Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Cumhuriyeti esinleyen şairimiz Tevfik Fikret'i 19Ağustosl?15'te yitirmiştik. Ölümünün 90. yılında andığımız şairimizle ilgili bir inceleme yazısı ve Tevfik Fikret'le ilgili önemli bir kitap yayımlayan Orhan Karaveli'nin yapttt üzerine bir yazı yer alıyor sayfalarımızda. Nesrin Turhan, 1960 yılında Ankara'da dpğdu. Ankara Üniversüesi lletisim Fakültesi RadyoTV Bölümü'nü bitirdikten sonra gazeteciliğe başlaaı. Özel televizyonlann sayısının hızla artmasıyla birlikte alan değiştirerek parlamento muhabirliğine başladı. Aksam gazetesinde köşe yazarlı&ı ve haber müdürlüğü görevlerinde bulundu. Turhan ın siyasi anekdotlar içeren "Siyasetin Öte Yakası" adtı kitabı 2000 yılında "ElifYağdıBen' hlandtm" adlı ilk romanı ise 2001 yılında yayımlandı. "Ihtilalin • Süvarisi" adlı çalışması ise 1960 îhtilali'nin önemli adlanndan Fethi Gürcan üzerine kurulmuştu. Nesrin Turhan'la yeni romanı "Yaşamak için Bir Neden Söyle"yi konustuk. Abdülkadir Bulut, şiirimizin en umut veren sairlerinden biriydi. Onu elim bir trafik kazası sonucu 1985 yılında yitirmiştik. Geçen günlerde ölümünün 20. yılında andığımız Bulut üzerine Ali F. Bilir'in bir değerlendirmesini sunuyoruz. Bol kitaplı günler!... "Masalsı" da Alper Akçam, hapisten üç yıl kadar önce çıkmış birfabrika işçisinin hayatından birkaç ayı anlatmış. Romanın başlığı okuru konuya hazırlamıyor ama bir bakıma romanın sonu hakkmda ipucu veriyor. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı Masalsı ama bir bakıma romanın sonu hakkında ipucu veriyor. Roman, kahramamn Ardahan'daki köyüne annesini görmeye gidişiylc başlıyor. Aklından çıkartamadığı bir kızın hayali de adeta yolculuğunda ona eşlik ediyor. Tanıdığı yöreye geldiğinde sezgileri ona bir şeylerin yolunda gitmediğini hissettiriyor. Köyü aynı köy, köylüsü aynı köylüdür buna rağmen roman kahramanı evine içi sıkıntılı geÜr. Sezgilerinin çok yerinde olduğunu kısa zamanda anlar. Büyük hayvan sürüsü sahibi ağalar köyün otlaklarına el koymuş, ormanlara ve çevreye zarar vermektedirler. Sürüleri de elleri silahh adamlan koruyordur. Köyde kimse bu hoyratlıktan şikâyet etmez oysa herkes ortada dönen adaletsizliğin ve yolsuzlukların farkındadır. Bu noktada roman kahramanı çevresindekilerden farklı biri olarak sivrilmeye başlıyor. önceleri garipliğin kendisinde olduğunu düşünüyor; artık kahraman olmamaya karar verir. Her ne olursa olsun, otoritelerle zıtlaşmak istemez. Hapis ve işkence hâlâ belleğinde çok tazedir. Çektiği ve annesine çektirdiği acılar yüzünden, etrafta dönen yolsuzlukları görmezden gelmeye çalışır. Fakat vicdanı suskun kalmasına engel olur. Sonunda biraz korkarak, biraz çekinerek ama cesur bir dil kullanarak yerel bir gazeteye yazı hazırlar. Bu yazıda para yiyenleri, çevreyi tahrip edenleri tek tek dile getirır. Ve tabii böylece sorunları yeniden başlar. Tüm bu sorunlarla baş ederken bir yandan da kendinden yirmi yaş genç, çok güzel bir kadını düşler sürekli. Yazar, romandaki bu aşkı bir çeşit Don Kişot'un aşkı gibi işlemiş: Âşık olunan kadın aslında bir yabancıdır, pek yakından tanımaz onu ama onun için şövalyelik yapmaktan geri durmaz. Bu noktada pek tanımadığı bu genç kadını tüm kötülüklerden koruma isteği ağır basar (bunu romanda yazar iki kez dile getiriyor, kötülüklerin onun güzelliğine sıçramasından korkuyor kahraman.) Elbette kızın böyle bir savaştan hiç haberi olmaz. DEREBEYLİK Roman mutsuz bir evliliği, uzun hapis yıllarını ve yeni bulunmuş aşlu hemen ilk sayfalannda birkaç satırla anlatarak başlıyor. "Içertdeki kavga" başlığı verilen Uk bölüm bir anda ton değiştirip konuyu bambaşka bir noktaya getiriyor: "Sabahları, güneşin okşayışıyla üzerlerinde çiy damlaları parıldayan, öylesi bir imgeyle anımsadığı umut kozalakları, yeşil çam dalları, dallara asılı kalmış hüzünlü kuş şarkıları baltalarla doğranıyor, hoyratça sağa sola atıİıyor, avak nltında çiğneniyordu. Hayata saldırılıyordu açıktan." Romanın geri kalan kısımlarında okur kahramamn evliliğini, hapishanede geçen yıllarını boşuna merak ediyor, konu bundan sonra sadece köyde verilen bu mücadelenin anlatılmasıyla geçiyor. Aslında ilginç bir mücadele ve romanın merkezinde olması da çok yerinde ama kahramamn hayatını, kişiliğini tamamen gölgede bırakıyor. Edebiyatımızda Anadolu'nun zorba ağaları çok sık işlenmiştir. Alper Akçam bu geleneğe dayandırmış öyküsünü. Ayrıca temiz bir Türkçe kullanmış romanında Akçam, özellikle henüz kulağımızın alışmadığı bazı sözcükleri görmek çok hoşuma gitti (örneğin ilk kez duyduğum faks makinesi yerine belgegeçer.) Bir de araya italik ile yazılmış düşünce parçaları serpiştirmiş yazar, ki bunların bazıları çok güzeldi. "Dilin kendisiyle taşıdığı anlam arasındaki ayrılık mı daha büyüktü, ruhla beden arasındaki boşluk mu?" "Gerçeğin çoğul karakteri..." "Telleri kopardmış bir keman gibi suskun kalmak" ilk göze çarpanlar. Romanda birkaç olumsuz yan da vardı tabii, bunların başında bence bıyıkları politik bir cephede görme hatasıydı: "ince bıyıldının saldırgan tavırlan" (s. 37) "kalın kara bıyıklarını" (s. 43) "pencerekenarındaoturan kırçıl bıyıldı" (s.81) derken yazar anlattığı kişiyi bıyığından dolayı okura önyargüı sunuyordu. Bu türden basmakalıp karakterler bence romanı biraz basideştirmişti. Alper Akçam'ı daha önce hiç okumamıştım. Ashnda beklentimin çok üzerinde bir roman çıktı karşıma. Beklentim diyorum çünkü kitabın başındaki küçük biyografide Akçam'ın yirmi altı yıldır genel cerrahi uzmanı olarak çalıştığı yazıyordu ve bu yüzden daha amatörce yazılmış bir kitap bekliyordum. "Masalsı" acemice yazılmış bir roman değil aksine yazarın çok emek verdiği hissediliyor. • asu@yazinsanati.com Masalsı/ A Alper Akçam/ Urun Yayınlanl Temmuz 2005/ 389 sayfa SAYFA 3 Y TURHAN GÜNAY I KİTAP enuil: cumkitap@cumhuriyet.com.tr Imtlyaz sahibi: Cumhurlyet Vakfı adına llhan selçuk o Cenel Yayın Yönetmeni: Ibrahim YıldızoYayın Yönetmeni: Turhan Cünay o Sorumlu Müdür. Mehtnet Sucu o Cörsel Yönetmen: DilekAkıskalı o Yayımlayan: Yenl Cün Haber Aiansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.0 Baski: Ihlas Cazetecillk A.S. 29 Ekim cad. No: 23 Yenibosna Istanbul • Idare Merkezl: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul, Tel: 0 (212) 512 05 05 '< Cumhurlyet Reklam: cenel Müdür. Özlem Ayden / Müşteri Temsllclsl: Eylem Çevik Yerel sürelıyayın 0 Tel: 0 212 512 47 78 512 48 30 FakS:0 212 51S84 63 CUMHURİYET KİTAP ıllar öncc siyaset tarihi dersinin hocası insanları çok kabaca ikiye ayırmıştı: tutucular ile ilericüer. Ona göre insanlık tarihi bu iki insan türünün savaşından oluşuyordu. Bu kadar basit bir ayırım bugün bana tarihteki tüm çekişme ve savaşlan açıklamak için yeterli gelmiyor ama öte yandan temel bir fark oluşturması açısından önemli buluyorum. Özellikle insan doğasına bakışlarındaki farklılık, politik ayrımın ötesinde önem kazanıyor. Muhafazakâr görüş insanın doğası gereği kötülük taşıdığını düşünür. Buna dayanarak savunulan politik görüş, insanın yapısındaki kötülükleri din, yasalar ve gelenekler aracıhğıyla bastırılabilir olduğudur. Muhafazakârların "muhafaza" etmek istedikleri sadece geçmişin değerleri değil, insandaki suç eğilimini de kontrol altında tutmaktır. Bunun tam aksine ilerici politik görüşler insanı iyi niyedi kabul eder, bu yüzden de kontrol altında tutma, baskı yapma ya da denetleme gereği duymaz; çünkü özgür bırakıldığında insan doğal olarak kendine ve çevresine faydalı bir varlık olarak yaşayacaktır inancı yatar özünde. Tüm politik görüşlerin ötesinde, insanın özü hakkında çok temel bir inanca oturturuz hayata bakış açımızı. insanın nasü bir varlık olduğu düşüncesi ahlak değerlerimizle çok bağlantüıdır. İnsanın özü üzerine bu düşünceler günlük hayatımıza da yansır. Bu hafta Alper Akçam'm "Masalsı" adlı romanmı okurken bu düşün celer dolaşıyordu zihnimde. KAHRAMANLIK "Masalsı "da Al per Akçam, hapisten üçyıl kadar öncc çıkmış bir fabrika işçisinin hayatından birkaç ayı anlatmış. Romanın başlığı okuru konuya hazırlamıyor SAYI 810 Edeblyatımızda Anadolunun zorba aöalan çok sık Işlenmlştlr. Alper Akçam bu geleneğe dayandırmış öykusünü. Aynca temlz bir Turkce kullanmış romanında Akçam, özellikle henuz kulağımızın aiışmadığı bazı sJzcukleıi görmek çok hoşuma gittl (örneflin İlk kez duyduflum faks makinesi yı rine belgegeçer.' T~