22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y e n i Y a y ı n la r İCONGAR I M RE EMRE KONGAR Yozlaşan Medya ve Yozlaşan Türkçe • Medya ile siyaset arasında kurulan ve demokrasimizi tehdit eden kirli ilişkiler... • Medya dünyamızdan ilginç portreler... • Televizyonlarda ve gazetelerde yapılan yaygın Türkçe yanlışlan... • Öztürkçe ve Arapça kökenli sözcüklerin kullanılış ve telaffuz hataları... YOZ LA $ AN M F I) V A . V J N O 7. I A > A N " 1 Ü R K C ' Demırtas ceyhun bu kitabında da tarihsel sürecte alan ara$tırmasıyla cağımızı beiirieyen modernizm, postmodernlzm ve "türban" kavramiarına acıklık getlrirken, nesnel bir arastırma zemlnl sunuyor. Prof. Emre Kongar bu kitabında, hem medyamızın ve güzel dilimizin nasıl yozlaştığını anlatıyor hem de bu yozlaşmalardan nasıl kurtulabileceğimize ilişkin görüşlerini açıklıyor. selciler ve şeriatçılara ilenmek istiyor. Demirtas Ceyhun'un bir kez daha açıkça saptadığı şıı gerçek, cumhuriyet dev riıninin olma/sa olmaz bir Ukesi olarak kırklı, ellili yıllara dek uygulanmadı ınir' Nitekim, "lıalka açık eğitim", "halkın eğıtıminin zorunlııluğu" vb. gibi kav lamlargibi "örgun eğitim" dcyimi dc, ilk kez Fransız Devrimı'nden sonra, "laik dıizen" ilc birlikte insanlığın siyasal gündeminde olıışmu^tur. Tıpkı demokrasi, özgürlük, esitlik, insan hakları, ıılus, ıılııs devlet vb gibı, günümüzdeki anla mıyla "eğitim" de bir "laik kavram"dır ashnda. (s.60) üysa Demirtas, Ceyhun'un, Cîenelkurmay verileriyle saptaması şöyle: " 1950'lerden sonra yanm yiızyıl gibi kısacık bir sürede üniversite, okul, dersane, yurt, kurs, pansiyon gibi adlarla açılan şeriatçı eğitim örgütü sayısı, görül düğü gibi, neredeyse beş, binlcri bulmuştur bııgün." (s.63) Bugünkü AKP ikti darıyla bu siırece hem daha da ivme ka/andırılıyor, hem de devlet okulları usalmaz biçimde baltalanıyor. Buna koşut olarak, şeriatçı eğitim, türbanın okuOara sokulmak istenmcsiylc artık takıyyeye bıle gerek görülmeden sürdürülüyor Boylececumnuriyetin temel taşlanndan "tevhid i tedrisat" ortadan kaldınlıyor. "Şeriatçı çevrelerin 'laik eğitime' saldırılan bugüıı de 'türban' kavgası şeklinde sıırdurıılmcktcdir, bilindiği gibi." (s.65) Ceyhun, bir toplumda bütün bireylerin inanç ve ibadet özgürliığünün ancak "laik devletler" ile gerçekle!jtirilebildiğini belirledikten sonra, okııllarda türbanın yasaklanması yüzünden, laik düzenin "ciin duşmanı" ilan edilmek istenmesinin bir sabata olduğunu gözler onüne seriyor. "Ancak, 'kamu' kavramının da yeni bir anlam kazanması nedeniyle, 'kamu düzeni vegüvenliği' açısından, giyim ku şam bzgürlüğünün 'laik düzenlerde' de kimi kamusal alanlarda sınırlandırıldığı bilinmektedir. Örneğin, sııbay yıırttaşların, bildiğimiz kadarıyla, seçimlerde oy kııllanmak ıızerc, belinde beylik tabancası asker giysilerini kuş,anıp sandık başına gitmesi yasaktır." (s.67) Ayrıca töresel sınırlama ve.yasakJama^ lara da değiniyor Ceyhun: "Örneğin, yazılı hiçbir tesmi buyruk olmamasına karsın, camilere kadınların başı açık, erkekIerin de bacakları açık, şort vb. gibi giysilerle girmeleri yasaktır." (s.67) Sonuçta, Ceyhun üç tür kamusal alan belirliyor: Rcsmî kamusal alan, sivil kamusal alan ve toplumsal alan. Her alanın kamu düzeni açısından demokrasilerde kuralları vardır. "Nitekim, artık 'laik' bir kavram olan 'demokrasi' de, kesinlikle 'özel' ya da 'kamusal' hak ve CUMHURİYET KİTAP SAYI özgürlükleri herkesin keyfince kullanınusını değli, tam karijitı, bu 'kamusal' hak veözgürİüklerin güvence altına aluı ması için Kullanımlarının kurallara baglanmasını sağlamak anlamına gelmekte dir zaten." (s.71) Demokrasi havarilığine soyunan bazı kişilerin bilinçli olarak, demokrasi ve laısizm kavramlarını sanki birbirinden bağımsız iki kavrammış gibi gosterme kıırnazlığına saparak, bazı kamu alanların da türban yasagını "demokrasi sııçu" gibi göstermeye yeltenmelerinın temelde ki amacı da, ('eyhun'un apaçık gösterdiği gıbı, ashnda laik düzeni yok etmek, dolayihiyla demokrasiyi ortadan kaldırmaktır. Amac, "cami dışındaki kamıısal alanları da bir an önce dinselleştirme'dır. Yazarın vardıfiı sonuç, demok rasi takıyyecilerinin üe gerçek yüzünü gösteriyor: "Kısacası, 'türban', ne sanıldığı gibi bir kışisel özgürlüğün veya demokratik hakkın, ne de savunulduğu gibi Islamiyet'in modernleşmesinin simgesidir ke sinlikle. Tam karşıtı, toplıımıın lslami kurallara göre yönetilmesi için, devletin meşruiyetinin yeniden tanrısal güçlerden kaynaklanmasını sağlama girişimle rinin bir simgesidir olsa olsa." (s.74) 16()sayfalık kitabın 88 sayhı tutan ana b(j|ümünde, "Modern Kavramı ve Mimarlık" konıısu da içinde "Modernizm, Postmodernizm ve Türban" konusu incelenerek irdeleniyor. Geriye kalan yak laşık yetmiş sayfada da, konuyla doğrudan bağı olan şu bölümler yer ahyor: "Soğuk Sava^ Gerçekten Bitti mi?" / "Ben Bir Nato Subayı Idim..." / "Soğuk Savaş ve Aydınlarımız" / "Soğuk Savaş ve Barış Gönüllüleri" / "Barış Sözcüğü nü de Unuttuk" / "Gramoron Aydınlar" / "Anadil ve Çocuk". Sonuç olarak, Demirtaş Ceyhun bu kitabında da tarihsel süreçte alan araş tırmasıyla cağımızı belirleyen modernizm, postmodernizm ve "türban" kavramlarına açıklık getirirken, nesnel bir arastırma zemini sunuyor. Ama sanırım, laik ve demokratik düzeni değiştirmek isteyenler, Ceyhun"ıın saptamalarını ve savlarını yine görmezden gelecekler, işlerine öyle geldiği için. Peki, ya laik dü zenden ve demokrasiden yana aydınlarımız, ya onlar bu tartışmadan niçin ka çarlar? Kacarak mı, cumhuriyete, laik düzene ve demokrasiye, dolayısıyla toplumsal çıkarlara ve onlara uyıımlu birey haklarına sahip çıkacaklar? • Modernizm, Postmodernizm ve Türban, Gerçekten Türban tslamiyetin Modernleşmesinin Simgesi midir?/Dt'mırtaş Ceyhun/Sıs Çanı Yaytnları, îstanbul, 2003/ 160 s. 694 HALUK YAVUZER Çocuğu Tanımak ve Anlamak Haluk Yavuzer bu yeni kitabında, istanbul Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü'nün 23 yıldan beri sürdürmekte olduğu "Ana Baba Okulu" projesine katılan anababaların sormuş olduğu binlerce sorudan hareket ederek, çocuk yetiştirirken en sık karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlarla başaçıkma yollarını ele alıyor. ÇOCUGU v MIMAK .AMAK HALUK YAVUZFR ^vİMZAGÜNLERİ 07 Ha/ıraıı Cunnırtesı, 15:00 17:00, Remzı Kıtabevi, Akmerkez, Etıler 14 Hd^ırdtı Cumartesı, 15:00 17.00, Remzi Kitabevi, Rumeli Caddesi, Nişantaşı AYTEN AYGEN Rumeli Benimdi İştip Âyanı AN Bey'in oğlu Abdülkadir, 1800'lerin başında Osmanlı'ya nâzır olur. Büyük bir aşkla sevdiği eşi Mücevher'i iştip'te bırakarak istanbul'a gelir. Abdülkadir, Alemdar Mustafa Paşa'nın katlinden sonra bir daha Rumeli'ye dönemeyecektir. O, artık Osmanlı'ya esirdir... Ayten Aygen, kendi ailesinin yaşamından yola çıkarak yazdığı bu tarihi romanda, 19. yüzyılda Osmanlı imparatorluğu'nda bir Rumeli âyan ailesinin hikâyesini anlatıyor. REMZİ KİTABE SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle