Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? dağın susarken denize aktığı sestesin aşk.* “dağın/ susarken/ denize aktığı/ sestesin aşk” diyen kimdir? ‘Oluş’, burada dağı denize doğru yayarak kaçırır, akışın doğurganlığını yayar. Dirim ya da canlılık planı, Nigar Okyay geri dönüşümü olmayan bir doğum taşır, oracıkta, her şeyin ortasında kendini doğuruverir rüzgâr gibi. Sus Dağı’nda eksik olmayan bu doğumdur. Aniden ortaya çıkar, her şeyin arasından, içinden geçer, gövdemizi sıvazlar, bir serinlik verir, üşütür, şeklimizi şemalimizi bozar. Evet, evet ıslıktır bu şiirler, bir hayat damlası. Damlar hayatımıza, dalgalar oluşturur. Dalgalanırız. ? * a. g. y. Sus Dağı/ Nigar Okyay/ Mayıs Yayınları/ 78 s. Keskindoreke Fındınfalava kalmıştır. Kendisiyle boğuşup durduğu ve bir “hesaplaşmanın” peşinde, ortasında. Evi, evine giden sokaklar onu durmadan geçmişine götürüyordur aslında. Bulmak istedikleri yarında değil, dündedir ya da yaşadığı anlarda. Onu bekleyen ise “yalnayak bir şafak”tan başka bir şey değildir. Hayat aslında bir özettir yaşananlar ve yaşanacak o büyük soru işaretiyle. Geride bırakılan o derin izler önemlidir kalıcı oldukları için. Gölgeden kaçıldığı, gölgenin kovalandığı günler de olur. Elden kaçırılan yazlar da. Bunların hepsi hesap hanesine artı ya da eksi puan olarak geçer, yıllar sonra bir başka bağlamda ve boyutta yeniden boy gösterdiklerinde yeniden dolaşıma girerler farklı bir çerçevede ve formatta. Sonuç olarak şair kazançlı çıkar bu alışverişten ve onun o günkü şiiri. Yiten, yitirilen, kazanılan nedir aslında, bunu ha deyince kimse bilemez. Doğumla ölüm arasında da bir sır perdesi vardır kolay kolay yüzünü göstermeyen. Bazen “ateşi ateşle” söndürmek, “hayatı hayatla” beslemek de gerekebilir. Dokuyarak ve dokunarak da sevilir hayat yalnızca hayat olduğu için. TEKDİŞ ÖZDEMİR Çocukluktan ergenliğe, orta yaşa ve yaşlılığa geçişte unutulmayan resimlerin başında deliler de farklı ve önemli yer tutar. Çocuk gözü delilerin tüm hallerini iyi bir fotoğraf makinesi gibi belleğin en derin yerine nakşeder. Sonra da, günü gelince oradan enfes görüntüler, gölgeler, devinimler, sesler, eylemler... sergiler; imgeler takılır şiirin oltasına. Deli Kadir, “Uçurumun üzerinde bir balkon”dur. Deli Cemil, “bir başka mahalle evliyası”dır “çağdaşı bütün bayramların”. Bir de Cilveli Cennet var “Kırlangıç yuvalarının kadını”. Böyle durumda ne yapar şair “göğün memelerinden süt” sağmaz da? Bazı ha? KİTAP SAYI 889 ? Gültekin EMRE zdemir İnce, çocukluğundaki tekerlemelere alıp götürüyor bizi, orada yatıp duran şiire. Belleğinde demlenmiş görüntüleri bir bir önümüze seriyor, bulduklarını bizimle paylaşırken pek çok şeyin tozunu alıyor, yerini değiştiriyor. Öyküleri bölüp parçalayarak yeniden kullanıma sokuyor dizeleriyle. Gerçekliği şiirin gerçekliğine dönüştürüyor. Uzun bir geçmişi yakın ediyor. Uzakta kalmış, unutulmaya yüz tutmuş kişileri, onların yüzlerini, dünyalarını ve onların kendisi üzerinde bıraktıkları izleri, izlenimleri yoğuruyor iyice ve günümüzde yeniden gündeme getiriyor kendi tarihiyle iyice perçinlenmek için. Gözlerinin “zırhını” kapatsa da şair zihnindeki resimler bayram ediyordur durmadan. İşte oradan yola çıkıyor şiir, çünkü “Karanlıkta parıldamaktadır/gökyüzü terazisi”. Bir vahiy iner gibi iner kimi şiirler ve şairini alıp götürür okurunun yanına. “ilk dizeden itibaren/zaten gözlerim kapalı.” Hayat yolunun ortasında yiten kendisidir ve bulmak için çaba harcadığı da kendinden başkası değildir. Yolunu yitirdiği sandığı yerdeyse karşısına yine kendisi çıkar bir başkası gibi. Ucu bucağı gözükmeyen dolaşık bir yumak vardır elde çözülmeyi bekleyen. Şair ise “Büyük bir tufandan arta” SAYFA 30 Ö CUMHURİYET