06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nedim Şahhüseyînoğlu'ndan 'Düşünceye ve Basına Sansttr1 Dİ5ÎXF.YF. VF BASnA Menderes, niçin 'pişmanım' deai? ma kitabıyla toplumsal belleğimizin unutulmuşları arasına atılan sansür sorununıı tarihsel ve toplumsal yönleriyle yeniden gün ışığına çıkarıyor. Bugünü doğru kurmak için dünü bilinçlerimizde açığa çıkarma mücadelesi olarak da algılanabilecek Şahhüseyinoğlu'nun kitabının iç kapağına, Evren'in, "Asmayalım da besleyelim mi?" sözünü; De Gaule'in de, kendisini protesto eden Sartre'ı gözaltına alma önerilerini reddedip, "De Gaule, Sartre'ı gözaltına aldı, dedirtmem" sözünü alarak, demokrasinin, özgürlüğün ve hoşgörünün farklı coğrafyalarda nasıl yorumlandığına daha baştan dikkat çekiyor. PARA İLE İŞİ OLMAYAN CAZETECİ .•<,,. 13 bölümden oluşan "Dünden Bugüne Sansür" kitabı, Tanzimat dönemiyle başlayıp, sansür kavramıyla ilişkili bulduğu basının tekelleşmesinin eleştirisiyle son buluyor. Sansür kavramını Tanzimat döneminden itibaren ele alan Şahhüseyinoğlu, Osmanlı'daki sansürcü zihniyetin Tanzimat'tan da eskiye dayandığını söylüyor (s.15). Hiç kuşkusuz, Türk Basın Tarihi, aynı zamanda Türk basınının da sansür tarihidir. 183l'de yayın hayatına başlayan yan resmi Takvimi Vekayi'nin 1879'da 12 yıl yasaklanması; 1860'da yayına başlayan Agah Efendi'nin Tercümanı Âhval'i, önce 186l'de, iki hafta süreyle, sonra da 1866'da süresiz kapatılması bu iddiayı kanıtlayan örneklerdir. Tasviri Efkar'ın öyküsü daha da ilginç. Padişah'ın, Yener Yusuf Bey ile Şinasi'ye 500 altın gönderdiği; Şinasi'nin, "benim o kadar çok para ile görülecek işim yok" diyerek parayı reddetmesi üzerine önce sindirme, baskı, sonra da Şinasi'nin memuriyetine son verildiği ve nihayetinde suikaste uğradığını yazan Şahhüseyinoğlu'nun kitabından öğreniyoruz ki, aynı şey Namık Kemal'in basına da gelmiş (s.17). Şahhüseyinoğlu'nun bilgilerıne göre, basına yönelik ilk sansür, 1857'de yürürlüğe giren Basmahane Nizamnamesi ile başlıyor. 1858'de çıkartılan Ceza Kanunu da, tıpkı bugünkü Yeni TCK gibi, basına yasakJama getiriyor. Yayına başladığı 1867'nin 8 Mart'ında kapatılan Muhbir gazetesinin sahibi Ali Suavi, Kastamonu'ya sürülüyor; Basiret gazetcsi için 1867'de başvuran Ali Bey'e, ancak iki yıl sonra izin verilip, 300 de altın yardım yapılıyor. Ancak Abdulaziz döneminin Zaptiye Müşiri SANSÜK Nedim Şahhüseyinoğlu'nun kitabı, toplumsal belleğimizin zayıflığını giderecek nitelikte ve netlikte. Her ne kadar birbirinden farklı konu başlıkları birbiriyle ilintilendirilerek, aynı kitabın hacmi içinde değerlendirmiş olsa da, hem toplumsal sorunlara ilgi duyan herkesin hem de başta kamu yöneticileri olmak üzere herkesin elinin altında olması gereken bir kitap niteliğinde. n Yüksel IŞIK M edyamız enteresan bir geleneğe sahip. Türk basın tarihi, başlangıcından bu yana sansür ve sınırlamalar tarihi olmasına karşın, basının, hükürnetlerin yasal düzcnlcmelerine ilişkin titizlik ve duyarlılık göstermediği biliniyor. Ozgürlük kavramının hayati öneme sahip okluğunu bıçak kemiğe dayandığı zaman algılayabiliyor. Yeni TCK olarak adlandırılan yasal düzenlemeyi hepinıi/ /iııa tartışmalarıyla ammsıyoruz. Oysa aynı TCK, basına yönclik ciddi sınırlamalar ve sözcüğün tam anlamıyla sansür getiriyor. Tam yürürlüğe girecekken 1 Haziran'a kadar crtelenip sonra da yürürlüğe girmiş olması, ozgürlük ve sansür kavramı arasındaki zorunlu ilişkinin kodlarını çözmemiz için yeterli ortamı yaratmadığı görülüyor. 19. yüzyıldan başlayıp bugüne kadar yan yana giden basın özgürlüğü ve sansür kavramlarının bugün hâlâ gündemimize gelmiş olmasının elbette geleneğimizde bulunan "hafızai beşer nisyan ile maluldür" sözüne atıf yapmamız gerekiyor. Nisyana düşmemek için yapılması gereken tarihle bugün arasındaki diyalektiği doğru kıırmaktan geçiyor. Işte Nedim Şahhüseyinoğlu, yirmi yıllık bir araştırmanın ürünü olan "Dünden Bugüne Sansür" adlı araştır Larousse ve Hachette Almanağı'nın dahi yasak yayın muamelesi görmüş olması da sansürün boyutlarını gösteriyor. Türkiye'de basın özgürlüğünün gidişatını bir çeşit med cezire benzetebiliriz. Örneğin 24 Temmuz 1908'de kaldırılan sansür, hemen bir yıl sonra, yani 1909'da geri gelmekle kalmamış; gazetecilere yönelik saldırılar katledilmelere kadar uzanmıştır. Aynı yü 5 Nisan'da Hasan Fehmi, 9 Haziran'da Ahmet Samim öldürülmüşlerdir. 1925'de çıkartılan Takriri Sükun Kanunu'nun getirdiği kısıtlamalar, 193l'de yürürlüğe giren Matbuat Kanunu ile süreklileştirilmiştir. Oyle ki hükümeti eleştirmek, rüşveti, siyasal bir olayı yazmak, gazetelerin kapatılmasına ve cezalandırılmaya razı olmak anlamına gclirdi. Matbuat Kanunu nda 1938'de yapılan değişıkliğin hemen ardından 1939'da MiÜi Şef dönemiyle birlikte sınırı bellı olmayan yasaldamalar getirildi. Milli Şef'in, "şeker fiyatlan konusunda özel haber yapılmamasını rica etme"si de bize özgü basın özgürlüğünün bir tezahürü olsa gerek. Basın Yasası, 15 Temmuz 195()'de yeniden düzenlendi ve denetim kaldırıldı; 1952'de çıkartılan yasayla gazetecilerin sendika kurabilmesine olanak tanındı ama kısa sürede anlaşıldı ki, DP'nin basın özgürlüğünden anladığı CHP'nin eleştirilmesiydi. Zira DP'nin iktidar olduğu 195060 arasında tam 824 gazete ve dergi hakkında dava açıldı; çok sayıda gazeteci tutuklandı; hükümeti eleştiren "Vıır Abasıza" adlı mizah dergisini çıkartan Sami Akay 2 yıl 11 ay hapis cezası aldı. 7 Haziran 1956'da basınla ilgili 6732 ve 6733 Sayılı Yasalar görüşülüp kabul edildi. Bu görüşmeler sırasında Menderes, " 1950'de basın özgürlüğünü savunduğum için büyük bir hata işledim" sözünü söyledi. Hemen ardından 1957'depolisin gazetecileri dövmesini protesto eden Gazeteciler Sendikası 9 ay kapatıldı. On altı adet kitaba imza atmış;TOS ve TOB DER yöneticiliğinde bulunmuş Şahhüseyinoğlu, "Düşünceye ve Basına Sansür" adlı kitabında, gazetecilerin gözaltında veya tutukJuluk halleri sırasında karşılaştık lan muamelelerden örneklcr verdıği gibi, 12 Eylül 1980'den sonra basına yönelik ııygulamaların bir listesini de vermiş durumda. Kitap, toplumsal belleğimizin zayıflığını giderecek nitelikte ve netlikte. Her ne kadar birbirinden farklı konu başlıkJarı birbiriyle ilintilendirilerek, aynı kitabın hacmi içinde değerlendirmiş olsa da, hem toplumsal sorunlara ilgi duyan herkesin hem de başta kamu yö neticileri olmak üzere herkesin elinin altında olması gereken bir kitap niteliğinde. • Düşünceye ve Basına Sansür/ Nedim Şahhüsey:noğlu / Paragraf Yayınevı, Ankara, 2005/ 287 s. Nedim şahhuseyinogiu, "Dünden Bugüne Sansür" adlı araştirma kitabıyla toplumsal belleğimizin unutulmuşları arasına atılan sansür sorununu tarihsel ve toplumsal yönleriyle yeniden gün ısığına çıkarıyor. Hüsnü Paşa'yı eleştirdiği için tutuklanan Ali Bey, dört ay sorgusuz tutuklu kalıyor (s.20). Ahmet Mithat Efendi'nin 1870'de çıkardığı Devir Gazetesi'yse, daha ilk sayısında, vergi politikasını eleştirdiği için süresiz kapatılıyor (s.24). ŞEKER FİYATLARININ HABERİ NASIL YAZILIR? 5 Mart 1867'de Sadrazam Ali Paşa imzasıyla çıkan ve tarihe Ali Kararnamesi olarak geçen kararnameyle basına getirilen sansür, Abdulhamit döneminde kurulan "Encümeni Teftiş ve Muayene Komisyonu" ile doruğa çıkıyor (s.23). Bu dönemde, Ibni Sina'nın "Şifa" adlı kitabı, Ebu Müslim Divanı,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle