Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(• bu özlem Hauser'in yetkinlikle vur, uladıği üzere, "yüksek sınıflara mensup * kentin zaman zaman katastrorik göriiümlcr de kazanabilen yaşamı içine daluş "uygar çevrelcre özgü'dür (10). Daası, son kcrtcde siyasal/ideolojik bağımda, pastoral, I Iauscr'in söyleşiyle, Jüşlediği barış ve siyasal yatıştırma ropagandasının karışımından başka bir .7 değildir" (11). 1980 darbesinin ardından Türk resmi in birçok peyzajında, deniz kıyılarında, oruluklarda, çocuk parklarında geçiri• ncşcli, çatışmasız, mutlıı bir yaşanun n 'Ctirnlemelerini gördüğümüzü unutma lığımızda, Akıncı'nırı bu türden bir görıe rejimini paylaşınadığını kesinliklc öyleyebiliriz. Kuşkusuz, önccliklc siya al/ideolojik bir tavrın açığa vurtımu ılarak okunmamaktadıı bu olgu. Doğudan, rcsimsel kaygilardan doğmakta lır. Arkadia değildır Akıncı'nm gördü ;ii. Düpedüz şımdikı zaman içinde var >lan güncel kcntin pcyzajiılır. Içerikscl ıçıdan, düpedüz gcrçckçı rcsimlerdir. ictonlaşmanın , kıyıların işgalinin, sana'i kuruluşlarının, yanlış yapılaşmasım, .anayi atiklarının, denizin üstündeki cknolojik araç gerecin (vapurlar, taıı ıcrlcr) görüntülcriyle karşılaşırız. Pey cajın, romantik vc kaçışçı bir a$kınla$tınlması söz konusu değildir. Akıncı'nın nadiren pcyzajın içine yer eştirdiği insanlara baklığınuzda da, saHece görü^ rejimine bağlı olarak bcliren bu türden gerçekçiliğe rastlayabiliriz. Bunlar, doğa göriinümü karşısında hülyaya dalmış insanlar değildir: Ağ ören, ağ çcken balıkçılar, pazar yerindc malı nı satmaya ve nafakasını çıkarnıaya ça lışan kadınlar ve erkeklerdir. 4 Felscfî, lıatta susyolojik yorum olanaklan ve bunların estetik/plastik sorun bağlamlarına ckleınlenerek meşruiyet kazanma istek ve hakları saklı tııtıılmalı ve yürürlükte kalmalıdır elbet. Anıa, ressamın oynuyorum ve yapıyorutn şeklindcki, bu yoruuısal boyut dışından yükselen sesi karşısında nasıl durmalıyızr1 Bu oynuyorum sozcüğündc, Kant'uı amacsn amaçlılık ilkesinin yattı ğını ve bu ilkenin doğrudan gereksinim alanının ötesinde olanca üretkenliği ile dııran özgürlük alanını öngördüğünü bil meliyiz. ()yıın, ilk anda çağrıs.tırdığı gibi rastgcle bir edim değildir. Kuralsız bir oyıın yoktur. Hııizinga'nın belirttiği gibi "kurallar ihlal edilir edilnıez, oyun evreni (,öker, oyıın diye bir şey ortada kalmaz" (12). Bütiin kurallarına rağmen, oyun yi ne de son kertedc büyüleyici, oyuneuyu eylenılerinde özgür bırakan, buldurucu ve keyıflendirici bir davranış biçimidir. Gizleneeeğiın yerleri ben seçerim, oyu nun beliılenmiş kuralları iı,iııde kııracağım tıızakları ben hazıılanm. Kasıtlı izler bırakır ya da tanı sersine karıştınrun lıer ijeyi. Cîeleneksel oyıınun elİK'tteki temsil sorunlarıyla ilgisi vardır anıa, son kertcde oyun "her türlü nıaddî çikar va yarardan arınmi!) bir eyleındır" ( H ) . Sanatsal oyun da böyledir. Hıç kıışkıısıız, res>sanı, bir seyirei, eleştirmen ve galeıi sahipleri topluluğıı karştsındadır Ressam oynarken bilir bunları, oyıınun smırlarını, kurallarııu ihlal noktasına geldiğinde de bilir, ama oyunamayı sürdüıür; çünkü elinde değildir. Oynamayı kestığinde, arlık öz giir olnıayacağını sezinler gibidir. Burada, kuranısal olmayi fazla öncmsemiyorunı. Sanatsal oyıınla öz&urUyrn olgıısunun bağlantılarını aramanın da pek öncmi bulıınnıııyor. Naile Akıncı'nın resimlerine dikkatle bakan izleyici, bitmiş tuvallerin üzeıinde pek çok çizgi fark edetektiı. tşlevsel olup olınamalarının bir öncmi yoktur o çizgilerin, bclki de birer jestiiel hareketin iirüniidürlcr. Anıa çizilmisjcrdir bir kez. ()radadıılaı, görünen bir şeyin taklidi ve tenısili değillcrılir. l'uval yüzeyinde, sankı hiitün öteki tuvallere yürüyen, onlara doğru yol alaıı bağıııısız çağırışlardır. Bu noktada, kuranısal çerçeveyi hiç göz öniinde bıılıındurmaksızın, burada, Valery'nin "ressam C U M H U R İ Y E T K İ T A P vücudunu katmaktadır" sözünü yeniden anımsayabiliriz. Ressam, resmettiği doğaya vücudunu katarken, katıldığı doğa ya da resim, tam da o halıne geliş anının iç sel bir dürtüsüyle çizgiyi çekmiştir. Çizgi, bitmiş tuvalin üzcrinde bclki düş görtneye bırakılmiijtır. Klee'nin resmini değer^ açık, kesin bir anlamlan yoktur, tam tersine, özgürce, haline gelmişlerdir. 5. Sigmund Freud'un kuramının, haz ılkesi ile ger(,eklik ilkesi arasındaki gerilinı üzerinde kıırulu olduğu söylenebilir. Haz almak, insanın tcmel güdiisüdür. Ama toplunısallaşma ve uygarlaşnıa sü Naile Akıncı'nın, ressam olarak tavrını, oyun, yapma, hayal vehaz terimleri aracılığıyla düşünmekten yana olduğumu söyleycccğim. Kuramsal açıklamalar, yo rumlar yukarda belirttigim gibi, sonradan Akıncı'nın rcsmine yapılaştırılmış özclliklerdir. Ressam, resmederken, bir anlamda bunların tiimünü, neredeyse kendiliğindcn bicinıde cpochc'ye alır, hie bir felscfi kaygı taşımadan, kendiliğiıv dcn ve gündelik anlamında paranteze alır. luvaliyle, boyalarıyla, fırçalarıyla başbaşadır. Doğa bütiin olanaklarıyla önünde açılmıştır. I layalgücitnün cmrindedir. Akıncı'nın, ızlcnimalcrin bir kısmı gibi ışık konusunu bilimsel bağlamda wmnsalla$tırdıg'tnı hiç diişünmüyoruın. Denize bakıyor Akıncı, vapuılara, kı yıda kımıldayan teknelere bakıyor; minarcleri, kubbeleri süzüyor, boyalarını karıyor; sarıyı, yeşili, maviyi, kırınızıyı birbirine karıştırıyor, baktığı göıiinü mün kendisinde var olnıayan bir renk icat ediyor. Onu tuvale sürerken nasıl da mutlu. Resim yaptığını biliyor elbet, ama resmederken verdiği biçim, oluşturdıığu renk düzeneği aracılığıyla bir ıhlalın, bir ihlal olasılığının sınırlarıııda dolaijüğını, dolaşabileceğini de biliyor. Çünkü sanatsal oyunla satranç oyununıın kurallarının çok tarklı olduğunu da biliyor. Eyüp ya da Haliç, Marmara ya da Hkinlik Adası, hiç tark etmez. Rcssamııı halinv gctirdijlj, doğal (.oğrafya değildir, kendi adasını, kendi deniziııi doğaya hiç bakmadan da yapabilecek dıırıımdadır. îstcrse kıpkırmızı bir deniz de yapabilir. Ne isterse yapabilir. Ozgürdür. Duıdu racak kimse yoktur onu. Jjövalesini açar ve toplarken, boyalarını kararken nıut ludıır ve haz almaktadır. hiçbir kasılma, hiç bir övünme duygusu yoktur. Tııvalinin başında resmederken onu izleyebilseydik, bclki şöyle mırıldandığını duya bilirdik: oynuyorum, yapıyorum, l.uız ıiltyorunı. Bu alçakgönüllülük, bu içten sevinç, bu dünyayla yetinme ve dünyadan mcmnun olnıa duygusunu açıklayaeak bir söz aranması gerekiyorsa ille de, ben, hiç ilgisi bulunmamasına rağmen, Nietzschegil sözcüğü duyuyor ve öneriyo rum: Amurfalı • (1) Ponty M, M.: Cüz vc lin s İ2, Çev.Soysal, A., Mclis Yayınları, 1996. (2)A.g.c.,s. W (3) A g e , r 16. (4) Dfleuze, C/Guat/ari, F Fehcfc Ncdır?, s. 156, çcv: llgaz, 1 YKY 1991 (}) Bu noktada, Akıncı'nın rcstninin Cczannc ve doğa/bcdcn \ornnuyla ılgmne ilk değıncnin ben olmadığımı söylcmeliyim clbct. Levent Çalıkog'lu da bu ilgidcn suzcdcr llatta, de$inma>inin McrlcauPonty'mn Cioz vc lin'dcn bıiylı etktlcnmif oldug"u da sczmlcncbılır Bk: L Çalı ko$Ju: "Sühibıntn Surctmc Dönü^cn Resimler" Naile Akıncı Kitabt içmde, Mıllı Reasüratn A.$. Yayını, 2001 (6) Cassirer,fc. tnsan Üstünc Dcncmc içindc, J. ) İH, Çcv: Aral, N, Rcmzı Kıtabevi, 19X0. (7) Crary, }•'• (•iizlcmcının lckniklcri, s. 18, Çcv. Daldcnız, fc, Mclis Yayınları, 2004 C.rary'nin bu calı\maKi, görmcyc ilişkin sorunlar üzcrinde çok aydınlatıcı açtklamalar getiren, okunmaya dcg~cr bir kitaptır (S)A.g.y. (9) Hauscr, A Sanatın loplurrnal larihi, s. 2S. Çcv (iöliınü, Y., Rcınzi Kilahcvi, 19X4 (lO)A.g.c.s. W (ll)A.g.c, v U (12) lluizinga, J. llomo Luddna, v. 2X, Çev: Kılıçbay, M.u. Ayrıntı yayınları, 1995. (H)Agt, v. il. (14) Alıntılayan Mcrlcau Ponty A g.c , v. 69. (15) Manusc, //.: A$k vc Uygarlık, \ 30, Çcv Çağan, S., May Yayınları, 19(>X. Aynı kıtabın bir başka çevımı ıcın Bk: Yardımlı, A.: V.ros vc Uygarlık. (16)A.g.c SAYFA 5 1923 yılında Erzurum ve Kafkas kökenll bir allenin ilk çocuğu olarak Van'da doğan Naile Akıncı'nın, resim sanatına ilgisi. asker kökenll amatör bir ressam olan amcasının Istanbul'u zlyaretl sırasmda ba$lar. Ortaokul sıralannda ise SanayiI Nefise'nin ilk kız öğrencllerinden olan resim öğretmeni Ihsan Hanım'ın yönlendlrmeslyle de devam eder. 1M1 Avni Arbaş'ınfırçasından Naile Akıncı. lendirirken <,izginin düş görıne kapasitesinden söz eden Michaux'nun bu sözünde (14) uyarıcı bir yan görelim. "Kashiwazaki" adlı kâğıt ü/.erine bir çalışmasına bakalını Akıncf nın ya da "Marmara Adası Limanı" adlı tuvale: Çizginin hiç bir işlevı yoktur. Bir ağacın dalları, dal ııçları olabilirleı, ama olmayabiliıler de. tkinci resimdekı cı/.gileri ise ne denize ne tekııeye aittirler. Tünıüyle keyfıdirler, ressamın canı öyle istediği için oradadnlar. Konuııun, kompo/.isyonun geıeği değil diıler. Doğrulıık, temsil gibi kavramlarla bağıntıları yoktur. Ressamın canı istenıhj, hoşuna gitmiş, onları orada var ctmiştir; 7 89 reçjeri, gerçeklik ilkesini yürürlüğe sokar, insan, haz ilkesinin yönetimindeki denetimsiz arzularını disipline etmeyi öğrenir, Marcuse'nin sözleriyle "ussallığa baglı, bilinçli ve düşünen bir özne durumıına gelir (15). Kültürel özgürlüğiin özgürsüzliik ışığında, kültürel gclişmenin de "kı sıtlamalar ı^ıginıla açığa çıktığını" belirteıı MaıcLise, şıı noktayı özellikle vıırgıılar: Sadece tek bir dü^ünce cylenıi kalı bı, ansal eilıazın yenı örgütünün dı^ıııda kalıı ve gereeklık ilkesinin yönetimıne girmcınt' özgürluğünü sürdüriir: hayal (fantazi), 'kültürel değişikliklerden korıı nur' ve haz ılkcsıne bağlı kaltr" (16). S AY I