Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“Sözsüz Sevgi” Dilek Yazar, Tudem Kültür Yayınları, 2005, 52 sayfa (10+ yaş) SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz Yaz tatili başlamış olmasına rağmen Barış buna pek sevinemiyor. Anne babasının yazın da çalışmak zorunda olduklarını, birlikte tatil yapamayacaklarını öğrendiğinden beri canı sıkkın. Bütün yıl yazın babasıyla birlikte dalış yapacağını ve balık tutacağını düşünen Barış, annebabasını bırakıp Fethiye’ye, babaannesinin ve dedesinin yanına gitmek istemiyor. Ancak yazın annebabası çalışırken evde sıkılacağını düşündüğünden istemeye istemeye Fethiye’ye gitmeye karar veriyor. Babaanne ve dedesinin yaşadığı siteye gidince, oradaki bahçeleri, oyun alanlarını ve yüzme havuzunu görünce keyfi yerine geliyor. İyi bir yüzücü olan Barış’ın ilk işi denize dalmak oluyor. En çok istediği şey birlikte bir şeyler yapabileceği arkadaşlar bulmak. Ancak çevredeki çocuklar ondan ya çok küçük ya da çok büyük. Yaşıtı olan Hakan’ı görünce çok sevinen Barış’ın onunla tanışma çabaları boşa çıkıyor. Hakan Barış’la hiç ilgilenmiyor, konuşmuyor bile. Ancak bazı tesadüfler Hakan ve Barış’ı buluşturacak. Barış’ı heyecan dolu bir yaz tatili bekliyor. Neler olacak dersiniz? Sualtı dünyasını, dalış tekniklerini satır aralarında fısıldayan “Sözsüz Sevgi” bir dostluk öyküsü. Gerçek dostluğun “engel” tanımayacağını anlatan bir arkadaşlık serüveni. İşitme engellileri ve onların çevresindekileri anlamak isteyenlere bir çağrı var. Duymak ve duyumsamak isteyenler için… MEKTUBUNUZ VAR! “Birlikte Olmak”, Thomas Halling, İthaki Yayınları, 2003, (711 yaş) olur musun? Belki kitabı okumadan önce olsaydı, ben de Kalle’in yaptıklarını yapar, kim bilir ne gülünç durumlara düşerdim. Ama kitabı okudum. Artık ne yapmam gerektiğini biliyorum. Dürüstçe yanına gelir, garip davranışlarla kendimi göstermeye çalışmak yerine, seninle konuşurum. İşte bak, seninle tanışmadığımız halde, sana bu mektubu yazıyorum. Her şey çok basitmiş aslında. Merhaba Leo!” diyeceğim. Ve ardından, “Arkadaşım olur musun?” Sonuç ne olursa olsun, evet ya da hayır, garip davranışlarla iletişim olasılığını ortadan kaldırmak yerine, en iyisi bu galiba. Onca kitap okumuştum bu konuda, yok kendine güven, yok olumlu iletişim, yok nasıl arkadaş olunur, yok beden dili, nasıl, neden, niçin… Oysa işte bu sade öykü, bana ne yapmam gerektiğini bir çırpıda anlatıverdi… Bu cesaret ve kendine güvenle, bana bu kitabı öneren arkadaşım Ayfer’e de buradan, “Teşekkür ederim!” diye seslenebilirim. Yanıtını yine mektupla yollar mısın, Leo? Kitap okumayı da, mektup okumayı da çok seviyorum. Arkadaşın Aytül BİR GÜN Engelli çocukları, gençleri ve Sevgili Leo, Okuduğum kitabın kahramanı sen değildin, Kalle idi. Ama ben yine de kitapta en çok seni sevdim, biliyor musun… Senin gibi bir arkadaş bulmak kolay mı? Benim arkadaşım onların sorunlarını da anlatan birçok kitap yayımlanacak. Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cd. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul nilayy@bilgi.edu.tr Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 KONUK SİHİRLİ DEĞNEK ÜMİT Kireçci (yazar) “Kaledibi Sokağı” Bilgin Adalı İş Bankası Kültür Yayınları, 2006 (13+ yaş) dir? Bence kayıp değil o saat. O saat hep o çocuğun, biraz daha büyüyünce o gencin, büyüyünce de o yetişkinin hep kolunda olacak. Belki onlarca saat satın alacak farklı model, hepsini de aynı yere takacak ve taşıyacak ama o taktığı ilk saatin heyecanını bulacak mıdır o saatlerde derseniz, bence bulamayacak. O kaybolan ama yeri hep belli olan saat hep o kolda olacak… “Kaledibi Sokağı” işte bu kaybolmayanların, yerleri değişen, biçimleri değişen onlarca kişi, bina ve nesnenin hep yerlerinde durduğu önemli anıların bir araya toplandığı muhteşem bir anıroman olma özelliğine sahip. Adım adım çocukların ve gençlerin Masalcı Dedesi, Bilgin Amcası olma yolunda ilerleyen yazar Bilgin Adalı kaleminin ustalığını konuşturarak kendi yaşadıklarını roman haline getirmiş. Küçük Bilgin bugünün koca adamı Bilgin’in aklından sayfalara akmış bu romanda. Ama her sayfasında, her bölümünde okudukça kendimizi veya kendimizden parçaları da keşfediyoruz sayfalarda. Küçük Bilgin bir anda Küçük Ümit, Küçük Selin, Küçük Murat oluyor ilerleyen sayfalarda. Bir anda kendi yaşadığımız mutluluklar aklımıza doluşuyor okudukça. Bir anda yaşadığımız ve her birinden ders çıkardığımız tatsızlıklar doluşuyor aklımıza. Olay bu ya, oturduğumuz yerden Kaledibi Sokağı’na gidiyor, o sokağın bir sakini oluyoruz romanın büyüsüne kapılınca. Mesela ben kitabı okurken yıllar öncesine gittim. Lisedeyken hayata dair dersler vermeyi seven rahmetli edebiyat öğretmenim Cavit Şen’in sözleri yankılandı kafamın içinde: “Kızım, 4 yaşındaki kızım bakın ne diyor: ‘Hayatımda böyle bir şey görmedim!’ Lafa bak, yaşın ne ki hayatında ne görmüş olasın. Bir de şaşırıyor yeni bir şey görünce. Hayatında görmemişmiş. Ne gördün ki daha!”O gün de bugün de öğretmenimin aslında şaka yaptığını ve o yaştaki kızından bu yaştaki Bilgin Adalı’ya kadar hepimizin acıtatlı olaylar yaşadığımızın farkında olduğunu biliyordum elbet. Ama işin güzel tarafı bunların neler olduğunu hatırlayabilmemizdi. Dahası bunları paylaşmamızdı. Değişim kaçınılmaz, ama güzellikleri hatırlamak daha da kaçınılmaz. “Büyümek bir değişim, bir dönüşümse, değişenin, dönüşenin yok olması anlamına gelmiyor mu? Küçük oğlum yok artık. Kıllı, kart sesli, boyu boyumda bir yabancı onun yerine gelen –sonunda o yabancıyla dost olduk ama o artık; ‘Hadi düş bakalım yola’ dediğimde kendini pat diye yere atan, ‘Ne oldu? Niye yere attın kendini?’ diye sorduğumda da ‘Düş yola demedin mi?’ diye karşılık veren çocuk değil” diyor Adalı kitabının önsözünde. Değişim, dönüşüm kaçınılmaz ama ya bu deneyimi paylaşmasaydı ne olurdu? Bazı uzmanlar dünyada yaşananların görüntülerinin ve seslerinin uzaya dağıldığını ve hiç kaybolmadığını iddia ediyorlar. Doğru mudur değil midir bilmiyorum. Ama şurası kesin, eğer güzellikleri ve ders aldığımız, bizi biz yapan tatsızlıkları paylaşmazsak uzayda sonsuza kadar uçuşmalarının hiçbir önemi kalmayacaktır. Bilgin Amca Bilgin Adalı, yaşadıklarını uzaya salmamış, bize bizi hatırlatacak satırlar yazmış. Gençlik romanı diye etiketlenmiş eseri ama, bakın arka kapakta ne yazıyor: “Bakmayın ‘gençlik romanı’ diye etiketlendiğine. 9’dan 99’a, her yaştaki okurun büyük bir keyifle okuyacağı bir roman ‘Kaledibi Sokağı’.” Yaşadığı her günün, her güzel ve tatsız olayın keyfine varabilmek isteyenler için rehber niteliğinde bir eser “Kaledibi Sokağı”. Sevgili Bilgin Adalı, anılarını canlı tutan ve onları bir gün kâğıtlara aktaracak olan geleceğin yazarlarına aydınlattığın yol çok yararlı olacaktır. Bu arada, görünen o ki yazarlık mahallesine giden yol Kaledibi Sokağı’ndan geçiyor. ? Küçük çocuk annesine sormuş: “Anne, yerini bildiğin bir şey kaybolmuş sayılır mı?” “Hayır oğlum olmaz” diye yanıtlamış annesi. Sonra da eklemiş: “Neden sordun?” “Şey, saatimi denize düşürdüm de ondan sordum!” demiş çocuk. Bir de birlikte düşünelim. O saat kayıp mıdır gerçekten? Yoksa yeri belli midir? O çocuk, o saati koluna taktığında hissettiklerini unutmuş mudur? Onu hediye eden kişiyi, saati okuyabiliyor olabilmenin çocuksu gururunu, kolundaki belki de ilk hareketli takıyı takmanın keyfini… O saat kayıp mıdır gerçekten? Yoksa yeri belli mi SAYFA 28 CUMHURİYET KİTAP SAYI 878