17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Pınar Kür'den 'Cinayet Fakültesi' Yazarın dönüşü Türk edebiyatının kilometre taşlarından Pınar Kür, 'Cinayet Fakültesi'yle Türk polisiye romanının usta kalemi olarak ortaya çıkıyor. Edebiyatımızda boşluğu oldukça fazla duyumsanan bu türe Pınar Kür gibi değerli birçok edebiyatçının katkıda bulunması bu türün gelişimine katkıda bulunacaktır. Kür'ün dediği gibi gerçek yazarlar gereken zamanda geri çekilmeyi bildikleri gibi, geri dönecekleri zamanı da iyi bilirler. “Cinayet Fakültesi”, yalın dili, oyunsal kurgusu, gündemi yakalayan içeriği ile usta bir yazarın elinden çıkmış sürükleyici, eğlendirici bir o kadar da düşündürücü bir polisiye roman olarak Türk yazınındaki yerini alıyor. ? Tülay AKKOYUN imdi ben katil miyim? Onu gerçekten öldürdüm mü, yoksa öldürdüğüm hayaline mi kapılıyorum? Oyunu bozdum mu? Yoksa hâlâ oyunun bir parçası mıyım?” sorgulamasıyla başlayan ilk tümce bir cinayet işlendiğini belirtirken gerçek mi kurgu mu ikilemini de oluşturuyor. “Sanki bir varmış bir yokmuş ve ben hâlâ o eski Emin'mişim gibi…” (sf.2) tümcesinde roman baş kişisinin adı verilerek başlanır. Aslında Emekli Profesör Emin Bey ilk kez bu romanda ortaya çıkmaz. Pınar Kür'ün önceki iki romanında da yer alan bir kişiliktir Emin Bey. Pınar Kür “Cinayet Fakültesi” isimli bu romanıyla polisiye roman üçlemesini tamamlar. On yıldır roman çıkarmayan Pınar Kür son romanıyla geçmişi hatırlatarak, Türk romanında Polisiye romana güzel bir örnek daha sunuyor. Yazar on yıl sonra Edebiyat dünyasına döndüğünü romanın içindeki Emekli Profesör Emin Beye söyletiyor. “Hadi ben neyse ne de ünlü bir yazarın on yıl boyunca bir satır yayımlamaması bile dikkat çekmedi, bu kadın öldü mü kaldı mı diye sormak kimsenin aklına gelmedi, iyi mi?” (sf.3) Yukarıdaki alıntı Kür'ün yazın dünyasına biraz kırgınlığının olduğunu da hissettirmektedir. Okurlar Pınar Kür'ü tabii ki unutmadı ama Kür'ün kırgınlığı olsa olsa popüler kültüre hizmet eden yazarların giderek çoğalmaları ve pirim “Ş yapmalarınadır diye düşünüyorum. Okur açısından bakıldığında, yazarların da, bu ülkede edebiyatı gerçekten seven, edebiyat tutkunu okurların hâlâ bulunduğunu unutmamaları gerektiğini, belirtmek istiyorum. Popüler kültüre dayalı yazanlar olsa da edebi kaygılar güdülerek oluşturulmuş yapıtlar zamana direnerek, kalıcı olduklarını ispatlayacak ve klasikleşeceklerdir. Birçok Batılı yapıt da yüzyıllar önce, yayımlandıkları dönemde popüler birçok yapıtın yanında sessiz, önemsiz gibi karşılanmalarına karşın günümüze kadar ulaşarak klasikleri oluşturmuştur. Pınar Kür'ün “Cinayet Fakültesi” romanını oluştururken gerçek mekânlardan yararlandığını görmekteyiz. Kür'ü tanıyanlar İstanbul'da bir Vakıf üniversitesinde görev yaptığını bilmekteler. Yazar görev yaptığı üniversitenin bulunduğu semti meraklı gözle inceleyerek romanına taşır. Üniversiteyle mahalle arasındaki çelişkiler romana yansımaktadır. OYUN ŞİFRESİ... Romanın ismi romanda bir gazete manşetiyle verilir. Emekli polis Haydar, emekli Profesör Emin Bey'i bularak gazetedeki ilginç haberi ve manşeti gösterir: “CİNAYET FAKÜLTESİ”. Böylece romanın düğümü oluşmaya başlar. Genç bir akademisyenin öldürülmesi, Melek Türker isimli genç akademisyenin Emin Bey'in hayatına birdenbire giren eski öğrencisi Narin'in yeğeni olduğunu öğrenmek, emekli profesörde bu işi çözmek üzere ilgi ve merak uyandırmasına yeter. “İlk on sayfasında üç cinayetin işlendiği bir hikâyeyi anlatırken ayıp kaçacak belki ama, bayağı keyiflendim ona bakarken. Eski Jerry Lewis filmlerini hatırlattı bana.” (sf.26) Gerçekten de romanda ilk on sayfada üç cinayet işlenir. Kendisini alaya al ma alçak gönüllüğünü ve cesaretini gösteren Kür, aslında bu ifadeyle yazındaki ustalığını da kanıtlamaktadır. “İlk on sayfada üç cinayet işlettim ama dur hemen hafife alma, onları öyle bir oyun içinde sunacağım ki romanın sonuna kadar çözemeyeceksin” ifadesini de içermektedir o sözler. Romanda ilk cinayetin kurbanı akademisyen “Melek” romanda hem vardır hem yoktur. Melek isminin yüklendiği imgesel anlamlar düşünüldüğünde Melek karakterinin romanda yokken var olmayı en iyi karşılayan isim olduğu görülmektedir. Romanın 141. sayfasında bilgisayar şifresi olarak karşımıza çıkan O.Y.U.N sözcüğü de kurguyu gizemli kılan bir tekniktir. Romanın sonunda her şeyin bir oyun olduğunu öğrenince şifre olarak kullanılan O.Y.U.N sözcüğünün anlamı daha iyi algılanmaktadır. Oyun kavramı insanın ürettiği en eski değerlerden biridir bu nedenle de hem klasik romanda hem de postmodern romanda kullanılmaktadır. Postmodernistlerin oyun merakını Rosenau şöyle açıklar: “ Eğer şüphecilerin iddia ettikleri gibi hakikat diye bir şey yoksa, o zaman geriye kalan tek şey oyundur, sözcüklerin ve anlamın oyunu.” “Oyun”un diğer işlevi ise romanı eğlendirici kılmaktır. Kür'ün romanındaki “oyun” daha çok eğlendirici, kurguda çözüme götüren bir işlev taşımaktadır. Oyun şifresiyle açılan bilgisayarda bulunan “ Günün Sonu”, “Öteki”, “Kral ve Soytarı”, “Üvey Evlat”isimli dosyalarla cinayet düğümü yavaş yavaş çözüme doğru gitmektedir. Oyunun gerçek işlevi romanın sonunda çıkmaktadır. Romanın sonuna kadar tüm anlatılanların aslında Emekli Profesör Emin Bey'in yazar olan eski eşinin bir roman kurgusu olduğunu anladığımızda hissettiğimiz şaşkınlık oyunun başarısını kanıtlar. “Bu sadece bir roman…Sersem!” tümcesiyle biten roman gerçekle düş karmaşası yaratarak okuru en başa sürüklemektedir. Emin Bey'in eski eşi ve yazar Pınar Kür uzun süredir bir şey yazamamanın sıkıntısını yaşamaktadırlar. Kür yaşadığı bu sıkıntıyı roman baş kişisinin yazar olan eski eşine de yaşatır ve kurguladığı oyunu roman kişisininmiş gibi yansıtır. Profesör Emin Bey'in yazar eşine söylettiği yazarlar hakkındaki düşünceler de dikkat çekicidir. “Yazarlar yaşlanmaz da ondan. Biz sizlerden farklıyız. Bir sürü hayali karakter yaratmamı olağan karşılıyorsun da, bir sürü gerçek insana hayali işler yaptırdığıma inanıyorsun da, kendimi yeniden yeniden yaratmama neden şaşıyorsun? Küllerinden yeniden doğan kuşlarız biz. Yeri geldiğinde uçup kaçmasını da biliriz, mevsim uygun olduğunda geri dönmesini de…” (sf.269) GERİ DÖNMEK Pınar Kür'ün yazın dünyasından uzun bir süre uzaklaşması ve geri dönüşünü bu sözcüklerden daha iyi ne açıklayabilir ki? Türk edebiyatının kilometre taşlarından biri olan Kür, bu romanıyla Türk polisiye romanının usta kalemi olarak yerleşmiş bulunmaktadır. Türk edebiyatında boşluğu oldukça fazla duyumsanan bu türe Pınar Kür gibi değerli birçok edebiyatçının katkıda bulunması bu türün gelişimine katkıda bulunacaktır. Kür'ün dediği gibi gerçek yazarlar gereken zamanda geri çekilmeyi bildikleri gibi geri dönecekleri zamanı da iyi bilirler. “Cinayet Fakültesi”, yalın dili, oyunsal kurgusu, gündemi yakalayan içeriği ile usta bir yazarın elinden çıkmış sürükleyici, eğlendirici bir o kadar da düşündürücü bir polisiye roman olarak Türk yazınındaki yerini almıştır. ? Kaynakça: 1. Kür, Pınar, Cinayet Fakültesi, Everest Yayınları, İstanbul, Ekim 2006 2. Emre, İsmet, Postmodernizm ve Edebiyat, Anı Yayıncılık, Ankara, Ekim 2004 3. Rosenau, Poline Marie, Postmodernizm ve Toplum Bilimleri, Çev. Tuncay Birkan, Ark Yayınları, 1992 KİTAP SAYI 910 SAYFA 10 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle