29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dilimizin sözvarlığı saptanabilmiş değildir. Dil canlı bir varlıktır. Bir yandan ölü sözcükler genel dilin dolanımından çıkarken, nice bölgelerde türetilmiş yeni söz değerleri genel dilin dolanımına girer. Hiçbir dilin sözvarlığı tam olarak bilinemez. Hele Türkçe gibi doğurgan bir dilin sözvarlığını saptamak için derleme çalışmalarının sürekli olması gerekir. iirini yazarken dil içinde yeni bir dil yaratan ozan; yazısında biçem özelliğinin ustalığına varan yazar; değişmeceli sözlerin gizlerine ulaşsa da, söz değerlerinin anlamını bilmeyebilir. Yaratılan dil özelliklerini inceleyen dilbilimci dilin söz hünerlerini değerlendirir. Dilimizin sözvarlığı saptanabilmiş değildir. Dil canlı bir varlıktır. Bir yandan ölü sözcükler genel dilin dolanımından çıkarken, nice bölgelerde türetilmiş yeni söz değerleri genel dilin dolanımına girer. Hiçbir dilin sözvarlığı tam olarak bilinemez. Hele Türkçe gibi doğurgan bir dilin sözvarlığını saptamak için derleme çalışmalarının sürekli olması gerekir. Yalnız “Derleme Sözlüğü”nün yenilenmesi yetmez. Ayrıca, sözcüklerin değişimini, yaşamasını gösteren “Tarihsel Sözlük”, sözcüklerin ana kaynağını bildiren “Köken Sözlüğü”, eski metinlerdeki Türkçe sözcükleri saptayan “Tarama Sözlüğü”, sözvarlığımızın oluşmasında, yeri doldurulamayacak önemli çalışmalardır. Doğan Aksan diyor ki: “Bu benim anadilim bir denizdir; derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle, sınırsız gücü, güzellikleriyle... Dibinde gün görmemiş inciler yatar; üstünde binbir rengin çalkantısı var” (TÜRKÇENİN GÜCÜ, Türk Dilinin Zenginliklerine Tanıklar, Bilgi Yayınevi, 5. Basım 1998). Genellikle dilbilimle uğraşanlar dilin yapısını incelerken; sürükleyici, incelikli bir biçem özelliğine önem vermez. Doğan Aksan dildeki şiirsel öze özen gösteren bir bilim insanıdır. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Ş ‘Dil, şu büyülü düzen’ zesiyle söylemek gerekirse; “Bu dil ağzımda annemin sütüdür” diyebileceğimiz bir doğallık kazandırmak gerekecektir. Ancak dil duyarlığı olan yazar dile o doğallığı kazandırabilir. Bu iş yalnız yeni sözcükleri kullanma becerisi değildir. Ahmet Kocaman bu gerçeği şöyle yorumluyor. “Körü körüne bir Osmanlıca hayranlığı ya da sözcüklere saplanmış bir öztürkçecilik tutkusu bilimsellikle bağdaşmaz, Bunun yerine dil konusunda dizgesel ve ilkeli bir bakış açısından yola çıkmak, dil ile düşüncenin bağıntısını göstermek, Türkçenin gücünün salt sözcüklerden değil, bütünündeki tutarlılıktan ileri geldiğini açıklamak, öteki dilleri ve dil kesitlerini de kendi koşulları ve dönemi içinde değerlendirmek daha akılcı bir yaklaşımdır” (ÜNLEM, Sanat Dergisi, Dilbilimcinin Sorumlulukları, TemmuzAğustos 2006). Ahmet Kocaman sözü Doğan Aksan’a getirerek hem onun, hem o kuşağın dil anlayışında, “Türkçeyi halk dilinden resmi dile uzanan bütün boyutlarıyla inceleyerek sonradan gelen dilbilimci kuşağa örnek olmuşlardır” diyor. Ahmet Kocaman bu anlayışı şöyle açıklıyor: “Bu anlayış dilin salt ölçünlü dilden, yazılı metinlerden, tek boyutlu bir biçemden oluşmadığını, dilin işleyişinin, özellikle iletişim değerinin iyi anlaşılabilmesi için yazılısözlü dilin, gündelikakademik dil kesitlerinin, özellikle yazın dilinin önemli olduğunun altını çizmektedir.” Doğan Aksan, sınırsız güzelliği, bilinmez derinliğiyle bizi etkileyen dil için, kısaca, “Dil, şu büyülü düzen” demekle, söylenmeyenleri düşlem gücümüze bırakmıştır. açısından Yunancadaki (graf/gramma) ‘harf’ sözcüğüne dayanır. Bir terimin, bir kavramı bütün çevresiyle kavraması gerekmez. Kaldı ki ‘dilbilgisi’, hem Türkçe hem de geniş kapsamlıdır. Biz daha 1940’lı, 1950’li yıllarda bu terimle okuduk; bunu kullandık... Daha başka ne diyeyim?” Yeniden anımsamakta yarar var: Dil devrimi, cumhuriyet devrimlerinin temelini oluşturur. Dil devrimi olmasaydı öteki devrimler tutunamazdı. Kimi yazarlar yanlış yorumlarla Atatürk’ün, dil devriminden döndüğünü dokundurmaya çalışıyorlar. Atatürk gibi bir devrimcinin dil devriminden ödün vermesi olanaksızdır, Yeni önerilen sözcükler tartışma konusu olabilir. Ne de olsa bunlar öneridir. Hangi sözcüğün tutacağı hiç belli olmaz. Doğan Aksan her yazarın kendi alanındaki yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar arayarak dil bilincini pekiştirmeden yanadır: “Bilginlerimiz, yazarlarımız, sanatçılarımız yeni ve yabancı kavramlara Türkçeden karşılıklar bularak, Türkçelerini yeğleyerek eğilecek olurlarsa bugünkü sorunlardan büyük ölçüde kurtulabiliriz. Ben kişisel olarak yazdığım her yazıda, var olan karşılıkları kullanmaya, zaman zaman yenilerini bulmaya, özellikle de anadilimizin gücünü ve zenginliklerini genç kuşaklara anlatmaya çalışıyorum.” (ÜNLEM, “Türkçe, Bilim ve Kültür Kili Niteliği Kazanmıştır”, TemmuzAğustos 2006). Doğan Aksan’ın özel ilgi alanlarından biri “Anlambilim”dir. Türkçenin kaynaklarını araştırırken Batı’daki dilbilim yöntemlerinden yararlanmasını bilen Doğan Aksan; dilbilimin gelişme aşamalarında Ragıp Hulusi, Agop Dilaçar, Saim Ali Dilemre’yi, hocası Necip Üçok’u saygıyla anıyor. Daha yeni kuşaklardan Süheyla Bayrav’ı, onun öğrencilerinden Berke Vardar’ı, özellikle Bazell’in öğrencisi Özcan Başkan’ı anımsıyor. Bu dilbilimcilerin kimilerini eski Türk Dil Kurumu günlerimizden, yakından tanımış olmayı, üzüntülü bir sevinçle anımsıyorum. bir eksiği yoktur. Toplumsal, uygulayımsal, bilimsel her türlü gelişmeyi karşılayabilecek bir yapısı vardır (ÜNLEM, Türkçenin “Ağır İşçi”si, TemmuzAğustos 2006). Doğan Aksan, öğretim üyeliğinden emekliye ayrıldıktan sonra; Türkçenin özelliklerini, şiir çözümlemelerindeki dil inceliklerini, Anadolu Türkçesinin gelişme çizgisini ayrıntılarıyla inceleyen kitaplar yazdı. Bütün Kitapları “Bilgi Yayınevi”nce çıkarılan dilbilimcinin “Her Yönüyle Dil” adındaki üç ciltlik çalışması Türk Dil Kurumu Yayınları’nda yer almıştı. Tükendiğini sandığım bu geniş oylumlu çalışmanın yeniden basılmasına gereksinim vardır. Umarım şimdiki Türk Dil Kurumu bu gereksinimin bilincindedir, “Bilgi Yayınları” arasında yer alan Doğan Aksan’ın kitapları “on ciltlik” bir bütün oluşturmaktadır. Bu kitaplarla ilgili olarak Hidayet Karakuş’un görüşlerini anımsayalım: “Türkçenin gücünden habersiz yaşayan, anadili Türkçe olan nice okumuş yazmışa değerli kaynaklar sunan Prof. Dr. Doğan Aksan’ın çalışmaları, bir bilim insanının alçakgönüllü üretkenliğiyle kitapçı raflarını süslüyor ama asıl beynimizi süslemesi gerekiyor. Doğan Aksan; kuru kuruya bir dilbilimci değildir. O hem halk şiirinin, hem günümüz şiirinin yakından izleyicisi bir aydındır.” “YAŞAYINCA...” Doğan Aksan’ın son kitabı; okuduklarını, yaşadıklarını, gözlemlerini, anılarını derlediği bir deneme kitabıdır (YAŞAYINCA..., denemeler, Bilgi Yayınevi, 2006). Demek ki o yalnız dilbilim çalışmalarıyla ilgilenmedi. Denemeye yaraşan biçem özelliğiyle çevresine de baktı. Denemelerindeki bu bakışı şöyle yorumluyor: “Bu denemelerde, dilbilim, Türkçe ve şiir dili incelemeleriyle geçen uzun bir yaşam boyunca tanık olunan çeşitli olaylar, gözlemlemeler ve bunların doğrultusunda oluşan düşünceler, okurun ilgisine sunuluyor.” Demek ki bir dilbilimci yalnızca sözcüklerin dünyasına çekilen bir insan değildir. Doğan Aksan’ın denemelerinde yaşamaya iyimserlikle bakan, gençlikten yaşlılığa doğru, yaşamasının anlamı olan olayları hep iyilikle yorumlayan bir bilge var. Onun bilge kişiliğinde; hastalığın iyiliğine, hekimlere sevecen bir umutla bakan, insanı mutluluğa götüren evliliklere inanan, okuyarak olgunlaşan, kendi yolunu seçerken daha bir gelişme gösteren, dile, şiire, müziğe inanan, onların büyüsüyle yaşamayı daha anlamlı gösteren bir dünya var. Sevgileri yitirdiğimiz, birbirimize güven duymadığımız, olumlu gelişmelerde bile bir kötü yön arama alışkanlığı içinde olduğumuz günümüz koşullarında, Doğan Aksan’ın denemeleri, içimizi dinlendiren bir yeşil gölge gibidir. O ölçülü, o yavaş gösterimi, gençler yadırgayacak mıdır? “Durup ince şeyleri anlamaya” vakti olmayan o insanları, yaşlılığın kıyılarına çağırıyor Doğan Aksan: “Hareketli, yerinde duramayan bir genç için ihtiyarlık, büyükannelere, dedelere özgü bir özellik, kendisini pek ilgilendirmeyen bir konu gibidir. Pek az genç kimi durumlarda, kendisinin de o yaşlara geleceğini, aynı güçlüklerle karşılaşacağını düşünür.” Aramızda Doğan Aksan gibi bir bilge yaşıyor. Kendinin gerisine çekilirken, dilin gücünde, yaşamanın anlamını öğretiyor bize. O yazılarda kendimizi sınarken dil dediğimiz “Büyülü Düzen”, dünyaya değişik bir açıdan bakmamızı sağlayacaktır. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnun oluruz. DİLİ TOPLUMLA BULUŞTURAN BİLİMCİ Doğan Aksan 1929 İzmir doğumlu. ÜNLEM İzmir’de yayımlanan bir sanat dergisi. Bölge dergilerinin kendi değerlerine yakınlık göstererek onları her yönüyle tanıtan dosyalar düzenlemesi de görev sayılmalı. Lütfü Dağtaş’ın yönetimindeki ÜNLEM, böyle bir tanıtıma özen gösteriyor. Lütfü Dağtaş derginin “Önyazı”sında bu dosyanın gerekçesini şöyle açıklıyor: “ÜNLEM’in bu sayısında kapak konumuzu ‘Dili Toplumla Buluşturmuş’ biliminsanı Doğan Aksan’a ayırdık. Ülkenin toprakları nasıl hızla elden çıkarılıyorsa, dili de aynı hızla yok edilmeye çalışılıyor. O açıdan Türkçenin güzelliğini, Türkçenin anadilimiz olduğu gerçeğini her fırsatta dile getirmenin, bu gerçeği genç kuşaklarla buluşturmanın gerekli olduğuna inanıyoruz” (ÜNLEM, Sanat Dergisi, TemmuzAğustos 2006). Doğan Aksan’ın önemi yalnız dil bilinci aşılamasıyla ilgili değildir. O aynı zamanda dil duyarlığı olan bir bilim adamıdır. Çünkü Türkçenin gücünü göstermek, yalnız o kaynakların özelliklerini belirtmek demek değildir. Dil bilinci bizi Türkçe kullanmaya yönlendirebilir. Önemli olan o Türkçeyi tat alınabilen bir biçem özelliğiyle kullanmasını bilmektir. Dil duyarlığı olmayan bunda başarılı olamaz. Dilin toplumla buluşmasını kolaylaştırmak için, Yahya Kemal Beyatlı’nın diSAYFA 26 BİR SÖYLEŞİ Dilin gizlerine varmak, kişisel tartışmaların ötesinde, denemecilere özgü bir bilgelik kazandırıyor. Doğan Aksan dilbilim sorunlarına bakarken o bilgece davranış içindedir. Efdal Sevinçli’nin onunla yaptığı söyleşide kışkırtıcı sorular var. Doğan Aksan anlamazdan gelerek, bildiği doğruyu söylemekle yetiniyor. Doğan Aksan eski Türk Dil Kurumu’nda Dilbilgisi Kolu Başkanlığı yaptı. Yeni Türk Dil Kurumu bu kolun adını “Gramer Kolu” olarak değiştirdi. Efdal Sevinçli’nin kışkırtıcı sorularından biri, eski Türk Dil Kurumu’nda da çalışmış olan, şimdiki kimi görevlilerin, bu yapay değişikliğe neden gereksinim duyduğuydu. Doğan Aksan hiçbir soruyu, şimdiki kurumcuları doğrudan karşısına alarak yanıtlamıyor. Bildiği doğruları söylemekle yetiniyor, ‘Gramer’ için söyledikleri de şöyle: “Aslına bakarsanız bizim Fransızcadan aldığımız “Gramer” sözcüğü, köken TÜRKÇENİN “AĞIR İŞÇİ”Sİ Türkçenin gücünü tam olarak bilmeyenler bile, yurduna duydukları bağlılık nedeniyle, Türkçe sevgisiyle büyürler. Kentlerinden, doğasından çok, dilidir bir yurdu anımsatan. Demek ki önemli olan Türkçenin yurdunda yaşamaktır. Hidayet Karakuş, Doğan Aksan’ın kitapları üzerine bir genel değerlendirme yaparken, Türkçenin sözvarlığıyla anlatım gücüne de değiniyor: “Bir dilin gücü sözvarlığıyla anlatım gücünden gelir. Anlatım olanakları geniş olan bir dil güçlü, düşünsel, bilimsel, sanatsal, güncel gereksinimleri karşılayabilen, karşılayabilecek işleklikte olan bir dildir. Türkçenin bu anlamda hemen hiç MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 865
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle