Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZEKİ ARIKAN nu önce kendi kaleminden tanıyalun: "1914 doğumluyurn. Bekârım Ankara UnıvcmtrKi, Dılve larihC.og'rafya Fakültesi'nde Ingiliz Edcbiyatı profcsörüyüm. Üsküdar'da, Bağlarbası'nda dog^muşum. Aih'cc, ışgal sırasmda İzmir'de, ıstirdattan (kurtuluş/an) sunra Bursa'da bulunduk. llkokul yıllarım çok bölüklü geçtt: Gedıkpaşa Amerikan, Fevzıye, Bursa Amerikan okullannda, Bursa'nm Bizim Mekteht'ndt' okudum. 1926 sonbahannda Kahataş Lısest'ntn alttncı sını/tna girdim. Ikı ytl sonra, lise yeni bınaya tasındt. 1932 yazında lisedcn mczun olduktan sonra bir yandan Mülktye sınavına, öbür yandan da lısenın is/effiyle Avrupa stnavtna girdim. ikisini de kazanmtştım: Avrupa 'ya gıtmeyt yeğledim. 1933 sonbahartnda Cambridge Üniversitesi Ingiliz Edebiyatı Bölümü'ne yazıldım. Oradan 19 36 yazında mczun oldum Altı ay daha aynı ümversıtede kalarak bır incelcme üzertndc çalıs.tım. Sonra da Pans lıselerinde Ingılızce öğretım yöntcmlerini ızlcdim. Dönüşte, 1937 sonbahan, Mıllt Eğıtım Bakanlığı, bent, bıryılöncc açılmıs, olan Dil vc 'larihCog'rafya Fakültesi ne atadı Buranın Ingihzce Bölünıü ndc biryıldoçentliktcn sunra askerltk görevtme gittim. Muhabereci olarak kıla stajım önce İstanbul'dcı, savas lehlıkesı çıktıktan sonra da Trakya 'da geç/i. 1939 yılının son günlenndc lerbıs edılerek yenıden Dil Fakültesı'ndekı görevime gctirildım. O zamandan berı görevtm deg'ışmedı Üniversitclcr yauısı çıkıncaya kadat; Ankara Devlet Konservatuvarı'mn Tiyatro Bölümü'ndc Batı Edebıyalı vc liyatro larihı derslerıni okutuyordum 1947 sonbahannda Atnerika'ya gittim. Iki yıl orada, Prtnceton Ünıversıtesı 'ndc kcndi alanımda kimi arastırmalarda bulundum. Amerikan edebıyattyla ugrastım Ingiliz. Amerikan vc bugünkü Türk cdcbıyatlarına ılışkın Türkçe, ingilızce yapıthırım, çcvirilerim çtkmı^tır. ()n be$ yukadar Yücel dergisıneyazı yazdını Şımdı dckcndım Vjuklar diyc bir dcrgt çıkarıyonım Bu uğras dışında cn zevk.h hıılduğum scy gezmek, cskı uygarlık kaltntılannı, zcngın ya da gö'rüniımü güzcl yerler görmektir." O Orhan Burian Ege Üniversitesi Etlebiyat Fakültesi, ölümünün 50. yıldönümü dolayisiyla Prof. Orhan Burian adına 56 Mayıs (2003) günlerinde bir sempozyum düzenlemiştir. Ölümünden 50 yıl sonra ilk kez bir sempozyum kapsamında anılan Orhan Burian kimdir? Gerçi zaman zaman Vedat Günyol, Mehmet Başaran gibi yakınları onu bize tanıtmak için büyük bir çaba göstermekten geri kalmadılar. Ama ne yazık ki; bugün Orhan Burian toplumumuzda yeterince tanınmamakta ve onun Türk aydınlanma hareketi içindeki yeri yeterince bilinmemektedir. Oysa onun en seçkin aydınlarımızdan biri olduğunu her zaman göz önünde bulundurmalıyız. Elli yıldır anyoruz onu... bize, yeni bir sanat ve düşünce sistemi kurmak olanagını verecektir. "liir tarihimtz var kı ıncelenmcnns.tır. Bır toplunnal bünyemizvarkı, naulkurulmu^, nasıl ı)lemış lirasttrılmamıştır. Yınc bır cdehıyaItmız var kı aranmannştır " diyordu. Bıınları dile getirdigi zaman daha 25 ya şmda bile değildi. Burian, yine Yücel dergisindeki yazılanyla, lürkiyc'deki hııma nist düşünüşün yerleşmesi için gereken ypntemleri açıkluınaktan geri kalmadı. Önce zaman içinde kendimizi tanımak gerefiine inanıyordu, sonra da mekân içinde kendimizi tanımamız gerektiği üzerinde duruyordu. "insan olarak kendimizi tanımak ıçın Avrupa hümanıstlcnnin yaplığından apayrı bır ış yapmak zorundayız" diyordu. Çünkü Avrupa hümanistleri öncelikle kilisenin vüzyıılarca süren baskısını ortadan kaJdırmak ve kendilerine güven vermck gereğini sezdiler ve bu yolda işe koyuldular. "Ch'sa bugün biz büsbütün başka düşünüyomz... Avrupa klaüklen bize, hcm akltna güvendipölçüde büyük isler başarmaya aday güçlü insantn güzelliğıni gösterecek; hcm ytne her ikisi insamn hcr zaman ektik, her zaman amaçlartndan uzakta kalmaya mahkum, ama her zaman iyiye, doğruya, güzele erişmek üzere çaba gösteren bir varlık olduğunu öğ.rctecektir." 1938 yılında Atatürk'ün ölümünden kısa bir süre sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirilen HasanÂli Yücel, Türk egitim tarihinin en köklü adımlarını atarken çeviri konusunu da bizim için bir "uygarîtk davası" olarak gündeme getirdi. Yücel, batının ve giderek dogunun en önem li klasiklerini dilimize kazandırırken Ankara ve lstanbul üniversitelerindeki birı kimi deöerlendirdi. Dil ve rarihO>gralya Fakültesi Ingiliz Edebiyatı doçenti Ornan Burian, bu bağlamda Shakespeare'in belli eserlerini oyunlannı dilimize kazan dırdı. Burian Shakespeare'e hayrandı. Onun Türkiye'dc geniş kitlelere tanıtıl masında da önemli bir rol oynadı. Shakespeare'in kim oldugu sonısıına da son noktayı koydu. Onun soylu, bilim adamı, Rutlan beyi... iddialarına karşı şöyle di yordu Burian: "Ama bütün bu hükümlcr, dii tesırlere fazla chcmmıyet veren, dehch nın gördüg"ünü çahuk kapmak vc görmediğini sczmck kudrctını küçümseyen bır düşünüştcn doğuyor. Bu görüşckarşı, yüksek tabakadan olstın, kendı tncilektaşldrından ohun, bırçok çağdaşlannın tanıyij uyıp severek o cscrlcre sahip bıldıg'ı Stratfon •d'lu Shakespeare henüz ayaktadır vc inkârcılarının, hiç dcğilse, simdılık delıllerı ıle yıkılmadan duruyor." Türk aydını Shakespeare'i Tanzimat döneminde tanıdı. Eserleri sözgelimi Dr. Abdullah Cevdet taraftndan dilimize çevrildi. Daha sonra yeni cevirileri yapıldı ve sahnelerimizde oynauı. Eakat unutmamak gerekir ki Shakespeare'in eserleri Türkçede Orhan Burian'ın kalemiyle yepyeni bir anlam ve içerik kazandı. De nebilir ki ilk kez Shakespeare'in kahramanları onun kalemiyle Türkçe konuşuyorlardı. O, "ana eser" olarak niteledJiui Hamlet'i bir yazısında şöyle değerlendi riyordu: "Dram mnatının baş ustası olan Shakespeare bu \aheserini 1600 yılında yarattı. rakat o zamanda n berigeçen her gün bizi bir kere daha inandırmıyor mu kı, Hamlet tarih tasımayan ezeli ve ebedi insan ruhudur?" Burian yalnız klasiklere değil çağdaş yazar ve tiyatro vazarlarının vapıtfarına da büyük ilgi dııydu. Huxley, Barie, Synge, O'Nefl ve Arthur Miller'den yaptığı cevirileri bunlar arasında sayabiliriz. Burian, Türk edebiyatını yakından izlivordu. Edebiyatımızm asıl eksiğini de eleştiriden yoksun olmasındagörüyordıı. O.eleştiriyi "Herbangi bır edebi eser, herhangi bir sanatçı, hcrhangi bir deg"er yargtsı üzerine sistemli bir düsünme sonucu yazdmışelestirel çesitlen bütün yazılar" olarak tanımlıyordu. Bu bağlamda Türk edebiyatı ne yazık ki acınacak durumda ı CUMHURİYET KİTAP SAYI 691 Orhan Burian'ın bu yaşamöyküsünü biraz açmak ıstiyorıım. Yıl 1932. Milli Eğitim Bukanlığı'nin (o zaman Maarif Vekâlcti) açtiğı yıırtdışı sınavını kazanan öğrenciler gemiye dolmıışlar. Hay hııy içinde Marsilya'ya dogru yol alıyorlar. Henüz 17 yaşındaolan rakatancak 15'inde gösteren Orhan Recep, elindc kalem kâğıt bir köseye çekilmiş sürekli olarak annesine, ablalarına mcktup yazıyor. Marsilya'dan Paris'e giden öğrenciler orada dağılıyorlar. lrfan (Şahintaş), Vahit (Turhan) ve Orhan da Londra'run yolunu tutuyorlar. Gençleri zor günler bekliyor. Çünkii üniversiteler sınavsız öğrenci kabııl etmiyorlar. Hcr üç genç de açılan sınavları vererek üniversiteyegiriyorlar. Orhan Recep, Trinity Koleji'nin sınavını kazanarak Cambridge Üniversitesi Ingiliz Edebiyatı bölümüne giriyor. Parlak bir öğrcncilik yaşamı, Ingiltere'nin belli başlı kültür ve sanat kurumlarını tanıma çabasıyla bürünleşiyor. Bıınunla yetinmeyen Burian Avrupa'nın belli başlı yerlerini gezip görmekten de geri kabııa dı. Öre yandan Tagore'dan şiirler, öyküler çevirerek bunlan ailesine yazdığı mek tuplaruı içine koyuyordu. Tagore'dan çevirdiği ilk şiirler önce Uludağ, sonra Yü^ cel dergisinde çıkmaya başladı. Türkiye'deki edebi etkinlikleri yakmdan izleyen Burian, daha ööreneiliğji devam ederken Yücel'in yazı kadrosu içinde yer aldı. Cambridge Üniversitesi ni, bâkanlığın öngördüğii siireden bir yıl önce bitirdi. Bir araştırma için altı ay daha îngiltere'de kaldı. Paris liselerinde öğrenim yöntemlerini incelemek iizere birkaç ay SAYFA 4 fasıyla halka yönelık, giyim kuda burada geçirdi. 1937 ydınsama pek önem vermez, küçükda yurda dönaü. Yücelciler, bu Kurtulu^fan le küçük, bılgısizle bilgisiz, safgenci çok merak ediyorlardı. Sonrakiler la saf, temizle lemiz, kirliyle otaOnunla bir gün buluşmaya kahildigıne temız olmasını bilcn, rar verdiler. Gerisini Vedat bcceren bir insandı." Günyol'dan dinleyelim (Cumhuriyet, 8 Mayıs 1976). Burian, aynı yıl AÜDTCF lngilizce bölümüne atandt. As"Yücel dcrghindc toplanankerliği ve iki yıl (1947 1949) ların gözbebep olmuştur OrAmerika'daki çalışmaları dışınhan Burian. Cambridge dönüda bütün akademik yaşamını sünde, Cümüssuyu Sarayarkabu fakültede geçirdi. Devlet w 'ndaki Cennet Bahçcsi'nde ilk Konservatuyarında da tiyatro kez buluşmustuk onunla. Yütarihi dersleri verdi. Ote yandan Yücel cel'in sahibtMuhtar Enata, YusufMardin, dergisindeki yazarlığı da devam ediyorHaluk Şchsuvaroğlu, belkide Osman Nebiog'lu ve beni, bu ufacık te/ccık; altın çer du. (.iünvol'un deyimiyle bu dergiyi yamalı bir bohça olmaktan kurtardı. Derçevelı gözlüklerı alttnda fırıl fırıl dünen o giyi çağdaş ve hümanist bir çizgiye çekzeki bakıs.lı gözleriyle bizt ilkten büyülenıeyi başardı. Bu dergide deneme ve yivermıştı, yart cıddi yarı alaya aldıg'ımız eleştiri türünün en güzel örneklerini verbu insan. Herkes garsona Cazoz ısmarlardi. Bununla da kalmadı, Türk edebiyaken o Gazöz ısmarlamıştı. Gazö'z sözü, yatında ilk kez deneme ve eleştiri kavramdtrgadıSımız, züppe cevrelenn kılı ktrk yalanna açıkJık getiren de Orhan Burian ran, kelimelenn auında, özündc ödün veroldu. 1 )ergi hümanist düşüncenin temsilmez bir bilgiçliptn bütün agırlıgtyla kencisi dunımıına gelmektegecikmedi. Budini on plana çıkaranlara b'zgü nir nıtclik rian'a göre hümanizma, bir örnek taklitasıyordu bizler için. Oysa, sonradan gördi değil, bir arayış sistemidir. Bu arayış, diik: Orhan Burian, bütün bilgiçliklerin, dogmalardan silkınerek öze, köke, insazüppeliklerin çok otesmde çok üstünde bir insandt Içten, alabildig'ineaçık, yüreğika na inmeyi amaçlamaktadır. Hümanizma