Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ahmet İnam ve Gengiz Güleç'le 'Metaforla Saadet Olmaz' üzerine ‘Saadet rehberi yazmadık’ Onlara ‘Şen Profesörler’ diyorlar, ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı Ahmet İnam ve Psikyatr Cengiz Güleç. Geçen aylarda yayın hayatına son veren Aylık Paldır Kültür dergisi Hayvan'da yaptıkları doğaçlama muhabbetleri, SAY Yayınları tarafından Metaforla Saadet Olmaz adıyla kitaplaştırıldı. Mizahi bir üslupla günlük yaşam sorunlarına ve memleketin ahvaline dair "gayet ciddi" tespitler yapıyorlar. Şiddet, yalnızlık, taraftarlık, teşhircilik, cinnet, masumiyet, bekâret vb. temalar çerçevesinde yapılan sohbetler, iki "kâmil" insanın dertleştiği diyaloglar biçiminde de okunabilir. Kitabı yayına hazırlayan ve iki yıl boyunca ‘Şen Profesörler’in "zabıt kâtipliğini" yapan Emrah Serbes, hocaların kitap hakkında söylediklerini temize çekti. ? Emrah SERBES diyorsun, o zaman nasıl olur? Bu kitap bir saadet rehberi değil… Ahmet: Böyle konuşuyorsun, ondan sonra satışlar düşüyor. Sen bu işleri hiç bilmiyorsun ağbi? Cengiz: Ne diyeyim. Ahmet: Bak şimdi, sen dur ben anlatayım. Bu kitabı gece yatmadan önce on dakika okuyan, rüyasında hıyar görür. Cengiz: İki lafından biri hıyar olduğu için doğal bir şey. Ahmet: Bir gece çift sayı olan sayfaları, ertesi gece tek sayı olan sayfaları okuyanın, ne muradı varsa olur. Koca bekleyen, koca bulur. Romatizma ağrısı çeken, sağlığına kavuşur. Ben okudum, basurum geçti. Bu kitabı zaten sen reçetelerinde de kullanmalısın, bir kutu prozac yaz yanında da Metaforla Saadet Olmaz, sabah akşam, tok karnına iki sayfa. Cengiz: Şimdi sen ironi yapıyorsun, ama ironiyle de saadet olmaz. Ahmet: Metafor, nakliye ile ilgili bir söz. Eski Yunancada "metafora". Meta, öteye geçirmek demek, ikinci hecedeki "phor" da taşımak demek. Metafor bu lanet dünyayı güzelleştirmenin ya da daha berbat hale getirmenin bir yolu. Metafor, bir yerden bir yere taşımak demektir, mesela hayvanlar dünyasındaki aslanı alıp, Aslan Cengiz diyorum sana. Oradaki aslanı sana naklediyorum. Sen de bana Piton Ahmet diyebilirsin. Atina'ya gittiğin zaman, kamyonların arkasında "Metafora" yazdığını görürsün. Nakliyat demek. Cengiz: Yani biz bu kitapla nakliyat işine girdik. Ahmet: Tabii, kamyoncular kovalayacak bizi. O yüzden düzeltelim, nakliyatçılar maddi olanı taşıyorlar, metaforcular maddi olanı manevi alana taşıyorlar. Bu dünyadan öbür dünyaya taşıyorlar. Tam senin konun. Hasta dediğiniz insanlar, dünya değiş ? Cengiz Güleç, Ahmet İnam ve zabıt kâtibi Emrah Serbes... A hmet: Hocam, kitabın kapağında seni "kuşa çevirmişler", ne diyorsun? Cengiz: Sanki seni çevirmemişler. Ben sevdim kapağı. Ahmet: Aslında ben de sevdim. İkimizi de muhabbetkuşu gibi resmetmeleri çok hoş. Gagalar birbirine baksa daha da iyi olurdu. Cengiz: Çevreden tepki almadın mı? Ahmet: Yok. Bana zaten "Kuş Ahmet" derler. Cengiz: Biz nasıl başladık bu işe? Onu anlatalım istersen. SAYFA 8 Ahmet: İşe kendimizle dalga geçerek başladık. Şimdi düşündüm de sen de tam "girişgelişmesonuç" adamıymışsın. Yine konuyu topladın. Bu kitabın öyküsü şu; Cengiz Hoca insanlık tarihini özetlerken ben araya su kattım. Cengiz: İlk defa doğru bir şey söyledin, o da yarım doğru. Benim insanlık tarihini özetlediğim falan yok da, senin su kattığın "su götürmez" bir gerçek. Biz Ahmet Hoca’yla, işten güçten fırsat buldukça yirmi beş yıldır muhabbet ederiz, dertleşiriz. Gerçi kendisinin hiçbir derdime derman olduğunu görmedim, ama öyle bir var oluyor ki, onun yanındayken bütün dertlerimi unutuyorum. Vaktinde bir televizyon programı yapmıştık, bir sürü seminere, konferansa gittik. Sonra bir gün Hayvan dergisinden genç bir çocuk geldi… Ahmet: İşte şu karşımızda oturan adam. Teybi açtı, içki küfür serbest, her zaman konuştuğunuz gibi konuşun dedi. Biz ekstra bir şey yapmadık yani. Cengiz: Tabii, her ay bir temanın çevresinde konuştuk, yalnızlık, cinnet, masumiyet gibi. Bilmiyorum sen bunun farkında mıydın? Ahmet: Farkındaydım ağbi. Zaten benim otuz altı yıldır söylediğim üç beş laf var. Hangi konu olursa olsun uyar. Bunlardan biri, hayatımızın kokuştuğu gerçeğini kabul etmemiz gerektiği. Diğeri, "hesabi" olmakla bir halt olunamayacağı. Üçüncüsü de, çevrede çok fazla hıyar olduğu. Ama bunları her yerde söylemek mümkün değil, televizyona çıkıp da hıyarlığın tarihçesini anlatamazsın, odunla kovalarlar adamı. Hayvan dergisi bu açıdan güzel bir fırsat sundu bize. Yani günlük yaşamın sınırlarında, güncel olanın hayhuyu üstüne söyleyemediklerimizi Hayvan dergisi aracılığıyla söyledik. Cengiz: Haklısın, belki başka yerde söyleseydik başımız belaya girerdi. Derginin konsepti bu muhabbetlerin de sevilmesine neden oldu. Ama senin sayende "karizmayı da çizdirdik." Konuşurken içtiğimiz iki kadeh bir şeydi, o kadar çok içki muhabbetti ettin ki, adımız ayyaş profesörlere çıktı. SABAH AKŞAM, TOK KARNINA İKİ SAYFA! Cengiz: Metaforla saadet olmaz CUMHURİYET KİTAP SAYI 865