Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. *" uluslardan hangisinin geçmişine baksanız, kendine özgü bir felsefe anlayışının biçimlenip güniimüze değin uzandığını görürsiinüz, onlarda felsefenin bir kökeni vardır. Türk diişüncesinde ise, bize özgü bir yaşama felsefesinin ilk eşkinlerini Islamdan önceki Asya Türk şiirlerinde, Islam dönemi de "Kutadgubilig"degörebilirsiniz. lşte Türk düşüncesinin özgünlüğii, kökenselliği bıı kaynaklardadır. Bu kaynaklarda "Türk insanı" kendi varoluşunun felsefeye değin açıklamasLnı sergilemiijtir. Bizim aydınımız ise ulusal varlığını, ulusal kimliğini lslamla başlatmanın sayrısal yanılgısından kurtulamamış. Peki yeryüzünde ulusaltoplumsal varlığını diniyle başlatan başka bir ülke var mı? Fransızca felsefe kitaplarını okumakla insan bir "aydın" olabilir, ancak "Türk aydını" olamaz. Bugün Vergilius'u, Ovidiııs'u, Lucretius'u, Homeros'u, Dante'yi, Milton'ı bilmeyen, okumayan üst düzeyde bir Avrupa ozanı gösterebilir misiniz? lşte benim, söz konusu ettiğiniz felsefeye dayalı tutumumun başlıca nedeni, düşüncelerimi kökensel bir oylumda sergileme eğilimidir. Edebiyattmtzın, 1940 sonrası venmlı kuşağının çok değerli bir temsilcisi olarak, veriminiz hütün gücüyle ve etkisiyle bugün de sürüyor. Vakal zeçmif edemyat dönemiyle ilgıli bırbmnden ilginç anılarınız da var. Ozellikle o dönemin etkileyici btr sanatsal, kültürel, entelektüel etkinlip olarak bellcklerde yer etmiş, sizın de katıldtgınız 'Mavi Yolculuk'lardan, birkaç tümceyle olsun bizlere söz edehıhr mtsınız? "Mavi Yolculuk" konusunu, biraz aynntılı, kaynaklara, belgelere, söylencesel örneklere dayanarak "Anadolu Aydınlığı" adlı çalışmamda işledim, sorunuzu da ona yaslanarak yanitlayayım. "Mavi Yolculuk" birinci sorunuzun kapsamına giriyor. Bunda temel amaç Batı uygarlığının beşiği Anadolu uygarlığını doğduğu topraklar, kıyılar üzerinde nesnel kahntılara, kanıtlara, belgelere dayanarak, görerek öğrenmektir. Halikarnas Balıkçısı'yla başlayan bu gezerek, yerinde görerek öğrenme girişimi EgeAkdeniz kıyılarında başladı, sonradan Anadolu'nun kimi kırsal kesimlerine sıçradı. Bu gezilerde kazıbilim, şiir, tiyatro, mozaik, tarih, söylencebilim, tüm türleriyle taş işçiliği, mimarlık, yontu, öykii gibi ilk evrede anımsanan ne varsa ilgi odağıydı. Benim T ZCKI tVUBOÖLU ilgimi çeken konu TAŞOLl'fiUN ozellikle kazıbilimin BAS1NDA buluntularında görülen sanat ürünlerinin hangi düşiincelerle nesnel varlıklara işlenmesiydi. Bu buluntularda görülen çizimlerle yansıtılan insan davranışlarının benzerlerinin kırsal kesimlerde halkımız içinde yaşadığını görmekte güçlük çekmedim. Melih Cevdet, kimi şiirlerinde, ilkçağ Anadolusu'nu günümüze bağlayan en güzel, en çarpıcı örneği verdi. Şimdi üzülerek söyfeyeyim ki, ben bu güçlü şiirin önceleri tadına varamamış, içeriğinin çarpıcıüğını sezememiştim. "Mavi Yolculuk"un bir güzel yanı da gezilerde edinilen bilgilerin, nesnel varlıkların fotoğraflarla yansıtılması, tartışılmasıydı. Bu tartışmalarda Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat, Melih Cevdet, Oktay Rifat, ara sıra hocam Macit Gökberk, yine arasıra Halikarnas Balıkçısı, Vedat Günyol, Şadi Çalık, Mîna Urgan ile bunların yakın arkadaşları, kimi üniversiteli gençler, Güngör Dilmen, seyrek SAYFA 4 Bir bilge Ismet Zeki Evubonlu lu'da başka kökenli, başka kaynaklı diller vardı; bu diller Yunan Latin dilleriyle açıklanamıyordu. Bu bilimsel doğruyıı "Mavi Yolculuk"a katılan yabancı bilginler degördüler, gösterdiler. Artık Aspendos, Side, Halikarnassasos, Amissos, Assos adlan Anadolu kökenli dillerle açıklanabilen yerleijim yerleridir. Yunan dilinde "nd", "ss" sesleri yoktu. Ne yazık ki bu tarihsel, bilimsel sorıın yazınımtza yansımadı pek, ozellikle "edebiyatçılar" arasında Osmanh'nın "lonca" örgütü yeniden geçerlik kazan Bilgisel bipiklm Edebiyatınnzın bugunku yapdanmast konusunda söyleyecekleriniz neler. Bu üçüncü sorunuz da, dolaylı olarak, ikincisiyle bağlantı icindedir. Öncc şunu söyleyeyim: Bilimsel içerikli olmayan tüm uğraşlar, benim gözümde "negatif'tir. Uğras, hangi aniamda alınırsa alınsın, bilgisel birikımi gerektirir, bu da geçmişe, yanlara açılmakla sağlanır. Yazın alanı insan sorunlarına kendi gözlüğüyle bakan, odağında insanın varoluş koşulları, düşünme kuralları bulunan çok boyutlu biroylumdur, dolayısıyla insana en yakın olanlardan biridir. Bu oylumda dolaşmaya çıkan kimsenin başı yukarda dimdik dursa bile, ayakları sağlam toprağa basmalı. Öyle birkaç yazann, birkaç yapıtını diline dolamakla, yalnızca gönüldeşlerinin, sevdiklerinin adlarını anmakla "edebiyat" olmaz. tşi kolayından, ucuzundan almak, yandaşlarla bir topluluk oluşturmak kısırdöngüdür. Bizim bugünkü "edebiyatımız" DU kısırdöngünün icindedir. İnsan sorıınlarıyla yüklü, felsefe aydınlığında yürümeye yatkın değildir. Dahası yazınımız iki yüz yıla yakın bir süredir Batı etkisinden kurtulamamış, kendine özgü, "yerli" bir çığır oluşturamamıştır. Bu nitelenen bir yerme, bir küçümseme anlamında değildir. Cumhuriyet dönemi yazını (benden önceki kuşak) özlü bir yenilik getirdi, ozellikle du uçurumunu ortadan lcaldırdı. Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Ri fat, Cahit Sıtkı, Dağlarca, Cahit Külebi, Ceyhun Atuf, Rıfat Ilgaz, \ lasan Izzettin ile o dönem içinde yctişenler yenidir. Bu kuşak dille ayağı toprağa basan, düşünceyle insanı sorunlaştıran bir öbelctir. Onlardan öncekiler, Necip Fuzıl, Ahmet Hamdi, Nâzım Hikmet, nepsinden yaşlısı Ahmet Haşim, şiirimizde içerik bakımından da, ses yönünden de yenidir, hepsinde insanı belli bir varük açısından görüp gösterme anlayışı egemendir. Bu rada içe dönükle dışa dönük karşıtlığı yaratı gücünün etkinliğini simgeliyor. Öte yanda, toplumsal gözlüklü olmasına karşın so runlannın odağı yaşayan, düşünen, nesnel oylumda gezinen insandır, bireydir. Ahmed Arif, Hasan \ lüseyin, bu kuşağın kimi son sözünü söylemiş, yargıyı okuyucuya bırakmıştır. Kİmi de şimdi aramızdadır. Ancak hepsinde de insanın nesnel varüğı ağırlık taşımaktadır. lmdi benim yaşımın çevresinde bulunanlara gelince başka türlü konuşmam gerekecek: Bu kuşak sorunsal içerikli şiir anlayışından yoksundur, yalnızca geçici ilgiye dayanan konulara değinmekfe, difi tersine çevirmekle yetiniyor, yaşadığı ile düsündüğü arasında içsel, varoluşsal bir bağlantı görülmüyor. Oysa Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Mehmed Seyda, Aziz Nesin, Kemal Tahir, Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi, Sait Faik ile çevrelerinde bulunanlarda insan sorunfarının ağırlığı seziliyor. Bunlara, bambaşka bir tutumu olan Halikarnas Balıkçısı'nı katabiliriz. Burada değinilmesi gereken başka bir CUMHURİYET KİTAP SAYI 677 AnadoliiAydinlığı GUNUMUZD AI.FVİLİ UYCARLICIN ISILDAKLARI olarak Bedri Rahmi, yazarlar, ozanlar, sanatçdar bulunurdu, hepsinin adını söyleyebilecek durumda değilim, yalnız Çetin Altan, tlhan Selçuk gibi aydınları unutmam olanaksız. Bu toplantılara katılanlar arasında tüm Batı dilleri konuşulurdu. Ara Güler, Şakir Eczacıbaşı, Cevat Çapan toplantıları renklendiren sanatçılardı. Halikarnas Balıkçısı bir çağlayandı, onunla toplantılardan sonra, geceyanlarına değin Maçka'dan Taksim'e söyleşe söyleşe sürdürdüğümüz yürüyüşlerin tadı damağımdadır. "Mavi Yolculuk"un başka bir amacı da günümüzle geçmiş arasında sürün gelen binlerce yıllık tarihselekinsel bir bağlantının bulunduğunu, kimilerin dillerine doladıkları kırk çadırlık bir uygarlığın taşıyıcısı olmadığımızı gelenekferı mizle, yaşama biçimimizle, dahası düğünlerimizle eğlencelerimizle kanıtlamaktı. Anadolu uygarlıkların, ekinsel üretmelerin karışıp kaynaştığı, yeni ekinsel birikimlerin doğrnasına olanak sağladığı bir odaktır. Bu gerçeği kavravabilmek için Avrupa dillerinden biriyle, birkaçıyla konuşmayı becermek yetmezdi kuşkusuz. Batı uygarlığının kökenlerini öğrenmek, en eski kaynaklara inmek gerekiyordu. lşte "Mavi Yolculuklar" bu gerçeğe dolaysız inanmış kimselerdi. Bu ışık kokuşlu, ekinsel içerikli yolcıılukta Bedri Rahmi gibi kıyılara damgasını vuran, adını yazdıran aydınlarımız da vardır. Avrupa, Anadolu'yu yüzeysel olarak öğrenmiştir. Onun inançları YunancaLatince ile biçimlenmiştir. Oysa Anado