Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ergin Yıldızoğluile 'Köpeğin Ahlakını konuştuk "'Dünya'bizi birbirimize benzetir, ama tamamıyla değil" KÖPEÖİN AHLAM genelgeçer duyarlılıklara (en düşük ortak paydaya) hitap etmeklc olur. Eğer genelgeçer duyarlılıkJar bir altüst oluş için de değilse, hızla bir üst, hadi adını koyalım, devrimci bir düzeye sıçramaya başlamadıysa, buna uyunı sağlamaya kalkmak, sanatın eleştirel keskinliğini "zorluğunu" (özgünlüğünü) terk etmesi anlamına gclebilir. Ikincisi sanat satmak için yapılmaz. Aksine, sanat metalaşmaya direncin ifadesidir de aynı zamanda, sanat ancak metalaşmaya direnerek özgün toplumsal konumunu koruyabilir.. Az satmak, çok etki yapmak galiba en ideal durum... ÖZCÜRLUK MÜCADELESİ Sanat özgürlük mü'dür; bu soruyu asltnda $öyle çevirsem daha tyı olacak; sanat mı sanatçıyı özgür kılar, yoksa sanatçı mı sanatı özgürleştırir? Sanat özgürlük yokluğuna gösterilen, arayış tepkisinde, yokluğu hissedilcn, ycri boş, olan şeyin yerine yüceltilmek üzere, özgürlüğü engelleyen özgün tarihsel koşullara karşı, yaratılan bir şeydir, diye diişünüyorum. Sanat özgürleştirmez, özgürlük (siyasi, cinsel vb...) mücadelesine katılmaya zorlar. Sanat sanatçıyı da özgürleştirmez, en fazla yabancılaşmasından kaynaklanan "ağrının" katlanılabilir olmasını sağlar. Sanatçı sanatı özgürleştiremez. Çünkü, yapıt "özgür" değilse zaten sanat değildir. Diktatör rejimlerin sanatlarında, özellikle resimlerinde soyut resmin (soyutlamanın) pek öne çıkmadığı dikkalinizi çekmis; sanatta soyutlamayt niçin önemsiyorsunuz? Soyutlama gizlenenin arkasındaki, csasa ait olanı, dilin ve ideolojinin, vapılandırıcı etkilerini delerek, doğrudan bilinçaltına, özgürlük özlemine ıılaşma çabasının bir ürünü. Bu ise, başarılı olduğu durumlarda, egemen ideoloji açısından çok tehlikeli bir sanat türü. Ancak, tüm bunları yapmak için illa soyut resim gerekir demiyorum tabii kî. Iktidarların sanat ve sanatçıyla gizliden vcya açık hep bir mücadelesi olmuştur. Kimileyin birlikte hareket etmişlerdir; iktidarlartn bu yakınlığının nedenı nedır? Sanat egemen ideolojinin kurulduğu en derin düzeyde etkisini gösterir de ondan. Ama iktidarın cli, Azrailin eli gibidir, dokunur dokunmaz sanatı öldiirür. lkisi bir arada olmaz! Iktidarlardan söz açnıışken; kimi sanalçıların iktidarla barışık yaşadığını görüyoruz; iktidarla uzlaşmamn bir bedeli var nııdır; varsa nedir? Bunlar için sanatçı kavramının kullanılamayacağını düşünüyorum. Dikta yönetimlerde sanatın bireyselliğe, bireyin iç dü'nyalarına yer vermesine izin verilmiyordu, belki bu benzetme doğru olmayacak ama, bugün de bizim sanatı Ergin Yıldızoğlu çok yönlü aydınlarımızdan. Ekonomi, siyaset, eleştiri, felsefe, AB üzerine geniş bir yelpazede yazıyor; bunlara bir de şiirlerini eklemek gerekir. Dokuz yılın ürünlerinden bir seçme yapıp yeniden gözden geçirdiği yazılarmı Köpeğin Ahlakı adlı kitapta topladı. Onunla bu yapıtını ve edebiyatı, sanatı konuştuk. • şahin YILDIRIM • " ^ ayın Ergin Yıldızoğlu, kitabınıV zırı adıyla başlamak istiyorum: % "Köpeğin Ahlakı"... Buyalnızi ^ / ca Ahmet Yıldız'ın Köpek adlı öyküsünc bir gö'nderme tnı, köpeğin ahlakının yücel/ilmesi mi, yoksa insanın ahlakının aşag'ılaınnası tnı? Bu bir canlı türü olarak köpeğin ahlakını değil ama Ahmet'in hikâyesindeki, bir metaror olarak köpeğin, dönüşümüne ve tutumuna yapılan gönderme. Ahmet bu öyküsünde, köpeğin "kişiliğinde" en temel etik sorunlardan birini tartışma olanağı yaratıyor bize, beıı dc, önsöz yerine bu öykünün üzerine yazdığım bir denemeyi kullanarak bu olanaktan yararlanmak istedim. Orada, bu yazuarın dokuz yıllık bir yolculuk \onucu ortaya çıktıg'ını helirtmişüniz. Dokuz yıl sonra aynı yolu yürümeye kalkarsanız, ya da geriye dönüp bakarsanız yol boyunca herhangi bir defcisiklık görebileceğimzi unıuyor musunuz, niçin? Bu yol boyunca iki önemli dcğişiklik oldu. Biri şiir yazmaya ve teorik bulgularımı denemeye başladım. tkincisi, Slavoj Zizek ve onun |acques Lacan yorumuyla karşılaştıktan sonra, alet çantanı ve perspektifim zenginleşti diyc düşünüyorum. Geri dönsem yine aynı yolu izlerim, ama SAYFA 4 bu kez çok daha hızlı üerlemeye çalışırım. Bu dünyanın herkesi birbırine benzetliğini söylüyorsunuz, buna karsı duracak, bu benzetmeyi durduracak olan yok nıudur; aslında sanatın, yaşandır bir dünyayı kurmada öncülük etmesi gerekmez mi? Tam da bunu söylemcyc çalışıyorum. 'Diinya' bizi birbirimize benzetir, ama tamamıyla değil. Ozgürlük özlemimizi elimizden alamaz. Bu özlem bu benzeşme sürecini aksatır, kısa devre yaptııır. Bu benzeşmeyi durduracak kimse var mı sorusuna kimse değil ortaklaşa iıısaıı cylemi diye cevap vcrmek isterim. Sanat bu ortaklaşa insan eyleminin kurulmasına, özgürlüklerin önündeki engelleri eleştirerek sorgulayarak yardımcı olur. Olmuyorsa onu kitch kategorisine koyabiliriz. Bu yardımcı olmak, akıl vcrmek, model sunmak, propaganda yapmakla değil, gizlcnen olasılıkların görünür kılınmasına yardımcı olmakla verili duyarlılıkları, diişünce sistemlerini kırarak, istikrarsızlığa uğratarak ilgili bir çaba. Yazarlardan bir knmının yazdıklarıyla var olan dünyanın sistemine bir çivi daha çaktıklarınt görmek mümkün. Nc yazık ki bu sözünü ettiğim yazarlar daha kişilikli ve sağlam durmaya çalışatı yuzarlara göre daha çok satıyorlar, daha çok tantntyorlar, hatta daha çok ilibar görüyorlar; bunun nedenı nedir, bu durum yıkılabilir mi? Sistem kendini yeniden iireteni pazarlar, görünür kılar; karşı çıkanı, sorgulayanıysa engellemeye, görünmez kılmaya çalışır. Bu durum yıkılamaz. Yıkmaya çalışmak da boşuna olduğu kadar uzlaşma natlan da kurar sinsi bir biçimde. Ayrıca iki sorun daha var: Çok satmak en mızda, özellikle edebiyatımtıda bir birey sellik dikkat çekiyor; bu, sanatçılann topluma uzak durdukları anlamına da gelmiyor mu? Bu duruşun geçerli gerekçeleri var mıdır? Burada sözü edilen "bireysellik" (özgünlük) değil "bireycilik", hem de sürüler halinde benimsencn ve hiç de özgün olmayan bir tutum. Bugün bireyselliğini korumak isteyenin, bu sürüden ayrılıp toplumcu olması gerekiyor. Diyalektik işK İ T A P SAYİ 828 C U M H U R İ Y E T