24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Esat Korkmaz'dan yeni bir 'Vâridât' Şeyh Bedreddin’i anlamak için... Esat Korkmaz, "Şeyh Bedreddin ve Vâridât"ı yazış amacını, "Suskunluğumuz, ilgisizliğimiz utanca, giderek suçluluğa dönüşmeden Şeyh Bedreddin’i layık olduğu yere oturtmak, onu anlatmak; insanımıza, insanlığa tanıtmak, temel yükümlülüğümüz olmalıdır" diye belirtmiş. Evet, Bedreddin'i tanımak ve tanıtmak için iyi bir fırsat Korkmaz'ın çalışması. hat çizilir, bu hattın dışına çıkan dışlanır, görmezden gelinir. İşte Esat Korkmaz’ın "Şeyh Bedreddin ve Vâridât" incelemesi, önemli bir kültür değerimizin üzerinden örtüyü kaldırması açısından çok önemlidir. Bizler Şeyh Bedreddin’i Nâzım Hikmet’in "Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı"ndan (1936) öğrendik. Daha sonra Ruhi Su’nun usta yorumuyla ete kemiğe büründürdük. Ancak bir destan boyutundaki yüzeysel bilgilerle yetinmek zorunda kaldık. Oysa, çağdaş bir ülkede, yüz binlerce insanı etkilemiş bir inanç ve düşünce adamı hakkında binlerce kitap yazılır, tezler hazırlanır. Üniversitelerimiz nerede, diye sormaya bile gerek duymuyoruz. Nerede olduğunu herkes biliyor. Ne yazık ki, böyle ağır bir görev, ülkesinin geçmişinden ve geleceğinden kendisini sorumlu tutan aydınların omuzlarında kalıyor. Bu tür araştırmaların zorluğu bilinen bir gerçektir. Aydınlarımız maddi, manevi tüm zorlukları aşarak kültürümüzü yeni kuşaklara ulaştırmak için çırpınıyor. TERSTEN BAKMAK... Esat Korkmaz, "Şeyh Bedreddin ve Vâridât"ı yazış amacını, "Suskunluğumuz, ilgisizliğimiz utanca, giderek suçluluğa dönüşmeden Şeyh Bedreddin’i layık olduğu yere oturtmak, onu anlatmak; insanımıza, insanlığa tanıtmak, temel yükümlülüğümüz olmalıdır." (s. 10) diye belirtmiş. Yapıtının ilk bölümünde Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin’in yaşamı, eylemleri ve felsefesi üzeride durmuş. Ancak, Esat Korkmaz, olaylara ve olgulara "tersten" bakmayı yeğleyen bir araştırmacı. Bu yapıtında da aynı yöntemi izlemiş. Resmi vakanüvislerin anlatılarına ilgi göstermemiş, Şeyh Bedreddin’in torunu Hafız Halil’in "Menakıbı Şeyh Bedreddin İbni Kadı İsrail" adlı anlatısını temel almış. Ancak, Şeyh Bedreddin’i söylenceler içinde karanlığa boğmamış, tersine diyalektik bir metotla Bedreddini felsefesini tüm yönleriyle, geçmiş ve gelecek tasarımıyla gün ışığına çıkarmış. Böyle bir işin üstesinden gelebilmek için geniş bir "bâtini" bilgisine ve kültürüne sahip olmak gerektiği açıktır. Esat Korkmaz, "Enel Hak", "Dört Kapı Kırk Makam", "Alevi Felsefesi", "İnsan Tanrı", "Alevîlik ve Aydınlanma", "Anadolu Aleviliğî", "Şamanizm Terimleri Sözlüğü", "Zerdüşlük Terimleri Sözlüğü" gibi bâtini felsefesinin temel kaynakları üzerinde çalıştıktan sonra, "Şeyh Bedreddin ve Vâridât"ın üstesinden başarıyla gelebilmiştir. Yoksa, böyle bir bilgi ve kültür birikimine sahip olmadan Şeyh Bedreddin’i ve Vâridât’ı yorumlamak olanaksızdır. Yapıtta, Şeyh Bedreddin’in menakıpnamelerden izi sürülürken bir yandan da diyalektik bir metodla 13. 14. yüzyılın tarihsel gerçekliği yorumlanmış. Oğuz Türkmenlerinin bâtiniheterodoksi örtü altında karşıİslamlığı hangi tarihsel koşullarda nasıl geliştirdikleri verilmiş. 13.14. yüzyıllarda İbn Haldun’un belirttiği gibi göçebe topluluklarının belirleyiciliğinde dünya yeniden yaratılıyordu. Esat Korkmaz, bu hareketi ratmıştır. Esat Korkmaz ayrıca Anadolu aydınlanmasında Timur saldırısına –yine resmi tarihin tersine olumlu açıdan yaklaşıyor. Merkezi otoritenin zayıflamasının, Bedreddin düşüncesinin geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesinde önemli katkısı olduğunu vurguluyor. Yapıtta, Şeyh Bedreddin’i bir ayaklanma önderi olmasının ötesinde derin felsefi görüşleriyle çağına göre çok ileri bir düşünce adamı olduğunu anlıyoruz. İşte burada Esat Korkmaz araya giriyor. Şeyh Bedreddin’i elinden tutup günümüze getiriyor. Başta Trakya olmak üzere, Bedreddini inancını sürdüren ülkemizdeki halk topluluklarının da tanıklığıyla Bedreddin felsefesini yorumluyor: "Bâtini inaçla kutsanmakla birlikte bir bilgelik felsefesi, bir bilgelik öğretisi ya da bir halk sufiliği olan Bedreddinilik, düşünceyle nesnenin uygunluğunu hakikat olarak algıladı; dünyayı dünyayla açıklama çabasına girdi. Can bedeli ödenerek yaşama geçirilen Anadolu aydınlanmasına nesnel ve toplumsal açılımlar getirdi. Getirdiği açılımlarla Bedreddinilik, tektanrıcı dinlerin şeriatından bir özgürleşme hareketi olarak öne çıktı" yargısına ulaşıyor. İNSAN, EVREN, TANRI Bu durumun doğurduğu sonucun da altını çiziyor: "Aydınlanma dünyasında: Gökyüzünden yeryüzüne indirildiğine inanılan Tanrı buyruklarına göre bedenleşen ve egemenin güdümünde canavarlaşan insana karşı üretici/yaratıcı insanı; konuşan Tanrı durumunda ve halk kimliğinde kişilendirdi. Bu potada, yani mazlumlar katında 72 milleti eritti; bir yaptı. İnsanevrenTanrı sorununu yeniden irdeledi: İnancın yerini akıl aldı. İnanca dayanan tanrıbilimin karşısına, inancı aklın denetimine veren Bâtini felsefeyi yerleştirdi. Tanrıevren sorunu inanç sorunu olmaktan çıktı, bir insan sorunu durumuna geldi." (s. 4849) Esat Korkmaz, Bedreddin felsefesinde "hümanizme" vurgu yapıyor. "Bedreddiniler, tasavvufi maya biçiminde algıladıkları hümanizmi, egemene yönelik isyanla bugünlere taşıdılar." (s. 49) diyor. Bir düşüncenin gerçeklik kazanması için yaşamda karşılığı olması gerekir. Yani düşünceeylem diyalektiğinin kurulması, yaratılan ortama geniş kitlelerin çekilebilmesi önemlidir. Bedreddin’i bir karşı tarih, bir karşı görüş olarak ete kemiğe büründürmek, önce onu anlamak, yorumlamak sonra da KİTAP SAYI ? Suat BATUR sat Korkmaz "Şeyh Bedreddin ve Vâridât" adlı yapıtında (Anahtar Kitaplar, İstanbul, 2007), Anadolu kültürünün önemli köşe taşlarından birinin üstündeki örtüyü kaldırıyor. "Yeni dünya düzeni", "Küreselleşme" gibi kavramlarla dünya insanlığının "tek tipleştirilmeye" çalışıldığı; yoz, bireyci, tüketici yeni bir "bencil insan" tipi yaratılmak istendiği günümüzde, bu tür çalışmaların değeri bir kat daha artıyor. Sömürgecilerin "kadife", "turuncu" devrimlerle, bunlarla başarı sağlayamazlarsa doğrudan işgallerle halkları köleleştirdiği bir zamanda, insanlığın binlerce yıllık birikimini, bir set gibi her türlü insani değere düşman olanların karşısına dikmek, en azından "aydın" olmanın bir gereğidir. Esat Korkmaz’ın "Şeyh Bedreddin ve Vâridât" incelemesi, insanlığın olması gereken yerin, içinde bulunduğumuz dünya olmadığını açıkça gözler önüne seriyor. "Şeyh Bedreddin ve Vâridât"ı okuduğumuzda Anadolu’nun yaratılmak istenen yapay kültürleri kabullenemeyecek denli büyük bir kültür birikimine sahip olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Cevat Şakir Kabaağaçlı, "Merhaba Anadolu" adlı kitabında: "Bir gün, Türkiye bütün tarihinde insanoğluna ne hizmet etti, diye sorulsa, Nasreddin Hoca’yı yetiştirdi, diye cevap verilebilir" diyor. Bu soruya rahatlıkla: – Şeyh Bedreddin’i yetiştirdi. – Yunus Emre’yi yetiştirdi. – Mevlana’yı yetiştirdi. – Kâtip Çelebi’yi yetiştirdi. – Evliya Çelebi’yi yetiştirdi... de denebilir. Görüldüğü gibi, insanlık kültürüne azımsanamayacak bir katkıda bulunduğumuzu ileri sürmek, çok iddialı bir söz değildir. Yeter ki kendi değerlerimize sahip çıkmasını bilelim, kültürümüzü kuşaktan kuşağa aktararak insanlığa mal edebilelim. Ülkemizde hep bir yasaklı, örtülü yön olduğu bilinen bir gerçektir. İnsanımızdan kendi geçmişi ve kültürünü saklamak bir marifet sayılır. Resmi bir SAYFA 22 E Esat Korkmaz incelemesinde, Bedreddini hareketin dönemin Yahudi ve Hıristiyan toplulukları üzerindeki etkisini de belirtiyor. "Rönesans" yani "yeniden doğuş" olarak niteliyor. Resmi tarihlerde ele alınmayan bir tanımlamayla bu dönemi "Anadolu Aydınlanması" olarak görüyor. Tarihin bu kesitini, Batı ile karşılaştırıyor ve Batı’nın o dönemde bu gelişmelerin çok uzağında olduğu gerçeğine ulaşıyor. İşte burada, bize Batı’dan çeviri yoluşla belletilen ezber bozuluyor. Batılıların kendi tarihlerinden yola çıkarak "tek doğru" olarak dünyaya sundukları "gerçeklerin" aslında doğru olmadığı, Doğu’nun kültür birikimi göz ardı edilerek Batı’nın da açıklanamayacağı gerçeğini açıkça dile getiriyor. "Batı’nın karanlıklar çağı olarak bize bellettiği Ortaçağ Anadolu’sunda çiçeğe durmuş, yeniden doğuş, dünyanın diğer coğrafyasında tomurcuk bile değildi." (s. 21) yargısına varıyor. Esat Korkmaz’a göre "10. yüzyılın sonlarından başlayarak 5 yüzyıl boyunca Asya içlerinden batıya ya da doğuya yönelik yanal depreşme, Amerika’nın keşfine değin, evrensel tarihin tanık olduğu en önemli olaydı ve sonuçları açısından da en etkili yaratıcı deprem oldu; Anadolu yeniden doğuşunu" ya ? CUMHURİYET 889
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle