19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

larında rengi düzelince ise, "güneşin yedi rengi akıyor(du) bakışlarından". (s.147) Yazar, burada boğa güreşlcrini anlarıyor, "ölüm gösterisi" diyor onlara. Filiz'i odasında iyi görünce mutluluktan şakalar yapıyor, evliliklerini değerlendiriyor: "Hayat dencn bir sahnedeydik. Birilerinin istedikleri ya da gönüllü üstlendiğimiz rolleri yapmaktı işimiz. Rolc gelmeyen tek duygu sevgiydi. Evliliğimizin üzerinden yirmi dört yil geçmişti. Ellerimiz birbirine değince, duygu kan olur, yüreğimize akardı... O günlerden; dudaklarımda o gece yarısı çayının tadı kaldı, bir de ağzının ıtırlıkokusu..." (s.165) "Acılar DagV'na tırmanış başlıyor yine Bcrlin'de. Bir yıl sonra Filiz'in sol memesinde mcrcimck büyüklüğiinde bir kımıızılık görülüyor: "Umudun söndüğü an"dır bu. Ölüm beyazlığt yaşanıyor, "sonsuz gidiş" anımsanıyor. Biyopsi sonucu, kanser tanısı konuyor ve sol mcmcsi alınıyor ameliyatla. Adnan, büyiik acılar yaşıyor: "...Ölüm, algılama yeteneğinden etmişti beni; sözcükler anlamını yitirmişti..." U.183) Ölümü görmek, umudun ölümünü görmek yüreğinden sarsıyor insanı. Tümör kötü huylu çıkıyor, kemoterapiye başlanıyor. Filiz, "ışığım söndü bcnim" diycrek ölüme yaklaştığını gizlemiyor. "Acılar Dağı" esiyor içlerinde ikisinin de. Kemoterapiden sonra Istanbul'a dönüyorlar. Bir buçuk aylık tatilde iyi görünüyor Filiz. Ardından da kötüleşiyor. Yeniden hastaneye yatırılıyor, akciğerlerinden su ahnıyor, kanser hücrelerine rastlanıyor, bcyine sıçradığı saptanıyor. SON UMUT Son umut "kocakarı ilaçlan". Yılan gömleği yemek, Anadolu'dan çamurlu su getirip içmek, ısırgan otu suyu içmek de çözüm olmuyor. Işın ve kortizon tedavisi de yapıbyor. Tükeniş başlıyor, Filiz, son kez konuşuyor: " Yine karanlık mı bastı? Çayı koymuştum, içtin mi, diye sordu, gözlerini kapadı. Kendini evdc sanıyordu. Yönünü bana döndii. Gözlerinde kuruyan yaş sızıntılarını sildim. 'Sen daha yatmadın mı?' dedi; kendi karanlığına daldı. Son sorusu oldu bu." (s.229) Adnan, ağıtını içine gömerek dolaşıyor dışarıda, evine gidiyor. Gece, "eşiniz öldü" haberi veriliyor telefonla. Yazar, "Ölümün kendisi bir gölge" diyor ve Filiz'in "bir yalnız ölü" olduğunu düşünüyor artık odasına gittiğinde: "Bir saat önce yatağında nasıl bıraktıysam öyle buldum Filiz'i. Yüzünde gülüşünün son an'ı kalmış bir yalnız ölü! Henüz bedenini ölümün rengi sarmamış... Ağlamak, bağırıp çağırmak yok. Batı, gözyaşını kurutmuştur. Bağnna taş basıp gözyaşlarını içine akıtacaksın. EUerini tuttum, soluksuz ince dudaklanru, solgun yanaklarını öptüm. Beden ne tez katılaşıyor!..." (s.237) Ölüm bir ruh uçuşması, ölüm zamansızlık... Filiz'i sonsuzluğa yolcu ediyor Adnan. "Ölümün ardından söz tükeniyor" diyerek. (s.248) Ölüm gecesini, Filiz'in giysileri arasında, onun kokusuyla geçiriyor, acı çekiyor. Çocukluğunda ve sonraki yıllarda bilmeyerek öldürdüğü fareleri, bir kedi yavrusunu anımsıyor. Şimdiyse ölen "Yüreğinin Gelini" bahar gelirken. "Toprağın damanna sevginin kanı doluyorken". Ölümünden günler sonra eşi Filiz gibi bir kahvaltı sofrası hazırlıyor, Filiz de masadaymış gibi:"... Bir elimde demlik, birinde çaydanlık, bardaklanmıza çay koyuyorum. Zeytin, peynir, reçel... kcndi tabağıma ne koyuyorsam onunkine de aynını koyuyorum. Ocakta kızaran susamlı ekmeğin kokusu odalara doluyor, çayın buğusu tütüyor... 'Yüreğimin gelini' yok artık. (s.292) "Ölümün Gölgcsi Yok" anıroman. Seven bir erkeğin eşinin üzerinc ne değin titrediğini tüm incelikleriyle yansıtıyor. Eş sevgisini anıtlaştırıyor. Adnan Binyazar, betimlemelenyle, şıirsel ajılatımıyla, ya^antısıyla, insan sıcaklığıyla yazınımıza örnek bir roman kazandınyor. • (*) Ölümün Gölgesi Yok/'Adnan Binyazar/ Can Yayınlan 1292 v U M H U R İ Y F T K İ T A P Gül Kırığı Aılıuıı S**J' n veysel CÜLTAŞ Ş airler, hayatın anlamını sorgulayan, kendi içsel yoğunlaşmaları içindc, söze anlam yükleyen, bunun uğraşısını verirken de derin acılar çeken kişilerdir. Denilebilir ki; şairler verili hayatın insanı çürüten, yalnızlaştıran, işlevsiz kılan dayatması karşısında, yaşamın kurgusunu kendi bilincinde tekrar dinamitler, süzgecinden geçirir, yeniden insana, insan olduğunu imgeler yoluyla duyurur, sözün o yaratıcı gücüyle, yepyeni duygular oluşturur bizde. Apollinaire'in "Kişioğlu yürümeye öykünürken bacaldara hiç benzemeyen tekerleği buldu" sözünden yola çıkarsak, sözün büyücüsü olan şairler de, bizde estetik duygular oluşturarak, yükseklerden uçan Huma Kuşu'nun kanatlarına taşır, dağın görünmeyen öte yüzüne götürür bizi. Hem de bıkıp usanmadan bir Sisyphos sabrı ile yapar işini. Yeni putlara ve bunlara tapanlara, yalan tarihi dayatanlara, içi kof söylemcilere, küresel kirliliğe, sömürüye karşı, egemenleştirilmeye çalışılan yeni dünya düzeninin oyununu bozarak yapar bunu. Kozasını sabırla ören ipek böceği gibi dokur şiirini. Ve herşeye karşın inatla sürdürür şiirini. Eluard 'ın söylemiyle şiiri bir 'hayat dersine' dönüştürür. Gerçekten de böyledir şairler. Çağımız sancılı, çağımız kirli. En kötüsü de düşünsel kirliliğin yaşandığı bir süreçten geçmekte oluşumuz. Düşünmeyi işlevsizleştirme küreselleşiyor. Âma zor olanı başarmakta şairin işi. Yine Eluard'ın şu saptaması çok önemli: "gerçek şiir kendi düzenini ve prestijini ayakta tutmak için bankalar, kışlalar, hapishaneler, kiliseler, kerhaneler kurmaktan başka birşey bilmeyen ahlak anlayışını kabul etmeyen herşey içinde vardır." Şairin işi gerçekten zor. Bunca rezilliklere karşı direnecek, sistemin paçavrasını çıkaracak, savaşın, yoksulluğun trajedyasını duyumsatacak, hayatı yeniden dönüştürecek, bize, insan olduğumuzu anımsatacak. Ve onca acıyı içine sığdıracak... Sığdırır mı dersiniz? Söz ustasıysa sığdırır... Btr fotoğraf karesine ne sığar Ortadoğu'da Ekmekle ölüm bumerangtnda tutsak babalar mı Kurtlanmış yaralart sütüyle sağaltan analar mı yoksa? Bir küçücük avuca ne stgar Ortadoğu'da Kınalı şeker, çedene, menengıç, çokça ölüm mü Kopmuş omuz, yarım bacak, çokça kavga mı yoksa? Bir ananın kucağına ne sığar Ortadoğu'da Yırtık ve sıcak cesetlenn güle dönen yüzü mu Kalıbınt erıten sıcak acının, rahmıne 803 ARSLANOCT, rB KAAN; İLANOGJ OJ.r.N PSİKİYATRİSİ V Kaan Arslanoğlu Yoldaki îşaretler'de, büyülü bir anlatım eşliğinde, dehlizlerle birbirine bağlanan hikayelerin belirsiz sınırlarında gezinmeyi öneriyor. Zamana karşın zamansız, mekanlara karşın mekansız, geniş bir coğrafyada belki kendini, belki bir başkasını aramanın hikayesi bu kitap. Kaybolmamak içinse dikkat edilecek bir tek şey var: "Yoldaki Işaretler..." Htll IHflUMIIUI 1 ARSLANOGLÜ • ARSLANOGLÜ I ARSLS5OĞLU POÜTtK PslKtYATRİ İNTİHA* m YANILMANIN GERÇEKÜĞI POLİTİKPSİKİYATRİ İNTİHAR vvv.irhaki.com.tr SAYFA 19 S A VI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle