23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? şirketler arasındadır. Her iktidar af çıkarmaya girişmiştir oy beklentisiyle. Bunun son örneği de AKP'nin Vergi Barışı olarak sunmaya çalıştığı özünde vergi affı olan düzenlemeydi. Ama bu affı bugüne değin çıkartılan kırka yakın mali afla aynı potada değerlendirmek olanaksız. Çünkü bu aftan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ortağı olduğu şirketler, şirketlerinin dağıtımını yaptığı ürünlerin üreticisi şirket, affın mimarı Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın yararlandığı bir düzenleme. O da yetmedi, Başbakanın çocuklarının ABD'deki eğitim masraflarını üstlenen işadamı Remzi Gür, Topbaş ailesine ait Saray Muhallebicisi ki Kadir Topbaş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, ABD'deki 11 Eylül saldırılarının ardından terör örgütlerini finanse edenler listesine alınan ve Türkiye'de malvarlığı dondurulan Nasco Nasreddin Holding de AKP döneminde çıkartılan bir başka aftan yararlanmıştır. BİR YOLSUZLUK MARKASI... Ülkede her geçen gün iktidarın vurgununa ilişkin yeni belgeler, bilgiler çıkıyor. Erdoğan'ın kaç lirası vardı ki serveti hâlâ tartışılıyor? İktidarları döneminde olmayacağı ya da bitirileceği söylenen ne kadar olumsuzluk varsa hepsi bu dönemde yaşanmıştır. Hortumların kesildiği söylenirken gün ışına çıkarılan elle tutulur bir tek yolsuzluk yoktur. Ama yaratılan bir yolsuzluk markası “ali dibo” var. Artık gazete sayfalarına bile yansımaya başladı, “Ali dibo Hatay'da görüldü, Denizli'de ali dibo” gibi ilginç bir yolsuzluk modeli ortaya çıktı. Oysa biz eskiden yolsuzluğa yolsuzluk diyorduk. Şimdi bir marka var, ali dibo. 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı milat kabul edersek, göreve başlarken Erdoğan'ın 5 milyar 110 milyon lirası vardı. Ekonomik bunalım dönemleri de dahil Erdoğan'ın serveti hep katlanarak artmıştır. Mahkumiyeti nedeniyle başkanlık görevinin sona erdiği 1998'de ise Erdoğan'ın serveti 66.5 milyar liradır. Oysa başkanlıktan 4 yıl boyunca aldığı maaşların toplamı 15 milyar liradır. Tek kuruşuna dokunmamış olsa bile servetinde dört yılda 13 katlık artışı açıklayamayız normal koşullarda. Kitapta 1994'ten bugüne kadar Erdoğan'ın kendi beyanına dayalı servet bildirimlerine yer verirken, okurun bu hızlı ekonomik yükselişi Başbakanın kaleminden görmesini istedim. Servetindeki on kat artış savını oğlunun düğününde takılan altınlarıyla açıklamaya çalıştı. Milyon dolarlık servetine dayanak gösterilen takıların ayar ve gram dökümlerine ilişkin belgeye baktığınızda, hepi topu 29 kilo 139 gram altındır! Oğlu Ahmet Burak Erdoğan'ın çürük raporu alarak askerliğini yapmaması eleştiriliyor. Oğul Erdoğan ne işle uğraşıyor, babası gibi ticarete yatkınlığı var mı? Oğul Erdoğan “çekirdek”ten tüccar aslında. Başbakan babasından ticarette daha hızlı. Henüz 22 yaşındayken babasına 220 bin dolar, 55 bin mark “borç” verebilecek güçtedir. Ama aynı Ahmet Burak, babasının başbakanlık koltuğunda otururken kurduğu şirkette “500 YTL” maaşla çalışan bir personeldir. Yüzde ellisine sahip olduğu şirketinin kuruluşunun kırkı bile çıkmadan 6 Şubat 2007 tarihinde “500 bin peşin 36 ay taksitle” gemi satın alan da CUMHURİYET KİTAP SAYI Ahmet Burak'tır. Babasının deyimiyle “gelen gideni seyretmek ya da iş takibi yapması” gerekiyordu sanki başka seçeneği yokmuş gibi. O da gidip gemi satın aldı. Ahmet Burak, Dünya Bankası'nda çalışan kardeşi Bilal Erdoğan ile de 2006'da 1 milyon YTL'ye İstanbul'da villa aldı. Hatta aynı kompleks içerisinde Erdoğan'ın kız kardeşi Vesile Erdoğan'ın eşi Ziya İlgen de 1 milyon YTL'ye villa aldı. Ahmet'in ilk evi ama Bilal Erdoğan 261 bin 500 dolara ABD'den de bir ev satın almıştı. Oysa milyon dolarlık servete ulaşan babaları Tayyip Erdoğan'ın 13 yıl boyunca verdiği mal bildirimlerine göre bir evleri bile yoktu! Üsküdar'daki evi derseniz oranın da ruhsatı yok, kaçak! AKP yolsuzlukla mücadeleden zoraki de olsa neyi anlıyor? Deyim yerindeyse dinleri imanları para. Erdoğan'ın servetinden hareketle iktidarın parayla sıkıfıkı ilişkisini de anlatıyorsun kitapta… Size ancak AKP gibi yolsuzluğunhortumun tanımını verebilirim! Başbakan olduğu günden itibaren kesilen hortumların listesi ve mali dökümü ile değeri sorulduğunda Başbakan adına verilen yanıtta; “Kavram (hortum) kaynaklarının üçüncü kişilere usulsüz, haksız ve yersiz bir şekilde aktarılmasını ifade etmektedir. Unutulmaması gereken, yolsuzluklar yapıldıktan sonra tespit ve cezalandırılmasından çok, yolsuzluk üreten sistemin değiştirilmesidir. Hükümetimiz tarafından yapılmakta olan da budur”. Yani iktidar döneminde yolsuzluğun bilinmiyormuş gibi yalnızca tanımı geliştirebilmiştir diyebiliriz! Erdoğan'ın servetindeki artış için belki de şu örnek yetebilir; 2003'te 12 milyar lira vererek ortak olduğu şirketin değeri iki yıl sonra yüzde 3 bin 300 artarak 400 milyar liraya ulaştı. Oğullar, enişteler, damatlar, eş dost… Hanedanlık gibi. “Hesabını ben vereceğim kime ne?” diyerek yapılan atamalar ve daha niceleri... Yalnızca parasal zenginleşmeler değil ki, makam zenginleşmeler de AKP dönemine damgasını vurdu. Kurum ve kuruluşların başına eş dost ya da yakın hısımakrabalar atandı. Bir anlamda aynı siyasal görüşü benimseyen kişilerin yer aldığı bürokrasi kolonisi oluşturuldu. Erdoğan yönetimde soy ismi benzerliği görmek istemediğini söylüyor ama kardeşi, eniştesi, kayınbiraderi, çocukları devlet kademelerinde önemli görevlerine getirilmeyen başbakan yardımcıları, bakanlar, milletvekilleri kalmadı. 909 Yüz bine yakın çeşitli isimler altında atama yapıldı. İki binin üzerinde atamayla bürokrasi vekillere bırakıldı. Neredeyse bir o kadar da bürokrat idare mahkemesine haksız yere alındığı gerekçesiyle dava açtı. Sayın Cumhurbaşkanı resmi bir yazıyla Başbakanı uyardı; “Devlet memuru hükümeti değil, devleti temsil etmektedir” diye. Erdoğan ise “hesabını ben vereceğim kime ne” diyerek, gelecekte başına geleceklere hazırlıklı olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Başbakanın siyasi yasağına neden olan konuşmanın ses kayıtlarını savcılığa ileten Siirt Emniyet Müdürü Osman Nuri Özdemir merkeze alındı, Erdoğan lehine raporlar düzenleyen müfettişler valiliklere getirildi, hakkında iddianame düzenleyen savcılar ile müfettişler ise kızağa çekildi. BM ve Bakanlar Kurulu'nun “terörist” dediği kişiler affediliyor, Başbakan listedeki