26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TUFAN ERBARIŞTIRAN I skenderiye ve Bergama okulları arasında iki bin yıl önce başlayan dil tartışmaları DoğaUzlaşmacı ikilemi üzerine yoğunlaşmıştı. tnsanın kullandığı sözcüklerin, seslerin ve bunların vapısının ele alınmasi uzunca bir sürcvi kapsamıştır. Resim ve çizim aracılı&ı ile yapılan iletişim (Pigtogram), ldeog ram'la (resiın yazısından türemiş olan lonotık işaretlerle bir simgenin tanımı) sürdü ve nihavet Fonogram'a kaclar ge lindi. Dilbilim'in (Lınguistik) Filoloji'den (dilin yazılı metinlere yansıyan tarihsel gelişimi) ayrılması 19. yüzyılda olmuştur. Ferdinand de Saussure (lsviçreli/18571913) dil üzerine ilk kapsamlı araştırmaları yapmıştır. Söz yerine dilin ve 'gösterenlerin' incelenmesini ve eşsüremli yöntemi 'Dilbilim' merkezine alan bir anlayışın kuramını ortaya atmıştır. Tahsin Yücel'in Yalan adlı romanını okurken 'Dilbilim' üzerine eski bilgilerimi yeniden gözden gecirdim. Yalan adlı roman çokkatmanlı/çokboyutlu bir anlatımla dilin artsüremli gelişiminin totoğrafını sunuyor adeta. Metindeki Yunus ve Yusuf adlı kahramanlar bilinçli bir itelemeyle birbirlerinin içine geçerek, 'ötekinin' yetkesinde yeniden doğarak söylemlerini bu kez eşsüremli bir tanımsallığa dönüştürürler. (Bu öylesine görkemli bir geçiş olur ki, yazar bile kanramanlarını karıştıracak kadaryanılır. s. 357) Pavlovu anımsatan bir bilgi kııramı çerçevesinde Yusuf yarı otistik bir çocuk gibi büyütülür. "...annesinin elinden kuş gibi nasta yiyen... (s. 21) Yakınları arasında kendisiyle doğrudan iletişim kurabileeeği sadece Yunus vardır. Kitabın ilk bolümünde her iki kahramanın da hem birbiriyle hem de dış diinya ile olan bağlantılarım dil üzerinden oluşturma kaygıları, F. Saussure'nin geliştirdiği kuram ileanlam kazanmaya başlar "...yazıdan da zaman içinde eklenimli dili çıkarmışlardı (s. 42)". Yunus bir kekemedir. Bu nedenle dil üzerine olabildiğince aykırı düşünceler üretir, kendisiyle alay edenleri şaşırtır, bilgisiyle sarsar, karşısındakinin kalıplaşmış düşüncelerini temelden yok etnıeye yönelir. Yusuf ise tam anlamıyla bir ansiklopedi düşkünüdür. Evden dışarıya çık(a)mayan, silik, hep ikinci planda kalan bir yapıya sahiptir. Her iki kahraman bu anlamda birbirini tamamlar; Yunus kekeme olmasına karşın konuşkan, canlı, tartışmayı seven biridir. Yusuf ise, Yunus'un aksine içine kapanık, karamsar, konuşmayı sevmeyen, her şeyi ansiklopediJerden öğrenen bir yapıya sahiptir. Tahsin Yücel, sıradan bir okurun kolayca yanılabileceği türden ve düzeyde bir roman hazırlamış. Bir ustaya yakışan duyarlılık ve bilgi birikimiyle oluşturduğu kurgusunu bir kazıbilim gibi tarayarak, mercek altına yatırarak tanıma şansına sahip olabilirsiniz ancak. Gülün Adı adlı romanındaU. Eco.kahramanı rahip William'a ve genç öğrencisine (Adso) manastınn kütüphanesinde dönen dolapları, ölümleri, harflerin sıralamasıyla eşdeğer gösteriyordu. Her şey Incil'in (bu aradaTkitapta iki kez Incil'in beş tane yazıldıöı belirtümiş...) farklı yorumlanmasınuan kaynaklanıyordu. Tahsin Yücel kitaptaki kahramanlarını ve satır aralarında okurlarını sıkı bir 'dilbilgisi' dersine soyunduruyor. Yunus'un geliştirdiği kuram ne düzeyde sağlıklıdır, günün koşullarıyla hangi alanlarda örtüşmektedir? S. Mallarme'nin (Fransız/ 18421898) gerçekliğin ötesinde yalnızca hiçlik olduğu, kusursuzluğun özünün hiçlikte Yusuf kitabın sonlarında Budala adlı romanla tanışınca kendi içsel gerçekliğinin ayırdına varır. Bu romanın kahramanlarını tanıyınca, yalanın hangi düzlemlerde nasıl bir izlek yarattığına tanık olur. Budala'nın ayak izleri onu kendi gerçeğine götürecektir artık. "...lnsan ancak içinde kendi kişisel sözcükleri tü kendiği zaman tükenirdi. (s. 490)" Yusuf nihavet romanın final bölumünde öz anne babasını yeniden tanıma gerekliliğini duşiınür. Vazarın ustaca bir gerilimle ördügü meünler ukııru kışkırtıcı bir duyarlılığa yöneltecektir. Yusuf'un ve aîlesinin kullandığı kişı^el eşyaların aranması, bu bolümlerin yarattığı gerilim gerçekten de okurun kitaptan kopmasını engelleyecek bir vetkeye sahip. Uzun yıllar kendi halinde yaşayan yarı otistik birinin aniden dış dünyaya açılması çok da kolay olmayacaktır elbette. Bayram Beyaz binbir güçlükle (Tokatlı Müslüm ve Cemile Hanım) 'hocayı' ikna eder. Maçka Toplantıları bundan böyle ülke gündemini belirleyecek hale gelmiştir. Olkenin saygın işadamları, gazetecileri, dilbilimcileri, siyasetçileri bu Maçka Toplantılan'na katılmak için neleri göze almazlar ki.. (bu rakılı toplantılarında şoförlerin alkollü araç kullanmalarını eleştirme hakkımızı saklı tutuyoruz). Dilbilim konusunda yıllar önce çocukluk arkadaşından ödünç aldığı bilgileri, (ansiklopedi okuyarak) bir avuçluk barut haline getiren Yusuf, hemen karşısında iki bükiüm duran, ezilen, ken disine iltifat edenlere karşı şaşkındır. Meraklı okurlar hemen soracaktır, 'Onun dilbilgisi sahibi olmadığı hemen belli olmuyor mu?' diye. Hakluar elbette. Tahsin Yücel kitabın metinlerini ve kurgusunu hazırlarken bu soruyu kendisine peşinen yöneltmiş olacak ki, kahramanlarını konuştururken bu gerçeöi yadsımıyor. Yusuf kısacık bir cümleyle ya da bir sözcükle yanıt verdiğinde, onun dinleyen kişi ya da topluluk hemen onun sözlerinden çeşitli anlamlar türetnıeye başlarlar. Herkesin büyük dilbilimci di ve tanıdığı bir insana soru sormak, onıınla tartışmak olgusu diye bir şey kesinlikle söz konusu olamaz. Bu arada tonlumumuzun soru sormaktan korkan, karşısındakinin kültür dü/.eyini kendisine anlatıldığı kadarıyla bilen ve bunu kabııl eden anlayışın ironik bir dille yansıtılışını kitapta bulacaksınız. Toplumun kendine güvenmeven, başkasının anlattığı ile yetinen, gözlem yeteneği olmayan, sadece dinleyen ve karşı çıkmaktan korkan cılız karakterini çok çarpıcı bir biçimde bulacaksınız, Yalan'da. Yusuf kendine büyük dilbilimci diyen birisine bunu nereaen çıkardınız diye sorar. Aldığı yanıt düşündürücü olduğu kadar ülkemizin gerçeğini de tanıtmaktadır. "Bilmiyorum, inanmıyorum. (s. 426)" Yalan bir romanla bitseydi, üzerinde tartışılacak, yeniden metinlerin üretildiği bir 'edebiyat alanı' ol(a)mayacaktı. Âma, kitabın sonunda Bayram Beyaz tıpkı Yusufa yaptığı gibi genç birinin saygısını ve kendisine duyauğu hayranlığı Kolayca benimser ve Yalanı' sürdürür. Üstelik, bu gencin adı da, Bayram San'dır.. Artık anlayana.. Yalan adlı roman usta yazar, denemeci, dilbilimci Tahsin Yücel'in bilinen edebiyat kalıplarını zorlayarak, dilin ve anlatımın kendi 'oluşlarını' tekniğe dönüştürerek farklı, okunması güç, okuru çeşitli sınavlardan geçirten, okumanın UlkemlzJn gepçeği Yalandan aerçeğe bulunabileceği üzerine olgunlaşan düşünceleri " Yalan 'ın" temel iletilerinden biridir yalnızca. Ortaçağ felsefesinde Adcılık görüşü (Nominalizm) düşiincelerin ve kavramların onların adlarına (göstergelerine) indirgenebilirliği üzerine derinlik kazanıyordu. Tahsin Yücel'in anlatım tekniği Jose Saramago'yu anımsattı bize. üzellikle 'Bütıin Isimler' adlı romanında J. Saramago dili kendi katmanları arasında böler, parçalar, yeniden yapılandırır ve çok katmanlı bir anlatımın dilsel serüvenine davet eder okurlarını. Bu arada vazarın kendisini uzaklardan, biraz dilbilimci biraz da mıızip bir ayrıntıyla sezdirdiğini (s. 288) belirtelim. Yalan adlı roman da tıpkı bu tanımsallığın izdüşümüne uygun olarak hazırlanmı^. l'ahsin Yücel kurduğu uzun, ağdalı, bir tür diyatram esnekliği isteyen metinlerinde bir romanıyazmakla birlikte, uzman olduğu 'DiF bilim' konustında da okurlarını 'bilinçli okumaya' yönlendiriyor. Kitabın renkli kahramanı olan Yunus daha ilk başlarda karşılıksız aşkı yüzünden intihar eder. Yusuf bu koca dünyada yalnızdır artık. Dilbilgisi üzerine öğrendikleri, ansiklopedik bilgiJeri yetersizdir çevresiyle iletişim kurmaya, insanlarla dost olup, gezip tozmaya. Yusuf gençlik yıllarında başlayan içe kapanık, yarı otistik, az konuşan ruh hali nedeniyle yeniden dört dııvar arasına kapanır. Bir tür yalnızlık mabedine girmektir bu. Yusuf yarım bıraktığı öörenimini tamamlayamaz bir türlü: aiîesinin ölümü üzerine çok sevdiği ansiklopedilerine sığınır. Bu kez tamamen kendi içselliğine kesin dönüş yapar. Yazar her iki kahramanını da 'sözel' tutmasıyla birlikte onları satırlar üzerinde 'akışkan' bir yapı nın sağlam dokusu ile tanıtıyor okurlarına. Yusuf ydlar sonra bir gün üniversitede dilbilim kongresinde konuşmaya başlarken, elinden mikrofon alınır, kürsüden zorla indirilir. Bütün basın bu olaya ilgi gösterir ve sayfalarında geniş yer verir. Yusuf tanınan birisidir artık. Tbplum onun sırtına hiç tanımadığı, bilmek istemediği, dilbilim hocası unvanını yakıştırır. Haldun Taner'in 'Keşanlı Ali Destanı' ile Aziz Nesin'in 'Zübuk' adlı romanı Yalan'ın güç okunan metinlerini 'dıijtan'anımsatan birergroteskkalıp sunar bize. Sokrates'in bilgi doğurtma metodu ilk önce karşısındakinin hiçbir şey bilmediğini kanıtlamasıyla başlar, sonra 'bilginin kaynağf baş gösterir, sivrilir, ortaya çıkardı. Yalan adlı roman I. Calvino'nin birbirlerini 'içten' tamamlayan, metni eğrelten, yeniden üreten, çokkatmanlı anlatım tekniği ile dolaylı örtüştüfiünü sövlevebiliriz. Yusuf kendisine 'yakıştırılan' büyük dilbilimci hoca sıfatını pek benimsemez, sonra Bayram Beyaz adlı gazetecinin (mesleğinden gelen) cinliği ile ikna olur ve evine konuklar ça&ırmaya başlar, onlarla rakı solralarında dilbilim üzerine konuşur. Yusuf kendi gerçeğini (dilbilimci olmadığı) bilmesine karşın bu yakıştırmadan noşlanır, işin içine bolca iltifat, gizemli bir kadın, saygı ve ilgi girince gerçeği saklamaya karar verir. Tahsin Yücel üikemiz gerçeğine ironik yakıştırmalarla toplumsal değerler taşıyan bir roman yazmıs. Bireyin sırtına yüklenen 'kimlik' onunkişiliğini, yaşamını, düşüncelerini hatta duygularını bile temelden sarsmaya başlamıştır. Birey (romandaki Yusuf) bu 'kimlik' olgusu ile kendi tanımsallığını aşarak emanet taşıdığı şeyin kalıplarına 'uyum' göstermeye başlar. Dilbilimci olmaması sorun değildir artık, önemli olan yakın ilgi ve özlemini çektiği sıcaklıktır. Yalan adlı roman üzerine toplumbilimciler, dilbilimciler, edebiyat eleştirmenlerinin çok ciddi anlamda eğilmeleri gerekiyor, bu roman çokkatmanlı anlatımı ile bilinen roman anlayışını değiştiriyor. Bir romanın içinde bir başka romandan (DostoyevskiBudala) kopup gelen çağrışımlar, yalan kavramının kahramanların a&zlarından okurun karşısına gelmesi ilk başta kolayca benimsenen bir teknik gibi görülse de, metnin temel yargılarının birden çok olması aynı oranda okunabilirliğini tartışma konusu yapacak gibi. Bir romanın kahplarını dilbilim, sosyoloji, ironi, felsefe, gerilim gibi her birinin başlı başına bir romanı dolduracak değerlerin tek bir metin kurgusu oluşturması, tüm bunların yanı sıra kitabın okunması için bir mabede girmenin ilahi hazırlığını yaptırması da işin başka bir boyutu. Sıcaklık özlemi Aykın düşünceler Kapşılıksn aşk flani bir ibadete dönüştürüJdüğü mctinlerden oluşuyor. Bir başka açıdan mercek altına yatırıldığında, 'Yalan' son yılların düzey ve içerik olarak en özgün yapıtlarından biri olmasıyla birlikte metnin kazıbilim gerektiren dokusu, örgüsü ve anlatım tekniği ile bir başyapıt olduğunu söyleyebiliriz kuşkusuz.B CUMHURİYET KİTAP SAYI 639 SAYFA B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle