03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Doğumunun 200. yılında Ceorge Sand Çağının bir ışıltısı, gelişmenin güçlü ve gözüpek bir savaşçısı Ceorge sand kalemiyle yaşayan ender Fransız kadın yazarlardan biridir. Romantik, toplumcu, rustik pek çok roman kaleme almış bir yazar olmasının ötesinde, o bir kadındı, özgürlüğünü kullanış biçimiyle standartlar yaratmış inançlı ve bilinçli bir feministti. Bugün romanlarının birçoğu estetik ve ahlaki değerler açısından modası geçmiş gibi görünse de, Ceorge Sand bu iki düzlemde ve en aşırı uçlara dek 18301860 kuşağını romanlarında yetkin bir biçimde canlandırmayı başarmıştır. ı"l Zeynel KIRAN GİRİŞ tüylerim ürpermeden düşünemiyorum. Eğer bir gün onunla karşılaşırsam, kafasına okunmuş kutsal bir kâseyi atmama engel olamayacağım." Bunun yanında Ernest Renan "Ben, elli yıl sonra unutulacağıma inanıyorum, ama üç yüzyıl sonra insanlar George Sand'ı okuyacaktır" demekten kendini alamaz. Yaşamını yapıtlarında yaşatan, yapıtlarını gündelik yaşamında yaşayan bu Nohant'lı hanımefendi romantik ruhun yatışmak bilmeyen sonsuz isteğini, mutluluk düşünü, sonsuz bencilliğini, tutku ve heyecanını kendi içinde toplaması nedeniyle romantizmin pek az görülen simgelerinden biridir. George Sand'ın "Biz şanssız bir soydanız, bunun içindir ki kendimizi sanatın yalanlanyla hayattan uzak tutmak zorundayız" sözünü romantizmin yasası saymak olasıdır. O, romanlarında tutku ile toplumsal uzlaşmalar arasındaki çatışmaları, duygu ile us, kadın cinselliğiyle erkek egemen toplum arasındaki gerilimleri anlatan, kadını köleleştiren, evlilik kurumunu sert bir dille eleştiren biri olması yanında, 21. yüzyılın pek çok sorununu önceden gören, çevreci biridir de aynı zamanda. Barışçıdır, 1870te Prusya Savaşı sırasında şöyle bir gözlemi olur: "Bu hayat kokuları Fransa'nın cesedinden çıkabilir: Almanya'nın cesedi Avrupa'da vebanın yuvası olacak." "Bu vebanın yuvası" 20. yüzyılda nazizmdir. Çevrecidir, çünkü 1872 yılında yazdığı bir yazısında ormanların yokedilişini şöyle dile getirir: "Eğer özen gösterilmezse, ormanlar yok olacak ve insan hatasından kaynaklanan, kuraklık dünyanın sonunu getirecek. Bunu hafife olmayın, sorunu yakından bilenlerin, bunu düşündükçe tüyleri diken diken oluyor..." Aslında, George Sand Fransızların Carmen'iydi. Kocaman siyah gözleri, öngörü yeteneği ve tutkulu aşklar yaşama isteği vardı. Ne yazık ki Prosper Merime, Carmen Sand ile karşılaştığında bunun farkına varamadı. Belki de böylesi daha iyi oldu... George Sand kadın olmaktan son derece mutluydu: "Bir kadın her zaman bir kadındır. Bundan yakındığımı aklınıza bile getirmeyin! Tersi çok basit olurdu. Yaşamını romanlaştırmak ne hoş bir şey." Tanrı biliyor, eğer Sand yaşadıysa, romanlar yazmak için yaşadı! Kendini o kadar çok kadın hissederdi ki, 1848 devriminden sonra, bir kadın derneğinin onu Büyük Millet Meclisi'ne aday göstermek istemesini şu gerekçeyle reddeder: "Ben, bir kadın olarak tek başıma bu beylerin arasında? Ne kadar yakışıksız bir şey, bunu aklınıza bile getirmeyin!" der. Kısacası, George Sand siyasi partilerdeki kadın kotası dışında, 21. yüzyıldaki pekçok sorunu öngörmüştü. Imgelemin yaratıcı gücü, duyarlılığının tazeliği ve yaptığı şeylere duyduğu güven sayesinde aşka, gelişmeye ve iyiliğe inanan George Sand 19. yüzyıl okurunun kalbini fethetmiştir. Aradan geçcn bunca yıldan sonra, Cumhuriyet Dünya Klasikleri dizisinden çıkan Şeytanlı Göl (çev: Kemal Demiray) adlı yapıtıyla Türk okurunun da kalbini fethedeceği kanısındayım. CEORGE SAND'IN YAŞAMI VE YAPITLARI George Sand, hep pantolon giyen ve puro içen bir kadın olarak karikatürize edilmiştir. O, belli mevsimlerde temizletme parasından tasarruf yapmak için, tamamen ekonomik nedenlerle pantolon giyiyordu, herkesin sandığının aksine onun, farklı görünmek gibi bir düşüncesi yoktu. Puroya gelince, yakın dostlarından birinin belirttiği gibi, George Sand hiçbir zaman puro içmemişti, ama zaman zaman "Maryland tipi küçük sigaralar içtiği" olurdu. Erkeksi bir yanı da yoktu ve dişiliğin, kadınlığın ta kendisiydi. Alfred de Musset "O şimdiye dek karşılaştığım en kadın kadındı" der. 1 Temmuz 1804'te Paris'te dünyaya gelen George Sand'ın asıl adı Amandine Aurore Lucile Duplin idi. tmparatorluk ordusunda subay olan ve Mareşal Saxe'ın soyundan gelen babası, Maurice Dupin, 1808'de attan düşerek ölür. Aurore Dupin henüz dört yaşındadır ve kendisini köy yaşamına alıştıran büyükannesinin yanına Nohant'a gider. Daha sonra, 1818 ve 1820 ydları arasında arasmda yatılı olarak Paris'te Ingiliz Augustin rahibeleri manastırında kalır. Burada tngilizce ve Italyanca öğrenir ancak üzerinde müthiş bir din baskısı hisseden George Sand, Chateaubriand ve Rousseau'yu rahatça okuyabileceği Nohant'a geri döner. Büyükannesinin ölümünden bir yıl sonra, 1822'de baron Casimir Dudevant ile evlenir. Bu evlilikten bir oğlu, Maurice, bir kızı, Solange dünyaya gelir, ancak evlilik büyük bir başarısızlıkla sona erer. Bayan Dudevant 1830 Temmuz'unda, daha sonra sevgilisi olan, Jules Sandeau ile tanışır. 183 l'de Jules Sandeau ile beraber yaşamak için Paris'e gider. Jules Sandeau onu edebiyatın büyülü dünyasına sokar ve Figaro gazetesinin başkanı Henri de Latouche ile tanıştırır. Jules Sand takma adıyla yazılar yazmaya başlar. Politik düşüncelerine aykırı bir gazetede yazı yazması eleştirilir o da K İ T A P A sıl adı Amandine Aurore Lucile Dupin, kısaltılmış adı Aurore Dupin, evlendikten sonra baron Dudevant olan, yazılarını Jules Sand (Sandeau), daha sonra Georgcs Sand (Indiana) ve nihayet George Sand olarak imzalayan bu kadın için "Çağının bir ışıltısı, gelişmenin güçlü ve gözüpek bir savaşçısı, güzel bir ruh, ışıl ışıl bir kalptir" der Victor Hugo. Yaşasaydı, 200. doğum gününü kutlayacaktı. Onun yerine tüm Fransa vc dünyanın her köşesinde okurları bu mutlu günü kuduyorlar. George Sand puro içer, erkek gibi giyinir, ama Musset'den Chopin'e dek döneminin pek çok ünlü erkeğini peşinden koşturmuş ve sosyalizmc ilgi duymuştur. Hakındaki değerlendirmeler çok değişik ve bazen çok acımasızdır. Jules Renard onun için "Fransız edebiyatının Brötanyalı ineği" derken, Baudelaire daha da acımasız bir biçimde "Kadın Sand ölümsüzlüğün yargıcıdır. Hiçbir zaman sanatçı olamadı. Burjuvalara özgü akıcı bir biçemi var. Aptal, hantal ve geveze biri. Ahlaki düşünceleri, kapıcı kadınların ve kapatma kızların duygu ve yargı dcrinliğiyle aynı. Bu hela bekçisi kadınla kimi erkeklerin aşk yaşamış olması, bu yüzyılın (19. yy) gelenek ve göreneklerinin değer yitirdiğinin bir delilidir. Bu ahmak yaratığı SAYFA 16 C U M H U R İ Y E T S A Y I 7 59
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle