Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? işte o zaman korkmalıdır. Yapacak bir şey kalmamış demektir. Ödül töreninde Kenan Bengü'ye, "İlk ödülümü babanızdan almıştım; ikinciyi sizin elinizden alıyorum" dediniz. Memet Fuat'ın nasıl bir etkisi oldu yaşamınızda ve yazarlığınızda? Memet Fuat'ın gerek yaşamım gerekse yazarlığım üzerinde büyük etkisi vardır. 1950'li yıllarda sürekli aldığım Yeditepe ile Varlık dergilerinde ilkin şiirleri okurdum. Çünkü, ben de şiir yazmaya çalışıyordum. Yılını çıkaramayacağım ama, bir süre sonra ilk sıra Memet Fuat'ın yazılarınındı. Dergileri alınca hemen onun adını aradığımı, benim için birer dil şöleni olan yazısına rastlamayınca üzüldüğümü çok iyi anımsıyorum. 1960'lı yılların başlarında, Süreyya Berfe'yle Babiâli'de ara sıra karşılaşmaya başlamıştık. Memet Fuat'la. Görkemli bir yürüyüşü vardı.Yanına yaklaşmaya çekinir, uzaktan izlerdik. Yeni Dergi'yle "de yayınevi"ni kurduğunda kitap dağıtımı yapıyordum. O sırada tanıştık. Eleştiri yarışmasından sonra, yazarı ve dergide en yakınlarından biriydim. Her gün birkaç saatim orada geçiyordu. Unutamayacağım bir anı da, eşi İzgen Abla'nın, Memet Ağabey'e (biz öyle diyorduk) yazı dilimin onunkini andırdığını söylemesidir. Bunu bana aktardığında çok sevinmiştim. Kendisi de öyle görünüyordu. Etkilenmem doğaldı. Yazılarının bana yıllardır nasıl dil şöleni yaşattığını o gün anlatma fırsatı buldum. Yeni Dergi bir okuldu. Memet Fuat'ın kurduğu bilgelik okulu. İleride, belki bu adla anılacaktır. Çevirmeninden şairine yazarına değin çok kişi yetişti oradan. Aslında, aldığım ödülün en önemli yanı, bana Memet Fuat'ın yakınında bulunma, dolayısıyla onun bilgeliğinden yararlanma olanağı, sağlamasıdır. rumluluğu taşımasam, belki söyleyebilirdim. Oysa, Fazıl Hüsnü Dağlarca, İlhan Berk, Arif Damar gibi en yaşlılarıyla en gençleri arasında 6570 yaş ayrım bulunan bir ülkede, her sekiz yılı bir şiir kuşağı sayıp, yaşayan şairleri 9 kuşakta toplamak, her kuşağın hem kendisinden hem de ötekilerle karşılaştırmalı durumundan söz etmeyi gerektirir. Bu da ancak iki üç ay sıkı bir çalışma ve örnekler içeren 20 30 sayfalık bir yazı demekektir. ANTOLOJİ ‘ŞİŞKİNLİĞİ’ Antolojiler ve özellikle şiir yıllıkları sürekli tartışma konusu… Sizce, yapılan çalışmalar gereksinimi karşılayacak nitelikte mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Türkiye'de, özellikle son yıllarda antoloji 'şişkinliği' yaşanıyor. Çünkü, hazırlanması oldukça kolay. Oraya alınacak şairler belli, şiirler belli. Bunlara, en yenilerden siz de bir iki ekleme yapabilirsiniz. A4 boyutunda fotokopiyi üç kuruşa çeken yerler var. Şairler de para istemiyor, orada görünmeyi yeterli bulmakta. Şiir kitabı okumaya üşenen birçok kişi, yüzlerce şairden birer örnekle yetinmeyi yeğlediğinden, satışı da iyi. Neden antoloji hazırlamayasınız ki? Memet Fuat, Asım Bezirci gibiler ayrı tutlursa, antoloji uzmanlık gerektirmeyen bir uğraş. Aç önüne senden önce hazırlanmışları, gerisi kolay. Ben, 'rantoloji' diyorum onların hazırladıklarına. Bunu geçim kaynağı yapanlar var. Tartışmaları çıkaranlar, şiirleri oralara seçilmemiş kimseler olmalı. Bana da ara sıra neden antoloji hazırlamadığımı soruyorlar. Oraya seçeceğim şairlerden her birinin şiiri üzerine en az iki üç sayfalık yazı yazabilme fırsatı bulduğumda bu işe girişebileceğimi söylüyorum. Bir eleştirmen olarak Türk şiirinin bugünkü durumuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Bu denli kısıtlı zaman ve alan içinde, bir eleştirmen olarak, Türk şiirinin bugünkü durumu üzerine bir şeyler söylemem olanaksız. Eleştirmen soCUMHURİYET KİTAP SAYI FAZIL HÜSNÜ DAĞLARÇA ŞİİRİ Bazı eleştirmenler tek bir şiiri ele alır. Siz, kitaptan yola çıkıp tek şiire, bütünden parçaya yöneliyorsunuz. Neden? Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiiri üzerine yaptığım çalışmalardan söz ediyor olmalısınız. Onlardan birinde, "Dağlarca, şiirlerini yapı öğeleri olarak kullanır. Hiçbirinin tek başına öne çıkmasına izin vermez. Kitaplarında tamamlanan şiirsel yapılar, sayıları çoğaldıkça, daha geniş bağlamlarda insanı, doğayı, toplumu, göğü, evreni kapsayacak erekler çevresinde öbeklenir." (s.91) diyordum. Bu açıklamada sorunuzun tam karşılığını bulabilirsiniz. Gene de biraz daha açmakta yarar görüyorum. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın hemen her kitabı çeşitli öğelerden oluşmuş tek bir şiirdir. Bu yüzden, ben de onları ilk aşamada tek şiir olarak ele alıyor, ikincisinde yapı öğeleri sayılabilecek örnekleri inceliyorum. Eleştirmenlerin tek şiirini ele aldığı kitapların, Dağlarca'nınkiler gibi bütünsel değil de ayrışık yapıda olduklarını sanıyorum. Oysa, Dağlarca'nın şiirlerini inceleyen kimsenin 'bütün'le 'bölüm' arasında mekik dokuması, ya da tümdengelimle tümevarım yöntemlerini birbiri kullanması gerekmektedir. Kitapta eleştirdiğiniz şairler ya Marksist ya da sosyalist görüşe sahip. Bu, özel bir seçim mi? Eleştirdiğim şairler arasında Marksist ya da sosyalist olan da var, olmayan da. Örnekse, Ahmet Hamdi Tanpınar, Behçet Necatigil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, hatta Edip Cansever'in sosyalist oldukları ileri sürülemez. Nâzım Hikmet dışında hiçbiri Marksist değildir. Kısacası, bu şairler özel seçimle bir araya tolanmadı. Eleştirilerinizden yola çıkarak, şiiri 'formülize' edebilir misiniz /Edilebilir mi? Şiirde ve içerik arasında nasıl bir denge kurulmalıdır ya da bir denge kurulabilir mi? Şiiri 'formülize' etmeyi hiç düşünmedim. Edilebileceğini de sanmıyorum. Şiirde içerik ve biçim dengesiniyse şairlerin eğilimi belirler. Bu nedenle kimi şairin ürünlerinde içerik ağır basar, kimininkinde biçim. Aralarında denge kurulmak isteniyorsa ikisinin de aynı oranda, % 50'şer pay almaları gerekir. Oysa, günümüz şiirinin ana öğesi içeriktir. Biçim, onun izin verdiği oranlarda ortaya çıkabilir. Bundan sonra yapmayı düşündüğünüz eleştirel çalışmalar üzerine bilgi verir misiniz? Bundan sonraki çalışmalarımda daha çok kendi kuşağımdan saydığım şairlerin yapıtlarına eğilmeyi düşünüyorum. Kimler olduğunu söyleyebilir misiniz? Şimdiden adlarını açıklamayı doğru bulmuyorum. ? Şiir Kuşatması/ Mustafa Öneş/ Say yayınları/ 168 s. 889 SAYFA 5