23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tarık Günersel'in toplu şiirleri: İzler Bir arayışın kalıcı ‘İzler’i Tarık Günersel'in şiirlerinin hemen hemen hepsi yeni ve yenilik kaygusuyla yazılmış. Okur her şiirinde bir yenilikle, bir tazelikle karşılaşmanın heyecanını duyacaktır onları okurken. Muzip bir zekâ, olgun bir akıl ve cesur atan bir yüreğin ürünü olan şiirleri gençyaşlı bütün şairler ve şiirseverler okumalı. bahçemdeki kümese girer / tavuklara anlatırım derdimi”, Vasiyet adlı şiirinde ise “karışmak istemem ama doğanın düzenine / insan hali belli olmaz hele benimki hiç / ben ölünce kalemim kalsın elimde yine” diyerek yeni bir şairin doğuşunu muştuluyor daha o yıllarında. ŞİİRSEL TARİHSELLEŞTİRME YA DA “ALTIN POST” “İzler”de lirik, epik, dramatik ve onların ötesine geçen şiir serüvenleri var. Kitaptaki uzunca bir bölümü “Altın Post” şiiri kaplıyor. Apollonios'un destanından esinlenerek yeni bir epik şiir yazmış Günersel. Dramatik özellikleri ağırlıklı olan bir nehir şiir. Hareketle, çarpıcı diyaloglarla öne çıkıyor. Yalnız geçmişi anlatmakla, geçmişe bugünden bakmakla kalmıyor, Bertolt Brecht'in epik tiyatroda yaptığı tarihselleştirmeler gibi, geçmişi, geçmiş öyküleri bugünü anlamak ve anlatmak için kullanıyor bu şiirinde. Bugünün sorunlarını bu geçmiş zaman mitosu içinde dile getiriyor. Zaman zaman okuru tökezletecek dizelere rastlansa da, cindilli, hayli ironik, “gelgit”leri yoğun olan bir şiir. Aynı zamanda oyun yazarı, dramaturg ve çevirmen olan Tarık Günersel'in, Samuel Beckett'e, O'nun “Godot'yu Beklerken” adlı yapıtına göndermede bulunarak oluşturduğu “Kendimi Beklerken” başlıklı bir bölüm 1997 tarihini taşıyor. Varoluşyokoluş temalarının ağırlıklı olarak, farklı biçimlerde işlendiği bu şiirlerinde görsellik yoğun bir biçimde karşımıza çıkmaya başlıyor. SINIRSIZ DENEYSELLİK VE ARAYIŞ ŞİİRLERİ “Zaman Denen Oyuncak (Mozaik)” adını taşıyan bir sonraki bölümde, şairin bu görsel şiirlerini çok daha önce, 19 yaşlarında yazmaya başladığını öğreniyoruz. Şiir serüveninde büyük bir dönüşüm göze çarpıyor. Şiiri büyük bir çeşitliliğe, korkusuz bir deneyselliğe yelken açmış sanki. Adeta Günersel'in şiiri kendini bulmaya başlamış o yıllarda. O bulunan da şiirindeki bitmek bilmeyen bir arayış aslında. Daha ne olsun... Kitabın büyük bir bölümü, arayış ürünü olan, görselliğiyle öne çıkan ve bazı şairler için tartışmalı olsa da, kimileri için şiirin sınırlarını zorlayan şiirlerle dolu. Bu kısa yazı içinde örneklenmesi güç olan (bunun için özenle hazırlanmış olan kitabı okumak gerek) bu şiir ? Hasan ERKEK* e zaman sanatta “yenilik”ten söz etmeye kalkışsam, aklıma Tarık Günersel'in şiiri gelir. Ben davet etmem, kendisi gelir. Öylesine yenilikle özdeşleşmiştir belleğimde. Günersel, 19662006 yılları arasında yazdığı 40 yıla yayılan şiirlerini “İzler” adıyla kitaplaştırdı. Yapı Kredi Yayınları arasından çıkan kitap, “Süzülümler vb.”, “1319 Yaş Şiirleri”, “Altın Post”, “Kendimi Beklerken”, “Zaman Denen Oyuncak (Mozaik)” bölümlerinden oluşuyor. Bu bölümler, kronolojik bir sıra izlemese de, belli bir dizge içinde sıralanmış olmaları, şairin şiir serüvenini izlemeyi olanaklı kılıyor. KLASİKLERDEN DAMITMALAR “Süzülümler vb.” başlıklı bölümde, Seneca'dan Mevlana'ya, Shakespeare'den Goethe'ye kadar, bazı klasiklerin yeniden şiirleştirilmeleri var. “Kendini bilmeyen âlim ne menem bir âlimdir? / Sadece malumat yığmış ukala bir zalimdir.”, “Sıra duaya gelir tükenince hileler” (M.C. Rumi), “Aç kalınca sertleşip birini kıracaksan / Oruç tutmandan hayırlıdır oruç tutmaman” (Molla Cami) Bu şiirler, sadece eski yapıtlardan süzülüp gelmiş şiirler değil, aynı zamanda, Tarık Günersel'in hayata bakış süzgecinden ve şiir beğenisinden de süzülmüş, damıtılmış şiirler. Sedece geçmişe değil, bugüne de seslenen, birer gerçek inci niteliğindeki bu eski dizeler, Günersel'in kaleminden bir tazeliğe kavuşmuş. “Artık arzun altın; oysa kendin altındın.”, (M.C.Rumi), “susarak söylendi her şey bakarak / buluştu dorukta tenler akarak” (Şeyh Galip). “Ben de şair oldum. / Düşmanlara müjde!” altbaşlığıyla kitapta yer alan bölüm “1319 Yaş Şiirleri” anabaşlığını taşıyor. Kendi deyişiyle, “nobel almayı aklına koyan” genç bir şairin hiç de acemice olmayan ve yaşı gereği alçakgönüllü olmayı kendine yakıştırmayan ama o delikanlı halleriyle güzel olan şiirler bunlar. O yaşların diriliğini, atılganlığını, gözü pekliğini olduğu kadar, “safça bakış”ı, sorgulamayı ve başkaldırıyı da içeren şiirlerden oluşuyor bu bölüm. Özgürlük başlıklı şiirinde “inançlarımı söyleyemem / fikirlerimi hele hiç / kellem sağolsun // ben de karanlıkta / SAYFA 6 N lerde, yalnız sözcükler değil, rakamlar, noktalama işaretleri, geometrik şekiller, çizgiler, semboller, oklar, başka dillerin harfleri, başka dillerden bazı sözcükler, çeşitli yazı karakterleri... kullanılmış. Bazı şiirlerde ise bu anlatım araçları birlikte kullanılarak (belki de bu nedenle mozaik demiş) özgün bir şiir oluşturulmuş. Bu şiirler, sadece güzel, çarpıcı, ilginç bazı düzenlemeler değil. Anlam boyutu da önemli olan şiirler hepsi. Bütün bu düzenlemelerin arkasında, düşünen, sorgulayan, eleştiren, bilegeldiğimiz ol gulara, olaylara ve durumlara yeniden bakan, birikimli bir beynin olduğunu bir an olsun aklınızdan çıkaramıyorsunuz. Öyle ki bu anlamların o şiirleri yazdırdığını, şairi, kendilerini dile getirmesi için zorladıklarını düşünemeden edemiyorsunuz. Böylece, şairin, her yeni anlama uygun yeni bir şiir yazmak zorunda kaldığını ve bundan da büyük sevinç duymuş olabileceğini düşünüyorsunuz. Günersel, şiirselliğin yalnız bir teknik olmadığını bir nitelik olduğunu, yalnız şiirde değil, başka alanlarda (resim, heykel, sinema, tiyatro vb) oluşturabileceğini, yalnız sözcüklerle değil başka araçlarla da yaratılabileceğini bize bir kez daha kanıtlıyor bu “yazdıkları” ya da “yaptıkları”yla. Böylece yalnız şiirin, şiir yazmanın alanı genişlemiş olmakla kalmıyor, alımlamanın da sınırları genişlemiş oluyor. Öte yandan sözcüklerle kurulan şiirden de vazgeçmemiş Günersel. Sözcüklerle kurulan şiirlerinde de büyük bir değişme, gelişme göze çarpıyor. Bu şiirlerinde de azimle arayışını sürdürdüğünü görüyoruz. Neredeyse hiçbir şiiri ötekine benzemiyor; “böyle değildim bennasıl bu hale geldim / onlara he demedim de bir kenara mı ittiler”, “Upuzun bir an yaşadım doğum öncesinden bu yana. / Herkesin sözcüsü oldum, aynı anda. / Herkes hep konuştukarşımda, içimde. / Sıra nihayet bende.”, “Zamanla karşı karşıya kalsam bir Western kasabasında / silahıma davranır mıydım acaba?”, “çekiç sesleri bir yıkımı perçinliyor / suskunluğa inanan biri intihar etmiş.” Bu arayışlar şiiri olduğu kadar şairi de hep diri tutuyor olmalı. Belki de bu nedenle Günersel'in şiiri hep genç kalacak. Sanatta şaheser yaratmak amaçtır belki. Belki bir ütopyadır her sanatçı adayı, her sanatçı için. Ama sanatta yenilik yapmak, vazgeçilmez bir gerekliliktir. Günersel bu gerekliliği erken öğrenmiş ve bir daha hiç unutmamış. Tarık Günersel'in şiirleri belki şaheser değil, ama hemen hemen hepsi yeni ve Tarık Günersel yenilik kaygusuyla yazılmış. Okur her şiirinde bir yenilikle, bir tazelikle karşılaşmanın heyecanını duyacaktır onları okurken. Muzip bir zekâ, olgun bir akıl ve cesur atan bir yüreğin ürünü olan şiirleri gençyaşlı bütün şairlere ve şiirseverlere salık veririm. Tarık Günersel'i tanımaktan, onun şiirlerini alımlamaktan pişman olmayacaklardır. ? *Doç. Dr. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Eskişehir. hasanerkek@yahoo.com İzler /Tarık Günersel/ Yapı Kredi Yayınları/ İstanbul, 2006/398 s. KİTAP SAYI 909 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle