Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. •" Bauman'ın dilimize cn son çevrilen kitabı Modernlik ve Müphemlik'in izlediği temalardan biri budur işte. Bauman'a göre, varatıcılık müphemlikle yakından ilişkııidir; müphemliğinse her zaman modernlıkle ıkircimlı liir ılışkısi olmustur. Modcrıı proje bir yandan şevleri adlandırmak, sınıflandırmak, dü/.en lemek istcr; başduşmanlarından biri bu sınırları ihlal eden, adlandırmalara dıre nen, kafa karıştıran müphem konumlanışlardır, öte yandan döniip dolaşıp muphemliği tam da kcndi ürctir. Müphemlik, modern projenin bu "bahçed lik" özlemleri karşısında, çeşitli stratejiler üreteıek hayatla kalmaya çalışır; kimı zaman kraldan çok kralcı olur, Alman'dan cok Alman olmaya çalışan Ya hudiler gibi; bir bakarsınız en mulayim olınaya çalışırken larkında bile olmadan düzene karşı en büyük tehdidi oluşturur; Kafka'nın garip bir öyküsünde iiadesini bıılıır; Simmel in, Freud'un kuramlarında ve havatlannda ortaya çıkar. Bir ucu Soykırnn'a varabilir, öteki ııcııysa modcmliğin ürcttiöi en yaratıcı, en zengin edebiyatlara, fikirlere, eserlere... Müp hemlik modernliğin hem iflası hem başansıdır. Zaten bu ikisi bugün de iç içe değil midir? Aıııa artık belki modernliğin başı müphemlikle o kadar da belada ueğildir. Bauman'a göre postmodernlik, "müp hemliğın üstesinden gelmeyi hedefleyen tipik modeın güdüden özgürleşme" anlamına gelir; öte yandan postmodernlik "kendi imkânsızlığıyla uğraşan, iyi ya da kötü bunıınla yaşamaya kararlı olan modernlik"tir. Aslında modem projeler de bir kenara hırakılmadı mı artık? Peki bunuıı alternatili nedir? Bir yandan kor kıınç boyııtlara v.ıran küresel dengesizlik ve adaletsizlik, yoksulluk ve savaşlar süriip giderken, kendımizi ve dunyayı piyasa ekonomisinin insafına mı bıraka cağız? Bu postmodern dünyada ahlâki olarak nasıl bir duruş benimseyeeeğiz? Bauman, düşüncesinde geldiği noktada bu ve benzeri sorıılar sorarak hem /ihnimizi hem de ahlâki duruşumuzla ılgıli hassas noktaları hareketegeçirivor. Asagıda Bauman ile vapılmış ıki söy leşiuen yaptığımı/ bir derlemeye yer veriyoruz. • Dayamşmayı kurumlaşttran sosyolog Bauman ile bir cift laf OJVİND LARSEN oloıdusl tartıyiıasıyld ba^layalıı/ı Anladı&ını kadanyln sızın e/ıge tlgınız bolocaıı\t ve modernitc sorunu üzerinde çaltyrken haşladı Evet. Kitapta da değinilen şu sonıı ca uhıştım: Modern uygarlıkta var olan kitle kıyımı olasılığını önleyebilnıek içın insanın ahlâki değerlendirmeler yapma yetenegini savunmaya çok daha ra/la dikkat edilmeli. Modern toplumun gelismesi büyük oranda bireysel özerkliğin anlaki yargılarla bastırılması ve insanların bir tür etik egemenlik altında tutulmasıyla yapılandırıldığından, bu çok önemli bir noktadır. O baskı modern toplumun gelişmesinin temeli, ama aynı zamanda büyük bir tehlikenin de kay nağıdır. I lolocaust ile modemite bağmtısı analizinin lonunda iki sonuç belirdi: Bunlardan bin etik diğeri politiktır, Etik sorunu, bir yönetimin ya da kamuoyu nun baskısı altında oldıığunda, onların değerlendirmesi kendi AMaki değerlen dirmelerine karşı olduğunda bile insanın bireysel Ahlâki seçimler yapıp yapamaması olarak tarif edilebilir Bireylere böyle bağımsız bir ahlâki değerlendirme olanağı ve uzamı vermek ise özel bir po H Modernlik ve muphemlik lmk.ı gerekrırir. Sivil loplımı kurumlarını ve vuıttasjları yasalara harti harfine uyan sadık tebaa olarak almayıp, daha çok, toplumun, yasa ve adalet, yasa ve ahlak gibı ikilemlerı karşısında yasanın içeriüine karşı kendi birevsel tutumları nı takınan ııyeler olarak destekleyen bir politikadır bu Ben, etik ve politika ilgi mın, modernıre ve holocaust bagıntısı aııalizinıin doğrudan bir sonucu olduğu nıı söyleyebılırim. Polıtikayla ahlak arasındakt ılişkiye na s ıl hakıyarsunuz ' Soruyu bir bolümüyle biraz önce cevaplamış oldıım, ama vorumumu Levinas ile Logstrup'a, birbirini hiç tanıma dan benzer kavrayışlara varmış olan bu iki filozofa ilgime deginerek sürdürebilirim. Modern dönemin ahlak felsefecilerinden f arklı olarak, onlar ahlakın olabilirliğı, muphemlik ve açmazlardan kalkarak ahlâki tavırlar aLna olanağı fikri ne vanyorlar. Diğer ahlak felsefecilerinin hepsi bir ahlâki toplumu muphemlik ve açmazlarla mücadele etme arayışıyla kurmaya çalışırken, Levinas ile Legstrup oylesi bir projenin öbür yanına bakıyorlar. Ben onların felsefesinin bugün içinde yaşadığımız koşullara uy gun olduğunu düşünüyorum. Müphemlık kalmak üzere geldi. Ne savıp savuş Postmodernlik ve hoşnutsuzlukları turulabilir, ne de önemsizlcştirilebilir. Bu koşullarda ahlakiligin olanağının ne olduğu sorulacaksa, bu iki düşüntıre başvurmak gerekır kanımca. Logstrup "dillendirilmeven talep"ten sözeder. Talebın dillendirilmiyoı oluşu, aynı zamanda onun belirsizliği demektir, çünkü talej) açık olarak itaue edilecek se, içerdiği oteki kişivle ilgili özen kaygısını ve öteki kişinin kim olduğunu iyi ta nımlaması gerekir. Levinas ise önkoşıılsuz sorumluluk duygusundan söz eder. Koşullar tekrar, her şevin kristal berraklığında olduğu, kimın ne vapaeağının ve nelerin onların sorunu olmadığının belirlendiğı bir ticari sözleşmedeki gibi res 1 medilmiş, bir kâğıt üzerine doKulmü. ; değildir Ikı yaklaşımda da bir berrak ol mama durumu vardır. ahlâki benliği kurmak, Logstrup'a göre dillendirilmeven talebi dinlemek, Levinas'a gore onkoşulsuz sorumluluk taahhüt etmekten ge çer. Bir muphemlik durumunda olup da sorumluluğu üstlenmek, aynı zamanda, insanın özgür olması demektir. Bu iki düşünürde de bir özgür, özerk; kendi kararlarını almayı hem hakkı olarak gören, hem buna hazır ve istekli olan birey düşüncesi, merkezi bir yeri alır. Bu da, şöyle bir politik sorun doğurur: Insan o bireysel özerkliği nasıl korur ve savunur? Son yıllarda lıbcralızm ve cemaatçtlik üzerinehaylt lartışmalaroldu SizdePos/modernltk ve Hnşnutsuzluklan adlı kılabınızda bu konuya bir bölürn aytrdınız C.emaatçılıge nasıl bakıyonunuz? Cemaatçiliğe, onu modernitenin baş langıcında ulusal devletle yapılan bir denemeye benzettiğim ıçin haylı kuşkulu bakıyorum. O zamanlar devletin sosyal çelişki ve sorunlan çözecek ve bizi, seni beni, hak ettiğimiz ve görevlerimizi yapacağımız doğru vere oturtacak kanunlar çıkaracağı beklenmişlı. Bu, burada girmeyi istemediğim uzun bir tartışma, ama şunda kolayca anlaşabiliriz: Devlet artık o eski devlet değil. Küreselleşme ve bütünleşme sureçleri vüzunden devlet hamaratlığmı yitirip duruyor. Modern devlet, XXI. yuzyıla buyıık bir itibarsızlıkla devrediliyoı oluşu bir yana, ege menliğini huyük ölçüde virirdi zaten. üna geçmiştekine benzer umutlar bağ lamak artık olııden şelaat beklemek gibi biı şey. Bu duıumda hâlâ güvenli bir toplıım dıızenı ıçın sağlam bir temel auyan ama devlele ilişkin illü/yonlaıını AA yitirmişolan kimi entelektııeller cemaali yeniden keşlediyorlaı. Modernite tara hndan mivadmı doldurmuş, gereksiz; bâtıl inançların topı agı, önyargılı, baskı cı, küçuk, yakın topluluklar... Moderni te cemaate karşı savaş ilan etmiştı, şım di rehabılite eclılmeve çalışılıvor. (lemaat biı bakıma giizel de bir şey Ama ce maatçiliğe, bir zamanlar devlete verilen haklar verilmek ısteniyoı. Bireyin kım olduğunu ve nasıl yaşayacağını belirleme, dikte etme hakkı. Yani, üzerine ve ni giysiler giydirilmiş eski, hastalıklı bir gövde o. Mıllıyetçılıkle benzeştımıemz <> bafc lamda? Cemaatçilik milliyetçıliğin bugünkü formu bence. Modernitenin başlangıcında milliyetçiliğe nasıl sarılındıysa, post modernizmin başlangıeında da eemaatçiliğe öyle sarılınıyor. İkisi de artan müp hemliğe tepkinin itadeleri. Milliyetçiliğin hayal ettiği tonlum itaate dayanıyordu; vaizleri halka hangi kimliği arayıp bulacağmı anlattılar. Postmodernizmin I loşnutsuzlukları'nda milliyetçiliğin gönüllülük ile mecburiyet paradoksunu formiıle eden Fransız milliyetçi tilozolu Maurice Barres'ten söz ediyorum. Bir yanda kişi kimliğini kendisi arayıp bulacaktı, ama öbür yanda o kimlik baştan veriliydi. Duruma devlet el atıp kişinin gerçek kimliğe ulaşmasını ve sonra ona göre davranmasını garanti edeeekti. Cemaatçilikte de aynı şey söz konıısu. CeCUMHURİYET KİTAP SAYI 694 SAYFA 4