isme kefil oluyor. Başbakanın kefil olduğu “terör listesindeki” kişiyi kurtarma girişimi… Başbakanın kefil olduğu kişi başdanışmanı Cüneyd Zapsu'nun bir dönemki ortağı Yasin Kadı. BM Güvenlik Konseyi'nin ve Bakanlar Kurulu'nun kararına göre “terörü finanse” eden kişi. Buna karşın savcılık kararlarında hayırsever! Terör listesinden çıkmak için Danıştay'a açtığı davada Başbakan davadan feragat etmek istedi. Erdoğan “param kadar kefilim” dediği Kadı ile dostluğuna devleti de ortak etmek istedi. Ama kendisi kadar inandığı Kadı'yı yeni bir Bakanlar Kurulu kararıyla terörü finanse edenler listesinden çıkartabilecekken buna hiç yanaşamadı. Çarpıcı bir örnek olması bakımından Başbakanın kefil olduğu Yasin Kadı'nın Türkiye'de yaptığı işlemlerdeki imzaların sahte olduğu Adli Tıp Raporu ile tespit edildi. Kitapta AKP tam kadro büyüteç altında. “En popüler, en çalışkan, en hin, en saf, en huylu, en huysuz, en gözü kara”sı didik didik. Sence en unutulmaz ve affedilmez portreyi kim çizdi? Bunu tek isim üzerinden yanıtlamak, her şeyden önce “ötekilere” haksızlık olur. Başbakanlık maaşı ile geçinemediğini söylerken, asgari ücreti dahi zenginlik olarak gören milyonlarca yurttaşı yok sayan; tarikatsiyasetticaret üçgenindeki ilişkiler ağının odağındaki Erdoğan'ı ilk sıraya yerleştirebiliriz. Elbette Maliye Bakanı Kemal Unakıtan! Kendisine bağlı müfettişlerin hayali ihracatla suçladığı, toplu gümrük kaçakçılığı, naylon fatura düzenlemek, vergi kaçakçılığı, devlete yalan bilgi vermekle suçlanan bir Maliye Bakanı'nı Türkiye unutabilir mi? Ülkenin değerlerini “babalar gibi satarız” diyen Unakıtan affedilebilir mi? Ez cümle AKP iktidarıyla Türkiye'nin geleceğinin çalınmasında katkısı olanlar hiç unutulmayacaktır. UNAKITAN GERÇEĞİ Kemal Unakıtan da hayli yer tutuyor kitapta. Nevi şahsına münhasır bir bakan… Unakıtan'ın milletvekilliği aslında biraz da şapkadan tavşan çıkmasına benziyor. Erdoğan'ın siyasi yasağı nedeniyle milletvekili adaylığı engellenmeseydi, Türkiye Unakıtan gerçeğiyle yüzleşemeyecekti. Katledilen gazeteci ağabeyimiz Uğur Mumcu'nun yıllar önce kaleme aldığı Rabıta kitabındaki bilgiler Unakıtan'ın taa o günlerden habercisiydi bugün yapacaklarının. Çıkardığı aflardan yararlanıp yararlanmadığı gazetecilerce sorulması kaçınılmaz olarak alışkanlığa dönüşen bir bakan. Maliye Bakanlığı'nın en temel savaşım görevleri arasında neler varsa dokunulmazlık dosyalarında bu suçların olduğu bir Unakıtan. Son soru, Maskesiz Soygun'dan sonraki çalışmalarından bahsedeAKP döneminde olmayacağı ya lim. Yine yolsuzluk, kaçakçılık ve da bitirileceği söylenen ne vurgunun farklı yönlerini ortaya kadar olumsuzluk varsa hepsi koymayı amaçladığım, kara mizah bu dönemde yaşanmıştır. da içeren bir çalışmanın hazırlıkları sürüyor. Yazarken güldüğüm ama Hortumların kesildiği yurdumda yaşandığını düşündüsöylenirken gün ışına çıkarılan ğümde yüzümün asıldığı olaylar elle tutulur bir tek yolsuzluk zincirine okuyucuyu da kulak miyoktur. Ama yaratılan bir safiri etmek istediğim bir çalışma.? yolsuzluk markası “ali dibo” var. Maskesiz Soygun/ İlhan Taşcı/ Siyah Beyaz Yayınları/ 128 s. SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle