15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Seçilmiş Hikâyeler Fethi Naci Tutkunluk Memduh Şevket Esendal (18831952) u gözlükçü dükkânının yanında eskiden bir muhallebici, tatlıcı dükkânı vardı. Tavuk suyuna çorba, tavuklu pilav da pişirir, satardı. O yıllarda ben de şu karşıki sokağın içinde, köşeden iiçüncü dükkânda zeytin salatası yemekten usandığım günler muhallebicidc karın doyururdum. Yetmiş seksen kuruşa doyuyordum. Istanbul gibi yerde, Beyoğlu'nun göbeğindc bundan temiz, bundan ucuz yer bulunamaz. Nesim'in çoluğu çocuğu çok olduğıı için o benimle beraber gelmez: evden yemek getirir yahut zeytin ekmekle gününü geçirirdi. Beninı kimsem yoktu. Geçiniyor, para da bıriktirıyordıım. Gidip geldikçe muhallebicinin müşterilerini de tanımaya başladım. Hepsi benim gibi esnaf, yahut işçi adamlar. Her yaştan insanlar. Akşama kadar Lüksemburg Kahvesi'nin camı önünde yıllardan beri oturan emeldi binbaşılardan adamlar bile var. Bunların arasında bjr kız, yahut kadınla tanışıklığımız da oldu. Belli ki işçi bir kadın. Hcr gün geliyor, boş bulursa hcr gün oturduğu yere oturuyor, kimscylc ilgilcnmiyor, sonra da kalkıp gidiyor. Dükkân olmasa belki arkasına düşerdim. Güzel değil; ama, benim hoşuma giden bir kadın. Arkasından gitmedim; ama bu dükkâna da her gün gitmcye başladım. Müşterinin çok olduğu bir gün de gidip karşısına oturdum. Hoşııma gittiğini anlatacak hiçbir şey yapmadım. Ancak o hiçbir şey anlamadı, diyemem. Nasıl oldu da bir şeyler anladı, onu da bılmem. () gün öyle geçti. Kadın olur ki adam kolayca yılışabilir, kadın olur ki adamın hoşuna gider de yılışmak içinden gelmez. Bir başka gün de yan yana düştük. Bir tuzluk yiiziinden de konuşmaya başladık. Tuzluk onun önünde duruyordu. Ben hizmet eden çocuğa. Tuz yok mıı? Bir tuzluk versene! dedim. O tuzluğu alıp bana ıızattı. Bııyurun! dedi. Aldım, sonra da tanışmış gibi konuşmaya başladım. Sıılu yemeklere sonradan tuz konur, dedim. Ancak pilav gibi, dolma gıbı şeylere tuz konmaz. Bunu bu adamlara anlatamazsın! Kadın yüzüme bakmayarak, "Evet", dedi. Söz de kesildi. Ben yemeğimi daha önce bitirmiştim, kalkıp giderkcn. "Afiyet olsun" dedim. o da, "Cîıile giıle" dedi. Bir gıin başka boş yerler de varken, aramızda boş bıı sandalye bırakıp yanına oturdum. Sonra da ellerimi ovuşturup "Bu yıl kış tez bastırdı" dedim. Başını çevirip sokağa baktı. B Dışarda kar yağıyordu. "Belli olmaz, daha pastırma yazı vardır" dedi. Konuşmaya başladık. Aradan biraz daha geçince, yanımda boş yer varsa, gelip oturmaya başladı. Boş yer yoksa, uzaktan bir göz aşinalığı ediyordu. Kışın soğuk günlerinden birinde yüzü bağlı geldi. Yemekten sonra yanına gidip, " Geçmiş olsun!" dedim. " Aman sormayın, akşamdan beri bana rahat vermedi, dişim ağrıyor", dedi. Bir hekime gidip gitmediğini sordum. " Korkuyorum" dedi. "Benim burada tanıdığım bir dişçi var, isterseniz sizi götüreyim" dedim. "Yok, dedi, korkuyorum." " Çıkartmayız, yalnız ilaç koysun. Bu da böyle çekilir mi?" dedim. tlaçlatmaya aklı yatar gibi oldu, kalktı. Kalkarken de. " Çıkartmam, korkuyorum," dedi. " Korkma, dedim, bu herif diş çekmekten hoşlanmaz. Gel bak, gör. Istemezsen çıkarız!" Geldi. Doktor dişi çekmedi: ilaç verdi. Sonra bu adama alıştı. Diş de çıkarttı, diş de yaptırdı. Böylece aramızda arkadaşlık başlamış oldu. Bu arada benim kim olduğumu, ne iş yaptığımı öğrendi. Dükkâna da geldi. Ben de adının Ülker olduğunıı, bir ara dükkânlardan birinde satıcı olarak çahşttğını, şimdi de Sıraselviler'de bir evde ortalık hizmeti görüp öğleden sonre evine gittiğini, ev sahibi olan bir evde, bir odası olduğunu 1 öğrendim. " Evin nereder Kocan var mı? Sıraselviler'de kimin evinde çalışıyorsun?" diye sormadım. O bana sordu. Evli olup olmadığımı, oturduğum odanın yerinı bile öğrendi. () sıralarda ben Firuzağa'da bir oda tut muştum. Benim yaşayışımla onun yaşayışı arasında bir benzerlik var. Yalnız o güne kadar ben hiç evlenmemiş idim, o ise iki kocaya varmış, ikısinden de boşanmış. Bunu sonradan öğrendim. Kendisinden hiçbir şey sormadığım, hiçbir şey öğrenmek istemediğim gözünden kaçmadı. Günün birinde bana, bilmem nasıl bir söz sırası geldi de, " Sen çok korkulu adamsın!" dedi. Ne demek istediğini sordum, söylemedi. Ben ise doğrusu ondan hoşlanıyordum; ama, onun için hiç korkulu değildim. Düşük bir kadına benzemiyordu. Ona bağlanmak, onunla evlenmek dc istemiyordum. Ondan umduğum bir şey varsa bile, bunu elde etmek için çıkmağa karar vermiş değildim. Muhallebicide buluştukça konuşuyoruz, ara sıra da dükkâna uğruyor. Nesim bir kaç kere sordu. " Bu nedir böyle?" dedi. " Haa, dedim, bu benim kokana!" Nesim, alay ettiğimi anladı. " Bırak kokanayı; ama sakatlık çıkmasın..." dedi, "Rahat başını belaya sokma!" " E, o da olur" dedim. Böyle arkadaşlık edip giderken yılbaşı geldi. Bizim dükkâna gelmişti. " Yılbaşı gecesi ne yapacaksın?" dedim. " Ne yapacağım, eve gidip yatacağım, dedi, üşüyorum." " Ben de sanıyordum ki bir masa tutup beni Maksim'e götüreceksin!" Güldü. " Onu kadınlar çağırmaz, erkekler çağırır!" dedi. " Peki, öyle istiyorsan öyle olsun, dedim, buyıır, çağırıyorum." "Eksik olma, dedi, ben donuyorum. Bir yere gidecek değilim. Sen git eğlen. Ben eve gidip yatacağım." "Sen bilirsin, dedim, ben de gider bir masa tutar, bu Nesim'i de götürür, senin sağlığına ona zilzurna sarhoş ederim." Nesim lafa karıştı: " Harcedeceğin paranın yarısını bana ver, bacağıma bir don alayım!" dedi. " Don ile yılbaşı yapılır m\?" dedim. "Bu bizim yılbaşımız değil, dedi, bizim yılbaşı yeni donla olur." " Neden sizin yılbaşı olmuyor, Isa Yahudi değil mi?" dedim. " Yahudi çok, dedi, her Yahudi'yc yılbaşı tutarsak asıl o zaman donsuz kalırız.." Biz konuşurken Ülker gitmeye hazırlandı. " Ne o, gidiyor musun? dedim, demek bu gece Maksim'e beni yalnız yollayacaksın!" " Sinemaya götürürsen, giderim." dedi. Nesim de, "Hah, dedi, olacak Iakırdı konuşalım!" • SAYFA 8 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AYI 8 1 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle