Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dünvamn bütiin sabahları ONUR KÜÇÜKARSLAN ünyanın bürün sabahları bir başka güzel. Günün ilk sigarasının o cşsiz acı tadı, yeni demlenmiş çaydan alman ilk yııdum, o sabah öpüciiğü, sıcacık yataktaki yarı ııykulu, hiç yetmeyen, uzatmaya oynanan son dakikalar... Sabahları seviyorsanız, Alacaceren sizleri "ıııutlu" edecek, biraz da hüzünlen dirccek. Çünkü Nezihe Meriç bu kısa romanında sadeee sabahları anlarıyor, Bengisu'nun sabahlarını... Bilinçli bir tercih bu; umııt ve yeni bir başlangıç arayışı. Çünkü kitap 12 Eylül insanını anlatı yor: "Sıkıyönelimler, yasaklar, tutuklamalar, iskence/er, yolsuzluklcır... Devrılenk.ıtaplıklaı; polısleı; sılahlar, sıkılmış dişler, uıpsarı (jımu} yüzlcr, eli ayag~ı çoziilmüş yaşlı dedeler, hiiyiikanneler vardı. Bu çocuklar onları görerek, o günleri yaşayarak küyüyeceklerdi Ihtelik, bütün çiçekler önce solmuş sonra kurumustu evlerde . Bilge Karasıı da bu ağır ve yıkıcı günleri "Gecc" imgesiyle betimlemiyor rrmydıı? Romanda Bengi'nin "zamanla \su' düşmüş bengi kalmış" sabahlarınaeşlik eden dekorlar, kişilikler, değerler, nes neler, sesler, hep bu yitirilmiş, çahnmış, yıkıcı günlerin, gecelerin izini taşıyor. Yine de ışık saçan ayrıntılar var. Orneğin Bengi'nin çok sevdiği evi... "Bu sokaffn bir özelhg'ı var.. Buraları "Dcdc ile Bengi, sanki aynı karakterin iki ayrı eörüntüsü gibi. kentın çok yıllar önceki zarnanlarında, hep baglarla, bahçelerle doluymus Bu "Genç ile yaşlı" arasındaki ilişki, Meriç için çok özel bir anlam sokak o zumanlıirdan bir ant gibi kalmış... taşiyor olmalı. tki karakter arasındaki bu benzerlik ve uyum, Ovalara yayılmasa da o duyguyıı getinrgısanki o özlediğimiz değerlcrin her şeye rağmen geçmişte yaşabı oltıp, knrtanyor onu... " dığını ve geleceğe aktarıldığını imgeliyor." Karabasana dönüşmüş bir kent içerisinde kurtarılmış bir alan ve özgürlük hissi. Bu alıntı gerçekte bütün runıanı kılan en önemli değeri. O küçücük, ça de arasındaki ilişkinin Bengi'nin bütün ve roman çerçevesinde Bengi'yi özetlilımsız bedeniyle Bengi kendisini beğeyasannna sızdığını biliyorıız. Hatta yuka yor. niyor annesi ve babasına, kardeşine karrıda alıntıladığımız o "ilk sabah" bile, Nesneler dünyası şı sorumlu olduğunu biliyor. Bengi'nin yaşamına sssizce giren dede Mekânlar da dahıl olnıak üzere nesnenin etkisini ve onun yaşamında doldur"Evı küçükten ben çekip çeviren Benler ya da ııesneler dünyası kitapta çok dıığu bo^lııgu bize sıınııyor. gi olmadı mı? Ama sessız bir akarsu gibi önemli bir yer rutuyor. Nesneleri ve kihıç helh etmedt kendini. . YüreklerindeDede ile Bengi, sanki aynı karakterin şilerin nesnelerle ilisjdlerini uzun ıızıın ki ag'ırlık b'yle ağır ki, zorla yiirüyorlar iki ayrı görüntüsü gibi. "Genç ile yaşlı" betimliyor Meriç. Ozneler, nesnelerle sanki " arasındaki ilişki, Meriç için çok özel bir ilişkilerinde kuruyor öznelliklerini. Ben lilinden içki bardağını düşürmeyen anlam taşıyor olmalı. İki karakter aragi ile kirabın diger "özneleri' dede ve anmimar baba, kentin ve meslek yaşanıısındaki bu benzerlik ve uyum, sanki o latıcıvı bizler dc nesnelerle ilişkileri üze nın süreğen yüklerinden bıkmış, denizi, özlediğimiz değerlerin her şeye rağmen rinden tanıyor ve seviyoruz: dağları, sessizliği, doğa yaşamını özlügeçmişte yaşadığını ve geleceöe aktarılyor. Annenin eleştirisi bir gerçek payı "Sonra, dede evı gezdı. f ler odayt, tck dığını imgeliyor. Arada kalanlar ise, an raşıvor belki de: "De/if () seninkimasaltek, ince ince gözden geçirdi. Sonunda, ne ve babavı da içermek üzere, kaybedilarda oltır." Babanın yanıtı ise sorgulankendisi ıçın konuk odasını seçti. lilbise len zamanları, kaybedenleri temsil edi maya değer: "Bu, bir yaşam bıçimini yalerini bavuldan çıkarıp dolaba astı. Snvor. Onların gerçek olduğunu biliyorıız, şamanın anlamlaması ıçıne yerleştırehilyundu, evde gıydıg't pantnlonunıı, kazağıBengi ile birlikte duyumsuyoıuz, diger mektır." nı, yumuşak ev ayakkabılanm giydı. Tıtaraitan Bengi bizlere bu gerçekliğin deraş takınıtnt, dış ftrçaunı, ttraştan sonra ğiştirilebilir oKlıığunu anfatıyor o küçük Alttan almaya ve sindirmeye alıştığınsürdüjlii koktısunu banyo aynasının onüama zengin dünyası ile. dan, umursamıyor yaşamı ve sorumlune yerleştirdı. Koyusan beıvlusunuaılı... luklarını. Babanın bir politik geçmişi olBengi'yi ve dedeyi bir araya getiren bir Dede, bo^alan bavulıı elhise dolabının dıığu, ancak kendisini yenilmiş hissettiözellikleri, çevrelerindekilerin onlara sesüzerıne yerleştirdi, sonra bir öneride bu lenişinde açıklanıyor: "Sen başkasuı..." ği ve kaçmaktan başka çare göremediği lundu: Hadı şimdı balkona cıkıp oturaanlaşılıyor. 12 Eylül sonrasının çaresizBaşka olına niteliği, değerlerinin dilinde lım Yorulduk Hır sabah kahvesinin tam liğinin izlerini taşıyor. bir çeşit hayranhğı, ama diğer taraitan gazanıam." ripsemeyi ve dışlamayı anlatıyor. Bengi ve Anne ise edebiyat öğretmeni, oysa çadede yalnızlar ve yalnızlıklarınuı bilintinlışmıyor. Babanın aksine, zengin bir yaIşte bu ayrıntılarla dede çıkıyor karşı deler. Özne olmak biraz da yalnızlığının şam özlüyor, aile dostlarının Danimarmıza. Tutkulıı, yaş,ama bağlı, zarif ve inbilincinde olnıak değil mi? ka'dan gelen mobilyalannı kıskanıyor, celiklcrk* donanmış bir beyefendi. Dede Avrupa'yı gezmek, Amerika'da yaşamak Bengi yalnızlıftına sahip çıkıyor. Çok nin öyküsü, en azından gençlik yllan, deistiyor. kitap okııyor, yazıyor, kendi ve diğerledeyi ziyarete gelen, ondan yüz bulama rinin yaşamları üzerine diişiinüyor, nayal Bu iki farklı karakterin bir aradalığı mış eski sevdalıları üzerinden ıılaşıyor kuruyor: "Kendime bir anlam bulmalıokuru şaşırtmıyor. Çünkü ikisi de "kaybizlere. Oysa kitapta diğer kişilerin "taytm. Bunu pek iyı çn'zemiyorum. Nastl bedenleri" canlandırıyor. Düzen karşırilıleri" aktarılmıyor. Kişiler hakkındaki hangiyöntemle düşünmem verektıpnibisında direnemeyen ve kaçmayı özleyen izlenimlerimizi, onların yaşamlarından lemıyorum. Çevremdekı, benimle yasıt bir baba ile düzene teslim olmuş bir ansoyutlanmı^ sabahlara sığdırılmış ayrınolanlardan baskayım. bunu bilıyorum.. ne. îki şekilde de direnç üretemeyen, bi tılardan okııyoruz. Yine de bizferi zor Başka olunca ne oluyorum. . Ne olnıaltrey olmayı "unutmayı" seçen bir kuşak: durumda bırakmıyor, karakterlerini ise yım, nasıl olmalıyım. Ncye göre, neden, ulaşılmaz kılmıyor Meriç, çünkü onlan "Eh bu da henım kadertm' Mutsuz bir ne olmalıyım?" ayrıntılarda soyutlamayı çok iyi başarıannenin, içedönük bir babanın çoğu olyor. mak rastladı bana." Diğer taraftan yaşamın yükleri ve gündelik dertleri onu fazlasıyla meşgul ediBengi bu gerçeği dillendirirken bu kaDede öyküye geç de katılsa, ayrıcalıkyor. Sorumluluk bilinci, Bengi'yi başka derin bir tesadüf olmadığını ya da her telı bir yer tutuyor romanda. Bengi ile de D sadüfün bir zorunluluğun iiadesi olduğunu biliyor muydu? Romanda babava kendinizi biraz daha yakın hissedebilirsiniz, Bengi'yi ör nek alarak: "Baba onun ıcın hep sevgi/i biridır. Oysa anne az önce nasıl lenlemiştt!" Anlatıeı ise içeriden bir ipucu veriyor: "Kendime, Kendini oyalayan düssel dünyalar kurmayt dededen ögrenmistir Bengi. Birazcık da babadan. Ama baba da onlar küçükken çektı gitti Beraber yasasalardı. . Keşke." Nitekim baba da dedeyi çok seviyor. Dedenin siyasal bir geçmişi olduğunu duyııyoruz sadece duyuyoıuz , ancak dede babadan daha tutarlı ve kendi güçsüzlüğünün farkında olan baba dedeye her zaınan için saygı duyuyor. Ama anne de baba da terk ediyor Ben gi ve kardeşi Gün'ü: "îyi işte gtt, durma git. () bok berif verirsana özendig'in o burjuva hayatını Yau sen daha hur/tıvanın ne olduğunu bilmezsin be Bengi bu kavga ertesindeki ayrılığın acısını sorumluluk bilinciyle ve ertesi sabah gelen dedesiyle karşılıyor. Ve sonrasında: "Bengi'yi dedesı büyüttü demek doğrudur ama pek sıradan olur " Gün, Bengi'nin küçüğü. Pek fazla ipu cu yok hakkında, sucııklu yumurtayı seviyor! Ama sanki ismi bir şeylcr anları yor, bir ipucu veriyor bizlere. Sabahı ve akşamıyla bir "Gün"! Alacaceren'in eksik kalan akşamlarını Gün mü dolduracak gelecekte? Bir umııt, bir tamamlayı cı mı Gün? Sabahların akşanılara bir k'ez daha huzur, uyum ve özlemle karışacağı yeni bir gün mü doğuyor? Romanda bir de anlatıeı var. Bengi'nin düsleri, anlatıları kanşiyor anlatısına. üvküyü Bengi mi yazıyor, birbaşkası mı bilemiyorıız. Anlatıeı da karıştırıyor: "Bengi'nin yazti bıçımı, \b~zcuklen be nımkılere çok benzivor Bu i)in ıçinden nasıl eıkacag'ınıı bılmıyorum " Samfmlyet ve doğaHık Bir tanık olmaktan çok Bengi ile yazar arasında bir yerde duruyor anlatıeı. Bu da bir tercih olmalı. Yazar Bengi'yi özlüyor, kendi yüreğindeki Bengi'yi anıyor. Ken dinden bir şeyler anlatıyor, kendi hayallerinin, düşlerinin, umutlaıının peşinden koşuyor. Nezihe Meriç bu dengeyi çok güzel kuruyor romanında, kendisinin romanın, ya da romanın kendisinin içerisinde yaşadığını "hissettirivor" bize. Belki de Bengi'nin dünyasından uzak kal mak istemiyor, işin içinden değil de, bu kurtarılmış aydınlık alanın dışına çıkamıyor yazar. Yazarın samimiyeli ve doğallı ğı açıklıyor bu tavrı ve yanıtsız çelişkiyi. Diğer taraftan romanda çizgisel bir öy küleme yok; bir öykünün varlığından söz etmek bile doğru değil. Oyküyü daha çok biz kuruyoruz, geliş gidişlere ve sabahlara sığdırılan ayrıntılarla. Oysa "Bu yaşananların daha akşamları var, ince ayrıntılarla örülmüş nice anıları var." Kitabın sonlarına doğru anlatıeı soru yor yanıtlanmamış soruları ve ekliyor: "Ben burada bırakıyorum Dokumada eksık ılmıkler var. Bellekle iz bırakan aksam/ar da yazılınca, ayrıntı do'küntiileri bir araya toparlaytp düzene konunca lamamlanacaktı... Sürdürülemedı. htiyorum ki, bu yazdtklarımı sevenler, işi sürdürsünler gönüllerı naul çekene. liksikleri tamamlayıp, geri kalanı dokusıtnlar, kendileri için.' Ne dersiniz, geri kalanı hep birlikte dokusak? Bengi de büyiidü, bizimle yaşıyor geleceği. Bir gün belki, akşamları biz yazmaya başlarız. Dünyanın bütün sabahlarını ve aydınlığı selamlayarak. tşe önce Alacaceren'i, bu tadı damagınızda kalacak romanı okuyarak başla malı... • Alacaceren/ Nezihe Meriç/ Roman/ YKY/ Ocak 2003/ 76 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 685 SAYFA 6