04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Nevzat Çelik aâını ilk kitabı 'Şafak Türküsu ile duymuştuk. uzun yıllar şiir yazan ve yayımlayan Nevzat Çelik bu kez okurlarını yamlttı ve bir romanla çıkageldi. 'Bağışlanmış Hüzün' Çelik'in ilk romanı. Nevzat Çelik'le Önder Kızılkaya konuştu, Sabri Kuşkonmaz da romanı değerlendiren bir yazı ile katıldı bu söyleşiye. Helmut Krausser Türk okurun bu romanıyla tanışacağı bir yazar. Dilimize çevrilen ilk romanı "Domuzlar ve Filler" Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Romanı Ümit E. Uyanık değerlendirdi. Svetlana Uturgauri adını Türk edebiyat severler hemen hatırlayacaktır. Toplumsallığı öne alarak Türk Edebiyatı'nı bilimsel bir yöntem ve perspektifle değerlendiren Uturgauri'nin "Unutulmayanlar" adlı çalışması edebiyat çevrelerine, Türk edebiyatı ile ilgilenenlere ve özellikle Türk gerçekçiliğini izlemek isteyenlere kaynak oluşturacak nitelikte bir yapıt. Yrd. Doç. Dr. Türkan Olcay Moskovada yayımlanan bu yapıtı sizler için değerlendirdi. Dileğimiz kitabın bir an önce dilimize de aktarılması. Bol kitaplı günlerl... TURHAN GÜNAY email: [email protected] Gün geçtikçe daha dışadönük bir kişiliğe bürünen yazarlardan okur da rahatsızlık duyuyor fakat asıl konu bu değil, gerçekte rahatsızlık duyulan yazarın kitaplarını başkalarının okuyup anlamasına bile fırsat vermeden anlatmaya kalkışması. asıl birçok canlı türü nün kaderi yok olmaksa, çoğu yazarın kaderi de unutulmaktır. Elinıde olmadan son günlerde yok olmak ve ölüm üzerine çok düşünür oldum. Her insan için ölümün en acı yanı unutulmak ama belki yazarlar için bu daha acı bir darbe. Bir yandan bunları düşünürken diğer yandan zevkle Semih Gümüş'ün "Yazarın Yalnızlık Burcu" adıyla yayımlanan denemelerini okuyorum. Gümüş kitapla aynı adı taşıyan denemesinde nicedir yazarın yalnızlığa çekilmiş yüzünü unuttuğumuzu söylüyor. Gün geçtikçe daha dışadönük bir kişiliğe bürünen yazarlardan okur da rahatsızlık duyuyor fakat asıl konu bu değil, gerçekte rahatsızlık duyulan yazarın kitaplarını başkalarının okuyup anlamasına bile fırsat vermeden anlatmaya kalkışması. Semih Gümüş bir edebiyatsever olarak bu yeni ortamdan duyduğu rahatsızhğı dile getiriyor bu denemede. Gerçekten de yazarın okurla eser arasına girdiği bir dönemde yaşıyoruz, nc yazık ki edebiyat dergilerinde ve toplantılarda konu dönüp dolaşıp yazar kişiliği konularına takılıyor. Gümüş, yalnızlığa sığınan yazara örnek olarak Samuel Beekett'den başka eserlerini MŞE olarak imzalayan Esendal'i örnek olarak vermiş. Doğu kültürlerinde sanatçının eserlerini imzasız bıraktığı çok kereler görürüz, bu bir bakıma sanatçının alçakgönüllü bir biçimde kendini ve sanatını tnsanlığa vermesidir. Ortaçağ boyunca da çok sayıda eser adı bilinmeyen sanatçılar tarafından yaratılmıştır. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı Yazarın Yalnızlık Burcu lenme ile gelişmiştir. Bugün otuzlarındaki yazarların eserlerine baktığımızda Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu, OĞUZ Atay, Yusuf Atılgan, Selim İleri ve daha nieelerı gibi edebiyatımızın çok farklı damarlarından beslendiklerini görüyoruz. Oysa yeni nesil yazarların çok azı yazınsal olarak beslendikleri yazarlarla aralarında bağlantı kurmaya girişiyorlar. Aradaki göbek bağı ancak okur tarafından fark ediliyor, yazarın kcndisi çok ender olarak bir sürecin parçası olarak görüyor kendini. Bu göbek bağlarını tanımazdan gelen, sırt çeviren yazarların bir bakıma kendilerini edebiyat sürgünü konumuna getirdiğini düşünüyorum. Kuşkusuz tek bağ bir önceki yazar nesli ile kurulacak diye bir kural yok. Yazarların kendi romanları ile birlikte çıkan diğer eserleri ne denli yakından takip ettiklerini de doğrusu çok merak ediyorum. Aynı neslin yazarlarının birbirlerinin eserlerine yabancı olduklarını görüyoruz bazen. BAMBAŞKA BİR YALNIZLIK DAHA Semih Gümüş'ün dcnemeleri ile aynı anda bir de "The Madwoman in the Attic" (Tavanarasındaki Deli Kadın) adlı 19 yüzyıl kadın yazarlarının nasıl yazmaya başladıklarını anlatan nefis bir kitap daha var elimde. Gümüş günümüz Türk romanındaki aksaklıkları nasıl güzel dile getiriyorsa, bu kitabın yazarları Sandra Gilbert ve Susan Gubar da titizlikle kadın yazarların geçmişini anlatıyorlar. Konuya masal kahramanları kolay kandırılan aptal ve güzel prenseslerle üvey anne rolündeki etken kadın karakterlerini inceleyerek başlıyorlar. Tarih boyunca kadın kendini, erkeklerin hayallerindeki haliyle tanıyor yazarlara göre. Kendini ifade etmesi yüzyıllar boyunca engellendiği ve yok sayıldığı için, kendini ancak erkek yazarların eserlerinde görme fırsatı buluyor. Kitabın yazarları burada güzel bir benzetmc yapmışlar: Pamuk prenses masalındaki kraliçe gibi kadın kendini erkeğin tuttuğu aynadaki yansımadan görebiliyor. Ilkçağda, ortaçağda hatta bugün eğitimin (ve özgürlüğün) ulaşmadığı yerlerdeki kadın deneyimini ve kendini anlatabilseydi bu kuşkusuz edebiyata başka N Elbette bugün yazarlar önceki dönemlerde hiç olmadığı kadar sık sahnede görünmeye hazırlar. Bunun tek suçlusu da yazarlar değil, arsızca talepte bulunan bir piyasa var. YAZARIN SÜRGÜNÜ Yazann yalnızlığını düşünmek akla başka konular da getiriyor. Günümüzde bazı yazarlar kendi oluşumlarında temel oluşturan edebi eserleri tanımazdan geliyorlar. Ortak bir dilin, coğrafyanın ve kültürün yazarları birbirlerinden etkilcnerek edebiyat tarihini etkileyen çok önemli oluşumlara neden olmuşlardır. Rus romancıları, Fransız şairleri gibi bir arada anılan yazarlar, sadece paylaşılmış polıtik geçmiş, yaşamı etkileyen olaylar ve dilsel gelişim nedeniyle bir bütün oluşturnıazlar. Bunlar kadar önemli olan bir başka etken de ben/er okumalar etkisınde geçen çocukluk ve gençlik yıllarıdır. Edebi damarları benzer bir besSAYI 806 Imtlyaz Sahlbh cumhurtyetVakfı adına llhan Selçuk o Genel Yayın Yönetmenl: Ibrahim Yıldız Yayın Yönetmenl: Turtıan Cünay o sorumlu Müdür Mehmet Sucu o Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ş. o Baski: Ihlas Gazeteclllk A.ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna Istanbul o Idare Merkezl: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul. Tel: 0 (212) 512 05 05 '> Çumhurlyet Reklam: Genel Müdür: özlem Ayden / Muşteri Temsilcisl: Eylem Çevlk' < Yerel süreli yayın 0 Tel: 0 212 512 47 78 512 48 30 FakS: CUMHURİYET KİTAP KİTAP bir zenginlik getirecekti. Yaratıcı güç genelde hep eril bir güç olarak düşünüldü. AnaisNin 19341939 yılları arasmda tuttuğu günlüklerinde bu konu üzerinde çok doğru saptamalar yapar. "Henry ile Larry geçenlerde yine saçmaladıkları konuyu tartışıyorlardı: yaratabilmek için "Ben Tanrıyım" deme zorunluluğu olduğunu söylüyorlardı, aslında bence "Ben Tanrıyım, kadın değilim" demek istiyorlardı. Kadının hiçbir zaman doğrudan Tanrı ile temas kurmasına zaten izin verilmez, ancak bir erkek, yani bir papaz aracılığıyla Tanrıya ulaşabilir. Bu da kadınların yaratıcı güce uzak görülmelerini açıklar (...) Bu "Ben Tanrıyım" düşüncesi yaratma sürecini yalnız ve onurlu bir şey haline getiriyor. Buradaki Tanrı imgesi gökyüzünü, dünyayı, denizleri yaratırken yalnızdır, yardım almamıştır." Anais Nin'e gore kadın bunun tam tersi olarak asla yalnız üretemeyecek bir varlık olarak düşünülür. Yaratması, doğurması, oluşturması için hep erkek gereklidir. Ayrıca yalnız erkek yüceltilir hatta ermişlikle onurlandırılır, oysa yalnız kadının imgesi hiç böyle değildir. Ancak yalnız kadın, tarih boyunca istenmeyen, arzulanmayan biridir. Hiçbir kurye şirketinin paket ulaştırmaya yanaşmadığı bir yerde olduğum için yeni çıkan kitaplar elime ulaşmıyorlar burada, ben de fırsattan istifade edip edebiyat kuramları üzerine denemeler okuyorum. Bu yüzden bu haftanın yazısı yazarlık, yaratıcılık ve yalnızlık üzerine oldu. • asu@y azinsanati .com Yazann Yalnızlık Burcu/ Semih Gümui/ Doğan Kıtap/ 2005/ 166 sayfa The Madıvoman ın the Attıc The Woman Wrıler and the Nıneleen/h Century iMerary Imagtnatıonl' Sandra Culhert, Su\an (îuhar/ Yale Nota Bene/ 2005/ 719 sayfa SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle