Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Köy Enstitüleri Köy Enstitüleri artık bir çağsama olarak anılacaktır. Ama o kısa süren eğitim dizgesi kirletilerek yok edilmeseydi, Türkiye çağdaş dünyada çok daha onurlu bir yerde olmayacak mıydı? C umhuriyet devrimleri bir bütündür. Ümmetçi toplumu çağdaş topluma dönüştürmek için girişilen çabalar; halkın içinden gelen bir coşku olmadıkça, yukarıdan dayatılan devrimlerle gerçekleşemez. İşte 80 yılı aşan cumhuriyet dönemi çalkantılardan kurtulamadıysa, ilericigerici eylemler çatışma halindeyse, devrimlerin yerleşmesinden söz edilemez. Devrim insana yeni bir bakış kazandırmalıdır. O bakış yeni bir düşünce dizgesi demektir. Temelinde Türkçenin benliğini bulmasına dayanan öğretim birliğiyle akılcı bir anlayışa yönelen, yeni toplumun kurumlarını yaşatacak insanların yetişmesini sağlayan bir devrim eylemiydi amaçlanan. Ama 600 yıl süren, ümmetçi anlayışla yönetilen Osmanlı Devleti’nin yeni bir topluma dönüştürülmesi kolay değildi. İnsan, alıştığı yaşama biçiminden kurtulamaz. Adım atışında, oturuşunda, bakışında alıştığı yaşama biçiminden izler vardır. Yeni bir kalıba dökülür gibi, insanın bir başka yapıya geçmesi beklenemez. Devrim dediğimiz çarpıcı değişikliğin insanlara sindirilmesi gerekecektir. “Öğretim Birliği Yasası”na göre düzenlenen ders dökümü, uzun erimli bir savaşımı başarıya götürebilirdi. Tarihsel değişim içinde önce devrimciler ilkelerinden ödün verdi. İster yaşama biçimlerinden ayrılmadıkları, ister çıkar ilişkileriyle bağlı oldukları için geçmişinden kopamayanlar; kimi zaman kaypak bir davranış içinde görünerek karşıdevrimci savaşımı sürdürmeye giriştiler. Eninde sonunda devrim bir dayatma eylemidir. İnsanca, özgürce yaşamaya çağıran bir eylem. Ama alışılmamış görüşleri savunmak sakıncalıdır. Halkla bütünleşmesini bilmeyenlerin başarıya ulaşması kolay değildir. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yönetim erkini elinde tutanlar bu başarıyı yeterince gösteremedi. Halkın benimsemediği devrimler yama gibi durdu. Şalvarlı adama melon şapka giydirilmiş gibi gülünç bir görünüm ortaya çıktı. Gene de devrimin temelleri sağlam atılmıştı. Osmanlı döneminin özlemini çekenlerin, artık o zamana dönülemeyeceğinin bilincinde olmaları gerekmektedir. vatandaşı, 15 yılda okuma, yazma bilmeyeni kalmamış bir Türkiye’ydi. Yaratıcı, çağdaş, üretken, Yeni İnsan’ı yaratacak ortamın oluşmasıydı. Köylüsü, kentlisiyle bir ulusal bütünlük içerisinde milletçe kalkınmamız, aydınlanmamız söz konusuydu. Yücel, aydınlanmanın cansuyu kitapla, kitap seferberliğiyle işe başladı. Bir ulusal kitaplığımız olmalı, kitap azık çantalarına girmeli, ekin tarlalarına karışmalıydı.” Köy Enstitüleri Yasa Tasarısı 17 Nisan 1940’ta TBMM’de görüşülerek kabul edilmiştir. O tarihte Türkiye’nin nüfusu 17 milyondur. Bunun 13 milyonu kırsal kesimde oturmaktadır. Kırsal kesimdeki çocukların yüzde 75’i okutulamamaktadır. Yasa bunlara okuma olanağı sağlayacaktır. İsmet İnönü kırsal bölge insanı için şöyle düşünüyordu: “Önümüzdeki yıllarda nüfusumuzun çoğunu oluşturan köylümüzün gerek öğrenim, gerek geçim konusunda düzeyini yükseltmeyi başlıca hedef tutacağız. Bu konuda elde edeceğimiz sonuçlara çok önem ve değer veriyoruz.” Köy Enstitüleri Yasa Tasarısı TBMM’de kabul edilince Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel kısa bir teşekkür konuşması yapmıştır: “Sayın arkadaşlarım, bizim hazırladığımız, encümenlerin üstünde çalıştığı bu yasa tasarısını şu anda kabul etmiş bulunuyorsunuz. Bu yasanın ülkemizin geleceği, halkımızın eğitim gereksinimi ve köylümüzün kalkınması bakımından taşıdığı, önem, onaylarınızla bir kez daha ve en köklü bir biçimde gerçekleşmiştir. Bunu görmekle büyük bir mutluluk duyuyorum ve kişisel olarak uzun yıllar kalbimde sakladığım bir ülkünün gerçekleşmesine tanık oluyorum. Onun için Yüksek Heyetinize bütün içtenliğimle, bütün yüreğimle bu tarihi anda en derin teşekkürlerimi arz ederim.” Bugün 19 Nisan 2007. Demek kuruluşun üzerinden 67 yıl geçmiş. Köy Enstitüleri Kuruluş Yasa Tasarısı 278 oyla kabul edilmişti. Karşı oy kullanan yoktu. Ne var ki 148 üye oylamaya katılmamıştı. Oylamaya katılmayanların önemli bir bölümü karşı görüşte olan üyeler değildi. Demokrat Parti kurucuları arasında yer alan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü’nün oylamada bulunmayışları anlamlıdır. KÖYLÜNÜN GÜCÜ Köy Enstitülerinin kuruluş amacına uygun çalışması ancak 6 yıl sürdü. 1946 seçimlerinden sonra hükümeti ele geçiren Halk Partisi içindeki sağ kesim, Reşat Şemsettin Sirer’in bakanlığı döneminde, enstitülerin çalışma yöntemini değiştirdi. Tarihe eleştirel bir gözle bakmasını bilen, tarih öğretmeni Meral Pazar’ın Köy Enstitüleriyle ilgili kitabı “Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Bilimsel İnceleme Ödülü”nü kazandı (Demokratik Eğitimde Bir Anıt Kurum: KÖY ENSTİTÜLERİ, Güldikeni Yayınları, 2001). KİTAP SAYI YENİ İNSAN Hasan Âli Yücel’in Meclis konuşmalarını derleyen Canan Yücel Eronat “Sunuş” yazısında birkaç gerçeği ilgimize sunuyor (HASAN ÂLİ YÜCEL’İN TBMM KONUŞMALARI VE İLGİLİ GÖRÜŞMELER, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, 1999, Ankara): “Erek, ezilmeyen, göçmeyen bir Türk SAYFA 38 ? CUMHURİYET 896