17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Suskun Türküler Zamanı met Çelikkol, kurgu ile gerçeğin haröyküsünü oturtmuş. Çelikkol’un psimanlandığı romanında, dönemin iskiyatr oluşundan kaynaklanan kahrayanını ve ardından gelen ağıdını canlı manların psikolojilerini derinliğine bir biçimde göz önüne seriyor; ruhsal verebilme becerisi belirgin. Ama baanalizini sunuyor. zen ruhsal terimleri kullanan karak“Bir dönemin psikolojik tahlili, bir terin psikoloji bilgisinin abartılmış kuşağın birbirlerine, ülkeye, tariolduğu düşünülebiliyor. Tabii ki tühe/tarihselliğe bağlanışlarının içtenmüyle gerçeğin dışına düşmüyor, psilikli bir anlatımı; tarihi bir roman, sikoloji bilmek sadece meslekten kişileyasi bir roman, psikolojik bir roman, rin tekelinde değil. Mimar Mazhar bizim romanımız. Sınıf, zümre farklada, başkaları da okuyarak Freud dürı ve tabii ki aşk, sevgi, dostluklar ve şüncesiyle ilgili bilgi ve yorum sahibi dönemin kavgaları incelikli bir polisiolabilirler. ye kurgu içinde anlatılıyor.” Ancak romanın temel karakterleRoman, üniversite asistanı genç bir rinden sevgilieş Hediye’nin ailesine adamın bir psikiyatra giderek sorunilişkin betimlemeler Çelikkol’un bu larını, anılarını bırakıp daha sonra da halkı ne kadar iyi bildiğini, tanıdığını, mektuplar göndermesi ve 5 yıl sonra tam anlamıyla gerçeği yansıttığını tekrar başvurması ekseninde gelişigösteriyor. Çelikkol, dağ başındaki yor. Her yazın yapıtında otobiyograbir köylü teyzenin de, kasabalı amcafik özellikler olabilir. Freud yazarın nın da, kentli okuyan, paşa torunu kendisini romandaki karakterlere dabir asilzadenin de ruhsal yapısını çok ğıtabildiğini belirtmektedir. Olası ki iyi bir biçimde verebilmiş. Tabii 60’lı Çelikkol da, otobiyografik olanı bir yılların solcu öğrenci gençliğinin, yandan 68 kuşağı genç üniversite yoksul, sınıfsal, naif ve romantik anlaasistanı olarak Mazhar’a, öte yandan yışını da çok güzel betimlemiş. Hiçbir şey yama gibi durmuyor. Ahmet Bu da onun bütün olarak TürÇelikkol kiye insanını ve ondan giderek evrensel insanı ne kadar yetkinlikle tanıdığını gösteriyor. 12 MART FIRTINASI Kitap kapağında bulunan metnin kitabı çok iyi betimlediğini söyleyebilirim. Şöyle deniyor: “On iki Mart 1971 fırtınasını, türkülerin sustuğu yılları yaşamış kuşağın romanı.Yirmi yedi Mayıs Devrimi’nin özgürlük dolu havasını solumuş, yaşamlarını, ülkelerini ve dünyayı kurtarmaya adamış, ne ki çocuk yaşta ve gençliklerinde idamlarını da yaşamış Cumhuriyetçi, yurtsever, toplumcu, aydınlanmacı, özgeci niteliklere sahip 68 kuşağının, 12 Mart öncesi ve sonrasındaki fırtınalı, kıyım dolu yaşamlarının romanı. Deneyimli psikiyatr, olayların tanığı, dikkatli bir gözlemcisi... Ahtürüyle, getirdikleri kültürü uç uca eklemişlerdir. Bu birleşim yeni ve zengin bir kültürü ortaya çıkarmıştır. Orta Asya’dan gelen kültür salt Türklere özgü bir içerik taşımaz. Aynı zamanda Hint, Çin gibi komşu kültürlerin katkısı da söz konusudur. Bu kültür zenginlikleri seçkin uygarlıkları oluşturmuş, Anadolu görkemli yaşam biçimlerine tanık olmaya başlamıştır. Akıp giden yüzyıllara karşın halkın bu kültürü korumaya özen göstermesi oldukça sevindirici bir yaklaşım. Bu çerçeveden baktığımızda, Burdur ve Antalya başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yöresinde benzer kültürler, toplumsal doku ve yaşam çizgileri göze çarpar. Denilebilir ki , kitap Gülnar ismini taşısa da geniş bir coğrafyayı yansıtan bir içeriğe sahiptir. Kuşkusuz bunu en iyi saptayıp değerlendiren kişiler Saadet ve Ali Bilir çiftidir. Onlar köy köy dolaşarak araştırmalarını dar alanlarda titizlikle ve özenle yapmışlar. Kitabın ağırlığını “folklorik” ögeler kalamasına engel oluyor gibi görünüyor. Psikiyatr Yaşar’ın meslek etiği açısından zaman zaman zorlandığı, bazı konuları eşine anlattığı görülüyor. Danışanla ilgili bazı bilgileri etik açıdan paylaşma vb. konuları tartışıyor. Bütün bunları aslında bir supervizor (denetleyici meslektaş) aracılığıyla ya da bir başka meslektaşıyla paylaşması beklenir ancak olayların acısıyla psikiyatr kimliğinden koparak danışanına sempati duyuyor ve bocalama içinde yanlış yapıyor. SİYASİ EYLEMLERİN ELEŞTİRİSİ Çelikkol’un Mazhar üzerinden dönemin siyasal eylemlerine getirdiği eleştiri de büyük ölçüde gerçekçi ve saygılı. Dönemin iktidarının tutumu ve sözlerinden alıntılarla nasıl bir cadı kazanının kaynatıldığı bütün boyutlarıyla ortaya konmuş. Bugünün gençliğinin böylesine gerçeğin fotoğrafını çeken, insanı psikososyal boyutlarıyla yetkin bir biçimde anlatan romanlara gereksinimi olduğunu düşünüyorum. Bu roman günümüz gençliğinin alfabesi olmalıdır. Geri dönüşlerle 1950’li yıllar, 67 Eylül olayları, hatta Çanakkale Savaşı’na kadar gidip gelen bir tarihsellik içinde, bütün tarihimiz gözler önüne serilmiş. Politize olarak kolluk kuvvetlerinin gençlere davranışlarının nasıl değiştiği de nesnel, yansız bir biçimde anlatılmış. Çelikkol, 68 kuşağının içinden, onların gözüyle olaylara bakmış ancak nesnelliğini koruyabilmiştir. Roman 12 Eylül öncesinin terör ortamını, katliamlarını da küçük ayrıntılar olarak vermiş. Sanırım Çelikkol’un amacı ağırlıklı olarak 12 Mart dönemini anlatmaktı. Ama roman, 27 Mayıs’ı da doğal olarak kapsıyor. 12 Eylül öncesine de giriyor. Bundan sonraki romanının 12 Eylül ve sonrasını içerebileceği öngörüsünde bulunabiliriz. Ahmet Çelikkol böyle bir ilk romandan sonra, bunu aşan yeni romanlar yazarsa Türk romanı önemli bir yazar kazanacaktır. ? * İlya Yayıncılık, İzmir, 2007, 256 s. ? Yusuf ALPER D aha önce deneme, siyasalsosyal tartışma yazılarını içeren birçok kitabı bulunan, psikiyatr, akademisyen Ahmet Çelikkol’un 2005 İnkılâp Roman Ödülleri’nde “Dikkate Değer” bulunarak dikkat çekilen ilk romanı “Suskun Türküler Zamanı”* yayımlandı. Çelikkol’un bu romanı bir ilk roman olmanın ötesinde ve çok iyi bir çıkış. Bunda yazarın uzun yıllardır, şiir de dahil birçok alanda yazmasının etkisi olabilir. Ancak ne olursa olsun yine de bir ilk romanda görmeyi beklediğimiz acemiliklerin hemen hiç olmaması şaşırtıcı. Sanki büyülü bir el romana dokunmuş ve böylesine eksiksiz bir kurguyla karşımıza çıkmış. Tabii metin içinde çok küçük de olsa harf hataları, birkaç anlatım yanlışı var. Sevgili Fethi Naci okusa onları mutlaka fark eder, dile getirirdi. Ancak sanırım romanı beğendiğini de yazardı. Bunlar dikkatten kaçan küçük hatalar. 68 KUŞAĞININ AĞIDI Roman, genel olarak 68 Kuşağının bir ağıtı denebilir. Yazar, dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri yaşanan siyasi olayları gidişgelişlerle içeren romanda bütün bir siyasal tarihimizi anlatırken merkeze, yürek yakan, naif ve trajik bir sevda bir psikiyatr olarak Yaşar’a dağıtmış olmalı. Tabii ki bunun çok önemi yok. Ancak bu özellikler onun bir bakıma hata yapmasını engelliyor. Yaşadıklarının içinden yazmak gerçeği ısoluşturmaktadır. Bu bağlamda halkbilim içeriğinde mani, türkü, ağıt, ninni, bilmece, tekerleme masal, fıkra, atasözleri, deyimler ve oyunlar kitaba zenginlik kazandırmıştır. Bu noktada mani ve türkülerin güzelliği dikkat çekmektedir: “Sabah olup tan yeri atmadan Destur alıp can kuşları ötmeden Yarin kavlettiği yıldız batmadan Sen uyandır, şakı bülbül yârimi” (s. 280) Anımsanacağı gibi maniler halk edebiyatımızın en çok ilgi gören türlerinden biridir. Yazılması ve ezberlenmesi kolay dörtlükler biçiminde olması, manilerin çabuk ve kolay yayılmasına etken olmuştur. Manilerde gerçek insan sevgisi somut olarak gözlenir. Onun için manilere “sevda habercileri” de denir. Kitap, manilerin yaşanılan yöre ve toplumsal yapı hakkında fikir verme işlevini yansıtan örneklere de yer vermiş: “Limonun büyüğüne El vurma çürüğüne İnsan meyil mi verir Gülnar’ın yörüğüne. ” (s. 272) Gülnar ? Abdullah TEKİN Saadet Bilir ile Ali F.Bilir,yoğun ve titiz bir çalışma sonucunda “Orta Asya’dan Toroslara GÜLNAR (Dil, Kültür, Toplumsal Yaşam)” adlı kitabı ortaya çıkarmışlar. Sunu kısmını Prof. Dr. Erman Artun’un yazdığı kitap Etik Yayınevi tarafından yayımlanmış ve dört bölümden oluşuyor: Maddi kültür ve üretim, Dil ve anlatım, Anonim halk edebiyatı ve Kaynakça fotoğraflar. Türkmen unsurunun ağırlığını oluşturduğu ve köklü bir tarihe sahip olan Gülnar bu tür araştırmalar için zengin bir kaynak kuşkusuz. Bu zenginlik içinde halk kültürünün ağırlığı hissediliyor. Orta Asya kültürünü Anadolu’ya taşıyan Türkler, yerleştikleri bölgenin kül F. Halk kültürünü, halk yaşamını ve kültürün önemli bir öğesi olan halk dilini ayrıntıları ile dünden bugüne taşıyan, bugünü karşımıza çıkaran ve özgünlüğün korunması bağlamında çaba harcayan Bilir çiftinin bu yetkin çalışması, gelecek kuşaklara bırakılacak seçkin bir armağan olarak değer bulmalıdır. ? Orta Asya’dan Toroslara GÜLNAR/ F. Saadet BilirAli F. Bilir/ Etik YayınCUMHURİYET KİTAP SAYI 909 SAYFA 24
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle