Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yunus Nadi Şiir Ödülü 2002 'Aşk Ey!" ile Ahmet necdet'in Ahmet Necdet'in .'2002 Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü Roni Margulies'le paylaştığı "Aşk Ey" kitabındaki şiirleri, 'zaman', 'yaşam', 'ölüm' ve biri diğeri olmadan eğreti olan 'sevgi'ler üçgeninde kurguladığı, sorguladığı ve felsefi yönü ihmal edilmemiş kimi mistik tatda bir toplam. Ahmet Necdet'le şiirini konuştuk. GAMZEAKDEMİR "Şiir acılar sultanı şairin alamdır" gerek divan, gerek tekkc, gerekse aşk şiiri olsun uzun ve köklü bir şiir geçmişimiz olmasının kendisinde yarattığı coşkııyla örtüştürüyor. Bu bağlamda bir edebiyat ahlakı olarak yorumladığı nesnel olma çabası ve tavrından ödün vermeyen Ahmet Necdet, hiçbir şairi kendi dcyimiyle 'ıskalamadan' hazırladığıgenişkapsamlı vebenzerlerindenbelgesel yönüyle ayrılan incelemederleme türünde geniş kapsamlı şiir antolojileri de yayınladı: 'Çağdaş Eransız Şiiri' (1959), 'Modern Türk Şiiri' (1993), 'Bugünün Di liyle Divan Şiiri Antolojisi' (1995), 'Ba udelaire'den Günümüze Fransız Şiiri An tolojisi' (1997), bugün bazı üniversiteler de ders kitabı olarak okutulan Tekke Şiiri' (1997), 'Latin Şiiri Antolojisi' (JeanLouis Mattei ilebirlikte, 1998), 'Aşklar Şiirle Kanar' (1999) ve 'Yahya Kemal'den Günümüze Tematik Türk Şiiri Antolojisi' (2000). Kıtabın bütünü deg'erlendırildig'ınde 'aşk' ve 'zaman' temalarmın daha basknı otdujtunu ve bu lemalarm kimı şiirlenmzde aaeta bir hastmla hesaplaşırcasına yansıdıgt sezinleniyor. Şair sevgilisini baştacı ettiği gibi yerden yere de vurabilir. Bu kitabımda da baskın olan aşk teması bütünlüklü bir tema. Bu bütünlüklülüğün içindeayrılık da, vııslat da, rekabet de, acılar da, sevincler de olması kaçınılmazdır. Aşkın doğası budur çünkü. Hatta bu nedenle 'Yahya Kemal'den Günümüze Tematik Türk Şiiri Antolojisi'ni hazırladığım dönemde çok zorluk çektim. Masamda birbirinden güzel, anlamlı o kadar çok şiir vardı ki. C) zaman şöyle bir hileye başvıırarak, 'Kadın', 'sevgili' bu ve buna benzer alt temalar oluşturarak aşkı değişik temalarmış gibi göstererek işlemiştim. Fakat asıl hasım 'zaman'dır. Zaman hepimizin en büyük düşmanıdır. Kitabımda kum saatinden yola çıkarak bu hesaplaşmayı şiire taşıdığım ve "Kum saati boşaldı: durun yeniden kurun! I liçkimse'nin kalbinde Hiç'le buluştu Zaman, Günkörü bir şiire ansızın bulaştı kan, Durun, saati kurun, Hiç'i Hep'e savurun!" dizeleriyle devam eden 'Yaşam Ey' adlı şiirim bu yenilmez düşmana dair çok güzel bir örnektir. Şiir bir nesaplaşmadır. Dürüst bir hesaplaşma, çoğu zaman tepkiyle karşılanır ve bu tepki şiirin etki alanına genişlik kazandırır. Şiir icin de azbuz bir kazanç değildir bu. Başkaldırma şairin oyuncağıdır. Gelcnege yaslanan yenilikçi bir şair olmak ba&lamında I'ürk şıırtne ne gibi yenılıkler getırdıgınizt düşünüyorsunuz '•' Eski şiiri sevmek zorunda değiliz elbet. Ama yeni şiiri sevmek için eski şiir bir gereksinmedir. Aynı doğru, daha yeni bir şiir için de söz konusu olabilir. Geleneğe yaslanmaktan yana olmak yenilikçi bir şair olmaya engel değildir. Gelenek yadsınmamalı. Nâzım Hıkmet'in de deuiği gibi ayağımızaprangaetmemekşartıylaDÜtün geleneklerden yararlanabilmeliyiz. Bu bağlamda adına 41 beyitlik bir şiirden oluşan 'Ay Kasidesi' adlı kitabım çok güzel bir örnektir. Ister eski ister yeni edebiyatımıZekavet Hanım'ın öldüğünü haber aldığımda çok hü/.ünlenmiş ve ona ithaien 'Zekavet Hanım'a Gazel' adlı bir gazel yazmıştım. Ogünden bugünekim şiiri ilk kez okuduysa bana biraz da kinayeli bir biçimde 'Kim bu Zekavet Hanım?' diye sormuştur. Şair birçok şeyi kafasında evirir, çevirir, yoğurur ve bambaska şiir kadınları, şiir kızlan yaratır. Dediğiniz gibi türün doğası bu. 'Aşk Ey'de bu bağlamda değerlendirilmeli. Kahır dimemlerinin yaratıyı körükleme anlamında şatrler üzerindeki etkilerini nastl yorumluyanunuz? Bu sorunuzu 'Sonbahar' adlı gazelimin son beyitiyle cevaplayayım. "Acılar sultanısın de bana Ahmet Necdet. Her ölüşte dirilen yoksa sen misin ?". Şiir gerçekten biraz acılar sultanı olan şairlerin alamdır. Burada şair derken özgün şiirin peşinde koşan insanlan kastediyorum. Yoksa herkesin kendisini şair olarak nitelediği günümüzde o her beş kişiden birisini değil. Malzemesi sözcüklerden oluşan şairıer için bu sözcükleri yoğurup kimsenin yazmadığı şiirler yazmak dünyanın en zor işidir. Çevirmenlik yönünüzün yaratınıza etkisioldu mu? za bakın sevgili için yazılmış tek kaside Elbette bilinçaltı etkilenmeler söz ko'Ay Kasidesi'dir. Arkadaşlarıma da denenusu olabilir bu şairlerden. Mesela tüm şimclerinitavsiyeettiğim büyük bir yenililcirlerini eksiksiz çevirdiğim Fransız usta tir diye düşünüyorum. Mesela I'urgut Charles Baudelaire'den birtakım izlerbuUyar'ın 'Divan'ı, Behçet Necatigil'in 'Dilunması çok olası. Zaten Türk şiirinde Bavançe'si gibi gazeli deneyen birçok şair var. udelaire'den etkilenmeyen pek bir şair de Klasik bir form tabii. Kaside de aynı şekilyok gibidir. Hatta Türk şiirinin bence dude. Ama kasidenin tematik gelişimi çok ayeni Baudelaire'dir (gülerek) dersek yadaha farklı. Aşk şiiri olarak hiç denenmelan söylemiş olmayız. Baudelaire'in yanı miş. Kasideyi övgü olarak kullanmak aysıra beni çok etkileyen başka Celan, Trakl, rı, bir de bir şiir formu olarak denemek, Lermontov, Puşkin gibi şairleri de saymaona yeni özler, yeni içerikler kazandırmak mak olmaz. Şiire yeni başlayanlar içinde ayrı. I'ürk şiirine getirdiğime inandığım gözden uzak tutulmaması gereken ustalarbir diğer yeniliğin de şiir formlanmızda dır hepsi de. hemen hiç rastlanmayan ve Baudelaire'in Bilim adamı kımlıg'ınız edebiyatçı kim' Akşamın Ahengi' adlı bir şiirini çevirdikliğimzle nasd uyum sağ/adıP ten sonra kullanmaya karar verdığim he Edebiyat gcçmişim bilimsel geçmişimce formu olduğunu düşünüyorum. Döden daha fazladır. 194647 ydlannda Burnüşümlü, sarmal bir kafiye ve tekrarlar sa Erkek Lisesi'nde öğrenciyken şiirle iliçeren bir dize düzenini içeren bu form, gilenmeye başladım. İlk şiirim 1950'de ta Tanzimat'tan bu yana hatta âşık tarzı veBursa'da Ulııdağ dergisinde yayımlandı. ya tekke edebiyatımızın şiirincfe bile rastDaha sonra Varlık, İstanbul gibi dergilerlanmayan bir kalıptır. Buformdan ilk olade öğrencilik yıllarımda şiirlerim çıktı. Bu rak 1992 tarihli 'Cıün Yüzleri' şiir kitatutkunı öğrencilik yıllarımdan öğretmenbımda yararlandım. 'Gün Yüzleri' bütülik yaptığım yıllara da taştı. Yaklaşık 15 yıl nü bu kalıpla yazılmıştır. 'Aşk Ey'de yer çalıştığımye coğrafya profesörü olduğum alan aynı adlı bölümdeki şiirlerin de heAtatürk Üniversitesi'nde 1969 yıLnda 8 men hepsi bu kalıpla yazılmıştır. Ayrıca sayı olmak üzere 'Deneme' adlı bir yapgerçek şair, dilin anlatım olanaklarını soraldik bir dergi çıkarttım. Yazarlan arasınnuna kadar denemekle görevlidir. Bu çada Avsar Timuçin, Yurdanur Salman gibi ba, şiir dilini bozguna da uğratabilir. Fadeğerli edebiyatçılarımızın yanı sıra halk kat yapılan iş bir sevgi adına yapılıyorsa, şairlerimizden Aşık Reyhani de vardı. böyle bir bozgundan korkmanın anlamı Şonralan bir yıl dekanlık yaptığım Ege ne, diye düşünürüm. Üniversitesi'nde Sosyal Bilimler Fakülte Türün do&ası görecesinde degerlendiril si'nde görev aldığım sıralarda Ankara Hadıg'tnde gerçekçt şair olabileceğıne ınanıyor cettepe Üniversitesi'nden gelen öğretim musunuz ? Bu noktada 'Aşk Ey' ne kadar üyesi Gertrude Durusoy ile tanıştım. Edegerçekçı bir kıtap? biyat konusunda çok iyi iletişim kurduk ve 'Bademlerden Say Beni' (Paul Celan), Yüzde yüz gerçekçi bir şair olabilece'Haşhaş v&Bellek' (Paul Celan), 'Dünya ğine inanmıyorum. Yoktur Nâzım HikGülü' (Cîuillaume Apollinaire), 'Mutlu met dahil olmak üzere. Gerçek hayatı yaAşk Yoktur' (Louis Aragon), 'Akşamlan şamak başka, bir şiiri yaşamak başka. ŞiKalbim' (Georg Trakl) gibi kitapları birirle gerçek hayat birebir örtüşmez. Çünlikte çevirin yayımladık. Dolayısıyla tüm kü oracfa şairin poetikası, bakış açısı, duybu bilimsel ve akademik geçmişimin edeguları, düşünceleri, varsa yaratmak istedıbiyatçı yönüme hiçbir olumsuz etkisi olği bir biçim, biçem giriyor işin içine. Bu madı. Hatta üniversite öğretim üyeliğinaslında tüm sanat ürünleri için böyledir. den kaynaklanan araştırmacı yanımın ileMesela şiir kadınları, şiir kızları vardır. ride hazırladığım antolojiler konusunda 1 liçbir zaman gerçek hayattaki kadınlar, bana çok büyük yardımı olduğunu söylekızlar şiir kadınlarını, şiir kızlarını yansıtyebilirim. • mazlar. Çok sevdiğimiz yaşlıca komşumuz SAYFA 7 A hmet Necdet'in kaybettiği yakınlarıpa ithafen yazdığı ve kitabının 'Ölüm Hy' bölümünde yer verdiği ('Ölüm ve Ablam'; Mudanya'dan komşusu ve arkadaşı \ lakan Demirkan için yazdığı 'Komsuruın Olümü"; ve 17 Ağııstos depreminde yitirdiği çevirmen arkadaşı Nesrin Arman için yazdığı 'Nesrin Artnan') ölüm temaıı şiirlerinin yanı sıra 'Yaşam Ey' gibi kendisiyle bir iç diyalog olarak gefiştirdiği hiç ilc hep arasında bir sarkaç gibi salınan şiirleri de hüznün doruklarında bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuları. Şiirlerindesezilen derviş tavrını tasavvufu iyi bilmesiyle örtüştüren ve geleceğin gelenek üzerine kııruldıığu düşüncesini yadsımayan Ahmet Necdet, bu bağlamda çağdaş ve yenilikçi bir şair. Yaşadığımız nayat ile şiirin aynı şey olmadığının altını çizmeyi ihmal etmeden şiiri şairin sözcükferle yaşama, çevresine tuttuğu bir ayna olarak yorumlayan ve yapıtlarında yansıtan şairin bu noktada düşüncesi, her sanatın kendine özgü bir gerçeği olduğu. Onun şiirlerinde 'ay', ağacını gizleyen bir irem bahçesi, 'gün' bir savurganlık, dönüşsüz bir dönemeç. 'Gece' tatlı bir zifir, 'tan' belirsiz bir im, 'yalnızlık' gösterişsiz bir gösteri, tuhaf bir bayramycri. 'Sevgililer' biri diğerisiz eğreti, 'acı' bir çığlıkta uyanmak, buz gibi kesilip yanmak, bir sonun başlangıcı. 'Hayat' dipsiz kile, boş ambar. 'Aşk ise şairin yüreğinde şiirle kanamakta bir yara. 1933 înegöl doğumlıı olan Ahmet Necdet. Çapa Yiiksek Öğretmen Okulu'nu ve istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü'nü bitirdıkten sonra (1954) çeşitli Anadolu kentlerinde öğretmenlik, 19741997 yılları arasında beşeri ve iktisadi coğrafya profesörlüğü göreylerinde bulundu. Öğretim görevi ve bilimscl araştırmaların dışında 'Uzuneşek' (1977), 'Ne Çok Enkaz' (1988), 'Sana Bunca Yangından' (1991), 'Înegöl Hey Înegöl' (1992), 1994 'I urk Dil Kurumu CI'DK) Şiir Ödülü kazandığı 'Gün Yüzleri' (1992), 'Kün' (1994', 'Ay Kasidesi' (1995), 'Zümrüt Longa' (1998), 'Bir Can Yongasıdır Aşk' (1998) ve 'Aşk Ey' adlı şiir kitapları; 'Kraliçe Stratonike' (2000) adlı şiirli oyunun ve Joshua Sobol'ün 'Getto' adlı oyunun yanı sıra Baudelaire, Apollinaire, Aragon, Celan, Trakl, Voznesenski, Lermontov, Pasternak, Yesenin, Kulievgibi şairlerden çeviriler yaptı. Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü kazanmaktan dolayı çok mutlu oldıığunıı belirten Ahmet Necdct'e göre her şiir bir ülkeyi dile getirmektedir ve bir ülkeyi sevmenin en kestirme yolıı ise o ülkenin dilini sevmek ve anlamaktan geçmektedir. Yarım yüzyılı aşkın edebiyat yaşamı boyunca şiire incelemeci bir tavırla yaklaşan şair, bu tavrı KİTAP SAYI 645 CUMHURİYET