Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hüseyin Peker’den ‘Tek Vuruş’ mak hiçbirimizin aklına gelmez”. Kitabın özellikle ilk bölümünün bende bu söz ile bir gittiğini vurgulamalıyım. YERYÜZÜNE İNMEK İkinci bölüme geçmeden önce “Askıda Ekmek” (s.59) adlı şiirine dair de bir şeyler düşmek isterim. Peker, günün ve hayatın içinden bazı haberleri şiirine de konu(k) eder. Dikkatli okurların gözünden kaçırmayacağını bilerek bunu söylüyorum. “Askıda Kahve Fincanı” Fransızların yaptığı bir yardımlaşma ve dayanışma işbirliğidir. Fransa’nın o meşhur kafelerinde duruavunma arzusu, geçmişe yolculuk, birmu iyi olanların parasını ödeyerek “aslikteyken gidilen yerler hep bizlerden kıya bir fincan” astıklarını bazılarımız bir parça olarak yapbozda yerini alıbiliyordur. Durumu olmayanların buyor. Bir şairin de isteği bu değil midir? ralara gidip onlar için vazgeçilmez olan Okurun kendisine, şairin yazdığı şiirinsabah kahvelerini içtiklerine sosyolojik de bir yer bulması. olarak bir gönderme. Şair son yıllarda ANLAMI YİTEN SÖZCÜK bizde “askıda ekmek” şeklinde gelişen bu toplumsal dayanışmayı içselleştirePeker’in kitapta yer alan şiirlerine rek şiirine konu etmiştir. Evet Peker, baktığımızda dikkatleri çeken başka bu tür haber ağırlığı olan ve kendisini bir husus ise dizelerinin içinde çok keetkileyen, hatta toplumu da içeren re “dost”lara seslenişidir. Sanki sıkışıp olaylara dizelerinde, şiirlerinde yer vekalan birinin yardım bekleyen bir arrir. Hatta bu konuda kitabın ismine zusu vardır. Hani “Bakın ben burada, dahi dikkat kesilmek yeterlidir. Günçaresiz ve yalnızım” der gibi bir eda delik hayatın yansımalarını rahatlıkla söz konusudur bu seslenişte. Bundan görebiliriz onun şiirlerinde. Zaten bu mutlu mudur bilinmez; ama şiirlerinde nokta da onun şiirinin özelliği arasında “dost” sözcüğünün anlamı bir başkayer alır: “Dünya sessiz değil / kurudır. Gittikçe içine kapanan, paylaşımdum gittim lokanta içlerinde / ayılmak lardan yoksun, bencilliği üstüne giymiş için yürüyüşlere katıldım / kuru fasulinsanları gördükçe onun bu sözcüğe ye, piyaz hepinize / askıda ekmek, aç dört elle sarılması boşuna değildir. kalan bizlere / askıda ekmek, ipi çekin Unuttuğumuz, unutturulan bir sözcük inelim yeryüzüne.” (s.60) 1960’ların olarak “dost”; vefa sözcüğü ile yan yayahut 1970’lerin o kaba toplumsalcılına gidiyor son zamanlarda. Vefanın bir ğına atfen ince bir cila gibidir söyledikboza adı olarak kalması bir yana, maleri. İnsanların karnını doyurması alesef “dost” sözcüğünün de anlamını onun için “yeryüzüne” inmekle birdir. unutuyoruz iyice. Kitabın ikinci bölümü “Ölmeden Bütün bu düşündüklerimizin çevreÖnce” “Ölü Suyu” adlı şiirle açılıyor. sinde “Tek Vuruş”un ilk bölümünde Bu bölümü, ne yalan söyleyeyim o “Sevmeden Sonra” bariz bir şekilde mutluluk arayışlarının sonunda ayrılımutluluğun, ulaşılacak bir durak olmağın ağır bastığı bölüm olarak okudum: dığını sadece bir gezinin planlanmış “peşimize takılmıştı siyah benekler / yöntemi olduğunu vurgular gibidir. kimlik, kimsizin? Kanım durmuştu daÇünkü okuduğumuz şiirlerin bizde bıraktığı izlenim bu. Dahası okurken marlarımda” (s.65) ifadesi dahi o ağız“yanan ateşin kokusu duyulmuyor” larımıza almak istemediğimiz ayrılığın (s.51). Tam olarak hatırlayamıyorum, son cümlesinin noktası gibidir. Bir de sanırım Nietzsche’nindi; “mutluluk, içimizden bir tren geçerse ki bu trenin ağacın ulaşamayacağımız dalındaki adı “Doğu Ekspresi”(s.90) ise ne demeyve gibidir; ama o meyveye ulaşmak mek istediğim daha anlaşılır olacaktır: için ayaklarımızın altına bir sehpa koy“binlerce yıl yanacaksın dedin, gelip gelip üstüme / ondan bu şiiri ahtablet üzerinde yalnız yazıyo“Kimsenin tırnak şap rum şimdi” “ayrılığın üstünlük içlerine sıkışmam artık/ kuran düşüncesinde” düşünceler yerler papyon, ütülü peşi sıra akıp gider. Sonra “Gölgömlek ve yırtık geler Dünyası”nda (s.106) bir davetiyeler / terk edilmiş dostlar, filtreli sevgililer durak olur dinleniveririz. Bir şaharmanı / bir kir parçası irin bir şaire Hilmi Haşal’a itniyetine avutuldum / haf ettiği şiirde. Sus oluruz sadeyanağımda isimsiz ce yaşarız; hatta yaşamaz, sadece öpücükler, kayboldu okuruz bir hayatı okur gibi. dünyamın ortası ” Divan şiirinin önemli bir şairinin; Yahya Efendi’nin bir dizesi aklımda çınlıyor: “Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur”. Peker’in yazdıklarını bir şikâyet olarak değilse de yalnızca okuyana fısıldanan ya da söylenen bir sır gibi algılamalıyız. Şairin sizlerle sırdaş olma davetiyesini geri çevirmeyeceğinizi; şairin yalnızlığına bir dost gibi yaklaşacağınızı umut ederek bu kitabı yalnızca öneriyorum. Öyle ya, bazen bir damla sevgi, bir gözyaşı denizi yaratabilir! ? Tek Vuruş/ Hüseyin Peker/ Yapı Kredi Yayınları/ Şiir/ 119 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 896 Şairin yalnızlığı... Hüseyin Peker güzel ve bir o kadar iyi şiir kitabı ‘Tek Vuruş’la bu yılın Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü aldı. Peker dilini her zaman olduğu gibi en iyi şekilde kullanmaya; bizi imgelerin rengiyle boyamaya, ağıyla örmeye devam ediyor. bal peteğinin içinden damlayan. Ayrılıklarımız var “fırtınalı günler”de “makamdan makama” (s.18) koşturduğumuz, dahası bu dünyaya neden geldiğimizi sitemli sözlerle sorguladığımız. Peker bu güzel ve bir o kadar iyi şiir kitabıyla dilini her zaman olduğu gibi en iyi şekilde kullanmaya; bizi imgelerin rengiyle boyamaya, ağıyla örmeye devam ediyor. Kitaptaki birbirinden çarpıcı şiirlerinden bir tanesi olan “Filtreli Sevgililer Harmanı”nda: “Kimsenin tırnak içlerine sıkışmam artık / yerler papyon, ütülü gömlek ve yırtık davetiyeler / terk edilmiş dostlar, filtreli sevgililer harmanı / bir kir parçası niyetine avutuldum / yanağımda isimsiz öpücükler, kayboldu dünyamın ortası” diyebilecek kadar dürüst bir şair. Evet o işini yapan, daha doğrusu “işine bakan” bir şair. Zaten olması gereken de bu değil midir? Hüseyin Peker’in şiirlerindeki “ayrılık” temi; bugün yazılan kimi şiirlerde gördüğümüz “acıtasyon” şeklinde değildir. Bu birazcık da onun şiirini farklı yapan özelliktir. Çünkü Peker’in şiirlerinde ayrılığın acısı yahut sancısı mı demeliyim yoğundur. Özellikle sevilenin arkasından dökülen, en azından bize bunu hissettiren bu kitaptaki şiirler için bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında ölen kimse yoktur bir “ayrılığın çeşmesi”nden içilen o suda. Sadece biten bir şeyler var yaşamın küçük kesitinde. Bir nokta. “Ölmüş birinin anısına beste yapıyordum akşamları / Ne çok ölü birikmiş arkamda / ne çok kartvizit / Yaşarken görmedim saçlardaki güzelliği” (s.29) Hatıralar, birlikteyken güzelliklerin değerini bilememe ve bir şeyler bittikten sonra bir şeylerle ? Mustafa FIRAT azı şairler vardır, yazdıkları heyecanla beklenen. İşte böylesi bir şairdir Hüseyin Peker. Beklenen şair. Peker’in yeni şiir kitabı Tek Vuruş henüz sıcağı sıcağına, okurun ilgisini çekecek tarzda. Kitap iki bölümden oluşuyor; “Sevmeden Sonra” ve “Ölmeden Önce”. Toplam 119 sayfa. Bu kitapta yer alan şiirlerin çoğunu dergilerde okuduğumu belirtmeliyim. Elbette okumadıklarım da var. Şairin serüvenini sergilemesi açısından en güzeli, derli toplu bir biçimde kitaptan okumaktır. Bilenler bilir. En son 2003’te “Ateşin Zilleri” (Toplu Şiirler) adlı kitabıyla bizlere ulaşmıştı Peker. Dolayısıyla kitabın dosyalaşma sürecini de göz önünde tutarsak neresinden bakarsak bakalım yaklaşık yedi yıllık bir emek elimizin altında duruyor. İNSANIN AKTIĞI BİR DÜNYA İlk bölümün ilk şiiri “Kel Korku” (s.9): “Benim aşklarım yapmacıktı: ocağın bozulması bundan / boş kaldı sofra takımları” dizeleri ile okura samimiyetin içinden yükselen bir ses ile merhaba diyor gibidir. Bu şiirinde altın sözcüğün “yapmacık” olduğunun altını çizmek gerekir. Çünkü şair bu sözcükle bir hesaplaşmanın koridoruna girmiştir. “Aşkların yapmacık” olması, kendisinin “tarihinin yapmacık” olması, dahası gördüklerinin “yapmacık” olması bir sorunun, belki de günümüz insanının en büyük sıkıntısının dile getirilişidir. Acaba şair, “yapmacık” sözcüğünün arkasına gizlenerek, ne yaşıyorsa ve görüyorsa çevresindekileri de bir zan altında mı bırakıyor gibi bir soru akıllara gelmiyor değil! Fakat bunu hemen örtbas eden dizeler şiirin sonunda yer alıyor: “yazan vurdu, çizen vurdu / kurtulma hızım yapmacıktır”(s.10). Kötüleşen, çirkinleşen ve ötekini değersizleştiren yanılgılar yumağının içinde bir yaşama şansı elde etmeye çalışan bizlerin dolaylı olarak da şairin “kurtulma hızının yapmacık” olması bile kaçınılmazdır. Öyle ya “zamanın akmadığı” “insanın aktığı” bir dünyada yaşıyoruz hepimiz. Hüzünlerimiz var bir SAYFA 20 B Peker bu güzel ve bir o kadar iyi şiir kitabıyla dilini her zaman olduğu gibi en iyi şekilde kullanmaya; bizi imgelerin rengiyle boyamaya, ağıyla örmeye devam ediyor: “Kimsenin tırnak içlerine sıkışmam artık/ yerler papyon, ütülü gömlek ve yırtık davetiyeler/ terk edilmiş dostlar, filtreli sevgililer harmanı/ bir kir parçası niyetine avutuldum/ yanağımda isimsiz öpücükler, kayboldu dünyamın ortası”