22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Feryal Tilmaç'tan 'Mevt' Aşk: Tek hecelik sevi Okuduğu bütün ustalardan beslenmiş, ama hiçbirinin etkisinde kalmadan kendi sesini yaratabilmiş yeni bir yazardan, Feryal Tilmaç'tan kusursuz bir ilk kitap. sakın? Okulu olmayan yazarlığın diplomasını, kendi seçtiği öğretmenlerin izinde yürüyerek aldığı; kurgu, biçem, dil derslerine kimler girdiyse hepsini can kulağıyla dinlediği belli. Okuduğu bütün ustalardan beslenmiş, ama hiçbirinin etkisinde kalmadan kendi sesini yaratabilmeyi başarmış. Şaşırtıcı derecede zengin bir sözcük dağarcığı var. 'Bulantı' adını taşıyan öyküdeki “kelime kusma isteğinden mustarip” Halis Akın gibi, Feryal Tilmaç da yazmayı biraz daha geciktirseymiş sözcük kusacakmış. Onun, doktor Atıf Bey'in hastalarına tanı koyma yöntemi olarak okuttuğu sözlükteki yüz bin sözcüğün tamamını bildiğini düşünüyor; bunlarla yetinmeyip “seflelık” okurken yaygın yanlışların tuzağına düşmüyor Feryal Tilmaç. Dili doğru kullanmaktaki ustalığı kadar; “Tadı olan lezzetli bir sessizlikti” lezzetinde kısa, “Ben daha bilmiyorum boşluk nedir diye ya, onu boşluk sanıyorum” yoğunluğunda dolu, “Yaşım seninkine yaklaşıyor, ölüme geç kalınmazmış anlıyorum” duyarlığında şiirsel tümceleriyle de dikkat çekiyor. “Hani çantanı, ayakkabılarını gönlünce fırlatır, gidip en sevdiğin koltuğa yayılırsın. Seni karşılayan o tanıdık bildik kokuyla sarmalanırsın. Dünyanın yüzüne çarpmışsındır kapıyı, derin bir nefes alırsın. Ayrıntılar sonra girer görüş alanına. Mumların üstü incecik bir toz tabakasıyla kaplanmıştır örneğin. ? Attilâ ŞENKON encecik bir çocuktu. Kanlısı olduğunu düşünmüştü. Benzetmişti, sanmıştı, yanlışlıkla vurmuştu. Kimse bir başkasının yerine ölmezdi oysa. Ölüm kılık değiştirirdi çok çok. Yanlışlık, fedakârlık, intikam, erken gidiş, geç kalış, aksi tesadüf...” Yalnızca kılığını değil, adını da değiştirmiş olan ölümün bütün öykülerde boy gösterdiği bir kitap var önümde. Açılış metninin anlatıcısı, kitaptaki öykülerde değişik kılıklarla gezinecek ölümün aslında tek hecelik bir uyku olduğunu belirterek onu “takılmış plak gibi aklında dönüp duran” bir başka sözcükle anmayı yeğliyor: Mevt. Bu çabasından ötürü, Jose Saramago'nun 'Kısırdöngü' adlı öyküsündeki ölümü kendinden uzak tutmak için elinden gelen her şeyi yapan, ama sonunda ondan kurtuluş olmadığını anlayan krala benzettiğim anlatıcı bir yudum kahve, bir nefes sigara ve 'battı balık yan gider' sözünün önderliğinde başlıyor yazmaya. Kâğıda dökülen ilk öykü 'Ah be Canım!', insanın burnunun direğini sızlatıyor. Feryal Tilmaç'ın hayatındaki kırılma noktası, bir sağaltım biçimi olarak yazmayı seçiş nedeni yanılmıyorsam bu öyküde gizli. “Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir” diyen Sezen Aksu'ya bu sözün edebiyatta da geçerli olduğunu fısıldayarak göz kırpıyor ve farklı türlerde yapıtları bulunan yazarlara kimi zaman açık, kimi zaman ise üstü örtülü selamlar göndermeyi kitabın sonuna dek bir oyun gibi sürdürüyor. Sait Faik, Sabahattin Ali, Edip Cansever, Turgut Uyar, Yaşar Günaçgün, Oscar Wilde, Truman Capote, Patrick Süskind, Peter Ackroyd ve Kafka benim gözüme hemen takılanlar. KİTAP OBURU İyi yazar olmaya giden yolun, öncelikle iyi okur olmaktan geçtiğini biliyor Feryal Tilmaç. O bir kitap okuru değil, kitap oburu. Altkitap 2006 Öykü Ödülü'ne değer görülen öyküsünde söz ettiği elli bin kitap yüklü dijital kütüphane, huzurun ortasına demir atmış 'Trilobis'te değil, kendi evinde olmasın SAYFA 18 “G Kitabın açılış metninde “Bir şeyi hakkıyla yapamıyorsa insan hiç bulaşmamalı” diyor anlatıcı. Bu önermeden yola çıkarak Feryal Tilmaç öyküye iyi ki bulaşmış... mek”, “paşalot” gibi yenilerini ürettiği, üstelik bu sözcükleri dilimizde zaten hep varlarmışçasına inandırıcı ve doğal bir biçimde kullandığı için kendisine tutulduğu hastalıkta şifa bulmamasını diliyorum. Sonuncusunu değil “sonuncusuna boşver”irken, Suzan Hanım'ın saçlarını kahverengiye değil “hoş bir kahverengine” boyarken, Bay Leonardo'yu yemeğini yiyip değil “yemeğini yeyip iki kadeh rakısını içtikten sonra” Fener Meyhanesi'ne gönderirken, Cemil'in gözlerinde “ne bir veda ne de pişman Tatil boyunca, yanında götürdüğünden emin olduğun için tüm çantalarını didik didik edip aradığın kitabın konsolun üstünde durduğunu fark edip gülümsersin. Canım işte bilirsin!” Uzun sürmüş bir yolculuğun ardından eve dönüşün anlatıldığı, titiz bir gözlem ve ince ayrıntılarla bezeli bu bölüme bayıldım. FARKLI (B)ÖLÜMLER Kitabın kurgusu da oldukça ilginç. Öyküler ölüm dışındaki ikincil temalarına göre adlandırılan başlıklar altında sınıflandırılarak bir araya getirilmişler. Bu (b)ölümler şöyle sıralanıyor: “Ruh röntgenlerinin çekildiği” 'AŞK ikili' başlıklı bölümde iki, “hayatı belirsizlikten kurtaran” sözcükleri konu edi nen 'KELİME üçlü' başlıklı bölümde üç, “kadın meselesi”ni ele alan 'ARIZA KADIN dörtlü' başlıklı bölümde dört, “alt tarafı memur”ların yaşamına göz atan 'İNSAN KAYNAKLARI beşli' başlıklı bölümde ise beş öykü var. Yani aslında her şey belli bir sayısal örüntü içinde gidiyor. Bu mantık doğrultusunda 'KİM tek' adını taşıyan ilk bölümde bir öykü olması gerekirken neden beş öykü yer aldığını anlayamadım doğrusu. Oysa 'İNSAN KAYNAKLARI' bölümündeki beş öykü için tek tanımlaması kullanılabilirmiş rahatlıkla. Çünkü bu bölümdeki öykü kişileri, sonraki öykülerde de boy göstererek öyküler arasında bağ kuruyorlar. Bu yolla sağlanan bütüncüllük ise beş kısa öyküyü dikkatli okur için aslında tek bir uzun öyküye dönüştürüyor. Birol, Recep Ağabey, Ehlinaz, Nilüfer Hanım, Kenan Bey, Adil ve Berk öteki öykülere taşarak bu bağlantıyı kuran öykü kişileri. Öylesine gerçekler ki, onlara öykü kişisi deyip geçmek haksızlık olur. Feryal Tilmaç'ın hünerli kalem dokunuşlarıyla ete kemiğe bürünmüşler. Her birinin kan grubu, hatta kendine özgü bir parmak izi bile var. 'Sen Hiç Böyle Şey Duydun mu be Muharrem' adlı öyküyü bir edebiyat dergisinde okuduktan sonra, Feryal Tilmaç'ın öbür yazdıklarını merak etmiş, yayımlanacak kitabını sabırsızlıkla beklemeye koyulmuştum. 'MEVT : Tek Hecelik Uyku'yu okuyup bitirince beklediğime değdiğine karar verdim. Anladım ki, onun bundan sonra yazacaklarını da yine aynı merak ve sabırsızlıkla bekleyeceğim. Özellikle 'Sözlük'teki modern anlatım tekniğine, 'Hurma Ağacı Cinayeti'nin sürpriz sonuna, 'Ehlinaz : Bir Garip Kız'a hakim olan Füruzan duyarlılığına, 'Büyüteç'in insanın içini acıtan hüznüne ve 'Bankta Oturan Kim?'de büyük ustaya duyulan saygıya hayran kaldım. Kitapta eleştireceğim tek şey 'Bulantı' adlı öyküde anılan sözlük olacak. Doktor Atıf Bey hastası Halis Akın'a Türk Dil Kurumu'nun sözlüğü yerine gerek nicelik gerekse nitelik olarak ondan fersah fersah ileride bulunan Dil Derneği'nin sözlüğünü önerseymiş keşke. TDK yakın geçmişte develop, au pair, broker, leasing gibi birçok yabancı sözcüğü sözlüğe katmaya yeltenmişti. Verilmiş sadakalarımız henüz tükenmemiş demek ki. Son anda geri adım atılmayıp sözlüğe alınsaydı, deve ile hiçbir ilişkisi bulunmamasına karşın develop sözcüğü devekuşu ile devetabanının arasına yerleşecekti yoksa. Açılış metninde “Bir şeyi hakkıyla yapamıyorsa insan hiç bulaşmamalı” diyor anlatıcı. Bu önermeden yola çıkarak Feryal Tilmaç öyküye iyi ki bulaşmış diyorum. Kullandığı dilin bütün olanaklarından yararlanarak, sözcüklerin hakkını vererek yazıyor çünkü. 'MEVT : Tek Hecelik Uyku'nun kusursuzluğunun ardında da bu yatıyor bence. Edebiyata duyulan tek hecelik seviyle, yani AŞK'la yazılmış olması. ? MEVT Tek Hecelik Uyku/ Feryal Tilmaç/ Okuyan Us, Mart 2007/ 204 s. KİTAP SAYI 909 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle