Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
pla oğreneceklerıniz sizi şaşkına çevirecek! diğinız utun doğruları un... Metin Soylu |iri Reis Haritası üzerine yapılan yedi senelik çalışmalann ürünü olan bu kitapta, tüm dünyanın bildiği bir haritadan yola çıkılarak bilim çevrelerini bile şaşkınlığa düşüren gerçeklere ulaşilıyor. çok eski kiiltürde (örneğin Afrika'da) kuttoren kaşıkları kadın gövdesi biçimlidir "Çömçe gelin" söylemi vc kepçenin adı olan "çömçe", nimet dağıtan anayla ozdcşliği korurlar. Kaşık tanrıça inancında bir iktidar gostergesiydi. Antep'te "Kaynana kolay kolay çömçeyi geline vermez" derler. Bu sözün bınlerce yıllık geçmişi var: Erkek pay tanrısı yoktur, nedeni burada anlattıklanm olmah: Ilk tarımcı kadınlar toprağa tohumu atmaktan başlayarak yemeği pişirip sofraya getirene ve pay edene kadar, yemeği hazırlama ve yeme eyleminin ve o eylemden ayrılmayan hazzın, kıiltürün her safhasına egemenlerdi. Nimetlerin pay edilmesi onun eliyle gcrçekleşiyordu. Ayrıca yumurtayla, siitle, balla bitkileri karıştırıp doğada örneği olmayan yemek ler pişirdiğinde kendi yumurtasını, kendi sütünü, balını sunmuş bir ana gibi tasarlandı ve inekte, kuşta, arıda bedenleşen tanrıçalar söylemini pekiştirdi. Kış için kuruttuğu ya da tuzladığı yiyeceklerıe, maya katıp dönüştürdükleriyle elinin tılsımlı olduğuna inandırdı. Ortadoğu'da tanrıça inancının uzun sürmesinde yemek kültürunü yaratan ve dinle birleştiren kadınlar etkili olımışlardır. Kuttörenlerde rahibeler biiyülü nesneler kattığı ıçin 'kutsal sayılan' yemekler vardı ve onların sağlık, uzun ömür ve güç verici olduğuna inanılıyordu. Hitit, Gırit döneminden kutsal yemek sahnelerinin betimleri çeşitli müzelerde korunmaktadır. Bu gelenekler tapınaklardan saraylara taşındı. Sarayın önce Sümer/ Akad'da, ortaya çıkmasıyla ve Asur'da, Mısır'da, Hitit'te, Girit'te gelişmesıyle birlikte aşçılık değerli bir meslek oldu ve erkek aşçılar yemek yapma işini, mutfak kültürünü kadınlardan dcvralıp günümüze dek başarıyla sürdürdüler. Bu gerçek bize lyi aşçılığın cinsiyete bağlı olmadığını kesin biçimde göstermektedır. Biz hepimiz Anadolu'daki tüm eski uygarlıkların çocuklanyız, bütün bu kültürlerin sonucu ve toplamıyız. O zaman dünya kültürüne karşı sorumluluğumuz artıyor. Bu bilgilerin kayda geçirilmesi karşılaştırmalı yemek ve kültür çalısmalarına tia olanak verecektir. Hayvan da yiyecek yer, ama insanın farkı yemeğini ve kültürünü yaratması, geliştirmesidir Ne yazık ki uluslararası hazır yemek şirketferinin 'saldırgan ve yağmacı' girişimleri 11 binyıllık tarım toplumunun 'olumlu' birikimlerini on bir yılda sıfırlıyor. Yemeklerdc sentetik tatlar yayılıyor. Ya da geleneksel mutfak, "şıpınişi" açılan turistik restoranlarda ozelli^ini yıtirıyor. 2OO5'in başında Çiya Yayınları'ndan çıkmaya ba^layan "Yemek ve Kültür" dergısi çok önemli bir hizmetı gcrçekleştirdi: "Yemek ve Kültür'ü yaşatmak hepimize dü^üyor. • stanbul'un yolsuzluklarla dolu bir dönemine tanıklık eden Ergun Göknel'in gözlemlerinı bulacağınız bu kitapla, on milyonluk bir metropolün nasıl yönetilmemesi gerektiğini gösteren olaylara siz de tanıklık etmiş olacaksınız. Salyangoz ve Tiyatro Salyangoz ve Tiyatro rında da şiir dilidir. Romanlarını ve anılarını okurken kendinizı bir musikı dinler gibi hissedersiniz. Bülent yabancı sözcüklerden yardım almaz. Dili sade, süssüz, tutumlu ve an bir dildir. ( ) Turkçeyi Türkçe olarak kullanır ve okumayı sürdürürken onun dilinin ahengine kendinizi öylesine kaptırırsınız ki; bir siire sonra, o uzun cümlelerinin içinde olağanüstü bir mutlulukla sürüklenmeye başlar ve bir büyük orkestranın her sazının ahengini tek tek taa içinizde duyumsarsınız. Nitekim bu kitabıyla da beni ve benim gibi o yıllan yaşamış ve tiyatro hasretiyle yananları, hem uzun yıllar gerilere götürdii, hem duygulandırdı hem de gözlerimizin önüne büyük bir açıklık ve zarafetle sermiş olduğu Türk Tiyatrosu'nun ellili, altmışlı ve de yetmişli yıllarını o güzel Türkçesiyle anlatırken çok değişik duygulara sürükledi bizleri. AST'IN KURULUŞU Öncc Asaf Çiyiltcpe ile el ele vererek; Ali Enver ve bir arkadaşının Salyangoz ihraç etmek için temin ettikleri bir küçük kredıyi tahsis etmelcriyle açtıkları Ankara Sanat Tiyatrosu'nun kuruluş macerasını ve bu tiyatronun genel yönetmeni olarak başında kaldığı sekizdokuz yılın öyküsünü adeta soluk almadan okuduk. Pek çok tiyatro sevdalısı seyircinin, doğal olarak bilmediği; bir tiyatronun kuruluş ve yaşama sarılma yıllarını gördük. Bizler de onlarla birlikte üzüldük, sevindik, kederlendik ve mutlu olduk. Uzun sözün kısası, onlarla birlikte bizler de o yıllan günbegün yaşadık. Ikinci bölümde Bülent bizlere, gerek AST'tan önce, gerek AST'tan sonra ken . dilerine danışman olarak yardımcı olduğu çeşitli tiyatrolar ve çok değişik tiyatrocularla ilgili anılarını anlattı. Bunları, geçmişin karanlık sayfaları arasından çıkarıp bizlere pırıl pırıl sundu o güzel anlatımıyla ve güzel Türkçesiyle. 1 îemcn burada, bu bölümün sonunda yer alan anekdotlar için, bu anıların gerek sunum şekli için gerek küçücük olaylardan çıkılan yollarda ne güzel öykülerin yaratılabileceğini görmek açısından söyleyecek herhangi bir şey bulamamış olmanın acısını yaşıyorum. Çünkü bunları anlatmak ve anlatabilmek ne kadar zor ise okumak o denli güzel ve anlamlı. Bülent Akkurt kitabının üçüncü bölüK İ T A P MASKELİ Mahır Kavnak ıvumr Kaynab BALO Maskeli Balo 2ı6 sayta; Sıyaset TL'RKJYl, ABDVt DlChW.M<l ni dünya düzeni üzerine bu zamana kadar birçok kişi birçok şey söyledi. Kitapta, "Maskeli Balo"yu andıran bu kaos etrafında gerçekleşen olaylar; Türkiye, ABD ve diğer devletler üzerınden değerlendirilmektedir. Mahir Kaynak Antikacı Arago'nun Günlüğü 1 BekİBARDAVİD 200sayfa • Rof\v B Mehmet Murat İldan ıtaca kurgulanmış olaylar dizgesinin yanında felsefı derinliği ile de ayrı bir tada sahip olan Antikacı Arago'nun Günlüğü, yalın ve sürükleyici anlatımıyla yeniliğini hiç kaybetmeyecek etkileyici bir yapıt. Halil Ersin Avcı çmişten günümüze uzanan gizli belgelerin ve bilgilerin ışığında hazırlanan bu kitapla tapınak şövalyeleri, masonluk ve sabataistlik hakkında meraİc ettiğiniz tüm sorulann cevaplarını bulacak, sırlarla örülü gizemli bir dünyaya seyahat edeceksiniz. genel dağıtım: yeni çizgi (0212) 220 57 70 online alışvenş: yenisoyfo!; Kastamonu Şubemiz Eylül Ayında Açılıyor. SAYFA 20 (0366)214 4 4 4 5 (pbx) u deyım, yani "Bulunmaz Adam" deyimi bana ait değil. Biilent Akkurt'un "Salyangoz ve Tiyatro" adlı son kitabının "Onsöz'ünü yazan, değerli tiyatro adamı Haldun Dormen, Bülent'i aynen böyle değerlendirmiş. Türk tiyatrosunun yctiştirmiş olduğu en değerli sanatçılardan biri olan ve btıgün "Türk Tiyatrosu"nun duayeni olarak adından saygıyla söz ettiğimiz Haldun Dormen; Bülent'i "Bulunmaz Adam" olarak adlandmrken, kuşkusuz, onun sadece Türk tiyatrosu için değil, pek çok özelliği ile bulunmaz bir insan olduğunu bilerek o satırlan kitabın önsözüne adeta altın harflerle işlemiş. "Salyangoz ve Tiyatro" Bülent'in son on yıl içinde yayımlanan dokuzuncu kitabı. Şiirlerini, romanlarını, öykülerini ve anıanlatı adını verdiği bütün kitaplarını büyük bir zevkle okuduğum ve pek çoğu üstüne yazdığım eleştirilerde enine boyuna değerlendirdiğim bir yazar Bülent Âkkurt. O çok değerli ve duygusal bir kaleme sahip. Daha önceki yazılanmda da değinmiş olduğum düşüncelerimi bir kez daha yinelemeden geçemeyeceğim. Bir kez daha, onun dilinden, yani Türkçesinden söz etmek istiyorum. Bülent Akkurt ülkemizin içinden olsun, yurtdışından olsun dilimizi en iyi kullanan ve bu güzel dile verdiği büyük değerı, şiirlerinde ve düzyazılarında aynı ahenkle okuyucularına aktarabilen ender yazarlardan biridir. Onun dili düzyazıla C U M H U R İ Y E T S A Y I 8 10