyüboğlu, Hatice Sökmen, Hatun Birsen, Fatma Çağlar, Fatma Üstün. İlk kadın doçentimiz: Nermin Abadan. Toplumbilimci öncü profesörümüz Mübeccel Kıray. Türkiye’nin ilk kadın dekanı Nüzhet Gökdoğan. Türkiye’nin ilk kadın sendikacısı (BANS) Genel Başkan Meral Ekim. Anadolu’da bir kadın sendikacı Yaşar Seymen. Gericilerin ülkemizi karartmasına karşı koyduğu için bombalanarak öldürülen ilk öncü kadınımız Bahriye Üçok. Tarihçi ve araştırmacı öncü kadınlarımızdan Afet İnan. Dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen. İlk kadın avukatımız Süreyya Ağaoğlu. Dünyada ve ülkemizde Yüksek Mahkeme üyesi olan kadın hukukçu Melahat Ruacan. Anadolu uygarlığının 15 bin yıl öncesi köklerini araştıran ilk Türk Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ. İlk Müslüman Türk kadın; opera, tiyatro ve sinema oyuncusu Afife Jale. İlk opera sanatçımız Semiha Berksoy. İlk kadın ressamımız Mihri Hanım. Dünya güzellik yarışmasına seçilen ilk kadınımız (1913) Neriman Halis. İlk seçilmiş kadın profesör Türkan Akyol. Meclis’e giren ilk kadın milletvekili Nermin Neftçi. 12 Eylül 1980’den sonra Cumhuriyet Aydınlanması’nda direnen kadınlarımız: Türkan Saylan, Necla Arat, Necla Dur, Türkan Rado, Beyza Bilgin, Suzan Kahraman, Leyla Ataman, Filiz Dinçmen, Selma Rıza, Fatma Seher, Halet Çambel... vb. öncü kadınlarımıza pek çok saygı ve sevgi... Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Nutuk’ta (C: 2, S: 85) söylediği şu veciz sözlerle, Cumhuriyet Aydınlanması’nda öncü kadınlarımızı ve sevgili Perihan Ablamı ayakta alkışlıyor ve de “tehlikenin farkındayız” diyerek alanlara gidiyoruz, yeniden... “Şuna iyice inanmamız gerekir ki, dünya yüzünde ne varsa kadının eseridir...” ? Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız/ Perihan Ergun/ Tekin Yayınları/ 318 s. Perihan Ergun ? Kaan ARSLANOĞLU temelden bir düzen eleştirisi. “B ugünkü liberal saldırı ortamında, aklımızı sağlam tutarken yaratıcılığımızı da geliştirmek için, gerçekten çok çalışmamız gerekmektedir.” Ali Mert önceki kitabı Kavram Karmaşası’nın önsözünde böyle diyordu. Elimizdeki “Çöpten Kitap”ıyla entelektüel rızkını çöpten çıkarmış bu kez. İlk kitabı “Buluşma” ve ikincisi “Omurgayı Çakmak”tan sonra bu dördüncü yapıtı. Mert işe önce çöp toplayıcılığı olgusunu inceleyerek başlamış. Birçok toplayıcıyla konuşmuş, sonra belediyenin çöp işçileriyle söyleşiler yapmış. Ardından toplayıcıların çalışma biçimleri, yöntemleri, araçları, bölgeleri, topladıklarını nasıl değerlendirdikleri, depoları; işin zorlukları, tehlikeleri, kazandırdıkları üstüne bilgisini uzmanlık düzeyinde derinleştirmiş. Çöpten Kitap Benim için buraya kadarı bile yeterli. Çünkü şu sevimsiz şehir yaşamımızda sempati ve saygı duyduğum kesimlerin başında gelmektedir çöp toplayıcıları. Onları anlatan, hem de iyi anlatan bir kitabın bende hoş duygular uyandırması doğaldır. Dilenmek, çalıp çırpmak, gasp etmektense (kuşkusuz içlerinde bunları yapanlar da vardır) ekmeğini onurla pislikten çıkarmak... Yakınlık duyun ya da duymayın, şurası nesnel bir gerçektir ki, onlar olmasa kentlerimiz çöp dağlarında kaybolurdu, boğulurduk kendi çöplerimizde. Fakat sanmayınız ki kitap çöp toplayıcılığı öyküleriyle sınırlıdır. Mert çöp toplayıcıları derneğinin çöpten çıkmış açılış kokteyli davetiyesi gibi çok sayıda ilginçliği aktarmakla kalmıyor, çöpleri vesile bilip başka alanlara başarılı bir anlatım, yetkin bir çözümleyici akılla dalıyor. Yani kitabın üçte ikisinde öteki sahalardaki henüz toplanmamış, ayrıştırılmamış çöplüklerimizle dalgasını ve eleştirisini geçiyor. Dilimizdeki çöp dağları, sanatımızdaki çöp üreticileri, medyamızdaki çöp savaşları üstüne eğlenceli denemeler. Serserilik, berduşluk, bohemlik tanımları. Her şeyin daha bir hızla çöpe gitmesi için çılgınca üretimi ve delicesine tüketimi teşvik eden teorisyenlerin zırvaları. Akımlara, dönemlere göre birçok şiirin yeni yorumları. Mizahi bir şiir eleştirisi. Kitaplar üstünden kimin daha önce tarihin çöp sepetine gideceğine değin tartışmalar. Ve sonuçta dünyayı nasıl çöplüğe dönüştürdüğümüze ilişkin ÇÖP ADAMLAR Ardından yine çöpleri karıştırıyoruz, çöp adamlarla konuşuyoruz, çöpten gene toplumsal eleştiriye, insan değerlendirmesine geçiyoruz. Geçmemek mümkün mü? “Ben hiç topladığı için hastalanan insan görmedim. Bağışıklık kazanıyorsunuz. Bir de mesela sokakta üstü başı pis, elinde çuvalla dolaşan, şarapçı gibi insanlar görürsünüz. Onlar da hiç hastalanmaz. Aşı gibi. Onların üzerlerini değiştirip, temiz bir şeyler giydirirseniz o zaman hastalanır belki. Çöpten yemek de yeriz biz. Ben uzun zaman yedim. Hâlâ da yerim. Çöpte bir sürü ekmek var. Cihangir okuryazar düzeyi çok yüksek bir yer. Sanırsınız insanlar çok kültürlü, çevreci ama değil. Çöpe bir sürü yemek atıyorlar. Anlayamıyorum insanları, sonra hayat hakkında bir sürü yorum yapı...” (burası çöpten sızan yağdan okunmuyor.) KİTAP SAYI ? SAYFA 26 CUMHURİYET 910
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle