28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAŞİM AKMAN Eline kitap almamak için kırk dereden sıı gerırmeyen her düzenli kitap okuru, gün gelir duramaz, kaleme sardır. Yazar. Esin perisi ne bahşettiyse, şiir, öykü, ronıan vb. o döker kâğıda. Ailenin zevkine en güvenilir olanının sabrı sınanır ön ce. Beğenmesı istenen, sona bırakılır. Bu onay almabeğendirme halkasını oluşturan hiç kimse, yazar adayına "kötü yazmışsın" veya "şurası olmamış" de mcz, diyemez. Görüsü sorulan "yakın"ların sayısı çoğaldıkça övgü yumağı da, çığa dönüşen kartopu gıbi, büyüdükçe büyür. Bu sırada vazar adayı "aday" olmaktan çıkmış ve Kendisini olmuş bir yazar gibi hissetmeye başlamıştır. Böylece sevdiği, beğendiği, kitaplarını basucundan ayırmadığı, kıskançlıkla izledıği diğer yazarlardan daha alçakgönüllü davranması için bir sebep lcalmaz. Oniinde uzun kuyrukların oluştuğu imza günlcrini düşlerken, özellikle. Yazar adayı, bu duygular içinde solıığu en yakın yayınevinde alır. üzene bezene yazdığı eserinin, paraya kıyarak lazcrprinterdi basrırdığı bir kopyası, foroğraf gibi katlanırsa kırılacak rürden nesnelerin koyıılduğıı yastıklı bir zarf içinde, hazırdır. Hatta, bilgisayarda işi ilerletmiş olanların dosyası, tıpkı bir ki tap gibi, mizanpajı yapılmış, arkalı önlii basılarak ciltletilmişfir: Edıtör ya da o yayınevinin "yayin kurulu üycsi" okurken kolaylık olsun diye. Peki, okuru, yazarı ve yayınevi sahibini anladık da, şimdi bu editör nereden çıktı? Kimdir editör, nedir, ne yapar, gerçekten de gerekli midir? Editör ya da Türkçesiyle yayımcı, bir kitabın basılıp yayımlanmasında son sözü söyleyendir. Edebiyat gibi, estetik ve idcolojik görüşlerin, farklı anlayışların etkili olduğu bir alanda, bir eseri eser yapan nesnel ölçütlerin yanı sıra, kendi doğrulannın geçerliliğine inanır editör ve eline ulaşan dosyaları da bu öznellik doğrultusunda değerlendirir. Kısacası editör, Tanrı'dır. Bugün yerli ve yabanct, tanınmıs, yazarların hemen hemen tümü, ilk kitabını bastırmak için çalmadık kapı, aşındırınadık eşik bırakrnamıştır. Yazar, ancak okurların gözünde Tanrı katına yükselebilir. O da birkaç kitabı yayımlanır ve de satış başarısı gösterirse... Ortalıkta bu kadar çok yayınevi ve sayılamayacak kadar çok türden kitap ol duğuna gore, yayın dünyasının gelnıiş geçmis. bütün dinleri solladığı kolaylık la söylenebilir. Evet, yayın dünyasi çoktannlıdır ama, bu âlemin kulları (yazar adayları) yine de hangi i'anrı'ya tapacağını bilir. Editörün iyisi işini önemser çünkü, "evet" ya da "hayır" dediği dosyanın bütün yükünıı sırtlanır. O yüzden de hemen her zaman "kötü adam"dır. Yayım dünyasının bu yüzü genellikle bilınmez. Yazar adaylarının çoğu, kitapların eşdost iliskisiyle yayımlandığı gi bi bir kanıya sahiptir. ü yüzden de konunun gündeme geldiği hemen her zeminde, "dosyamızı gönderdik, olumlu ya da olumsuz bir eevap yazma lütfunda bile hulunmadılar" vollu yakınırlar. Tek istedikleri, o (en yakınlarından ibaret) "herkesin beğendiği" ronıan ya da öykülerinin neden yayımlanmadığının aynntılarını öğrenmek, daha doğrusu eleştirilmektir. JeanMarie Laclavetine'in, Adsız Ytızarlar Kulübüd) adlı romanı tam da bu yazareditör ilişkisi üzerine kurulu. Romanın kahramanı Cyril Corduan tek başına karar veren öfkeli bir editör: "Bu duygusu ondan daha güçlüydü, köpürür, söver sayar, fırtınalar estirir, patlar rükürükler saçardı. Kendini pck engelleyemezdi. Yan odadaki Blanche (yardımcısıIIA) onun delalarca masasma vurarak sövgiiler sıraladığını, verip veriştirdiğini uuymuştu: 'Pis herif! Pislik SAYFA S Yoksa asıl tanrı editör mii? Yayım dünyasının bu yüzü genellikle bilinmez. Yazar adaylarının çoğu, kitapların eşdost iliskisiyle yayımlandığı gibi bir kanıya sahiptir. O yüzden de konunun gündeme geluiği hemen her zeminde, "dosyamızı gönderdik, olumlu va da olumsuz bir cevap yazma lütfunda bile bulunmadılar" yoÜu yakınırlar. Tek istecfilderi, o (en yakınlarından ibaret) "herkesin beğendiği" roman ya da öykülerinin neden yayımlanmadığının ayrıntılarını öğrenmek, daha doğrusu eleştirilmektir. JeanMarie Laclavetine'in Adsız Yazarlar Kulübü adlı romanı tam da bu yazareditör ilişkisi üzerine kurulu. herif! Cahil! Vasıfsız! tngiliz manyağı! Kopyacı! Yalaka! Soytan! Eğitim meraklısı! Aceıni! Lafebesi! Zevzek!" Corduan'ın asabiyeti, en yakınJarıyla ilişkisini bozacak kadar işini dddiye almasından. Değiyor mu? Hayatını paylaştığı kadının, bir çıkışma anında ettiği sözlere bakılırsa bayır: "Paranoyaklarını, hastalık hastalarını korumaya devam et, onlar senin en iyi yanın. Ve biraz daha iç." Bir başka yerde:" Bu hastalıklı ha yal güclerine bakıcı rolü oynayan zavallı Cyril'im..." îşlerin bu noktaya gelmesi elbette tcsadıif değil. Yayınevine gönderilen her dosyayı okumadan edemez Corduan ve sayıları her geçen gün artan dosyalarla birlikte öfkesi de kabarır. "Gün geçmiyor ki, yayımlanmaya değer bulmadığı musveddelerin tümünü hemen oracıkta yakıp kül etmeyi hayal etmesin." Cyril Corduan, gerçekten de farklı bir editör ve bunu, benzerlerinin aksıne, dosyasını yayımlamaya değer bulmadığı yazar adayı ile konuşarak da gösterır. Bir defasında "Yazdıklarınızı okudunı yalnızca" diye girer söze. Sonrası şöyle sürer: "Ve kötü, değil mi? diye sordu Martin (yazar ada yı), yalanlamaktan başka çaresi olma dığını düşündüğu d<)ktora kanser olup olmadığını sorar gibiydi. Kötü değil mi diye patladı Cyril. Garip! Yazarken hepınız kendınıze dev aynasında bakıyorsunuz ve kendinizi güzel görüyorsunuz! Kitap da bu zayıf tatminden doğuyor: içinde yaşayan hiçbir şey, başkaluırı, kazanma bilinci yok!" Cyril Corduan bu kadarla kalmak yerine, ağzından çıkanlara kendisi de şaşıracak kertede, konuştukça konuşur. Söze son noktayı ise, konuşmanın başından beri sessizliğini bozmadan söylenenleri dinleyen yazar adayı koyar. Martin, cebinden çıkardığı tabancayı şakağına dayay.ıp tetiğe basar. Oncelerı kendisini bir katil gibi hisseder Cyril Corduan, sarsılır: "Hiçbir şey göremedün, hiçbir şey anlamadım... Her şeye son veriyorum artık! Okumayi bil miyorumben! Buadamyaşayabilirdi..." İşi bırakma isteğiyle geldiği karar nokta sında yardımcısı Blanche'ın "Üzerine basa basa; hadi hadi, o yalnızca bir yazardı" ııyarısı yetişir imdadına: "üyununuz bitmedi mi, söyler misinizr' Siz benı kurtardınız. Başkalarını da kurtardınız. Kendinize gelin Tanrı aşkına. C) adam hastaydı, hepsi o kadar. Î3ir roman için kendini öldürür mii insanr" Ostelık kötü bir romandı değil mi?" Adsız Yazarlar Kulübü'nde Blanche bir yan karakter ama işlevsel. Yazdığı ilk roman denemesini reddedince yazar olmaktan vazgeçip Cyril Corduan'ın yardımcılığına razı olur. Blanche'ın "Siz beni kurtardınız. Başkalarını da kurtardınız" sözü, üstlendıği Tanrısal rolle hesaplaşan patronunun zihninde bir kıvılum çaktırır. "Cyril hangi noktada yanıldığını anladı. Müsvedde dalgalan arasından yalnızca savunulacakları, yayım lanacaklan seçmek yeterli değildi. Diğer uçta da avlanmak, okuyucu için tehlike arz edenleri, klavye bağımlılannı, kendi kalemlerinden fışkıran mürekkeple kör olanları, asla açık havaya çıkamavacaklarını bilmeden dolmakalem darbelerinin pis kokulu ve karanlık dehlizlerinde ilerleyenleri... de bulmak gerekiyordu." "Sizi, sizerağmenkurtaracağım" diyerek yola çıkar Corduan ve bundan sonra kendisini, azımsanmayacak sayıdaki Adsız Yazarları yazma bağımlılığından kurtarmak için bir arava getirmeye adar. Elbette her zaman olduğu gibi evdeki hesap çarsıya uymaz. Aastz Yazarlar Kulübü, yazıyla ilgilenmeyenleri bile acı acı guliimsetecek es prilerle kaleme alınmış bir roman. Başarısında hiç şüphesiz yazarınm halen Fransa'nın en büyük ve etkili yayınevi Gallimard'ın yayın kurulunda görev yapıyor olması da etken. Romanın, içerden edinilmış bir deneyimle yazıldığı besbelli. Ama yine de JeanMarie Lada vetine ikinci mesleğine (editörlüğüne) ihanet etmiyor; yazar editörelcştirmen ve medya ilişkilcrine eleştırı görevini editör kahramanı Corduan'a değil, bir editörün sözüne teslim olup yazmaktan vaz geçecek kadar kendine güvensiz birine, Blanche'abırakıvor: "Basın! Imdat! Basın: Edebiyat dünyasının tüm kaldırım orospularına asılan ve zaman zaman okunmayan ya da yağmur kadar sıkıcı bir yazara övgüler yağdırarak bayağılıklarını ve kültürsüzlüklcrini affettirmenin yollarını arayan birkaç kibar fahişe. İyi basını ancak rüyamızda görürüz." Sıradan eleştirmen için de sözünü sakınmıyor Blanche: "Ovgüleri de sövgüleri kadar içtenliksiz, soyut. Eleştiri okları yazarların kafasının çok üzerinden geçiyor, çünkü hedef aldığı zaten onlar de^İJ. Sekiz jüriye üye, tanınmış bütün edıtörlerceyayımlanıyor, yasenıin kokusu alırmıs gibi kendilerinden geçışlerinı seyretmek iızere osuruklar DiraKiyor, kendisine dalkavukluk ettiriyor, insanları tedirgin ediyor..." Ortam, bu kadar mı kötü, işini doğru yapan, elie tutulur hiç kimse yok mıır' Var. Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim ediyor Blanche. Ama bu kez de okura yöneltiyor eleştiri oklarını: "Bu mükemmel bir eleştirmen. Dürüst, çahskan, yefenekli. Hatta kitapları okuyor bile. Prob lem.onakimsenin dikkat etmiyor oluşu. Bir keşiş gibiyalnız ve unutulmuş." Ne kadar Turkiye gibi değil mi? Adsız Yazarlar Kulübü / jeanMarie Laclavetine / Çeviren. Birscl Uzma / Dogan Kitap / CUMHURİYET KİTAP SAYI 693 JeanMarie Laclavetine'den "Adsız Yazarlar Kulübü" JeanMarie Laclavetine. Bazı kltaplan daha önce lietısim Yayınları'nca yavımlanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle