Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? tirebiliyor, bir âlemden başka bir âleme gidip geliyorlar. Gidip gelince, müthiş şeyler yazıyorlar. Sen de gidip gelip, habire yazıyorsun. Ben korkuyorum, bir gün gidip gelemeyeceksin. Metaforlar âleminde kalacaksın. Cengiz: Metafor bu dünyaya içkin bir şey değil, biz onu dünyaya giydiriyoruz. Anlam sorununu konuşurken, nesnelerin, olguların ya da varlığın, kendiliğinden bir anlamı yoktur demiştik. Öyle olsa, insanın anlam atfetmesine gerek kalmaz. Bunun en şiirsel olanı da metaforları/mecazları kullanmak. Aslında metaforla saadet olur. Ahmet: Saadet "hedone"yle ilgili değil. Hedone Eski Yunan'dan beri hazla ilgili, halbuki saadet daha içten bir ruh halidir. Dolayısıyla insan ağrı çekerken de mesut olabilir. Cengiz: Ağrıdan ötürü değil tabii. Mazoşistçe bir tavır olur yoksa. Ahmet: Evet. Adamın öyle derin bir içi âlemi vardır ki, ağrı kesemez o mesutluğu. Mizahın kendisi de böyle bir ağrıya direnmekle mümkündür aslında. Günlük yaşamda gülünecek bir şey yok, ona ancak eleştirel bir açıdan bakarsan mizah olur, eleştiri dozunu arttırırsan ve bunu incelikle yaparsan gülmekten geberirsin. Bu yüzden bilge insan Leman okur, Penguen okur. Oradaki esprilere mel mel bakmaz… SEVGİ METAFORİK BİR İŞTİR Cengiz: Yıllardan beri yaşama ustalığından söz ediyoruz. Ustalıkla yaşanmış bir yaşam da müteşabih, metaforik bir yaşamdır. Ahmet: Yani sen bir jinekologsun diyelim, hasta olan sevgiline bir jinekolog olarak bakışın başka, sevgili olarak bakışın başka. Yüzlerce çocuğun babası olan bir jinekolog varmış, geçen haberini okudum. Ne diyeyim helal olsun. Cengiz: Anlam katmadığın zaman sevgi olmaz, zaten sevgi metaforik bir iştir. Ahmet: Çok doğru bir yere temas ettin. Aşk bir inşa işidir, yani bizim meydana getireceğimiz, üzerinde kafa yoracağımız, yaratacağımız bir şey. Seven insanın ruhu şantiye alanı gibidir, güzelliklerin inşa edildiği bir şantiye alanı. Şairin "mutlu aşk yoktur," dizesi, buradan geliyor. O şantiyede anası ağlar adamın, iyi ki ağlar. Anlamlardan soyduğun zaman bizi, geriye ne kalır? Yiyip, içip, çişini yapan varlıklar oluruz. Sonra da bunalıma gireriz. Dostlar yetişin, "psikolojim bozuldu" deriz. Cengiz: Şimdi bu bir savunma mekanizmasına dönüşen "psikolojim bozuldu" sözünden bir söyleşide bahsetmiştim, burada tekrarlayayım. İnsanlar artık gündelik hayatın getirdiği sıkıntıları, kaygıları; kişiliğinin gelişmesi, olgunlaşması için bir vesile olarak görmek yerine, bir an önce bundan kurtulma isteğiyle hareket ediyorlar. Tahammülsüzlükten, dayanıksızlıktan, "Yaz antidepresanı da gidelim," diyorlar. Oysa tahammül gücü olmayanın değiştirme gücü de olmaz. Ahmet: Cengiz Ağbim kitap gibi konuşur bazen. Zaten o yüzden bu kitabı çıkarabildik. ? Metaforla Saadet Olmaz/ Ahmet İnam Cengiz Güleç/ Say Yayınları/ 160 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI KİTAPTAN ALINTILAR YALNIZLIK Cengiz Güleç: "Yalnızlığı taşıyacak donanıma sahip değiliz. Bu yüzden kaçıyoruz yalnızlıktan, çok da bedel ödeyerek kaçıyoruz. Özgürlükten kaçış gibi bir şey bu. Hem özgürlüğü çok seviyoruz hem de ona katlanamıyoruz." Ahmet İnam: "Acur, kişiyi rahatsız etmeyen hıyardır. Felsefede biz onlara, "kendinde hıyar" diyoruz. Hıyarlar yüzünden mecburen yalnız kalıyoruz, ben kendimi tuvalete kapatıyorum bazen." KADIN&ERKEK Ahmet İnam: "Hegel’de zıtlar çatışır da başka bir aşamaya geçilir ya, artık maskulerfeminer çatışmasının daha üst boyutta tartışılması lazım. Benim ne feminist dil hoşuma gidiyor, ne de maço dil. Hepimiz insanız diyenlere de ayrıca gıcık oluyorum. Bacı kardeş numarası gibi geliyor." Cengiz Güleç: "Dirayetli kadını ayıracaksın. Anadolu kadını dirayetlidir, Yaşar Kemal her romanında anlatır bunu. Kadınlar doğru erkeği nasıl bulurum diye abuk sabuk kitaplar okuyacaklarına Yaşar Kemal okusunlar." MİZAH Ahmet İnam: "Her gün işe gidip gelme monotonluğunda, gülünebilecek fazla bir şey yok. Gülebilmek için dışarıdan bakmak lazım. Ancak o zaviyeden bakınca, "Benim hayatım aslında ne kadar komik lan" diyebilirsin. Yani mizah hayatı belli bir biçimde yorumlamakla ilgili, özellikle bir bakabilme gücü gerektiriyor." Cengiz Güleç: "Nerede mizah varsa, orada gerçekliğin çarpıtılması vardır. İşte o çarpık gerçeklik sana gördüğün gerçeğin ondan ibaret olmadığını gösterir, derinlik kazandırır. Bu yüzden mizah gerçeği çarpıttığında, aslında gerçeği vurgulamış olur." MASUMİYET Ahmet İnam: "Kurallara uygun yaşayan, vakti gelince askere gidip, vergisini verip evliliğini yapan birisi, masum. Bu çizgiden çıkan biri masum değil diye anlaşılıyor. Masum olmamak bir bakıma, ahlak kurallarının, alışıla gelen değerlerin dışında olmak, yasaların dışında olmak demek. Yani masumiyet sistemin uydurduğu bir söylence aslında. Masum olun, koyun olun, koyun peyniri yiyin." Cengiz Güleç: "Günümüzde suç objektif, kanıtlanabilir bir şey olduğunda bile izafidir. Belirli bir toplumun mensuplarına göre suç olan durum diğerleri için olmayabilir. Ama bir adamı öldürmek, kurban etme dışında, en ilkel kabilelerde bile suçtur. Ceza denilen şey, bireyin suçluluğa katlanamamasından kaynaklanır." KUTSALLIK Ahmet İnam: "Kutsayarak yaşıyoruz. Her şey kutsal, tiyatroya gidiyorsun, tiyatro kutsal bir sanattır deniyor. İtfaiyeye gidiyorsun, su sıkmak kutsal bir görevdir deniyor. Bu ne ya, hayatımızda kutsal olmayan, ladini bir şey kalmamış." Cengiz Güleç: "Bir dinin mesajı var, bir de onu anlayanlar var. Fanatizmin genelde onu anlayanlardan, yani yanlış anlayanlardan kaynaklanıyor. Din kurumsallaştığında işin içine pek çok alakasız yorum giriyor." ? 865 SAYFA 9