29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A R A Bu sayımızın konuğu bir sanatçıyazar, Bedri Baykam. îlan çoklug'ıımuz nedeniyle bu sayıya girmesi gereken iki yazıyı, Adnan Tönel ve Barıs Doster'in yaplarını kullanamadık. Önümüzdeki haftalarda bu yazılart sayfalartmızda bulacaksınız. Adnan Tönel kullanamadıgımız yazısının bir yerinde şunlan söylüyor Bedri Baykam için: "Ressama göre, (B.B.) tüm sanat etkinlikleri özgür olmalı ve herhangi bir dogma tarafından engellenmemelidir. Zaten avangardlar da genelde var olan statükoya karşı çıkan düzensiz bir olguyu algılayacak kadar ileri gitmislerdir sanat dili arayısîarında. Bu boyut içinde toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasal konularsorunlar yer alır. Tinsel, insansal, hayvansal, bitkisel zenginliklere gönderme yapan üç boyutlu yasamsal replikleri ve performatif denemeleri onun sanata, topluma ve insana bakış açılarının temelini oluşturur. Bedri'nin düsünceleri ve yapıtlart bütü'n dünya için, dünya insanlığı için geçerlidir. Coğra/i, kültürel, fiziksel sıntrların asılması gerekti&ini belirtir o. Ustelik bu söylemi ag'ızlarına sakız eden çoğundan daha cesurcadır. Sanatın iyilestirici, düzeltici bir araç olarak kullanılmasını önerir, hem toplum sağlığı açısından hem debirey için Sanatçı Bedri öznel tavırlarıyla hangi disiplinden olursa olsun, sanatçının bir eylemci, bir kuramcı, bir oyuncu ve bir Saman olduğunu ortaya koymuştur birçok işinde.' Bir sanatçı yazarı tanıtmaya çalıstık size. Bol kitaplı günler.., İvi ki dofidun Perec Wolfgang Amadeus Mozart'ın henüz küçük bir çocukken bir piyanoya ters oturup epey zor eserİeri hiç klavycyi görmeuen çaldığı büyük bir hayranlıkla anlatuır. Bu tip hikâyeler sanata bakan bizlerin hep gözünü kamaştınr, oysa sanatçının teknik kolaylıldarı, sanatın kendisiyle ilintili değildir. Mozart'ı olağanüstü bir müzisyen yapan unsur, ne onun henüz okııma yazma öğrenmeden yaptığı besteler, ne de piyanoya ters oturup çalmasıdır; onun besteci ve yorumcu olarak eşsiz güzellikte eserler üretmesidir. Aynı şekilde edebiyatta da bazen gözümüz yazarların teknik oyunlarına takıldığından cserin şiirselliğini görmezden geliriz ve teknik oyunlan coşkuyla izleriz. Halbuki yapılan cambazlık, sanatın değerini arttırmaz, hatta bazen fazla göz önünde olduğundan sanatın değerini görmeyi engeller. Bu kanştırma Georges Perec'in eserleri hakkında Fransız basınında cıkan değerlendirmeleri okurken özellikle dikkatimi çekti. Yazarın eserlerinin edebi değerinden çok, yapısal özellikleriyle ilgilenen yazdardı bunlar; Perec'in yazarlığından çok sözcük cambazlığına göndermeler yapıyorlardı. Perec gerçekten de gelmiş geçmiş en büyük sözcük cambazlarından biridir, ama tabii sadece sözcük cambazı da değildir! Romanlarında bulmacalar, yapbozlar, dil oyunları, çok sık yer alır fakat bu ovunlar çok derinlerde anlatmak istedi&i ya da çözmek istedigi ruhsal durumların bulmaca haline gelmiş hallerıdir. Onun eserlerini okurken, ınatematik ile ijiirin bulustuğu noktada yaratıldıklarını hissederiz. Zinninin bazen bir mantıkçı, bazen bir geometrı ustası bazen de şair olarak çalişrığı izlenimini bırakır bizde. tabın kurgusu Perec'e ait değil ama Philippe Lejeune tam da Perec'e yaraşır bir derfeme yaparak yazarın çok vönlü anlatuıılarıvla kendi portresinı çıkarmasına olanak sağlamış. llk bölüm, aynı zamanda kitabın adını da tasıyan "Doğdum." 7 Mart 1936'da doğdum diye başlayan bölüm, "uzun süre, Hitler'in Polonya'ya 7 Mart 1936 günü girdiğini sandım" (halbuki Alman ordusu 1939 Eylül'de girdi Polonya'ya) sözleriyle, kendi oluşumunun büyük bir yıkımla başlayışına değiniyor Perec. Dağ^ken Betofc Georges Perec'in ilgi duyduğu bir başka konu, belleğin sağlamlığı olmuştur. Cumhuriyet'in Bilim Teknik ekinde 17 Mayıs 2003 günü yayımlanan bir makalede belleğin değişen yapısına ilişkin bir makaleyi tam da Perec'in " Doğdum" kitahıyla aynı anda okuyor olmam çok hos bir rastlantıydı. Bilim adamlarına göre "bellek, yaygın görüşün tersine, statik değil sürckli değişen bir yapı sergiliyordu." Yani anılar beynin içinde ilk depolandığı yerden başka bir bölgeye kaydırılıyor ve dolayısıyla sürekli değişim içinde, dinamik bir biçimde kalıyordu bellekte. Perec neredeyse bu olguyu kanıtlar gibi, bir süre boyunca, yaşadığı ve gözlemlediği anları bir kâğıda kaydedip, münürlediği bir zarfta kaldirır, daha sonra aynı olayı tekrar yazdığında (her seferinde aynı işlemi vaparak zarfları mühürlcr) sonunda taze anılar ile geçmişe ait anıları karşjlaştırma imkânı hulur. "Ocak 1969'da basjadım; Aralık 1980'de bitirmiş olmam gerekir! O vakit 288 adet mühürlü zarfı açacak, dikkatle tekrar okuyacak, onlan tekrar kopya edecek, gerekli endeksleri hazırlayacağım. Nihai sonııç hakkında çok net bir fikrim yok ama bu ça lışmada mekânların eskidiğinin, yazımın eskidiğinin, anılarımın eskiıîiğinin aynı anda toplucagörüleceğini düşüniiyomm. Bıılıınan zaman kayıp zamana karışıyor; bu projeye bağlı zaman, onun yapısını ve zonınlulıığıınu oluşturuyor; artık kitap geçmiş bir zamanın yeniden kurulması değil ama akıp giden zainanın ölcüsü oluyor." Bir otobiyografi yazmanın da nedenini açıklıyor Perec, onun aradığı gerçekliğe ulaşmak değil (s.42) çünkü gerçeklik bellekte gizli olan bir şey ve dinamik doğası gereği değişken bir şey. Yaşamöyküsünü daha başka şeylere ulaşmak için yazıyor: "benim sorunum daha çok ulaşmak, gerçeğe ulaşmak demiyorum, geçerliliğe ulaşmak da değil söylediğim, derdım dana çok içtenliğe umşmak. Bu anlaki bir sorun değil, pratik bir sorun." Genelde otobiyografilerin bir yönü kendini kanıtlamaktır. Yaşam öyküsünü anlatan kişi, okurdan anlaşılmayı ve kabııl edilmeyi bekler; Perec'in yazmasının ardında böyle bir beklenti^ok, o asıl kendisini anlamak için yazıyor. Zihninın içtenliğine ulaşmak istiyor. Gördüklerini ya da yaşadıklarını doğru kaydedip etmediğini sorguluyor; ya da kaydettiklerini hâlâ aynı izlenimle mi görüyor, onu merak ediyor. Anladığımız anlamda bir otobiyografi olarak görünmese de aslında Perec yaşamöyküsündcn çok daha fazlasını anlatıyor, anılarını evrim sürecinde test ederek dile getiriyor. "Doğdum" sadece 63 sayfalık ince bir kitap fakat birçok 400 sayfalık yaşamöyküsünden çok daha yoğun anlatımı yüzünden hiç de kolay ve hızlı okunan bir kitap değil. Garip bir biçimde, okura kendi belleğini sorgulama, kendi yaşamını yazma isteği veren bir kitap. Perec'in yaşamöyküsü varlıktan değil, hiçliklerde temel buluyor: Bunları üç madde olarak görüyor Perec. Dilsizleştirilmesi, mülksüzleştirümesi ve mekânsızlaştırılması. Kitabın ilk satırına dönersek, "7 Mart 1936'da doğdum" bunun nedenlerini de açıklıyor. Doğdum/ Georges Perec/ Çev.: Aysel Bora/ Yapı Kredi Yayınları/ 2003/ 6 5 ç www.yazinsanati.com [email protected] OyuncakDll TURHAN GÜNAY TAP Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama cazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AŞ yi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk / Yayın Danısmani: Turhan Cünay Sorumlu Müdür Mehmet Sucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Baski: Merkez Gazete Dergi BasımYayıncılık San. ve Tic. A.Ş. Matbaası Esenboğa yolu 13. km. Pursaklar/ANKARA o Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Caâaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 0 5 ; Reklam: Publi Media CUMHURİYET KİTAP CJeorges Perec bir dönem "Le Point" dergisinin bulmacalannı hazırladı, bu onun çok sevdigi işlerden biriydi. Dili bir iplik gibi bükmeyi ya da lastik gibi esnetmeyi seviyordu, as lında kurallardan olıışan dilin nereye kadar esneyebileceğini görmek, sınırlarını zorlamak, edebiyatta.da yeni ifade yolları bıılmasına yanyordu. Örnefiin içinde hiç "e" harfi barındırmayan sözcüklerden oluşan "La Disparition" (Yokoluş) başlıklı bir metin yazmıştı. Bu kitabında kayıp bir harf etrahnda dönen metin, varolmadan varhk göstermek gibi bir konu üzerinde de düşünmeye itiyordu okuru; sanki Auschwitz toplama kampın da 1942'de yok edilen annesi gibi, "e" harfi de yaşamındaki bir boşluğu anlamak için yol gösteriei oluyordu. 1%0'larda birçok Fransız entelektüeli gibi Perec de varlık ve hiçlik sorununu ciddiye almıştı. Perec'in yaşamöyküsü de varlık ve hiçlik sorununu kültürel anlamda yeni bir boyuta taşıyor. Polonyalı Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Fransa da dünyaya geliyor ve Katolik bir okulda eğitim görüyor. Ikinci Dünya Sa vaşında hem babasını hem de annesini çok kiiçük yaşta kaybettiği için atalarının dilinden ve kültüründen kopuk biiyüyor. Çok kereler otobiyografi yazma girişimlerini lusa süren yaşamında bir araya getiremediği için, ölümiinden sonra derlenmiij parçalar bir çeşit yaşamöyküsünü ve otoportresini sunuyor okura. 10 bölümden oluşan "Doğdum" mektııp, anı, makale, hikâye gibi tarklı türleri birleş tirerek ortaya bir otobiyografi çıkartıyor. KiSAYI 893 Georges perec SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle