25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kendisine yönelik iç mücadelesi de bu tarihin içinde oldukça fazla yer kaplıyor. Birey, içinde yer aldığı, üretim ve tiiketim ilişkileri esnasında ilişki kurduğu toplumun bir ürünii. Bir taraftan da bu toplumun bütiin ekonomikhukukiideolojik vb. tarihsel sürcçlerinin yansıdığı kültürel bir varlık. Birey bugünkü anlamlandtrmayla da toplumsal bağlardan kendini kurtarmış, toplumdan özgürleşmiş (bu topluma karşı sorumsuzlukla karıştırılmamalı), kendisi için olabilmiş bir insan. Yani nasıl vc neyi yaşadığının ayrımında olan bir insan. Elbette ki toplumsal olarak yaşanan bütün çelişkileri en yoğun yaşayan biri de bilinçlenmeye koşut olarak. Bu açıdan modernleşmcnin tarihi bireyleşmenin tarihi olarak da okunabilir. Belkiyinelemiş olacaksın ama; modernizmin genelanlamda şiirde karşılıg'ı ne oldu? Sorun, senin deyişinle "yenianlatım yolları" bulmak mıydı? Modernizm "yeni bir teknik giiç" olahildi mi? Modernizm söylediğiniz gibi yeni anlatım yollarıyla ilgili dc olsa yalnızca buna indirgenecek bir sorun değil. Esas olarak anlatım biçimindeki kökJü bir değişikükle ilgili. Bunu anlatım yolu olarak adlandırıyorsanız bu sorunu hafifletmck olur. Modernizm öncesi şiir aslen toplumun diliyle konuşur. Yer yer modern şiirin diline yaklaşımlar varsa da bu belirleyici, temel değildir. Şiiri şiir yapan özellikler redif, kafiye, iç uyak, dış uyak vb. gibi ezberi de kolaylaştırıcı teknikler. Bütün Batışiirindebu durum örnekleriyle görülebilir. Doğu şiirinde dc bu gerçek geçerli. Bizim Divan şiirimizdeyse gerçeğin sembolik bir dille anlatılışı var daha çok. Belli bir dünyayı kavrama sistemi ile ilgili sembolik bir dil kullanılmıştır. Ve şiir yine toplumun diliyle konuşur. İKİNCİ BİR DİL Modernizm asıl da şiirin dille ilgili eskiden bu biçimdeki kopmasıyla ilgüidir. Toplumun dilinden bireyscl bir dile sıçrama da diyebiliriz. Şöyle de söylcyebiliriz. Başkalarınca da anlaşılabilecek, giinlük dilden farklı kodlamalarla yaratılmış ikinci bir dil. Yine aslında modernizm gerçekliği bir bügi nesnesi edinebilmekle bağlantılı. Modern öncesi toplumlarda gerçeklik bir bilgi nesnesi olmaktan çok öylece kabul edilen, öte bir gerçekliğin yanstması, bir parçası olduğumuz ve kendimizle bir bütün olarak gördüğümüz bir şey. îçinde yaşadığımız bu gerçekliği sezgilerimizle bilip tanısak da onların da kendilerine özgü birer ruhları olduğunu düşündüğümüz bir evren söz konusudur daha çok. Ancak şiirde kesin olarak belirleyebileceğimiz bu süreç, gerçekliğin algılanması ve dünyanın kavranması ve açıklanması konusunda çok daha karmaşık. Aydınlanma sürcciyle birlikte ele alınmalı. Örneğin dünyanın güneşin etrafında dönmesi veya yuvarlak olduğu gerçeğini basit bir doğrunun kabul edilmesi olarak değil de dünyanın evrenin merkezi olmaktan çıkıp bütün yıldızlar gibi evrcnin karanlığına düşmesi olarak düşünmek gerckli. Bunun düşüncedcki karşılığı tam birdevrim. Gerçekliğe ilişkin referanslar dcğişiyor. Din merkezli bakışlar artık geçerliğini yitiriyor demektir bu. Basit fizik gerçeklikleri bile dünyanın kavranışında yeni bir kapı açılmasını sağlıyor. Işte modernizm, düşüncenin dünyevileşmesi bağlammda düşünülmeli ve kesin olarak bu süreç bu biçimde düşünmenin iktidarı oJarak somudaştırılmalı. Sözü burada Marksizm'e getirmek istiyorum; Marksizm 'in "yazınsal düzeyde alımlanmasının" sonuçları nelerdir? Özellikle iktidar talehi ve iktidara eklenmek şiirde nelere yol açtı? Marksizm dünyada nasıl yaşanması gerektiği, nasıl bir toplumsal örgütlenmenin insanhğa daha çok mutluluk getireceği, yabancılaşma olgusunun nasıl aşılacağı ile ilC U M H U R İ Y E T K İ T A P gili bir düşünsel sistemdir. lnsanın vardığı gelişmişlik uğrağında geliştirdiği ve kaçınılmaz olan çelişkilerinin çözümü ile ilgili bir tasarımı da içerir. Yukarıda az da olsa değindik. Marksizm'in pratik olarak başarıya ulaşamamasının yani marksist olduğunu söyleyen partilerin iktidara geçtikleri ülkelerde uygulanamamasımn nedenlcri de oldukça karmaşık ve tek bir nedene indir "Ben öteden beri, şiir ya da başka bir konu üzerine yazarken bir marksist olarak tutum aldım. Bu şu demektir. Bir şey ne ise onu öyle görebilmek. özellikle dille ilgili ise. bu olmazsa olmaz kuraldır. Birtüramentü." genebilir şey ıleğil. lnsanın hazır olmaması, edindiği yapay doğadan tutun da sosyalizmi inşa edecek partilerde sosyalist olmayan yöntemlerin uygulanmasına, lider kadronun içinden çıktıkları sistenıin genlere yazılmış eskil davranış ve çözüm yöntemIerini düşüncelerinden atamamış olmalarına kadar bir dizi sorun var. Piyasa sorunları zaten oldukça giiç ve karmaşık. Mevcut sistemin marksizm karşısında kazandığı donanım, her türlü muhalefeti içselleştirme yeteneği de bıına eklenebilir. Marksizm'in kaybettiği bu kana bakarak marksist bir şiir oluşturnlanıayacağı düşüncesi yanlış. Bu Marksizm'in öldüğü düşüncesine dayanır ki... Böyle bir zehaba bu son günlerde kapılan kapılana. Neyse... Şiir ise daha çok gerçekliğin imgclemsel bir algılaruşı. Marksist bakışı iktidar vc iktidara eklenmek doğrultusıında görünce olacak olan bizdeki Kırk Kuşağını yaratır daha çok. Çünkü şiir bir şeyi dile getirmek için bir fikrin emrinde çalışır. Oysa sanat da çok farklı bir biçimde dünyanın algılanmasıdır. Kendi yolu ve yöntemi vardır. Marksizm'in yazınsal düzlemde doğru algılanması insan için çok daha güçlü bir şiiri doğurmuştur /doğuracaktır/doğurabilir. Yalnız siyasetin dilini Marksizm'in dili olarak, güncel sorunları şiirin asıl şiirsel nesnesiyle karıştırmamak koşuluyla. Yani marksist bakış sindirilmeli. lnsana ilişkin bu tasarıyı şiirin derin yapısında görmek istemeli. Ahmet Oktay'ın "akımlar dönemi sona erdi" demesini akılda tutarak sormak istiyorum; günümüzde Marksist bir şiir mümkün mü? Mümkündeğilse Oktay'ın bclirttigigibi "siirseller" mi söz konusu? "Akımlar dönemi bitti" sözü devrimler bitti anlamına gelmiyor. Bu söz sanada daha çok da şiirle ilgili. Artık bir üstgerçekçi, kübist vb. dönem olabileceğine ben de inanmıyorum ama mesela Almanya'da halen bazı akımlar var. Yercl olarak bunun önüne geçilebilir mi bilmem ama dünyayı kuşatacak bir akımın gclişmesi mümkün görünmüyor. Akımların dünyanın geçirdiği sarsıntılarla ilgili olduğunu düşünürsek Marksist bir şiir halen mümkün. Çünkü dünya hiçbir zaman şu anda geçirdiği gibi karanlık vc kötü bir sarsıntı geçirmemiştir. tnsanlığın geleceği ile ilgili tasarılar da devam cdecektir demektir bu. Bu tasarılar arasında en geçerli olan yine marksizmdir. Çünkü paranın para üzerinden para kazanması işçinin, emekçinin, çalışanın ürettiğindeki artık değerin sona erdiğini göstermiyor. Bugün Marx'a her zamankinden daha çok muhtacız. Örneğin yeni okumalarla proleteryanın yalnızca işçi sınıfıyla sınırlı olmadığını gördük. Değer üreten her kestir proleter. Memurun, polisin, öğretmenin, doktorun vb. mesleğini daha özgürce, daha insancıl amaçlarla ve daha bir kendini gerçekleştirebildiği ve istediği her işi yapabildiği, buna zaman ayırabildiği bir ortamda icra etmesi için zincirlerinden başka koparıp atacağı ne var? Söylesenize bu zincir bu sistemden başka nedir? Böyle bir ortam, biraz cenneti anımsatsa da cennctin doğacak yeni sorunlarla, dahası insanın 727 kendiyle giriştiği sonsuz mücadele ile hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini de unutmayarak söyleyelim. Şairin bu zinciri parçalamaması için bir sebep gösterilebilir mi? Şiirin bir sürü zırva arasında eriyip gittiği bu sistem mi şairin bağlandığı sistem olacak? Buradan tekrar marksist bir şiirin mümkün olup olnıadığına gelince... Bizzat Ahmct Oktay'ın şiiri marksist bir şiirdir. O amaçla yazılmıştır. Benim şiirimi de bıına katabilirsiniz. I ler ne kadar mistik, kapalı vb. bulunsa da bu gerçek değişmez. Başka bir olguya daha gelmek isttyorum; Oktay'ın sözünü ettiğı "siirseller" ve akımların etkı gücünü kaybetmesi şiire ilişkin değerlerıdırmelerı yapay ayrımlardan, kategorilerden, yazın dışı bakış açılanndan kurtarmış olmadı mı? Bu dediğiniz elbette oldu. Eskiden eleştiımenler yandaşı olduklan şairleri kötü dc olsa hep akılda tutarlardı. Ote yandan iyi şairi ise.. Falan iyi şairdirama... Bu "ama", gönlünde onu yandaş olarak görme isteğinden kaynaklanmaktaydı. Gerçi şimdi daha kötiisü olııyor ya. Arkadaşlıklar, iş yeri dostlukları, amaçsız gruplaşmalar, evet rasgele, belli bir düşünsel yani t)lmayan, belli yerdeki gruplaşmaya bağlı olarak oluşturulan gruplaşmalar değerlendirmeleri etkiler oldu. Yine de genelde şiirin artık şiire ait değcrlerle ele alındığını, metnin kendisinin okunmaya çalışıldığını, metin dışı değcrlerin metne ait olanı kirletmediği bir anlayışın geçerli olduğunu söylemek doğru olacaktır. Ama şunu da ıınutmadan. Her şiirin gerçeklikle ilgili kurduğu fiktif bir kendi gerçekliği vardır. Buna oturmuyorsa o şiir boşa yazılmış bir saçma manzumedir. Kitabında bu anlamda sosyalist gerçekçi şiiri Nâzım Hikmet'le sınırlamaktan çekinmiyorsun. Bu tavrın Nâzım Hikmet'ten sonra yazılan ve toplumsal ö'zellikleri ağır basan şiire yönelik esaslı bir eleştiri olarak beliriyor, Nâzım Hikmet 1953'e kadar sosyalist gerçekçi anlayışla yazılmış şiire yetkin bir örnektir. Aynı döneme kadar bir tlhan Berk'in, bir Attila llhan'ın yazdıklan da eklenmeli. Bu kadar. Diğer şairler sözünü ettiğimiz döneme kadar yalnızca bu niyetle yazmışlardır. Bu dediklerim kendi söyledikleri üzerinden de kanıtlanabilir. Gerçi böyle söyleyincc hoş karşılanmadığımı da biliyorum ama gerçek bu. Yukarıda saydıklarımın dışında kaçının şiiri dünyada dolaşıma sokulabilir? Ha, 1953 sonrası durum değişmiştir. Marksist anlayış daha bir esnemiş, genişlemiş ve bir insan için düşünceye evriîmiştir. Bir Can Yücel'i öfkesiyle klasik olarak, Cemal Süreya'yı, Edip Cansever'i, Turgut Uyar'ı, Metin Eloğlu'nu, sonrasında bir îsmet Özel'i ve Ataol Behramoğlu ile Süreya Berfe ve Refik Durbaş'ı, Eray Çanberk'i bir dönem yazdıkknyla anmak gerekir. Bizlere gelince bu isim listesine önce kendimi ekleyeyim. Olgun, derin anlatımcılığıyla Fikret Demirağ'ı ve lar bizim Marksist kesimde daha çok şiiri politika üzerinden okuyanlar arasında söylenir. Sorun aşma ise çoktan aşıldı. Şiir kriterleri, anlayışları değişti. Ama Nâzım'ı aşmak dendi mi daha çok kaybcden Nâzım olur. Nâzım kendi yerini doldurmuş, önemli bir şair. Bu başkalarını görmeyi engellememeli. Her şair kendi yerinde anlamlıdır. Ayrıca şairi şairle kıyaslamak bana elmalarla aımutlan toplamak gibi geliyor. •Şiirin ve şiir yazanın Marksizm dışındaki anarşizm, nihilizm, mıstisizm, arkaizm ve feminizm gibi akımlara ilgisine ne diyeceksin? Bir şair yukarıda saydıklarının dışında başka eğilimlerlc de poetikasını, düşünce ufuklarını zenginleştirebilir. Bu hem onun şiir anlayışını geliştirir, hem bir fikrin şiirini yazmasından kaçınmasına olanak sağlar. Sorun bir poetika oluştıırmaksa. Şiirin, Nâzım Hikmet, Behcet Necatigil, Faztl Hüsnü Dağlarca, Attila tlhan, Melih Cevdet Anday ve llhan Berk'le modenıleştiğıni söylemen başka bir bağlamda şiirin modernizmle ilişkisine birtarih oluşturmak çabasını da içermiyor mu? BİR TARİH OLUŞTURMAK Şiirin modernleşmesini yalnızca bu şairlere bağlamıyorum. Önce Haşim ve Yahya Kemal. Sonra o süreçte yazan Tanpınar, Kısakürek, Saba, Dranas, Tarancı da var. Garip'i de buraya katmak gerekir. Bunların payı az değil. îsmini verdiklerin ise modernleşmenin babaları olarak nitelenebilir. 1950'lerden sonra zaten modern şiir bir gelenek oluşturmuş durumda. Örneğin bir Cumhuriyet öncesiylc hesaplaşma gereğini duymuyorlar. Amacıma gelince, doğru bir okııma üzerinden, evet. Bir tarih oluşturmak. Günümüz şiirinin ve şairinin modernizmle ilişkisi hangi düzeyde? Söz konusu ilişki yadsıma ve benimseme ile belirginleşen ikiayrt tavır olarak ortaya çtktı. Günümüz şairi zaten bu verili kodlarla düşünüp yazıyor. Yani tamamen modern bir şiirin içinde düşünüyor, bu şiirin içinde kendisini oluşturmaya çalışıyor. Isterse Hz. AÜ şiirinden yararlansın, kendi şiirini beslerken devreye modern zihniyetin işlemleri giriyor. Yazılan şiiri modern yaşantının bir sonucu olarak alabilir miyiz? Elbette. Artık kimse de kalkıp mecnun gibi şiirsel bir tip yaratma gereğini duymuyor. Duymuyor, çünkü aşka bakışı, kadınla ilişkisi modern. Şu da söylenmeli: Artık kimse kendinden önceki kuşakla hesaplaşmak gereksinmesini duymuyor. Geçmişle hesaplaşması olmayan bir kuşak. Hele günümüz gençleri, böyle bir düşünceyi akıllarına bile getirmiyorlar. Kitabından yola çıkarak sormak istiyorum; modernleşme tamamlandığtna göre postmodern dönemde şiiri ve şairi neler bekliyor? Postmodern dönem diye bir dönem yok. Biz yaşayanların her şeyi yaşadığunız çağa uydurma çabası olarak görüyorum ben böyle şeyleri. Postmodern bir durumdan söz etmeye gelince, bu durum da aşıldı. Şimdi bir emperyalizmin dünya efendiliğine soyunma dönemi. Her şey de bunun üzerinden yeniden okunmalı. Şiire ilişkin düşünce ve saptamalanna bakarak kendi şiirini nereye yerleştirirsin? Benim şiirim kendinden önceki şiirden onunla hesaplaşarak yarar "Artık kimse de kalkıp mecnun gibi şiirsel bir tip yaratma gereğini duymuyor. Duymuyor, çünkü aşka bakışı, kadınla ilişkisi modern. Şu da söylenmeli: Artık kimse kendinden önceki kuşakla hesaplaşmak gereksinmesini duymuanarşıst öfkesiyle k. Iskender'i de. Bak Celal Soycan da var soyut feJsefi şiiriyle. Ahmet Erhan da. Başkaları da. Nâzım Hikmet'ten sonra onun yazdtğı şiiri aşan birşiirinyazümamasım nasılaçıklıyorsun? Bitmedi; bundan sonra da aynısı mı yaşanacak? • Sorunu böyle koymak bizim gibi ülkelere özgü diye düşünüyorum ben. Yani bir kahraman yaratınz ve o kahramanı ne olursa olsun yaşatmaya çalışırız. Ben sorunu böyle koymayı doğru bulmuyorum. Bun lanmış, besJenmiş, bu şiirin (geleneğin) üstünde kendini tanımlamış bir şiir. Şiir üstüne yazmayı, düşünce üretmeyi sürdürecek misin? • Kafa sağlığım el verdiğince. Eklemek istedıklerin? Teşekkür ederim. Asd ben teşekkür ederim.. • Modernleşme ve Modern Türk Şiiri/ Metin Cengiz/Telos Yayınaltk/168 s. SAYI SAYFA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle