Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gerard Augustin/Şiirler/Çevin: Metın CengizA. Halit Bedirboz gizli bir anlaşmadır, şifresini Daniel ile yalnızca benim bildiğim. Zamana bir düzen vermıyoruz ikimiz, kentin etrafında kurulduğu boşlukta, ama yanı başında yeniden bir an yaratan kadını hissetmeden, sonu gelmeven koşturması /.aman değil ki. 1 ler şey Jaha başlarken mi yitecck? Kim bilirbunu, bu belki o kadın, belki de değil henüz. Yaklaşarak, bana verdiği haber, ılık sabahın elleri arasına koyduğu haber değil, bu tam da simya işı, Güneş kenti yakarken, göz bebeklerimizde yansıyan ve bunu olduğu gibi koruyan imdir o. Yoksa, neşeye karşın, sağır ve dilsız bir okuma olurdu geçen her gün. Kent, suç ortağı, her hecede ifşa edilmış. Bir bardak şarap içmekten daha tehlikeli olmayan bu teşebbüste, yitip giden kente antla bağlıyım, henüz olmavan o kadını arıyorum sokaklarında. Çok yakınımda şarkı söylüyor, terennüm ediyor, duyuyorum, Kolumu uzatıyorum, onda bir hiç uğruna nafile bir arayışı, ana yoldan sapan bir sokağı keşfettiğime inanıyorum. Bazen, bir yola girip girmemede tereddüt etmek gibi bu dolaşırken, acele söylenmiş söz varıyor şehirden bize: bunlar kadının duyduğu sandığı çağrı kmntıları, kül yatağında dönerken sayıklayarak konuştuğu. Bazen yol gösterici, bir çağrının yorumcusu olmasını isteyip istemediğimden emin olmak için seyrederım onu, ya da St Yves de la Sapienza(2) sarmalında kaşlarını sararken, aradığım o kadın mı diye. Eğer zaman verdiğini yavaş yavaş götürüyorsa, bu saf bir gönlü yüceliktir, ama kim inanır böyle bir masala? (çıkmakgeri dönmekgitmek) Ibni Meymun'a göre, her sözcük, tanrıva ve kutsallığa atfedilince istiareli bir anlam kazanır. Böylece, bu durumda, çıkmak fiili tanrıdan kaynaklanan bir anlam edinir. Geri dönmek fiili de aynı bağlamda, eylemin kesikliğinden dolayı, kutsal irade ya da eyleme göre istiareli bir anlam kazanır. "Gitmek fiili bızzat bir istiare olarak görülmek zorundadır, bir nesnesi olmavan bir anlamda her söylenişte ya tanrısal bir kelam olduğunu a da tanrı katına ulaşmış olduğunu gösterir sözün. şte, çıkmak fiilini ben çocuk, Portovener'de, denizin üstünde yüksek kale duvarındaki o yuvada keşfettim. (figürün üstünde) "Ne zaman, "Sonsuzun mecazını seyrediyor denirse," şu anlaşılmalıdır,: "Ve o Tanrıyı kendi gerçekliğinde anlıyor." "Insansever nasıl toplar Beş Kara Parçasının olgun üzümlerini büyük yaraya uymak için sırıklarla kızıllaşan kuklaları söküp atan bir karışıklığın içindeyken? Hayır, bu daha yeni eğer oldukça uzun zamandır koyulaşmış beyaza benzer soluk bir kanın yaralı dağı ona geçidi açıklıyorsa. (yer) "... Dikkatini ismin diğer anlamlarına çekmek... şimdi, 'yer' sözcüğüne atfettiğimiz yorum..." Kâğıdın genişliği zamanın yerine geçer, Ikinci defa ekşimsi yapışkan modelde iyidir Çünkü ilk, hemen hemen silinmiştir tek mühürde ya da imzada. Ikinci defa korkunçtur çünkü terk edilmiş ve sonra canlandırılmıştır ve yeniden zayıflamıştır tekrar etme ve parçalara ayırmanın gücüyle biricik olanı ki papazın parmaklarını yıkadığı manastır ayininde çocukların arar onu: cismin değersiz sikkesi zamanın yansısında. (1) Termini Kahvesi: "Son durak kahveu, saırin bir yazgı olarak kenttekı son durak üzcrıne ıronısı (2) SaintYves Sapienza: Roma'da ılk ümversüenın kuruldufcu katcdral. Saır burada, "Saptence" sözcüg'ü de bir ıront çafcrısımı yapttrtyor: dın de kaaına ozgü bılgeltk arasında kentte, tartnsellık olarak "Cismin değersiz sikkesi zamanın vansısında" 1942 Toulon doğumlu, edebiyat ve felsefe eğitimi gördü. Felsefe profesörü. Flammarion Yayınevi'nde lektörlük ve editörlük yaptı. Daha sonra Diagraphe Yayınevi'nde şef redaktör ve edebiyat bölümü yönetici editörü olarak çalıştı. UNESCO'da danışman olarak görev yaptı. Aralarında Clay Grupp, Antonio Cisneros, Jose Lezama Lima, Nanos Valaoritis ve Ayyappa Paniker'in de bulundugu Ingiliz, Ispanyol, Yunanlı birçok yazar ve şairin yapıtını çevirdi. Birçok şiir kitabı ve denemeşiir yapıtı vardır. Başlıcalan: Sans Intention (1970), Ariane (1974), ContreOeil (1975), Vies nouvelles (1979), Indes mediterrannees (1984), Dragons (1987), La Fille de Roland (1992), Dialogue avec la Sbylle, au bord du lac Averne (1998), Le Guide des egares (1999). Yazılmaz beyaz kent: örtüşür Güzergâh dÜimleri ilmek ilmek kavşaklarıyla, kâğıttan olmasa da bir kent, ama bir gerçeği hiçbir kâğıdın dokusunda olmayan düşsel yazgısı yırtılmadan olmazı tanıtlar; Vaatlerin, umudun sevgili kentinin imgesi, her şeyi yıkmanın güçlüğü karşısında. Roma için, zaman bir panzehir. Önce, Danielle'i ararken adım adım yıkılandır bende. Iter sürükler sonuna kadar Roma kendi kendini yıkan her kentin kaderini. Kadın, işte o saatte, orda, o yerdedir yani, Termini kahvesinin(l) terasındadır; Ona yaklaşılır, bir limonata ısmarlanır, anlaşılması olanaksız bir cevap alınır bir soruya karşılık. Kim sorabilir ki, kentin ne zaman kendini yıkacağını ona? Eğer kentsiz kadın da olmaz diye düşünürsek, yavaş yavaş tersini yapar kaybolur; eğer zorla alıkoyarsak konuşmadan, anımsamasından, söz etmesini kendinden, kaybolmak ya da yolunu şaşırmak korkusundan, kent çözümler sunar ona, ve her sey güzel bir sabah yeniden doğar, pancurlar bile açılmadan O zaman, aşk sorunu yok artık, ancak duyulmamış bir yürek acısı ve duygusudur kent. Onu çağırırım ertesi gün buluşmak için. Kent temsil edilmış olmaya katlananıaz, hele temsilci bir kadınsa, /.amanların sonunun mühürlerini kendisi için söken. Hepsi şeytanımsı ve mühürle damgalı beyaz tentelerin yanında durur kadın, güneşi tercih ettiği için de, şimdiden habercidir, göğüsleri arasında büzüşmüş duran kenti tutar, üstünde mavi ve beyaz bir giysi. Kimin gözleri kamaşmaz bu sabah ışığında? Niye bilelim ki yıkımın yakında olacağını? Niye arayalım? Getirip bir şey söylemeden masaya koyduğu bu mesajla nasıl alay edilmez? Aşkımızı mahvedecek kimse, karıştıracak odur, sabahın alacasını, gizemi kentle. Roma, kendini tüketen kutsal bir ayindir, asırlar geçti öz severlikten vazgeçeli, sahip olduğu renkliliği yitireli, ama hiçbir şey inandıramaz onu zamanların sonunun ertelendiği çağrısına, ve yok edici melekle kendisi arasında küçük umutların doğacağına bile. An yoktur, kente ait değildir o, CUMHURİYET KİTAP SAYI 639 SAYFA 19