Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Henry de Montherlant'tan Cenç Kızlar' üçlemesinin devamı... Erkek ve kadm: Aynı ipte bir cambaz, bir kukla M<nrv tk M<««İK.Tİınl Kadınlanı Acıyın çağdaş Fransız yazınının güçlü adı Henry de Montherlant, yaklaşık yetmiş yıl önce kaleme aldığı Cenç Kızlar üçlemesinin devamı sayılan Kadınlara Acıym'da gene sıra dışı karakterler ve söylemler ile karşımızda. "I Deniz CÜNDOĞAN ^ ^ y^y yy. Fransız ve dünya yay / \ zınını etkileyen en S I I öncmli adların başında Jmmâ \*J • hiç kuşkusuz Henry de Montherlant gelmiştir. Fransız yazar Montherlant, Barresçı enerji kültüründen yola çıkarak yapıtlarında fiziksel, çoğu zaman da manevi tutkuları kaleme almıştır. Tiyatro dalında da geride birçok hatırı sayılır eser bırakan usta yazar klasik trajediyi farklı bakış açısıyla yorumlamış ve klasik trajedinin küllerinden yepyeni bir drama anlayışı ortaya koymuştur. Türk okurları, anlatı sanatının bu büyük ustasını ilk olarak Genç Kızlar adlı roman üçlemesiyle tanıdıktan sonra onıın farklı ve cesur öykülerinin, kahraman kavramını çözümlediği çizgi dışı dramalarının izini sürmüijtür bugüne değin. Fransız romancı bu kez de kendisine büyük bir ün ve saygınlık kazandıran Genç Kızlar üçlemesinin cn son halkası olan Kadınlara Acıyın anlatısıyla karşımıza çıkıyor. Elbette bu anlatıda da Montherlant tarzından, değer yargılarından, topluma ve kadınlara bakiij açısından hiçbir ödün vermeyerek, hiçbir eksiltiye boyun eğmeyerek anlatıyor derdini; klişe tabir ettiği toplum kurallarını hor görüyor ve toplumun kadınlarını da bir hayli taşlıyor kitabında. Kadınların ve erkeklerin arasındaki düşünsel, fiziksel farkların üzerine temellenen bu eser için erkekleri memnun edecek ve kadınları da bir hayli üzecek, düşündürecek, belki de öfkeden deliye döndürecek diyebiliriz. SAYFA 8 tupla hem yazarımızın hem de baş kahramanımızın zihnindeki kıvrımlar bir bir açıhyor: "Tanrı erkeği kendi şanı için, kadını da erkeğin şanı için yaratmış." Costals'ın bu incelikli vecizeleri yüzünden roman boyunca kadınlar Costals'ın "seviyorum" dediği küçük Solange de buna dahil hep acınacak karakterler, alık, pasif, mutsuz ve başarısız figürler olarak karşımıza çıkıyor. Bütün bunların aksine erkekler ise yüce, zeki, başanlı ve son derece mantıklı karakterler olarak sunuluyor okura. Baş kahramanımız kendince bir üst dünya oluşturarak aşka, sevgiye ve kadınlara hep yukarıdan bakıyor, kendisine tapan kadınları yerin dibine batırıyor, onlarla son derece küstah bir şekilde dalgasını geçiyor. Bu alaylardan roman boyunca en çok nasibini alanlardan biri de Andree oluyor hiç kuşkusuz. Çünkü Costals, Andree'nin kendisine yazdığı mektuplara ancak "canı isterse" yanıt veriyor ki bu yanıtlar da çoğu kez ya çok acele bir şekilde yazılmış küçük bir paragrafı geçmiyor ya da çalakalem çiziktirilmiş bir iki cümİenin ötesine gitmiyor. Dahası Costals kendiKADIN DUYCUSALLIĞI si için yanıp tutuşan genç kadınlarla öyAma romandaki bu kadınlar ille de lesine alay ediyor ki, zaman zaman roCostals'ın hayatının bir parçası olmakta manın bir kedi fare oyununa dönüştügereğinden razla ısrarcı olduklanndan ğünii rahatlıkla söyleyebiliyoruz; büyük ve kahramanımızı adeta obsesıl bir bıkedi Costals ve küçük yuvalarından saçimdc mektup ve ziyaret yağmuruna vunmasızca çıkan fareler. Bu noktada tuttuklanndan ister istemez birazcık baş kahramanımız bizim böyle hissettigülünç, hatta itici bir hale dönüşüyorğimizi anlıyor olsa gerek ki gene kadınlar. tşte tam bu noktada usta yazar lar üzerine pervasızca döktürmeye başMontherlant'ın gerçek düşünceleri de lıyor: "Genç kızlar sokağa atılmış kökurgusuna sızmaya başlıyor. Kadın pekler gibidir. Yüzlerine iyilikle bakduygusallığından nefret eden yazar bu maya gelmez. Çağırıyorsunuz, alacaksıdüşüncelerini Andree karakteri üzerinnız sanırlar. Titreyen ayaklarıyla pantoden veriyor bize. Andree de Costals'tan lonunuza sürünüler." Costals'ın bu aybir yudum sevgi görmek için didinip kırı düşünceleri, yazarın bireyselliğine duranlardan, onu sayısız mektup yağkoşut gidiyor bir bakıma, çünkü Montmuruna tutanlardan. Bu karakter ilk herlant'ın yaşamına ve diğer yapıtlarına başta okura sevimli bir âşık olarak göda göz attığımızda, bu rünse de, sayfalar ve söylemler gibi duyguyazılan mektuplar ilersallığa hiç yer vermeledikçe Andree'nin o yen aykırı ve katı izdüsevimliliği yerini şümlerine rastlıyoruz "aman canım, bir kaçoğu zaman. Ancak bu dın bir adam için kcnizdüşümler Genç Kızdini bu hallere düşürür lar'ın en son halkası samü!"ye bırakıyor. yılan Kadınlara AcıMontherlant burada yın'da çok daha belirbilinçli bir şekilde begin bir biçimde yansığeni duygumuzla oyyor okura. Biz de yazanuyor, onu inceden inrımızı ya da Costals'ı ceye törpülemeye başbu denli patalojik bir lıyor. Ne de olsa yazar, duruma neyin sürüklebaş kahraman Cosdiğini gerçekten merak tals'ın ağzından şunlan etmemize karşın bu dile getirirken kendi durumla ilgili herhangi görüşlerini, hayata babir ipucu ya da kanıt kış açısını da döküyor bulamıyoruz romanda. ortaya: "... Sizinkine Kendini, doğası gereği, tam karşıt bir cinsteçok fazla harap eden, nim bcn; arzulu crkekevlenmek için didinip ler soyıındanım; kadınduran, aşkları karşısınların kendilerini bırakda ayılıp bayılan, ertıkları zaman nasıl olkekleri yaşamın merkeduklarını bilmek ve zi haline getiren bazı başkalanyla ölçmektir kadınlar için bilinçli benim sevdiğim şey..." bir tepkidir belki de Montherlant, yapıtlarında fiziksel, Ya da gene bir mekçoğu zaman da manevi tutkuları kaleme almıştır. Çünkü Genç Kızlar serisinin baş kahramanı, nevi şahsına münhasır sevgili Costals, kadınların dünyasına dair düşüncelerini gene kendince açıklıyor, gerekçelendiriyor ve yeri geldiğinde de akıl almaz bir şekilde destekliyor. Anlatı, yazar Costals ve ona delicesine âşık olan, yüreklcrindeki aşkı yaşamın ta kendisi haline getiren genç kadınlar üzerine kuruluyor. Kadınlar Costals'a yazdıkları sır, tutku ve aşk dolu mektuplarla, yaptıldarı beklenmedik ziyaretlerle Costals'ın kalbinde bir ycr edinmek için çırpınıp duruyorlar adeta. Kahramanımız ise kendisine gelen her mektupla, kendisine yapılan her aşk kokan ziyaretle bir kez daha irkiliyor ve kadınların hcmen hemcn hepsine sırtını dönmeye başlıyor. Aslında romandaki kadın karakterleri tek tek ele aldığımızda bu karakterler ne çok yabancı ne de çok antipatik görünüyor bize. Sokakta, okıılda, otobüste ya da bir sinemada görebileceğimiz kadar yakın tiplerdir bunlar; bir adama sırılsıldam âşık ve acı çeken. Costals'ın ağzından dökülenler. Çünkü ta geriye dönüp baktığımızda, Genç Kızlar serisinin yazılmaya başlandığı tarihe; 1936'ya uzandığımızda, kadınların aşk açmazı üzerinde çok da değişiklik göstermediğini görebiliyoruz. Neredeyse yetmiş yıllık bir süreçten sonra da günümüzde kadınlar gene koca bulma sevdası uğruna yapmadıklarını bırakmıyorlar, evde kalmamak için türlü yarışmalara katılıp cambazlık yapıyorlar ya da kendilerini hak etmeyen bir aşkın peşinde sürükleniyorlar. BİR BABANIN HAYKIRIŞLARI Genç Kızlar'ın ya da serinin son halkası Kadınlara Acıyın'ın ilgi çekici yönleri bu kadarla sınırlı kalmıyor elbette. Romanda (Costals ve kadınlarının yanı sıra Solange'nin babası da ilginç bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Sırf ailesi ve çevresi ınemnun olsun diye hayatını istediği doğrultuda yaşayamayan yaşb bir adamın, bir babanın haykırışlarını da duyuyoruz romanda. Mösyö Dandillot'un Costals'la kurduğu yakınlık ve Tanrı, iyilik, ahlak, cömertlik, hastalık üzerine yaptıkları konuşmalar romanın seyrinde, duyguların iniş çıkış noktasında son derece önemli bir yer teşkil ediyor. Yeri geliyor Mösyo Dandillot Costals'ın bir alt egosu haline dönüşüveriyor. Bu ikilinin ilginç konuşmalarına bir değil, bazen iki, bazen de üç kez kulak kesilmek gerekiyor. Romanın bir diğer ilgi çekici yönünü ise mektuplar oluşturuyor. Teknoloji açısından bir hayli gelişmiş olan günümüzde, yeni yetişen kuşağın, "Mektup da neyin nesi?" diye sormasına ramak kalmışken mektuplaşma kültürünü yeniden yaşatıyor Montherlant romanında. Sayfalarca süren mektupların her birinde özlenen mürekkep, zarf kokusunu duyumsatıyor bize. Yazar, bütün bunlara ek olarak bir de yaşamın her evresinde insanı mutlaka bir zaman düşündüren evlilik, aşk, ihanet, ahlak, para, din, yalnızlık, yücelik gibi çok sayıda konuları ele alarak bunlara sıra dışı bir yaklaşımla eğiliyor. Bize de, Montherlant'ın satır aralarında zihinlerimizde bıraktığı boşlukları doldurmak, kafamıza takılan sorularm cevabını bulmak düşüyor en nihayetinde. Romanda, baştan sona dek hiç aksamayan, mekanikleşmeyen ve doğruluğunu, akıcılığını hiç yitirmeyen bir dil örgüsü ile karşılaşıyorsak eğer, bunu da usta yazar ve çevirmen Tahsin Yücel'e borçluyuz diyebiliriz. • Kadınlara Acıyın/ Henry de Montherlant/ Çev Tahsin Yücel I' Alkım Yayınları/ 191 s. K İ T A P S AY I 806 C U M H U R İ Y E T