Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş U B A T 2 0 0 3 • Ege'nin Iki Yakasının öyküsü, llhan Akşİt'ten "MİtOİOJİ" 3. sayfada • Sennur Sezer, Yılmaz Onay'ın romanlarını değerlendirdi 10. sayfada • Mahmut Temizyürek'in kitaplarını Hasan AN Toptaş ve Gülten Akın değerlendirdi 12 sayfada ü M. S. Aslankara, Adnan özyalçıner'in öykücülüğünü yazdı .14. s Cumhuriyet I Z E K Bir bilge... KNV1P Ülkemizin sayısı bir hayli azalmış üretken düşünürlerinden biri îsmet Zeki Eyuboğlu. Yayımladığı kitaplarının sayısı ise neredeyse sayılamayacak kadar çok. Felsefeden düşünceye, dilden bilince, akıldan dine, edebiyattan folklora, halk inançlanndan, tannya bir çok alanda ürün vermiş olan îsmet Zeki Eyuboğlu bu sayimızın konuğu. TANSU BELE İsmet Zeki Eyuboğlu y r gür düşünmeyi, tartışmayı, eleştiriyi, eytişimi gerektirir. Bugün benim kuşağımdan olan felsefecilerirnizin hepsi "edebiyat"la sıkı fıkı bir gönüldeşlik içindedir, oysa son kuşak içinde felsefeye gönül vermiş bir yazın aydıni bilmiyorum. Bugün yapıtları üzerinde felsefe sorunlarını didiklemeye elverişli bir yazarımızın, ozanımızın adını bile söyleyemiyorum, yok ne söyleyeyim. Insanın, hangi düşünce oylumunda olursa olsun, "arena"ya çıkması için kendini yeterli dııruma getirecek bir tutumu benimsemesi, kendini bu tutumla ortaya koyması gerekir. Hep başkalarının ışıldağım kullanmayı alışkanlık edinenin günün birinde karanlıkta kalacağını söylemek için bilici olmak gerekmez. Daha ilginç, ilginç olduğu oranda üzücü bir örnek vereyim: Bugün Almanya, rransa, Ingiltere, Italya, Ispanya gibi Devamı 4. sayfada apıtlarınızda kendınize özgü bir felsefi bakış açtnız var. Konulanmza yaklastmımz ve isleyisiniz, fehefenin merceğinden, fehefenin siizeecinden, fehefenin gözüyle... Saptamam doğruysa, neaen felsefe? Başka deyişlefehefenin, genelde edebiyat taki, özelde ise yapıtlarımzdakiyeri sizin için nedir?Dog'ufelsefesinin, objektif/nesnel değerlendirmelerinizdeki önemini de göz ardı etmeden... Önce şunu söyleyeyim ki, bilerek, düşünerek, yaşamın hangi alanında olursa olsun, ürün vermek bir felsefe tutumunu gerektirir. Jaspers, "nerede düşünen insan varsa orada felsefe de vardır" anlamına gelen bir görüşü sergiler. Ancak düşünmek burada yeterli değildir, yaşamı sorunsal süzgeçten geçirmek, kazanılanla kazanılmak istenen arasında güvenli Dİr köprü kurmak gerekir. Benim rüm çalışmalanmda ışıldağım olan felsefe kendi özel buluşum değildir, içinde yetiştiğim ekinsel çevrenin bir ürünüdür. Felsefeden uzak kalmak, başka insan ürünleriyle felsefe arasında içsel bir bağlantı kuramamak yavanlıktır. Felsefenin beşiği Anadolu'nıın ilk düşünüraydınları, felsefeyi soluyan Dİlgeleri, onların elimize geçen yapıtlannın neredeyse hepsi şiir dilini kullanmıştır. Şiir felsefenin, felsefe şiirin gögsünden bengisuyu emerek ge lişmiştir. Oysa çağımızda, bıı gelenek dışlanmış, yazın bir söz becerisine dönüştürülerek doyurucu içerikten yoksun bırakılmıştır. Bu gerçek genelde de, özelde de ulkemiz için yürürlüktedir. Ben, felsefeyle "edebiyat" arasındaki güncel kopukluğu, "edebiyat a ilgi duyanların, onu yeterli bulanlann boşluğundan kaynaklanan "negatif bir tutum diye anlıyorum. Benden onceki kuşak uygariığın gelişim çizgisi üzerinde yürüyerek bizim "eski yazınımızı" az çok biliyordu. Yunus Emre'nin, Bâki'nin, Nedim'in, Şeyh Galib'in tadına varıyordu, bu yaşamın eğitimsel aile içi geCUMHURİYET KİTAPS/*// 677 leneğinden doğuyordu. Günümüzde kimi toplantılarda, göklere çıkanlan hangi "edebiyatçımız" geçmis yazınımızı yeterince biliyor, birkaç eski seçgi dışinda başvıırıı kaynağı tanıyor? Bu konuda dilde yenileşme girişimlerini öne sürerek kendini savunmak, başının Doşluğunu göstermemek için yapay sisler oluşturmaktır. Yazın dilinin ağırlığından yakınmak "Divan Yazını" boyunca yinelenen yipranmışbirgelenektir, yeni değildir. Benim öğrendiklerimi yaşdaşlarımın öörenmeleri için ülkemizde yasal bir engel yürürlüğe konmamıştır. Doğu felsefesinegeünce, bugün bile sizin "Doğu" dediğiniz alanda, Avrupa uygarlığı kapsamında bir felsefe yoktur, eskiden de yoktu. Medreselerde okutulan öğrencilerin hepsi Kuran kökenlidir, düşünmek, "Kutsal Kitab"ın gösterdiği yolda yürümektir. Oysa felsefe öz