25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

°ZKÖK Lütfi özkök, 1990 Nobel ödülünü alan Meksikalı ozan Octavio Paz İle 1986 yılında Mexico City'de. özkök'un İlk Isveççe $ilrleri Dı$ardakiler ve Ruzgârların Yoiu'. Bıraz Portrelcr kıtabımn hıkâyesmi anlatır mısınız? Nasıl gclı^tı kıtfıkır'' Bir gün Feridun Bcy telefon etti, "Portrelerinizi kitaplaştırmak istiyoruz, nasıl temas kurabiliriz?" detli. dedim ki "1500 kişiden oluşan portre arşivimi ahp yanıma size gelemem, eğer sizin vaktiniz varsa, iki üç gün kalın Stockholm'de, bcrabcr arşiv odasına girip fotoğraflara bakalım, beraber karar verelim." Kabul ettilcr. ü sırada Fransa'da çalıştığım yayınevinin fotoğraf galerisinin şefi Laura Serena üç geceliğine Stockholm'e geldi. Bizim evde fotoğrafları yere serdik, bir seçme çalışması başladı. tki gün sonra koltuğıınun altına aldı Serena, gitti. Iki üç ay sonra sanıyorum Paris'in uluslararası kitap fuannda sergilendi. Bir sene sonra da Montparnasse'da sergilendi. Daha sonra anlaşmaya vardık, farklı ülkelerde sergilenmeye, dolaşmaya başladı. Feridun Bey geldiği zaman Monaco'da sergim vardı, oradaki portreler de geri geldi, ama hiç gerek kalmadı. üturduk, baktık, birdenbire benim unuttuğum "Türk yazarları portreleri" üzerine latlamaya başladık. "Biz kendimizden başlayahm" dediler. Sonuç da böyle oldu. Fuarda benim kitabı görmek için Kral Kütüphancsi Fotoğraf Servisi Şefi geldi Istanbul'a ve kitabı görünce hayranlığını belirtti. Inşallah onunla da temasımız olacak dünya yazarlannın portrelerinden oluşacak kitabı hazırlarken. Sonuçta hikâyesi böyleydi. Didem Hanım ile Feridun üç günlüğüne Stockholm'e geldiler, balkonda oturduk, güzel bir yaz akşamıydı, fotoğraftan, şiirden konuşup yarenlik ettik. Ilgilendiler ve meyvesini de verdi. ki. Bir de şöyle bir şey var: Beethoven'a "Üstad nedir sırrınr1" demişler, "otokritik" demiş. Bu çok önemli bence. Hiçbir zaman ürettiğimiz işten tam anlamıyla mcmnıın olup, "hah, bu bitti" dememeliyiz bence. Oturduğu, durduğu yerdcn emin, tereddüdii olmayan bir sanatçıyı pek düşünemiyorum. Sonraki sorunuza gelirsek, Türkiye'den Geniş Açı dergisini takip edebiliyordum. Merih Akoğul'la tanıştım. Sonra Yıldız Teknik Üniversitesi'ndcn bir öğrcnciyle tanıştım, çok önemli buldum çalışmalarını. Teknik imkânları da çok iyi gençlerin. Benim zamanımda o kâğıtları filan bulmak imkânsızdı. Fotoğ/aftnı çekerken çok zorlandıg'ınız ktşıler oldu mu'J. Oldu. Çoğunlukla fotoğrafı sevmeyen ve bir bakıma lütfeder gibi fotoğraf çcktirenler arasından... Tabii o zaman ben de bir parçacık sıkılıyorum, ellerim titriyor. Hatta Samuel Beckett dedi ki, "iÂitfi ilk kez senin başına gelmiyor, senden önce de Bresson denemişti, lambaları düştii ycrc". lnsan tuhaf oluyor tabii. Isveç'te benim için yapılan filmin konuşmasında "Anne Marie benim üniversitelerimdir" demiştim. ü bana çok yar dım etti. Isveç içine kapalı bir toplum. Ancak orada doğanlar biliyorlar oranın zaviyesini. Isveç'te homojen bir yapı vardı, yüz seksen sene harp görmemişler, nesiller boyu hep aynı düşüncelerle, ahlak pratikleriyle yetişmişler. Sonra kapılar açıhyor, başka türlü insanlar gelmeye başlıyor; korkuyorlar. Bugün yavaş yavaş, üçüncü nesilden sonra insanlar daha kolay entegre oluyor, ama o birinciikinci nesil feda edilen nesildir bence." PortrelerTiirk Edebiyatına Dönemsel Bakış/Lüt/ii Özkök/Dünya Kıtapları/184 s. fazla artistik yaklaşımlardan kaçınır. Asgari malzeme ile çalışıp, her yüzden yeni bir dünya yaratır. Sonuçta bizlerle buluşan; bir "poz" olmaktan çıkıp, bir "anportre " olur ve Özkök, görünenin arkasındaki insanı göstermeyi daima becerir. Kendisi, çekilen yazar fotoğraflaruıda istcnen kalite alınamıyorsa, bunu fotoğrafçıların edebiyat sevmemesine ve okumamasına bağhyor. Çünkü, onu edebiyat sevgisi fotoğrafg yapmıştır. Lütfi Özkök'un Portreler kitabında Feridun Andaç, Oktay Akbal, Demir Özlü, Özdemir Ince ve Osman Ikiz'in yazıları yer alıyor. Bu yazılarda Özkök'un sanatçı kişiliği farklı açılardan irdeleniyor ve hikâye tamamlanıyor. Andaç'ın Özkök ile yapağı röportaj ise onun fotoğraf geçmişini ve görüşlerini öğrenme adına büyük bir önem taşıyor. Kendisini "Cumhuriyet Çocuğu" olarak nitelendiren, Türk Fotoğrafı'nın genç temsilcisi, "Yüzlerin Efendisi" Lütfi Özkök bugün 80 yaşındadır ve 184 sayfalık "Portreler" albümü, ülkemizin îsveç'teki saygın temsilcisi büyük ustaya, adeta bir armağan niteliği taşımaktadır. Umarız, bu albümden sonra Özkök'un çektiği yabancı yazarların fotoğraflarını da toplu olarak bir kitapta görebiliriz. • Yüzlerin Efendisi G Merih AKOĞUL "Btr loz bulutu üşüştü alnıma Yosunlar koyulaştt günlerimin ta^ında Düşler erıdı diii ıçınde Ceçen gençlıgimızdir kuzey şehırlerinde" öyle özetliyor Lütfi Özkök, kuzeyi bir şiirinde. Ya fotoğrafları... Dizelerle görüntülcrin birbirine sarıldığı bir coğrafyada varoluşunu sürdüren şair ve fotoğrafçı Lütfi Özkök, koca bir ömrü Isveç'te geçirmesine rağmen, daima yaşamın ve sanatın güneyinde kaldı. Fotoğrafın çeviriye gereksinim duymaması ve çektiği fotoğrafların ana konusunun yazarlar olnıası dolayısıyla NOBEL ÖDÜLLÜ YAZARLAR Özkök, dünya ile olan iletişimini hiçbir Nobel ödüllü yazarlartn fotoğra/Iarı zaman koparmadı. Hem okudu, hem var galiba sırada... yazdı hem de fotoğraflannı çekti. Farkında değildim, bir baktım otuziSaatler, günler, yaşam geçiyor. Anlar, ki kişiye çıkmış. Hemen hemen her sene anılarla dans ediyor; fotoğraf unutuşun bir Nobelli yazar fotoğrafı çekmiş gibi yerini alıyor, zaman zaman geçmişle olmuşum. OI sanırım Isveç'de portreciköşe kapmaca oynuyor, ortada ebe ler arasında bir kıskançlık uyandıracak. fotoğraflar kalıyor. Türkiye'deyken Hele böyle güzel bir kitap yaptıktan (gitmeden ve tüm gelişlerinde) daima sonra... o kitabı da galeri de göstereceedebiyat çevresinin içinde olan ğiz. Bakalım... Sonuçta yine şiir ve foÖzkök'un; Salah Birsel, Fahir Öngör, toğraf var. Isveç Şiiri Antolojisi hazırlaOktay Akbal, Nermi Uygur, Limasollu nıyor yeniden. Şiir ve fotoğarf, ikisi birNaci, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen en birlerine arkadaşlık ediyorlar. yakın ve eski arkadaşlan olmuşlardır. Bu an/olo/inin ve ö'nceki kitaplartmSonra, Özkök arkasında yalnızca zın tekrar hasımı bir yana, karanhk odayı rüzgânnı bırakarak Viyana, Paris ve en bırakltgınızdan beri şıır yazıyor mususon da Isveç'te bulur kendini. Yıl nuz? 1950'dir ve bundan sonra kendini Hayır. Artık seksene merdiven dayakapattığı kalesinde, şiir ve fotoğraf dık. burcunda yaşayacaktır artık. Peki buradan yine fotoğraf a dönersek, "Portreler/Türk Edebiyatı'na ki klasik soruyu da unutmadan gençfotoğrafçılardan kimleri beğendiğinizi sora Dönemsel Bakış" kitabını gördiiğumdc, cağız, ama önce sunu soralım: Fotoğrafçı 2002 yılında Stockholm'de Lütfi Özkök ile yaptığım röponajın anıları bir kez lık formasyonu almamamn üzi özgürleşdaha buldu beni. Geçmişle ışıyan belleği lırdiğını, Turgut Uyar'tn olumladığı anve bugün hepsi değerli anılara lamda bir "acemilık" kattıg'ım düşünüyor dönüşmüş izlenimleriyle bir türlü musunuz? kararmayan, kuzey göğünün altında Sanat eserinde mükemmeliyet diye, kendisiyle saatlerce konuşmuştuk. tam, bitmiş bir şey olduğuna inanmıyoDünya Yayıncılık, Türk Fotoğrafından rum. Iki iki dört yerine ben bazen iki Kcsitler başlığı altında ilk kitap beş eder diyorum bazen. ü formasyonu olduğundan Özkök'e bir saygı çabşması alıp motamot uygulamaya kalkmamak olarak Portreler'i seçmiş. Üstelik, Lütfi beni bir üslup sahibi kılmış olabilir bel B Özkök'un çoktan hak ettiği bir kitap, yayınevi tarafmdan tasarımı ve baskı kalitesiyle farklı, butik bir çalışma olarak gerçekleştirilmış. Bu kitapta, Türk Edebiyatf nın farklı türlcrinde yapıtlar üretmiş 67 yazarın farklı zamanlarda çekilmiş portreleriyle bir kez daha karşı karşıya geliyoruz. Yüzlerini bilmediğimiz, yüzlerini unuttuğumuz ya da o yıllardaki görüntüleriyle hiç karsılaşmadığımız birçok yazar Potreler kitabında bizlere geçmişten selam getiriyor. Özkök'un Portreler'inde, yazarlarla anlar, bir daha aynlmamak üzere yakın planda birleşiyorlar. CÖZLER VE ELLER .. Yalnızca Türkıye'nin değil, içlerinde Nobel ödülü almış birçok yabancı yazarın fotoğraflarını da çekmiş olan Özkök, önce çekeceği yazarla tanışır, genellikle arkadaş olur. O kişiyi sever, ona saygı duyar; kesinlikle ne yazdığını bilir, yapıtlarını okur. Gözler ve ellere her zaman önem verir; çekeceği yazarın yüzüne (ruhuna) en uygun bakış açısını seçer. Gelecek kuşakları düşünür, fotoğrafladığı yazarların Nâzım Hikmet ya da Can Yücel'de olduğu gibi tereddüte yer bırakmayacak biçimde yüzlerinin "tam" görünmesini ister. Gereksiz ışıkgölge • oyunlarından ve U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 737 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle