Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Seçilmiş Hikâyeler Fethi Naci Mal Ayrılığı ve Şampanya Kovası SevgiSoysal (19361976) ütün kızlar, şampanya adını duymuş bütün sıradan kızlar, sevgili bir erkeğin kendilerine pembe şampanya ısmarlamasını düşlemişlerdir. Gümüş kova içinde, buzlar arasında pembe şampanya, sonra belki de kuş cıvıltıları. Başlarına tuğla düşmemiş bütün kızlar. Tuğla düşene kadar. Tuğla düşünce, tck düşünce önlemek olur, yaşamak olur elbet. Şampanya gibi usul usul, kibar kibar, kabardı erkek. Ev tutun ha? Bir tane sana, bir tane de bana, dedi kadın, şampanya yudumlarcasına, yumuşak. Adam şampanyalıktan çıktı. Sanki ilk tuğlayı başına yemiş. Masanın çevresinde eşindi, eşindi. Aynı köpelder gibi. Gezmeye götürüleceğini sezen köpekJer gibi. Ve sevinçle, hayır kederle havladı. Delisin sen! Dönüp durma masanın çevresinde, midem bulanıyor, dedi kadın. Sanki alışmadığı, o eski aptal düşlerinşampanyasından sarhoş. Adam bir tuğla gibi düştü ayaklarına, başına eskilerde düşen tuğla gibi. Ben sensiz yaşayamam. Beklemedik anda birinin başına bir şey düşse, bu tuğla da olsa, güler insan. Hatırladı, güldü kadın; kendi başma düşen tuğlayı bir kez daha seyretti. Adam kalktı, sarı bir yüzle. Âğlıyor, ama, eski şampanya köpükleri ve kuş cıvıltıları gibi, kilisede evlenen bir çifti kutlayan bir rahip gibi, yüznumara duvarına çizilmiş ayıp resimler gibi, ağaçlara oyulmuş kalpler, sevgili adları gibi. Bütün bu görüntülerin bir yerlerinde ağlayan bir erkek vardır. Gevşeyecekti kadın. Hangi kadın erkek gözyaşlarıyla gevşememiştir? Hangi çılgın kadın? Şaşarım. Bendimi çiğner taşarım. Hangi çılgın gevşemelere zincir vuracakmış şaşarım. Tuğladan önceki aptallıkla geviş getirecekti; görüntüyü, o bütün aptal kadınlara gözyaşı döktüren görüntüyü kaçırdı. Katı, kaskatı kaldı. Hiç şampanya içmcmiş kadar katı. Bu kötü romanı, bu kötü filmi göremedi, gözleri yaşaramadı. Şimdi bir tuğlanın zamanıdır. Şimdi yeniden ölmenin. Adam kadında şampanyanın, kili B sede evlenen sevgili görüntüsünün getirebileceği gevşekliği arandı. Ellerini tuttu kadının. lşte şimdi bütün apartmanlar yıkılsın üstüne, belki, ancak o zaman ölünebilir. Yok şu sırada aşk sahneleri oynamak, en sıradan kızların şampanyalı düşlerinde bile yok. Erkek bu sahneleri çok oynamış. Erkekler, aptal kadın seyircılerin bolluğu yüzünden pek gelişemezler. Erkek rahat, apartmanın yıkıdğını göremedi. Bir yağmur yağdı sanıyor, ateşte süt laştı; bir bardakçık, ucuz bir bardakçık kırıldı, o kadar. Kadın ellerini çekmedı lalan. Şimdi konuyu el tutmaya, tutmamaya getirmek, bir cümle fazla konuşmak, taşların biraz daha öldürücü olması, yaralardan biraz daha çok kan akması, mezarların açılıp ölülcrin bir kez daha yıkanması olacak. Apartmanın altında kalmak olacak. Dikine baktı adamın gözlerine. Yarın taşımıyoruz. Bir kamyon tuttum. Bütün eşyaları yükleriz. Sen kendi evine, ben kendi... lşte şimdi her şey eskisi gibi. Erkek inandırıcı hıçkırıklarla ağlıyor, kadının da gözleri yaşlı. Otursalar, birbirlerine yeni bir aşk mektubu yazsalar. Sonra da gidip belediyeye çöpçü yazılsalar. Kadın silkindi. Bir şarkı mırıldandı. Bir çocuk şarkısı: "Evli evine, köylü köyüne, ei olmayan sıçan deliğine." Ben sensiz yapamam. Bunu söylemiştin. Yeni bir şey de söyleme. Yeni bir şampanya patlatma. Kadın kulaklannı tıkadı. Tıkamasa şampanya kulaklanndan taşacak. Ta vanın bir yerlerinde duvar inceden çatladı. Çatlak hızla büyüdü, büyüdü, büyüdükçe genişledi. Bir örümcek ağı gibi apartmanı sardı. Çatlaklardan şampanyalar aktı. Evimizin eşyalarını da yeni tamamlamıştık, dedi adam. Kadın ilk kez merakla baktı. Erkeğin gözleri çocuk gözleri gibi apaçık. Eşyalarda geziniyor. Bilyalara bakıyor. Bilyalarını sayıyor. Benim bilyalarım. Benim sarı, benim kırmızı, benim yuvarlak bilyalarım. Bıına güliinür mü? Buna şefkat mi duyulur? Peki ya ne zaman gülünür? Ne zaman katılınır? Elinin tersiyle apartmana vurdu kadın. Apartman gümbürtüyle yıkıldı. Gümbürtü gömdü kahkahasını. Yeni tuttuğum evler bundan küçük. Eşyalar iki evi idare eder. Yine de ikimize yetmez, yani az eşyalarımızı. Apartmanın yıkıntıları arasından bir inilti duydu kadın. Bir köpek yavrusu belki ya da bir çocuk, üzültü bir an. Erkek rahatlamış. Fıraldı yerden, bir tuğla gibi düştüğü yerden. Gözyaşları kuruyalı yıllar geçmişti. Yeni bir şampanya açmak gereksiz bir masraf olur şimdi. Bu resmi ben alırım, dedi adam. Düşünür gibi yaptı kadın. Olur. Öteki de senin olur. Bilyalan ayırmaya başladılar. Bu sana, bu bana. Bu halı ne olacak peki? Düdüğümüzde dayım getirmemiş miydi onu? Kadın mantarı patlatarak fışkırdı şişeden. Herkes kendi soy sopunun getir diği düğüm hetiyesini ayırsın önce. Adam yadırgamadı bu sözü. Oylesine bilyacıklarına dalmış. Kütüphaneleri, koltukları, hani ben yaptırmıştım ya, evlenmeden önce hani. Yatak odasını da babam yaptırmıştı, hani. Ben yerde mi yatacağım yani? Herkes kendi yatağını, yastığını, yorganını alsın. Yemek masasını sen almıştın. Iki iskemlesi senin olsun. Teyp, plaldar? Beni oyalar diye düşünüyordum. Radyoyu niçin sattın? Onları da ben oyalanırdım. Buzdolabını sen al. Çocuk sende. Havagazı firını ne olacak? Gel tabakları, çatalları ayıralım. bu benim. Bunu sen al. Olümü gör sen al. And verdim sen al. Al sana, al sana diye vururdu kabahat yapınca büyükleri. Tokatı nasü almalı? Peki alırım. Alırım peki. Şimdi sıradan kızların gözlerindeki yaşları kurudu. Şimdi sıradan kızlar çok eğleniyorlar. Kitapları indirelim. Kitapları, tencereleri, evde bütün ıvır zıvırı halının ortasma döktüler. Bu kitap benim. Bu tencere hatıradır bana. Sen anlamazsın o kitabın dilinden. Sana tava dokunur. Bana gerekli, el kitabım. Elimin altında bir tava bulunmalı. Ya bu kitap, ya halı. Halı. Kitap bende kaldı tamam mı. Hepsinin üstünde benim adım yazılı. birinci sayfaları koparırım. Yırtma! HaLyı kirletme! Yırtacağım. Bunlarsız yazamam. Yazmal Erkek bilyalan cebine doldurdu. Çok şişti mi cebim diye baktı. Çeıme atıp kaçacak. Ayrılmayı isteyen sensin. Ben ikimizin malı diyerek. Her şey ikimizin. Bu kitap benim ama. Bir tuğla, bir tuğla üst üste, bina büyüyecek yeniden. Kadın ayaklarıyla itti kitaplan. Adam kitapların ortasında, ayakta. Kadın buldozerle yürüdü binanın üstüne. Adam eşyaların ortasında, dimdik, bunu hiçbir buldozer yıkamaz. Bu binanın önünden geçip gidivermeli, sokaklardan birine sapıvermeli. Eşyalar, binalar, buldozerler, karşıda; daha güçlü, bir kadından, iki kadından, bir erkekten her zaman daha güçlü; eşyalar. Kadın çöktü yere, çevresine bakındı. O hiç bitmeyen aptallıkların şampanya kovasını buldu yalnız. Kovayı başına geçirdi. Sineklerin işediği perdelere, analarıyla yuvalarına dükkan dükkan perdelik kumaş arayan kızlara, mutfak eşyalarına, ucuz yüz görümlüğü düşürmeye çalışan kaynanalara, evli misiniz diye soran evsahiplerine, kontratlara, ütülü çamaşır sepetlerine "şampanya adını duymuş bütün kızlara" nanik yaptı. • K İ T A P SAYFA 8 C U M H U R İ Y E T SAYI 828