02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A RA Cumhuriyetimizin tarıhi, gençyasta yitirdiğimiz kültür, sanat insanlarımızın da tarihidir bir bakıma. Orhan Burian da bu genç yasında yitirdig'imiz değerlerimizden biri. Ktrkına varmadan yitirdiğimiz Burian için Adnan Adıvar'ın su sözleri Burian'ın kaybının ülkemiz için ne kadar büyük olduğunu gösteriyor: "Orhan Burian'tn ölümüyle genç bilim ve genç erdem büyük bir kayba ugramıstır." Ölümünün ellinci yılında kültürümüzün bu büyük kaybını bir kez daha analım istedik. Elimizde bıriken çok yazı arasından Burian'ı tanımıs, onunla çalısmıs, düşünce ortakhg'ı etmiş olan yazarlartnnzın yazılarına öncelik tanıdık. Prof. Dr. Zeki Arıkan'ı da düzenlediği Orhan Burian etkinliğinden dolayı kutluyoruz. Dünya değisirker insanın karakter yapısı da bir hayli degişiklig'e uğradı; daha dnğrusu aştndı. Ycni ekonomik düzenin büyülü sözcügü 'degisim 'ın doğası neaır, insanlara nasıl yansıyor? Her zaman kısa vadeyc endeküi btr ekonomide nasıl kalıcı değer ve hedeflere sahip olabilir? Her an parçaîanan ve sürekli yeniden yapılanan kurumlarda, bir kişi kendi kimliğinı ve yaşam öyküsünü nasıl oluşturabilir?Küresellesme olgusunu nıakro düzeyde. birçok kitap yayımlandıgı halde, bu sürecin mikro düzeyi, insan karakteri üzerindcki etkueri pek az incelendi. Riehard Sennet 'Karakter Asınması'nda bunu yapıyor" ve biz de bu kitabı değerlendirdik, Bol kitaplı günler... SUMAN KAFAOĞLUBÜKE Cinler ve Periler B üyıık duşünür Renc Descartes, akılcı felsefesini geliştir meden önce kendisinden ve zihnindcn şüphe duymuştur. Bir çok katmanı olan şüphelerinin en ilginci, düşüncelerinin kötülük isteyen bir şeytan tarafından değiştirilmesidir. Orneğin tam "2 + 3 = 5 " diye düşünecekken, şeytan zihnine girip ontın pekâlâ "2 + 3 = 6" sonucuna varmasını sağlayabilir. Bu şüphesinden Descartes, dogasında sadecc ve sadece iyilik olan Tanrı nın bnna izin vermeyeceğini söyleyerek sıyrdır. Zihinlerimizin bazen bulanık çalıştığına hepimiz tanık olııruz, hatta bazen bulanık çafıştığının farkında bile olnıayız. Bulanık ol duğu anlar, Descartes gibi derın metafizik düşünceler içinde degil de çok basit günlük olaylan düşündüğümüz zamanlar olabilir, gerçekte yaşandı mı yoksa bir düşte mi görüldü, yoksa hayalde yaşanan gerçek diye mi kaydedildi zihnimizc' Yüzyülar boyunca düşünürler bu sorııları metafizik kuramlarla açıklamaya çalışirken sanat, cinlcri vc perileri daha uygun bir alet olarak görmüştür! Mine Söğıır'un "Bcş Sevim Apartmanı: Rüva Tabirli Cinperi Yalanları," aklın güvenirliğini sorgıılayan bir roman oldıığu için Dcscartcs'in "Meditasyonlar'ını aklıma getırdı. Yazar, yalanlarla gcrçekleri ayrı bolümlerde, kahramanlarm agzından anlatmı^, ese rin sonıında tıım anlatılanların valan olduğu sonucu cıksa da, yalanlann gerçekler kadar gerçek olduğuılgınç bir kıırgııvasalıip vapıt. Romanın çok karma^ık bir dokuhu var: bc^ katlı, Beş Sevim Apartmanının her katında bir daire var vc her dairede rarklı rcıık peı delcr asılı. Her perdenin gerisinde psikıyatr doktor Samimi'nin akıl hastanesinuen kaçı rıp getirdiği bir hasta yaşıyor. Bu hastaların hepsi Doktor Samimi tarafından özenle seçilmiş, hcpsi cinlerle dost ve hepsı büyük bir aile trajedisi yaşamış. Cinsel kimlikJerini bulamamaları, hepsinin annesini öldürmüş olması gibı ortak ozellikleri de var hastaların. Her biri hayatlarını önce kendi hayal ettikleri gibi anlatırlar daha sonra Doktor Samimi onların hayatlarının gerçek öykiisünü anlatır. Cüce olduğunu söyleyen adam aslında cüce degildir, kadtn olduğunu söyleyen aslında kadın değildir, seksen yaşında olduğunu söyleyen de genç biridir. Roman kahramanlarının yaijam öykülerinde belli bir mantık bulmaya naşlanz ilerleyen sayfalarda. Yaşadıldarını sandıkları ile gerçekten yaşadıkları arasında gizli bir tıyıım vardır her birinin. Aslında ga rip bir biçimde hayal ettikleri yaşam öyküleri sanki gerçege daha yakındır: Bize rüyala rını, fantezilerini anlattıklarında gerçek öykülerinden daha iyi tanınz onları. Hayaller, ger çek olandan daha gerçek bir biçeme bürünıır. Bu da romanın dokusu göz önüne alındığtn da ayrı bir önem kazanır. Romanın başlarında her kahramanın karmaşık öyküsünü ayırt etmeye çalışarak okııvoruz, halbukı yazar ozcllikle benzcr doku lar içinde va^am öyküleıi anlatarak bızi bir tek kişinin yaşam labirentinc sokmaya çalışı yor Romanın ortalarında okur bunu fark ettiğinde iç içe geçen benzer öyküler, bir bütiın olarak gorünmeyc başhyor. Hangi katta kim otuıuyordu, penceresindeki perde ne renkti gibi sorııları önce not ederken, sonra bu detaylann hepsinin ne tlenli anlamsız oldıığıı ortaya çıkıyor. Kahramanlarm hepsi ay nı bulanık zihnin ürünü ve aynı hastalıklı ru691 ha sahip. Yine de onların karmaşık ruh hallerine ve zihinJerinc girip her birinin acısını anlıyoruz. Var olmadığını bildiğimiz nayatları yine de dcrin acı yaratıyor; çünkü acılarının nedeni her seferinde çok gerçek. Mine Soğüt bu romanda, sihirli gerçekçilik kalıplarını zorlamış. Okuyucuyu masallar ve hayaller dünyasında gezdirirken, romanın ancak son satırlarında anlaşılan bir gerçekçilik ile örmüş, öyküsünü. Ozellikle cücenin ve Tamama'nın gerçeküstü masalları çok şiirsel anlatılmış genelde ro manın teması dışına taşan iç içe geçmiş öyküleri konudan uzaklaştırıcı bulsam da, bu ro manda anlatılan ile anlatım arasındaki uyum konudan uzaklaijtırmak yerine güzel bir zen ginlik getirmiş. Romanın asıl konusu, yazının da başhğı gibi cinler ve periler, daha doğrusu romanın baş kahramanları onlar. Roman boyunca cinler üzerinevazılmışvesöylenmişrümdeyişler, atasözleri, batıl ınançlar su yüzüne çıkıyor. Ayrı ca cinleri daha iyi anlamak isteyen Doktor Samimi, Kuran'da cinlerle ilgili ayetleri de bize aktarıyor. CAnlerın nasıl rıizgâr içinde var olduklarını, yanan alevlerdegöründüklerini an latıyor. Mine Sögııt ayrıca rüzgâr ve yangın imgelerini roman boyunca kullanmış. Kuran'ı Kerım'deZariyat sııresinden elli altınn ayetinde "Ben Lİnleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" s(>zlerine ycr vermiş. (Bu arada Zariyat'ın "Kiizgâr" anlamına geldigini de oğrenmiş oldıım.) Dumansız ateş imgesi de romanda sık sık beliriyor ve bu da I licr sııresının yirmı vedinci ayetinde "Cinleri (Seytanı) de daha önce dumansız ateşten yarattık." Ateş ve cin, roman hovunca birfikte can bulurken, cinleri yok etmek de yine alevlerle mümkün oluyor. Romanın cinJeıi genelde alıştığımız türden iyilik perıleri değil, onlardan kandıran, düzenbaz, igrenç sözcükJeriyle bahsediliyor; bunun da nedeni, bu cinlerin doğru düşünceyi allak bullak etmeleri. Yeryüzünde insanlara şeytanın varlığını hissettirmeleri. "O bedensiz, o tehlikeli ve guçlu varatıklaıa... ijeytanın en büyük silahı neydi? İnsan ları olmadığına inandırmak. Insanların en güçlü kalkanı neydi? îjeytanın olmadığına inanmak. Bu paradoksun içinde kaybolmamak nıünıkün müydü? Kandım; kandırıldım; kayboldum, kaybedildim. Şimdi tıım kapıların kilitlerini açıvorum. Hepsini bedensiz bı rakıyorum. Bırakıyorum ki, diger insanların arasına kansjsınlar. Bu bedenlerden emdikle ri nefretten gııç alıp artık başka nefretlerin hükümdarları olsunlar..." (s. 124) Asırlar boyunca insanlar hep olumsuz gücün varlıöına inanmışlar, şımtfi ise bu giıçle re ınananlar akıl hastanelerinde yatıyor. Descartes birkaç yüzyıl önce, şeytanı, temel bir metafizik güç olarak felsefi şuphesinin içine katmış; günümüzün filozofları için artık şey tan bir sorun yaratmıyor. "Beş Sevim Apartmanı"nda da inanç ile inançsızlık bir arada anlatılıyor. Geçmışe uzanan inanç ile bııgün silmeye çalısjilan boş inançlar. Roman bovun ca dikkat çeken bir unsıır da kehanetlerin hiçbir kahramanının yasamında gercekleş memesi; bu romanın kahramanları dua ettiklerinde duyulmuyorlar, türbelere yaptıkJa rı adaklar gerçekleşmiyor, bir bakıma lanetlenmiş gibiler, sanki cinler onların başına ge lecek her güzel olayı engelliyor. Asklarını, dogurmak istedikleri çocuklaruıı, anne sevgisi ni hep onların elinden alıyorlar. Çunkiı cinler, yalnız ve içine kapanık zihinlerde can bu luyor. Ayrıca romanda zaman hiç ilerlemiyor, hep ı bunaltıcı haziran ayının sıcak bir gününyaşanıyor tüm olavlar. Zamansız bir ma sal gibi bir tek anda birleşiyor romanın konusu; mekân olarak da romanın büyük bir kısmı hep aynı Beş Sevim Aparmıanında geçiyor. Romanın sonunda tek zamana ve tek mekâna indirgenen konu, bir tek insana da yoğunlaşarak yok oluyor. Mine Söğüt cok yoğıın başladığı romanını büyük bir sadelikle bitirmiş. "Beş Sevim Apartmanı"nın en etkıleyici vonu sanınm yukarda degindiğim gibi romanın teması ile anlatım tonıı arasındaki uyum ve bir ilk ro mandan beklenmeyen olgıın anlatım Son za manlarda Tiırk romanında bir "ilk roman patlaması yaşandıgından söz edıliyor, bu gerçekten de çok dogru. Yeteneklı genç vazarfann niielikli romanlaı ortava çıkarması belki 20()()'lı vılların ilerde boyle anılmasına ııeden olacak. • r "Beş Sevim Apartmanı: Rüya Tabirli Cinperi YalanlarrV Mine Söj^iit / Yapı Krcdı Yayınları, 2003/ 127 sayfu. TURHAN GÜNAY Imtiyaz Sahibi: çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AŞ yı temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk Yayın Danışmani: TurhanCünay SorumluMüdür Mehmet Sucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Baskc Merkez Cazete Dergi BasımYayıncılık San. ve Tic. A.Ş. Matbaası Esenboğa yolu 13. km. Pursaklar/ANKARA 0 Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 cağaloğlu. 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 05 > Reklam: Publi Media I CUMHURİYET KİTAP KtTAP Mine SOğut bu romanda, sihirli gerçekçilik kalıplannı zorlamıs. Okuyucuyu masallar ve hayaller dunyasında gezdirirken, romanın ancak son satırlarında anlaşılan bir gerçekçilik ile örmuş öykusunu. SAYFA 3 SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle