29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz Sihirli Değnek, 3. Kuşadası Öykü ve Şiir Günleri’nde olduğu için bu hafta kitaplara konuk sihirli değnekler dokunuyor... “Dereden Tepeden Dereliköy’den”, Aysel Gürmen, Uçanbalık Yayınları, 2006 Kıbrıs insanları için. Kendi halinde, her gün gibi çok sıradan bir gün. Sabahın erken saatlerinde, tabancalar, tüfekler, makineli tüfekler, bombalar konuşmaya başlıyor. İnsanlar vuruluyor. Eline tüfeği, tabancayı alınca, birer canavara dönüşüyor insanlar. Sevgi ve saygı ortamı kalkıyor ortadan. Yer yer, komşulukların yaratmış olduğu özveriler görülse bile, yüzlerce yıldır barış içinde, kardeşçe yaşamış olan Türk’le Rum’un dostluğu yok ediliyor. Bu ikinci bölümde sarmal bir biçimde birbirini bütünleyen iki öykü var. Küçük Aysel’in 6 Ocak 1964 günü yaşadıkları, ayağına bir ayakkabı bile giyemeden babası ve ablalarıyla (elbette köyün geri kalan halkıyla birlikte) komşu Türk köyüne sığınması ve öldürüldüler korkuları içinde ağlayarak, o gün sabah uzun süre silah seslerinin duyulduğu bir başka Türk köyüne gitmiş olan annesiyle anneannesinin gelişini beklemesi anlatılıyor ilk öyküde. İkinci öyküde ise, silah seslerinin duyulduğu köyde yaşananlar ve oradan kurtulup gelenlerin öyküsü... Bu ikinci öyküde de anlatılıyor ırkları ayrı da olsa kapı komşusu Akdeniz insanlarının dayanışması. Ama sanırım bu, Kıbrıs’ta uzun yıllar boyunca yenisi yaşanamayacak son dayanışmalardan biri oluyor. Aynı topraklarda yüzlerce yıldır barış içinde yaşamış, birbirlerinin törelerine saygı göstermiş, düğünlerinde karşılıklı halay çekmiş, sirtaki oynamış iki kardeş halk, birbirinin kanını içmeye azmettirilmiştir artık. Şiddetin ve savaşların yeryüzünün dört bucağını sardığı günümüzde, sevginin, dostluğun ve şiddetin sonuçlarının canlı tanıklığını yapıyor usta yazar Aysel Gürmen “Dereden Tepeden Dereliköy’den” kitabında. Duru, yalın, abartısız bir dille. Çok çarpıcı ayrıntıları üç beş sözcükle anlatarak, uzun betimlemelere girişmeden. Yalnızca gençlerin değil, herkesin okuması gerek bu küçük başyapıtı. Bu küçücük kitaptan alınacak çok ders var günümüz Türkiye’si için. Yalnız Türkiye için değil… Keşke, yeryüzünün bütün dillerine çevrilse bu kitap, tüm ülkelerde dağıtılsa gençlere, yetişkinlere… Dilerim, devamını da yazar bu öykülerin Aysel Gürmen. Günümüzde, böyle kitaplara çok ihtiyacımız var. Bilgin Adalı (yazar) Bir varmış, bir yokmuş... Ne zamandır üstüne iki satır yazmak istediğim ama zaman bulup yazamadığım bir kitap Dereden Tepeden Dereliköy’den… İyi oldu, bir kez daha okuma fırsatını buldum kitabı. Hüzünle, acıyla, keyifle… İnsanın yüreğini buran, acıtan öykülerden oluşuyor kitap. İki bölümden oluşuyor. İlk bölüm “Bir varmış”… Yerimiz Kıbrıs. Tarih, 6 Ocak 1964 öncesi… Denizaşırı yollardan bir geceliğine konuk gelen Turnaların suyunu hazır tutan bir dede ile torunun, uyurgezer bir kızın, engelli bir çocuğun, bir karayılanla bir insanın dostluğunun öyküleri var bu ilk bölümde. 6 Ocak 1964 öncesi, insanların insan gibi yaşadığı bir dönemin öyküleri bunlar. Bölümün son öyküsünde, Rum ve Türk’ün, Akdeniz’e özgü o sıcacık, birbirini gözeten, insanca dayanışması anlatılıyor. Küçük bir Türk kızının bayram için istediği kırmızı ayakkabı için deri bulamayan ayakkabıcı Stili Dayı’ya, kırmızı koltuğunun derisini veren Yorgo Dayı’nın ve Yusuf’un “Bosbori”sinin mutluluğu, sevinci. Hepsi de sıcacık, Akdeniz insanını anlatan öyküler. İnsanlığın, insan olmanın güzelliğini yaşatıyorlar okuyucuya. Bu öyküler, insanın insanla ve doğayla uyum içinde sevgiyle, dostlukla yaşamasının abartısız birer destanı adeta. İkinci bölüm, “Bir Yokmuş”… Yerimiz yine Kıbrıs. Tarih 6 Ocak 1964… Bu tarih bir milat oluşturuyor okudum, böylesini görmedim. Yok, yalan söylemeyeyim, bir de Senin Yalvaç Ural Amca’nın “Turnalar” öyküsüne bayılmıştım böyle. Bayılmak ne söz, yanmıştım… O kitap elime geçse, on kere daha okurum! Bu da en sevdiğim öykülerin başında yer aldı Fatmacık. Bu dediğim hangi öykü mü? Sabırsızlanma, söylüyorum. Öykü’nün adı “abiyibiyibi”. Aysel Gürmen’in “Dereden Tepeden Dereliköy’den” adlı kitabından bir öykü. Öbür öyküleri de çok güzel Gürmen’in ama bu öykü bir başka! Aklım başımdan gitti, öykünün güzelliği karşısında. İlk başta bir anlam veremedim öykünün adına. Bu da ne demek oluyormuş…” diye hafifsedim. Öyküyü okudukça, Alis’in “Harikalar Ülkesi”ne giden kuyuya düşer gibi içine gömülmeye başladım öykünün. On beş yaşındaki Mehmet’le ninesini anlatıyor bize yazar. Mehmet gelişme kusuru olan bir çocuk. Böylelerini sokakta görse başını çeviresi gelir insanın. Kaldı ki öyküsünü okumaya yürek dayana. Ama öyle olmuyor işte, torununun sadece “abiyibiyibi”den ibaret olan sözlerini bir güzel anlıyor ki ninesi, deme gitsin! İkisi neler konuşmuyorlar ki… Sonunda oturdukları yerin yanındaki “asma”da bir kelebek görüyor Mehmet. Sevinçle onu gösteriyor ninesine. Dünyanın en güzel kelebeği bu! Ne yazık ki ömrünü doldurmuş. Pat diye düşüveriyor yere. Kelebeklerin ömrü kısa olur bilirsin. Yirmi dört saat çoğununki… Artık cansız bir kelebektir bu da. Ama Mehmet için ondan daha değerli bir şey yoktur. Artık kavanoz içine konup başucuna yerleştirilecek olan bu kelebeği hiç kimse alamaz kendisinden! Sana bu öyküyü de, öbürlerini de uzunca anlatmayacağım. Bu da bir Kırmızıbalık ürünü. Kitabı bul, oku… Benim gibi sonsuz tatlar al sen de. Okuyan gözlerinden öpüyorum küçük kızım! Beni iletisiz bırakma. yatağına dönebilecek mi? İşte bunun cevabı kitapta saklı. Kitabın yazarı, oldukça fazla sayıda çocuk kitabına imza atan İngiliz Julian Donaldson. Nerdeyse bir çocuk kitabı fabrikası diyebileceğimiz yazarın 67 tanesi yayımlanmış toplam 79 kitabı bulunuyor. Sanırım tüm kitaplarını yayımlamak için uygun zamanın gelmesini bekliyor. Donaldson, 2000 yılında yazdığı Yataktan Düşen Ayıcık’ı ancak bu yıl içinde piyasaya sürdü. Çünkü kitabın hikâyesinin resimlenmesi gerekiyordu ve yazar kitabı resimleyecek uygun bir illüstratörü bir türlü bulamamıştı. Nasıl bir araya geldiklerini bilemiyorum ama, altı yıllık bir bekleyişten sonra, Julian Donaldson’ın uygun gördüğü çizimler Anna Currey’e ait. Yazar, Currey’in çizimlerini sıcak bulduğunu ve hikâyenin havasına çok uyduğunu düşünüyor. Oldukça duru bir dille yazılan ve çocuklara sayı saymayı öğreten “Yataktan Düşen Ayıcık”, okul öncesi 2 ile 6 yaş arası çocuklara hitap ediyor. Görsel yönetmenliğini Birol Bayram’ın yaptığı kitap, İş Bankası Kültür Yayınları etiketi ile piyasaya çıktı. SİHİRLİ GÜNLER 3. Kuşadası Öykü ve Şiir Günleri devam ediyor (1315 Eylül) Kuşadası Belediyesince düzenlenen öykü ve şiir günleri etkinlikleri Kuşadası Halk Kütüphanesi’nde devam ediyor. (Program: 1. Gün “Roman’da Türk Tarihi”, 2. Gün “Ege’nin İki Yakası Komşu Edebiyatı”, 3. Gün ise “ÇOCUK, GENÇLİK VE EDEBİYAT”). Bu yılın onur konukları: Turgut Özakman, Ahmet Say ve Muazzez İlmiye Çığ. (Bkz: www.kusadasi.bel.tr) 30. IBBY Kongresi yaklaşıyor... (2024 Eylül, Çin) Açılımı “International Board on Books for Young People” olan IBBY, ulusal, bölgesel ve uluslararası alanlarda çalışan 60’dan fazla ülkenin üyelerinden ulaşan bir sivil toplum örgütü; çocukları ve kitapları biraraya getirmeye çalışan yazarların, çizerlerin, kütüphanecilerin, editörlerin ve yayınevlerinin uluslararası bir platformda buluştuğu bir çatı. IBBY, çocuklara edebi ve estetik değerler kazandırmanın yanı sıra, çocuk edebiyatı alanında yapılan araştırma ve uygulamaları da destekliyor. İki yılda bir gerçekleşen uluslararası kongrelerde belirli bir tema seçiliyor. Seçilen konu ile ilgili çalışmalar, araştırmalar ve projeler kongre öncesinde, sırasında ve sonrasında seçilen bölgelerde ya da ülkelerde uygulanıyor. Sonuçları kongrede tartışılıyor. Çözümler aranıyor... IBBY, çocuk edebiyatına emek veren yazarlara ve çizerlere çocuk edebiyatının ‘Nobel Ödülü’ olarak kabul edilen “Hans Christian Andersen” ödülünü veren kuruluş olarak da tanınıyor. Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) IBBY’nin Türkiye resmi temsilcisi olarak çalışmalarını sürdürüyor. Eylül 2024 tarihleri arasında Çin’de (Macau Adası) gerçekleşecek olan 30. IBBY kongresinde “Çocuk Edebiyatı ve Sosyal Gelişim” konusu irdelenecek. Bu kongrede Türkiye’den de katılımcılar bulunacak. 2008 yılında Danimarka’da düzenlenecek olan 31. IBBY kongresinin konusu ise “Tarihte Öykü”. (Ayrıntılı bilgi için: http://www.ibby.org) Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cd. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul [email protected] Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 “Yataktan Düşen Ayıcık”, Julian Donaldson, İş Bankası Kültür Yayınları Resimleyen Anna Currey Ebru Akkaş “Yataktan Düşen Ayıcık” adından anlaşıldığı gibi bir gece yataktan düşen bir oyuncak ayının tekrar sıcak yatağına dönüş macerasını anlatıyor. Tekrar yatağın içine girmek için uğraşan ayıcığın asıl macerası ise onu oyuna çağıran fareciklere katılmasıyla başlıyor. Üç fareciğin rehberliğinde odadaki diğer oyuncaklarla tanışıp, oynuyor. Her yeni oyununda da arkadaşlarının sayısı giderek artıyor. Dokuz kurbağa ile şarkılar söylerken bir hüzün kaplıyor içini. Çünkü o yine sıcacık yatağında, arkadaşının yanında uyumak istiyor. Onu üzgün gören tüm oyucak arkadaşları da ona yarım edebilmek için seferber oluyorlar. Arkadaşlarının yardımıyla da olsa ayıcık Fevzi Günenç’ten Fatmacık’a mektup Bugün ne oldu bir bilsen Fatmacık! Yaşamım boyunca onca çok öykü Sihirli Çocuk Dergileri! Kırmızı Fare (http://www.mavibulut.com.tr) Ebe Sobe (http://www.ebesobe.com) Bilim Çocuk (www.biltek.tubitak.gov.tr/cocuk) SAYFA 32 CUMHURİYET KİTAP SAYI 865
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle